GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:44
Tarih:11.01.2022

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, altı yıldır Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim; altı yıldır çok sayıda vicdansız ve adaletsiz torba yasayla ve yasalarla karşı karşıya kaldık ama ben, hiç bu kadar adaletsiz, bu kadar vicdansız ve bu kadar akılsız bir torba yasa görmemiştim. Gerçekten, Allah, insanın önce aklını alırmış; bunların da herhâlde vicdanını aldığı gibi aklını da aldı Allah, maalesef.

Değerli arkadaşlar, bakın "Faiz sebep, enflasyon sonuç." dediler. Hani bir teşhiste bulunursunuz ve "Bir tedavi uyguluyorum." dersiniz, bunun sonucunda hasta daha kötüye giderse "Galiba benim uyguladığım tedavi yanlış." deyip geri adım atarsınız. Ne yaptınız? Faizi 2 puan düşürdünüz; dolar 8,30'du, 10 liraya fırladı. Dedik ki: "Efendim, yanlış tedavi." Yok, geri adım atmak yok, devam. Faizi yine düşür suni olarak, dolar 12-13 oldu. "Efendim, hasta ölüyor." Yetmez, bir daha düşür; dolar 18 liraya fırladı "dış mihrak" falan filan demeye başladılar. Sarayda bir panik "Ne yapacağız?" diye. "Efendim, sermaye kontrolü koyamayız, daha beter batarız." birinci seçenek. İkinci seçenek, faiz yükseltmek. "Biz Tayyip Bey'e bunu söyleyemeyiz, mahveder bizi. Ne yapacağız? Şapkadan bir tavşan çıkaracağız. Tayyip Bey'e ne önerelim? Efendim 'Faiz yükselttik.' demeyelim ama 'Faizi dolar bazında yapalım.' diyebiliriz." diye şapkadan bir tavşan çıkardılar. Şimdi, tavşan sevimli bir hayvandır, öyle değil mi? Ama bu tavşan, arkadaşlar, yurttaşımızın ekmeğini, aşını, işini alabilecek bir canavar.

Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi dolar geçici olarak 11,5 liraya düştü değil mi? Hani, ilk gün müdahaleyle filan 11,5 liraya düşürdüler. Bu sistem daha on beş gün önce başladı yasa dışı olarak. On beş gün önce 11,5 liraydı. Bugün kaç para? 13 lira 85 kuruş. Yani bu sisteme on beş gün önce para yatıranlar yalnızca on beş gün içinde kılçıksız, net, vergisiz yüzde 20 para kazandılar arkadaşlar. Ya, bu nas mıdır arkadaşlar? "Nas" dediğiniz böyle bir şey miydi? Ya "faizsiz sistem" dediğiniz böyle bir şey miydi? "Faiz düşecek." dediğiniz böyle bir şey miydi? On beş günde kılçıksız yüzde 20 para kazandıran bir sistem. Peki, ucu, sınırı var mı bu sistemin? Yok. Dolar ne kadar yükselirse para sahiplerine o kadar faiz ödenecek. Peki, bu ağalar ceplerinden mi ödeyecekler? Şimdi, Cemal Öztürk Bey getirmiş bu torba yasayı. Vallahi vebali büyük Sayın Cemal Bey, bilmem artık. Bu iş, ihale de sana kalmış, bunun vebali büyük, ne diyeyim?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ya, ağalık falan yok.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ceplerinden mi ödeyecek bu ağalar? Yok, ceplerinden ödemeyecek. Nereden ödeyecekler? Ey, 84 milyon yurttaşım, sen ekmek alıyorsun ya, ekmekten vergi kesiliyor; süt alıyorsun ya, sütten vergi kesiliyor; sigara alıyorsun ya, sigaradan vergi kesiliyor; iğneden ipliğe ne alırsan senden vergi kesiliyor. Bir de maaşını alıyorsun, maaş daha cebe girmeden maaşın yüzde 30'unu, yüzde 40'ını bu vicdansızlar alıyorlar, hazineye koyuyorlar. Hazinede para birikti ya, hazinemizin altına bir hortum takıldı şu anda; bu hortumun bir başı hazinede, sizin ödediğiniz vergilerde; diğer başı dolar baronlarında, zenginlerde. İşte, dolar yükseldikçe bu vana açılacak arkadaşlar, yüz milyarlarca lira vergi, işçinin, emekçinin vergisi bir avuç dolar baronuna gidecek. Yani, 84 milyon çalışacak, vergi ödeyecek; 100 bin kişi, 200 bin kişi büyük para sahibi daha da zengin olacak.

Arkadaşlar, saraydakiler vicdanlarını kaybetmiş olabilirler ama biz halkın vekilleriyiz. Bakın, biz esnafa gidiyoruz, çiftçiye gidiyoruz; çiftçi "Tarlama gübre atamadım." diyor; esnaf "Dükkânı kapatacağım." diyor; işçi ay sonunu getiremiyor. Vicdanlı milletvekilleri böyle bir durumda ne yaparlar? "Ya, ben bu yoksulun yanında nasıl olurum, onun derdine nasıl derman olurum?" diye düşünür, öyle değil mi? "Şu zengini biraz daha çok vergilendireyim, yoksullara kaynak aktarayım." der, değil mi? Ama bu vicdansızlar ne yapıyorlar?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ya, Garo Bey...

GARO PAYLAN (Devamla) - Yoksul zaten bitmiş, aç, açıkta; yoksuldan alıp zengine veren bir sistem bulmuşlar akılları sıra.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bir de gülüyorsunuz!

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bu sistem ahlaksız, adaletsiz ve vicdansız bir sistem ve aynı zamanda hukuksuz da. Bakın, kanun dışı başlattılar ve Anayasa'mıza da aykırı arkadaşlar, Anayasa'ya aykırı.

Bakın, değerli arkadaşlar, bürokratlar, size de söylüyorum, bunlara imza atacak herkese söylüyorum, zaten Merkez Bankası kanun dışı başlattı, tamamen kanun dışı işliyor ama hazinemize bakarsak... Ne diyor Anayasa madde 73: "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi öder." Yani ne için vergi ödüyormuş yurttaş? Kamu giderlerini karşılamak üzere; yani işçinin, memurun, emeklinin maaşlarını ödemek üzere; yani yatırımları karşılamak için, okul yapmak için, hastane yapmak için vergi öder yurttaşımız diyor. Siz, Anayasa'ya aykırı bir şekilde ne yapıyorsunuz? Yoksulun ödediği vergiyi zengine aktarıyorsunuz değerli arkadaşlar.

Birinci olay, bu yasa Anayasa'mıza aykırı ve eğer vicdanlı hâkimler hâlâ kaldıysa Anayasa Mahkemesinden dönecektir. Ne yapacaksınız o zaman Cemal Bey? Ne yapmayı düşünüyorsunuz AK PARTİ'li vekiller?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Cebinden ödeyecekler.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ne olacak o zaman sisteme girecek yüz milyarlarca lira para? 2 risk olacak; bir: Anayasa Mahkemesi iptal ettiğinde, zaten sistemi bunun üzerine kurmuşsunuz, sistem çökecek, doların nereye gideceğini Allah bilir. İkincisi: Bu sisteme girmiş, yüz milyarlarca lira girmiş vatandaşa da tazminat ödemek zorunda kalacaksınız. Ama onlara kâğıt imzalatıyorsunuz herhâlde "Bu, Anayasa Mahkemesinden dönerse bunu ödeyemeyeceğiz." diye. Dediğim gibi, Anayasa'ya aykırı.

İkincisi: Bu iktidar yerli ve millî olduğunu iddia ediyordu, değil mi değerli arkadaşlar? "Yerliyiz, millîyiz." diyordu. Yerliliğin ve millîliğin en önemli göstergelerinden biri de paranın itibarıdır arkadaşlar. Paranız önemli bir bağımsızlık belgesidir ve onun itibarı ülkenin itibarlarından biridir. Bakın, Amerikan devleti, parasını bütün dünyaya hâkim kılmıştır -yalnızca ülkesinde değil, ülkemizde de- bankalardaki paranın üçte 2'si dolardadır. Maalesef diyorum. Şimdi, yerli ve millî olduğunu iddia eden bu iktidar ve küçük ortağı diyor ki: "Biz geri kalan üçte 1 Türk lirasını da dolara bağladık." Ben açıkça söylüyorum arkadaşlar, bir kez daha tekrar ediyorum: Ben bundan daha büyük bir mandacı yasa düzenlemesi görmedim; bu, mandacılıktır arkadaşlar, bunu unutmayın. (HDP sıralarından alkışlar) Paranızı enflasyona bağlamıyorsunuz, paranızı Türk lirasına bağlamıyorsunuz; paranızı dolara bağlıyorsunuz.

Ya, arkadaşlar, bakın, bu aynı zamanda -bakın, uyarıyorum iktidar ve ortağını- ulusal güvenlik meselesine yol açacak bir yasal düzenlemedir arkadaşlar, ulusal güvenlik meselesine yol açabilir. Ya, hafızayı beşer nisyan ile maluldür, öyle değil mi? Ya, yalnızca üç yıl önce -hadi Trump haklı, haksız geçiyorum- rahibi burada rehin tutuyordunuz, "Rahibi bırakmazsanız ekonominizi mahvederim." dedi, değil mi? Zaten damat ekonomiyi kötü yönetiyordu, onunla beraber dolar fırladı, öyle değil mi? Ya -bugün Biden, yarın Trump, öbür gün başkası- Amerika, bütün paramızı dolara bağladığımızı görse -aramızda da sıkıntılar var, değil mi- "Ya, ben bunlara bir baskı yapayım." dese, o baskıya ezilmeyecek misiniz? Ezilmek zorunda kalacaksınız çünkü paranız dolara bağlı. Çünkü bilecek ki Amerikan Başkanı, Türkiye'nin parası dolara bağlı "Ben bunlarla istediğim gibi oynarım." diyecek; bu bir ulusal güvenlik meselesi değil midir arkadaşlar?

Bakın, arkadaşlar, üçüncü mesele de bu, sistemik bir risk yaratır arkadaşlar, sistemik bir risk. Düşünün ki, bakın, Hazine ve Maliye açıklıyor, diyor ki: "107 milyar lira on beş günde girdi." Bakın, on beş günde 107 milyar lira girdi. Bugün şirketlerin ve kurumların da girmesini onayladınız. Ne oldu? 300 milyar lira, 500 milyar lira -üst sınırı yok ki- ben diyeyim en az 600 milyar lira bu sisteme girdi; girebilecek 1,6 trilyon var, 600 milyar lira girdi bu sisteme. Ya, dolar yalnızca on beş gün önce gördüğü rakamı görse arkadaşlar, hazinemiz -Hazine ve Maliye Bakan Yardımcımız burada- 300 milyar lira para ödeyecek. Nereden ödeyecek arkadaşlar bu parayı, nasıl ödeyecek? Para basacak değil mi? Hani dolar basacak matbaası yok ki, Türk lirası ödeyecek. Ne yapacak? Para basacak. Ve ne yapacak? Bir avuç zengine bu parayı, Türk lirasını aktaracak. Onlar ne yapacaklar? Dolar almaya koşacaklar, dolar daha da yükselecek, enflasyon patlayacak. Arkadaşlar, bu, şu anda Türkiye'nin ekonomik temelleri zaten zayıf, bu zayıf olan ekonomik temellerimizi daha da sarsacak ve belki Türkiye'yi yerle bir edecek büyük bir ekonomik, sistemik bir risk yasasıdır. İşte, bu adımı atarsanız arkadaşlar, emin olun, üç vakte kadar -bakın, kayıtlar burada, üç hafta, üç ay ya da on üç ay- bu sistem patlayacak. Hiçbir yolu yok, kurtuluşu hep böyle olmuş. Rahmetli Özal da bu sistemi 70'li yıllarda yapanlara maalesef beddua etmiş çünkü sistem çökmüş. 2001 yılında bu sistem bir yıl içinde çöktü; bankaları batırdı, sistemi batırdı, dolar 3 katına çıktı "Doları sabitleriz." dediler, "Faizi kontrol altına alırız." dediler; üç ay, altı ay sürdü, dolar 600'den 1.600'e fırladı, bütün sistem çöktü. Tayyip Bey ne diyor? "Hâlâ 2001 yılının faturasını ödüyoruz." diyor. Ya, 2001 yılının faturasını ödüyorsan bir dönüp 2001 yılına bakmaz mısın? Hadi geçtim 2001 yılını, ya, damadın üç yıl önce bu sistemi uygulamaya kalktı, doları sabitlemeye kalktı 6,5'a, 128 milyar doları sattı. Sonra ne oldu arkadaşlar? Bakın, Merkez Bankası Başkan Yardımcımız burada. Arka kapıdan sattılar doları, mecbur kaldılar. Ne oldu 6,5'a sabitledin, ne oldu, sonra ne oldu? Hani diyor ya "Dolar 10 lira, 15 lira olacak ya..." diye, olmadı mı arkadaşlar ya, olmadı mı, sonucu ne oldu? Damat bey, neredesin? Damat bey sattı dolarları, tuttu mu? Tutmadı. Kayınbaba satsa da tutmayacak arkadaşlar. Şu anda arka kapıdan dolar satmaya devam ediyorlar. Tayyip Bey'e "10 liranın altına düşüreceğiz." diye taahhütte bulunmuş Sayın Nebati; olmadı. "11,5 lira" dediler, 10 milyar, 15 milyar dolar sattılar, olmadı, şimdi 13,80'de tutmaya çalışıyorlar. Hâlâ arka kapıdan Merkez Bankasının eksi rezervlerini daha da eksiye düşürüyorlar. Yine olmayacak arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, aklınızı başınıza devşirin, gerçekten diyorum, aklınızı başınıza devşirin. Bakın, bu sizin felaketiniz olacak, biliyorum -sizin felaketiniz olsun gerçekten- ama ülkenin de felaketi olacak, bunu unutmayın. Yoksullar daha da yoksul olacaklar, aklınızı başınıza devşirin.

Değerli arkadaşlar, bakın, iki türlü bir soygun düzeni var şu anda Türkiye'de, iki türlü.

Birincisini açıklıyorum, Merkez Bankamız ve Hazinemiz burada. Merkez Bankası Başkan Yardımcımız Merkez Bankasında ne yapıyor biliyor musunuz? Yüzde 14'le para satıyor. Bakın, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı burada, yüzde 14'le para satıyor. Kime satıyor? Bankalara satıyor. Bankacılık sistemi kimin elinde? Yabancı sermayenin elinde. Orada Hazine ve Maliye Bakan Yardımcımız da var, o da diyor ki bankalara "Ben yüzde 26'yla borç alırım." Allah Allah! Bir kamu kuruluşu yüzde 14'le para satıyor, öbür kamu kuruluşumuz yüzde 26'yla para satın alıyor. Bankalar, kılçıksız, yüzde 12 para kazanıyor arkadaşlar, yüzde 12.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yabancı bankalar.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ya arkadaşlar, gerçekten Allah akıl fikir vermedi size, gerçekten aklınızı bu kadar kaybettiniz mi ya? Bak, bu birinci soygun düzeni.

HÜDA KAYA (İstanbul) - İhanet, ihanet!

GARO PAYLAN (Devamla) - İkinci soygun düzeni de şu, diyorlar ki: "Ey, yurttaşlar, bankalara yüzde 14'le parayı yatırın. Ben sana dolar garantisi veriyorum. Dolar ne kadar yükselirse hazineden vereceğim." Yurttaşlarımız da yüzde 14'le parayı bankaya yatırıyor. Sonra bu bankalar, özel bankalar bu yüzde 14'le yurttaştan topladığı parayı ne yapıyor? Yüzde 30'la, yüzde 35'le, yüzde 40'la yurttaşlarımıza satıyor, şirketlere satıyor, kurumlara satıyor. Ya arkadaşlar, mevduat yüzde 14; dolar garantisi hazineden, Merkez Bankasından. E, kârı kim alıyor? Yabancı sermayeli özel bankalar yüzde 30'la, yüzde 35'le, yüzde 40'la kredi satıyor. Arkadaşlar, soyuluyoruz, soyuluyoruz ve kamu eliyle soyuluyoruz, bu iktidar eliyle soyuluyoruz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Ya, böyle bir şey olabilir mi ya? Ya, aklınızı peynir ekmekle mi yediniz? Ya, bir kamu kuruluşu yüzde 14'le para satıp öbür kamu kuruluşu yüzde 26'yla para alır mı arkadaşlar?

Bakın, arkadaşlar, ulusal güvenlik meselesi dedim ya; varan 1. Şimdi, varan 2; Merkez Bankası Başkan Yardımcımız burada gelmiş diyor ki: "Ya, benim kasam tükendi." Ee... "Hatta yetmez, eksi 57 milyar dolardayım ben; damat bey sattı dolarları, şimdi de Tayyip Bey satıyor dolarları, eksi 57 milyar dolardayım." Ee... "Güvenilir ülkeden de sermaye gelmiyor buraya, vallahi ben batık durumdayım. Ne yapacağım?" Vallahi üçüncü dünya ülkeleri var; Libya gibi ülkeler var mesela. "Şimdi Libya bana para koymak istiyor, para yatırmak istiyor 3-5 milyar dolar, ona muhtacım." Ee... "Ama Türkiye'deki müteahhitlerin de Libya'dan alacağı var." diyor. Şimdi, Libya "Parayı buraya koyacağım." diyor ama "Ya senin müteahhitlerin haciz koyarsa... Sen bana bir yasa çıkar." diyor Libya. Yasa da şöyle çıksın diyor: "Meclisteki Cemal Öztürk imza versin, AKP'li 100 milletvekili imza versin, Mecliste bu yasaya el kaldırsınlar; Türkiye'nin müteahhidi Libya'dan alacaklı ama Libya buraya para yatırırsa o para haczedilemesin." Arkadaşlar, ben hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Böyle bir yasa teklifi bu Meclise verilebildi ve eğer AKP ve MHP milletvekilleri el kaldırırlarsa bu yasa teklifi bu Meclisten geçecek. Bakın, arkadaşlar, iflas eden esnaf tefeciye düşer. Bunlar tefeciye düştüler, düne kadar "kabile devleti" dedikleri Libya'dan üç beş kuruş bulmak için, bizim müteahhitlerimizin alacakları karşısında haczetmemesi için yasa çıkarmayı bile göze alıyorlar; bu bir.

Bu yasa başka niye çıkıyor? Şimdi, Arap Emirlikleri buraya para verecek, değil mi? Tayyip Bey gidecek, diyecek ki: "Bana 3-5 milyar verin, muhtacım." Arap Emirlikleri diyor ki: "Senin Libya'da güçlerin var, şimdi o güçlerini çekersen ben sana para verebilirim. Bir de ben sana para verirsem benim param haczedilmesin." Bak, ulusal güvenlik meselesi dedim ya. Bir ülkenin kasası boşaldığında tefeciye düşer; borç alan da emir alır, bunu unutmayın. Düne kadar "hain" dediğiniz, "Darbenin arkasında var." dediğiniz Arap Emirlikleri ne yapacak? Şimdi diyecek ki arkadaşlar: "Size para vereceğim ama siz hele bir Libya'dan çekilin, hele bir de bana haczedilmeme güvencesi verin."

ÜMİT YILMAZ (Düzce) - Geçen sene "Çekilin." diyordunuz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Başka... Maduro -eksik kalır mı- Venezuela'nın diktatörü diyecek ki: "Ben sana para koyacağım; bak, bana hacizler geliyor, bu parayı koyacağım ama bu paraya haciz gelme riski var, benim parayı sana kaçırmam için Meclisinden böyle bir yasa çıkar." Arkadaşlar, bunlar hepimiz için utançtır ve bu utanca yol verilmemesini bütün Meclisten hassaten rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bireysel emeklilik sistemini getirmiş AKP, diyor ki: "Yüzde 25 devlet katkısı vardı, yüzde 30'a çıkaracağım." Arkadaşlar ya, bireysel emeklilik sisteminde kimler kalabiliyor? Parası olanlar kalabiliyor, değil mi? Yoksul yurttaşımız zaten karnını doyuramıyor, o sistemde kalamıyor; zorunlu olarak soktunuz, sokan parasını geri alıyor. "Yüzde 25 yetmez parası olana, ben yüzde 30 destek vereceğim." diyorsunuz. Bu kabul edilemez arkadaşlar, bu da vicdansız ve adaletsiz bir düzenlemedir.

Emeklilerle ilgili düzenleme getirmişler. 1.500 lirayı 2.500 lira yapıyoruz, değil mi? Çok olumlu bir düzenleme olarak gösteriyorsunuz. Arkadaşlar, buradan hepinize çağrı yapıyorum, "2.500 lira ne güzel oldu." deyip imza atan arkadaşların hepsine: Gelsinler, 2.500 lirayla bir ay geçinsinler bakalım diyorum. Hadi, buyurun, var mısınız? Ben varım. Hadi, deneyelim bir ay, 2.500 lirayla geçinin. Arkadaşlar, açlık sınırı 4 bin lirayken, yoksulluk sınırı 12 bin lirayken siz, 2.500 lira olan emekli maaşına nasıl "Güzel." dersiniz? Bakın, bunun maliyeti ne kadar? Cemal Bey getirdi; 3,5 milyar liracık. Dedim ki emekli maaşı 3 bin liraya yükselse maliyeti ne olur? 10 milyar lira olur maliyeti. Biz "En azından en düşük emekli maaşı 4.250 lira olsun." dedik ama ben, en azından 3 bin lira olsa ne olur maliyeti dedim? 10 milyar lira. Ne dediler? "Olmaz." dediler, "Hazinemiz bunu kaldıramaz." dediler.

Peki, bir sonraki maddede müteahhitler var; müteahhitler zordaymış, kabul, zorda ama bir milletin Meclisinin öncelikleri olmaz mı arkadaşlar? Önce ne yaparsınız? Aç, açıkta olanı, emeklinizi, işçinizi, fakir fukarayı gözetirsiniz değil mi? Önceliğiniz bu olur, önce onlara destek verirsiniz, sonra gerekirse müteahhittin de zararı niçin, bakarsınız. Müteahhitler zarar etmişler; vallahi, ben, hiç bu kadar AKP'li vekili Plan ve Bütçe Komisyonunda görmemiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) - Hepsi geldiler, lobi yapıyorlar müteahhitler için. "Aman, müteahhitlere para vermemiz lazım, 40 milyar vermemiz lazım, 50 milyar vermemiz lazım." En sonunda 10,5 milyar lira maliyetle kurtardık. Bakın, emekliye 3,5 milyar lira verdiler, müteahhide 10,5 milyar lira verdiler. İşte bunlar, emeklinin, işçinin, memurun, çiftçinin iktidarı değil, müteahhitlerin iktidarı maalesef. (HDP sıralarından alkışlar) Bakın, çiftçi tarlasına gübre atamıyor, emekli pazardan çöp topluyor, işçiler ay sonunu getiremiyor. En büyük kaynak torbadan kime gitti? Müteahhitlere gitti maalesef. Değerli arkadaşlar, gerçekten aklınızı başınıza devşirin.

Bakın, arkadaşlar, torbada doğal gazla ilgili bir düzenleme var. "Kademeli düzenleme" dediniz ya, vallahi elektrikte gördük kademeli düzenlemenizi, elektrikte de "kademeli" deyip vallahi merdivenli zammı millete itelediniz; yüzde 50 minimum, yüzde 100 maksimum zam yaptınız. Doğal gazda da kademeli tarifeye geçeceklermiş, kademeli zam geliyor doğal gazda da değerli arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)