| Konu: | Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 11.01.2022 |
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya) - Değerli Başkanım, sevgili milletvekili arkadaşlarım; Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bu torba yasayla getirilmeye çalışılan düzenlemelere şöyle bir baktığımızda, buradaki ihtiyaçların hepsinin, AKP'nin bugün ülkeyi getirmiş olduğu çıkmazdan dolayı getirildiğini açıkça görmekteyiz. Ekonomiyi çıkmaza soktuğunu, ekonomiyi gerçekten mahvettiğini ve böylelikle de ekonominin bu kötü gidişatı nedeniyle belirli sektörlere destek verme girişiminde olduklarını görmekteyiz. Yani kısacası, ortada AKP'nin ekonomideki başarısızlığı bulunmakta. Ekonomik anlamda ülkeyi getirdiğiniz çıkmaza bölüm bölüm çare aramaya çalışmaktasınız. Ancak ne yazıktır ki artık ülkede birden fazla delik var ve bu delikler her geçen gün artmakta. Yani gemi su aldı, siz ne yaparsınız yapın artık sizin yapmış olduklarınız, sizi içinde bulunduğunuz çıkmazdan kurtarmaya yetmeyecek. Birini kapatmaya çalışsanız bir başka yerden yeni bir delik ortaya çıkmakta. Artık tek çare kaldı, iktidardan gitmeniz; ülke başka türlü rahatlamayacak, ekonomi düzelmeyecek, huzur gelmeyecek çünkü siz ülkede güven bırakmadınız çünkü size bu ülkede güven kalmadı, ekonomiyi batırdınız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, öyle bir düzenleme getirdiniz ki... Efendim, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yabancı ülke merkez bankalarına ait para, alacak, mal, hak ve varlıklar gönderildiğinde, yatırıldığında bunların haczedilemeyeceğine, üzerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulamayacağına dair bir madde getirmektesiniz. Şimdi, değerli arkadaşlar, buradaki para nedir? Bu para kimin parası? Bu düzenleme ihtiyacı nereden çıkmıştır? Ben sizlere soruyorum: Para yatırmak isteyen merkez bankaları hangi ülkelerin merkez bankaları? Bugüne kadar hangi ülkenin merkez bankası para yatırmak istedi de böyle bir düzenleme olmadığı için vazgeçti? Buna ilişkin yaşanmış bir örnek var mı? Yani bu ihtiyaç nereden doğdu? Bu para kimin parası? Bu düzenlemeye neden ihtiyaç var? Ya, bu düzenleme Türkiye'nin güveninin zedelenmesi düzenlemesidir değerli arkadaşlar, Türkiye'nin itibarının yok edilmesi düzenlemesidir. Yani böyle bir düzenlemeyi nasıl kabul edersiniz anlaşılır gibi değil. Yani siz, bu ülkenin itibarını düşünmüyor musunuz?
Şimdi, bu düzenlemeyle gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını ayaklar altına almaktasınız. Yani buraya bir ülkenin merkez bankası para yatıracaksa "Bizim koşullarımız belli; gelin, bu koşullarda para yatırın." diyebilirsiniz ama deniliyor ki: "Siz böyle bir düzenleme yapın, biz ancak o zaman yatırırız." İşte, o zaman, akıllara "Bu paralar kimin parasıdır?" sorusu gelmekte. İşte, bu konularda Plan ve Bütçe Komisyonunda defalarca sorduk, biraz önceki soruları orada sizlere sorduk; bir kelimelik dahi tatmin edici cevap veremediniz. Yani neymiş efendim, işte, para yatırmak isteyen ülkeler bizden böyle bir talepte bulunmuş.
Şimdi, ayrıca, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının her ne kadar bir anonim şirket de olsa kamu tüzel kişiliği yönü vardır ve sonuç itibarıyla, bizim kanunlarımızda zaten bir anlamda da haczedilemezlik hükümleri bulunmaktadır. Bu, İcra ve İflas Kanunu'nda da düzenlenmiştir; 82, 83 ve 89'uncu maddelerinde zaten yasal bir engel bulunmaktadır. Dolayısıyla, böyle bir düzenlemeye de ihtiyaç yoktur. Bu düzenlemeden, esas itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını düşünerekten vazgeçin değerli arkadaşlarım.
Şimdi, yine bir başka düzenlemeyle karşı karşıyayız. "Vergi kanunları uyarınca iadesi talep edilen vergilere ilişkin olarak açılan davalarda, dava konusu tutarın yüzde 50'si oranında teminat alınmadan yürütmenin durdurulmasına karar verilemez." şeklinde bir öneri var. Şimdi bu öneri, pratik uygulamada belki idarenin karşılaştığı bazı sorunlardan ortaya çıkmış olabilir. Yani bazı kötü niyetli mükelleflerin yarattığı tablolardan dolayı böyle bir düzenleme ihtiyacı olabilir. Ancak bakın değerli arkadaşlar, biz bir hukuk devletiyiz ve bir hukuk devletinde hak arama özgürlüğü engellenemez. Yani birisi kötü niyetli olup da belki yanlış bir iş yaptı diye... İyi niyetli olup da hak arama mücadelesine girişmek isteyen ama sonuçta kendisinden yüzde 51 yürütmeyi durdurma amacıyla teminat istenen kişiyi de mağdur edebilirsiniz. İşte, hukuk düzeni, kötü niyetlinin kötü niyetli davranışıyla düzenlenmez, iyi niyetli kişinin hakkının ihlal edilmesini önleyecek bir sistemdir. O nedenle bakın, burada, eğer biz yargı bağımsızlığını savunuyorsak açılmış bir davada -ki bu düzenleme dava açılmaya engel değil, yanlış anlaşılmasın, dava açılacak- o davada yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için yüzde 50 teminat şartı aranması o mükellef için ağır bir şart olabilir. Yargı bağımsızlığı içerisinde bu takdir hakkını biz mahkemeye bırakmak zorundayız ya da hakkaniyete uygun, daha makul bir teminatı mahkeme takdir etmeli ya da burada daha makul bir teminatı belirleyebiliriz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, özellikle başta ilim Antalya olmak üzere "sıcak bölge" diye ifade edilen illeri yakından ilgilendiren bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Baştan söyleyeyim: Bu düzenleme eşitliğe aykırı, bu düzenleme Anayasa'nın en temel haklarından olan eşitlik prensibine aykırı. Şimdi, "BOTAŞ tarafından Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla bölgesel ve iklimsel koşullar dikkate alınarak il veya bölge bazında kademeli doğal gaz satış fiyatı uygulanabilir." diye bir düzenleme getirilmekte. Yanlış anlaşılmasın, önce, şunun altını kalın bir çizgiyle çizmek istiyorum: Şimdi, "soğuk bölgeler" diye geçen illerimiz var. Biz bu illerimizde doğal gaz fiyatlarının ucuz olmasına, daha uygun bir tarife üzerinden uygulanmasına kesinlikle ve kesinlikle karşı değiliz ve bu anlamda soğuk illerimizde, sarfiyatın daha fazla olduğu illerimizde doğal gaz fiyatlarının daha uygun bir şekilde olmasını, bu anlamda da devlet imkânlarıyla teşvik edilmesini destekliyoruz. Bu konuda bir sorun yok ancak gelelim sıcak illere yani ılık olarak kabul edilen illere. Şimdi, zaten soyut bir tanımlama var yani burada -BOTAŞ'a- Bakanlık oluruyla -bölgesel bir takdir hakkı- bakın "İklimsel koşullar dikkate alınarak..." denilmekte. Şimdi, Antalya deyince, İzmir, Muğla, Aydın, Hatay, Mersin, Adana deyince, o bölgede yaşayan insanlara her şey güllük gülistanlık mı? O bölgede yaşayan insanların hiç ekonomik sorunu yok mu? Yani o bölgede yaşayan insanların hepsinin ekonomisi çok mu yerinde, hiç mi ekonomik anlamda sıkıntısı olan yok? Yani o bölgede olanların hepsi doğal gaz fiyatlarını katlamalı ödeyebilecek mi zannediyorsunuz? Bakın, bu yanlış bir uygulama değerli arkadaşlar. Tekrar söylüyorum, soğuk bölgelere destek verelim, hep beraber destekleyelim ama siz sıcak veya kış süreci daha kısa geçti diye o illerde yaşayan vatandaşlarımızı cezalandıramazsınız. Zaten neye göre tespit edileceği soyut, böyle muallak; işte sadece iklim koşulu üzerinden gidilen bir tespitle belirlenecek. Yarın bu işin içine siyaset girecek mi, girmeyecek mi; siyasi tercihlere göre, oradaki durumlara göre belirlenecek mi, bunları bir kenara koyarak konuşuyorum yani bunlar da yaşanabilir çünkü siz her şeyde bu tip ön yargılarla hareket eden bir anlayıştasınız. Şimdi, sonuçta bu bölgelerde yaşayan insanları cezalandırmaya hakkınız yok değerli arkadaşlar.
Ve ben buradan, başta Antalya olmak üzere, bu bahsettiğim ılıman iklimi olan illerdeki vatandaşlarımıza buradan söylüyorum: Yarından itibaren doğal gaz fiyatlarında yükselme meydana gelirse, o faturalar kabarmaya başlar, o faturalar şişmeye başlar ödenmez hâle gelirse bunun tek sorumlusu AKP iktidarıdır; buradan ilan ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu düzenlemeden geri adım atın, bakın, değerli arkadaşlar, geri adım atın yoksa bunun cezası, siyasi faturası ağır olur; bu iklimde yaşayan insanlar size bunun faturasını ağır keser. Bu insanları cezalandırmaya hakkınız yok.
Şimdi, tersinden bakalım. Şimdi, bu illerde kışın süre kısa ama yazın ne olacak? Yazın da yaz süreci uzun. Şimdi, örneğin, Antalya'da yaz sürecinde insanlar evlerinde yirmi dört saat klima çalıştırıyor, arabasında sonuna kadar klimasını açıyor yani o zaman o bölgede yaşayan insanlara elektrikle ilgili özel bir destek veriyor muyuz?
Kaldı ki değerli arkadaşlar, bakın, bölgeler arasında böyle ayrım yapmak kadar yanlış bir şey yok. Yani elektriği orada ucuza ver, doğal gazı burada ucuza ver, efendim, yarın başka bir ürünü öbür tarafta ucuza ver. Bu, kesinlikle doğru değil; bu, bir ayrıştırma yaratır; bu, bölgeler arasında gerçekten bir ayrıştırma yaratır; bu, doğru bir uygulama değil. Ha, bunu başka, teknik, bilimsel ve gerçekten gerçekçi veriler üzerinden yapalım ve ona göre bir fiyat belirlemesi yapalım değerli arkadaşlar. Yani bu düzenlemeden yol yakınken vazgeçin, aksi hâlde o bölgedeki insanlar mağdur olacaktır.
Şimdi, bakın kötü ekonomi yönetiminiz dedik; evet, bugün ülkede yaşayan herkesin sizin kötü ekonomi yönetiminizden kaynaklanan mağduriyetleri var; bu açık. Ve şimdi şöyle söyleyeyim: Bakın, bir madde daha getirmeye çalışmaktasınız. Şimdi, ülkemizde ve dünyada ham madde temininde ve tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklarla girdi fiyatlarında beklenilmeyen artışlar nedeniyle mal ve hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin Türk lirası üzerinden yapılan sözleşmelerde, efendim, bir ek fiyat farkı verilmesi... Şimdi, tabii, burada bahsi geçen kesim, müteahhitler yani bunlar inşaatla ilgili olan müteahhitler veya mal ve hizmet alımlarıyla ilgili müteahhitler. Şimdi, değerli arkadaşlar, sadece bu açıdan baktığımızda tabii "Ya, müteahhittir kardeşim, sonucuna katlansın." diyebilirsiniz, denebilir ama şimdi, şu pencereden bakalım: Siz müteahhitleri dahi bu duruma düşürdünüz işte; müteahhitleri dahi, bugün "Bu ülkede bolca para kazanıyor." diye değerlendiren belli bir kesimi dahi bu şekilde desteklenmek zorunda bıraktınız. Yani sizin yarattığınız bu tablo nedeniyle müteahhitler de bir anlamda iflasın eşiğine gelmiş durumda.
Şimdi, müteahhitlerin, bu süreçte destek yanında ayrıca başka talepleri de var; bunların en başında da yine tasfiye konusunda da taleplerinin kabul edilmesi... Şimdi, daha önce, 2019 yılında yeniden bir düzenleme getirilmişti, bilindiği üzere bir düzenleme getirilmişti. Bu düzenlemede tasfiye imkânı da vardı, kaldı ki o tarihte pandemi dahi yoktu ve o günkü ekonomik koşullar içerisinde sizin kötü yönetiminiz nedeniyle yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle böyle bir dönem yaşanmıştı. O dönemde dahi siz, müteahhitlere bir tasfiye imkânı sağlamıştınız. Şimdi, müteahhitlerin de yine böyle bir beklentisi var değerli arkadaşlar.
Şimdi, vatandaş ekonomik olarak gerçekten can çekişiyor değerli arkadaşlar. Bakın, her şey pahalı; artık bugün benzin, mazot 14 TL'ye yaklaştı, vatandaş markete girmekten korkar hâle geldi. Daha yakın tarihe kadar 100 TL'lik benzin alsa araçların göstergesi hemen harekete geçerdi; şimdi, 100 TL'lik benzin alsa o aracın göstergesi 100 TL'lik benzini muhatap dahi kabul etmiyor değerli arkadaşlar, 100 TL'lik benzini o aracın göstergesi yok sayıyor. İşte, böyle bir dönemi yaşıyoruz.
Çiftçi zaten perişan durumda. Çiftçi, bakın, sayenizde tohum alamaz duruma geldi, tohum alsa ekim yapamaz duruma geldi, ekim yapsa gübre atamaz duruma geldi, atsa da tarlasını süremez duruma geldi. Kısacası çiftçiyi de perişan ettiniz. Bakın, bir emekli vatandaşımızın biraz önce gönderdiği bir mesajı sizlerle paylaşayım. "Devlet memuru iken ilçemdeki 2 armut bahçemde daha iyi üretim yaparım diye emekli oldum." diyor. Ancak hayatın gerçekleriyle orada karşılaşmış ve "Geçen yıl bahçenin birinin ağaçlarını söktüm. Eğer böyle giderse ikinci bahçeyi de sökmek zorunda kalacağım, bir müddet sonra da satmak zorunda kalacağım ve bugün ben 3,5 TL'ye mal ettiğim bir meyvemi 1 TL'ye -onu da alıcı bulabilirsem- ancak satabilirim, satabilecek durumdayım." diyor.
İşte, kısacası değerli arkadaşlar, bu ülkede herkesin durumu kötü, bu kötü duruma gelmesinin sebebi de sizlersiniz. Müteahhitler de herhâlde bu anlamda destek istemekteler.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, bu arada bir eli yağda bir eli balda olan müteahhitleriniz de var sizlerin; o kamu-özel iş birlikleriyle keyifleri yerinde olan, doların her gün artmasıyla kazancına kazanç katan müteahhitleriniz de var ama bakın, Anadolu'da hayat mücadelesi verenler de var yani şimdi, her müteahhidi de rantçı sayamayız. Onlar diyor ki, bakın, onlar diyor ki: "Yakın tarihe kadar inşaat demirinin tonu 3 bin TL'ydi." Bugünse aradan daha altı ay geçmeden 13 bin TL'ye çıkmış yani altı ay içerisinde 4 kattan fazla artırmışsınız arkadaşlar. Bakın, bu, sizin hüneriniz. Yani demir altı ay bile geçmeden 3 bin liradan 13 bin liraya çıkmış; çimento 120 TL'den, 5 kat artmış, 600 TL'ye çıkmış; bu da sizin hüneriniz. Diğer inşaat malzemeleri de yine yüzde 100'den yüzde 150'ye kadar çıkmış durumda. İşte, müteahhitlerin yaşadığı bu sıkıntının tek sebebi de sizsiniz yani AKP iktidarıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, şunu söyleyeyim: Burada müteahhitler tekrar fesih hakkının getirilmesini beklemekte. Ancak şöyle bir hususu da buradan vicdanınıza sunmak istiyorum: Şimdi, kamu müteahhitlerine fiyat farkı uygularken belediyelerin durumunu da dikkate almak zorundayız. Şimdi, belediyelerin de bu kamu ihaleleri nedeniyle fark ödemek zorunda kalacaklarını unutmayalım değerli arkadaşlar. O nedenle, belediyeler normal bütçesinin dışında ani gelişen bu kararla birlikte eğer ek ücret ödemek zorunda kalacak ise belediyelere ve özel idarelere de bu anlamda bir destek vermek zorundayız çünkü aksi hâlde, belediyeler gerçekten büyük sıkıntı içerisine düşecektir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, döviz garantili mevduatlar burada konuşuldu. Bugün, ülkemizin ekonomisine gerçekten en büyük darbeyi vurabilecek düzenlemelerden biri. Önce zaten 21 Aralık'ta bu düzenlemenin uygulanmasına geçildi, ortada kanun yok. Yani siz, ortada kanunu olmayan bir düzenlemeyi 21 Aralık'ta uygulamaya başladınız ve dediniz ki "Kardeşim, sizin hesabınız bundan sonra dolar garantili olacak; dolar korumalı, döviz korumalı olacak." Peki, buna geçmeden önce ben buradan size soruyorum: Bu ülkede 20 Aralık günü ne oldu? Doların 18 TL'den bir anda 11 TL'ye kadar inme aşamalarında, o dolar 18 TL aşamalarındayken kimler haksız kazanç elde etti?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
CAVİT ARI (Devamla) - Dolar düştüğünde kimler tekrar dolarları geriye cukkaladılar? Bunlar kim? Bunlar araştırılsın dedik, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz araştırılsın dedik ama siz bunların araştırılmasından korktunuz değerli arkadaşlar. Neden korkuyorsunuz yani Türkiye'de 20 Aralık günü dönen bu dolapların araştırılmasından neden korkuyorsunuz? Önce bunu açıklamanız gerekir. Çünkü o gün haksız kazançlar elde edildi. İşte, kimlerin haksız kazanç elde ettiğini, kimlerin o gün dolardan, dövizden yüksek paralar kazandığını sizler biliyorsunuzdur; o nedenle de bunların araştırılmasını istemediniz.
Şimdi, bakın, kur korumalı mevduat sistemine ilk karar verildiğinde dolar 11 liraydı, 12 liraydı, 13 liraydı; şimdi 13,85 TL'ye kadar çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) - Yani parasını bankada normal bir vadede tutmuş olsaydı alacak olduğu paranın kat kat üstünde bir rakam var.
Bitiriyorum Başkanım, selamlama yapayım.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
CAVİT ARI (Devamla) - İstemeyiz ama önümüzdeki süreçte dövizde hızlı bir yükselme yaşandığı takdirde, inanın, Türkiye Cumhuriyeti hazinesine bu yanlış uygulamanız nedeniyle çok büyük bir maliyet binecektir. Bu maliyet de tamamen sizin yarattığınız bir tablo olacaktır. Bu düzenleme içerisinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarına zarar verecek düzenlemelerden geri adım atın diyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)