GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Antalyalı üreticilerin içinde bulunduğu tehlikeye ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:5
Birleşim:46
Tarih:13.01.2022

AYDIN ÖZER (Antalya) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Antalyalı üreticilerimiz son on beş günde iki büyük tehlike atlattı. 30 Aralıkta Meteoroloji Genel Müdürlüğü aşırı yağış nedeniyle kırmızı kodla Antalya'yı uyardı. Yirmi dört saatte Antalya'da metrekareye 243 kilogram yağmur düştü. Derelerin taşması sebebiyle hem seraları hem de evleri su bastı. Hemen on gün sonra 9 Ocakta Kumluca ilçemizin Mavikent ve Beykonak beldeleri hortumla karşı karşıya kaldı. Sabaha kadar çiftçilerimizle beraberdik, ben de bir sera üreticisiyim, onlarla beraber aynı havayı soluyorum, aynı duyguları yaşıyorum. Çiftçilerimizin sabaha kadar gözüne uyku girmedi. Sabah uyandığımızda 100 dekara yakın arazinin hortumdan etkilendiğini gördük. Bir kez daha buradan bütün üreticilerimize geçmiş olsun diyorum ama yarın bu kadar şanslı olmayabiliriz. Bu nedenle tarım sigortaları çok önemli.

Bildiğiniz gibi dünyada büyük bir kuraklık var, bir ısınma var, karbon salımı yüzünden iklimler değişiyor. Bu yüzden de en çok etkilenen bölge Akdeniz havzası ve özellikle Antalya Körfezi. Tarım alanlarımız önümüzdeki yıllarda ani yağış, dolu ve hortumla karşı karşıya kalma durumunda. Bu nedenle 2005 yılında 5363 sayılı Yasa'yla kurulmuş Tarım Sigortaları çiftçi ve tarım alanları açısından çok önemli. Tarım Sigortaları kurulduğu zaman bir misyon belirlemiş kendisine TARSİM, tarım sigortalarının tanıtılması ve yaygınlaşmasının sağlanması, üreticilerin doğal afetlerden ve diğer oluşabilecek risklerden korunması, bu amaca yönelik gerekli uygulamaların hatasız, hızlı bir şekilde yürütülmesi. Tarım Sigortaları TARSİM'in iyi niyetle kurulduğunu düşünüyoruz ama sahada tarım sigortası yapan eksperler ve tarım sigortası mantığının hiç de çiftçi lehine olmadığını görüyoruz.

Ben isterdim ki bugün Antalyalı AK PARTİ'li milletvekillerimiz de Genel Kurulda, burada olsun, biliyorum ki onlar da sahada aynı sorunlarla karşılaşıyorlar. En büyük sorunumuz mülkiyet sorunları arkadaşlar. Benim bölgemde 2 bin dekar arazide şahıslar hazineyle davalı. Davalı olduğu için ÇKS kaydını yaptıramıyorlar yani Çiftçi Kayıt Sistemi'ne giremiyorlar. Giremedikleri için de bu üretim alanları üzerinde tesis olmasına rağmen, sera olmasına rağmen, üretim yapılmasına rağmen ne yazık ki güvence dışı kalıyor. Bunun önüne geçmek için hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla hem de Tarım ve Orman Bakanlığıyla değişik kereler beraber buluştuk ve bu konuyu konuştuk ama görüyorum ki hem Tarım ve Orman Bakanlığı hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu konuda parmağını dahi kıpırdatmıyor yani çiftçi lehine bir karar almaktan imtina ediyor. Tabii, Anadolu'da bir söz var "At sahibine göre kişner." diye. Eğer bakanlar bu konuda harekete geçmiyorsa, bakanlar bu konuda çiftçinin derdini dinlemiyorsa, bakanlar bu konuda bir önlem almak istemiyorsa bürokratlar da aynı şekilde bu konuda önlem almayacak demektir.

Geçenlerde yaşanan sel felaketinde TARSİM'in eksperleri gelmiş, seraları gezmişler, demişler ki: "Bitki on gün içinde ölürse size ödeme yaparız." Bakın, bir seraya sel girdiği zaman oraya bomba düşmüyor; oradaki, seradaki fide, bitki belli bir sürede ölür yani on gün içinde ölmez ama bir aylık, bir buçuk aylık bir süre içerisinde mantar hastalıkları, kök çürüklükleri ve gövde hastalıkları yüzünden bitki şeyini bitirir. Bu yüzden, bu konuda çiftçi lehine kararlar alınması için TARSİM'in desteklenmesi lazım.

Ayrıca, gittiğim bölgelerde, kendi bölgemde büyük bir narenciye üretimi var biliyorsunuz. Özellikle coğrafi işaret almış Finike portakalı 2 liraya kadar düşmüş durumda. Narenciye üreticisi zaten limonları çürütmüştü dalında, mandalinadan da para kazanamadılar; şu anda Finike portakalı gibi, aroması yüksek, çok önemli, Türkiye'de özellikle satılan bir portakalın bile 2 liraya düşmesi yüzünden çiftçiler geceleri uyuyamadıklarını söylüyorlar.

Bahçe dikimi farklıdır arkadaşlar, bahçe bakımı farklıdır. Bir bahçeyi dikersiniz, ürünü alırsınız, ilacını yaparsınız, budamasını yaparsınız, yazın sulamasını yaparsınız, süreklilik ister. Bu süreklilik içerisinde... Şimdi diyorlar ki: "Gübrelerdeki yüzde 400'e varan artış bizi etkiliyor."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özer.

AYDIN ÖZER (Devamla) - Teşekkür ederim.

Diyorlar ki: "Devlet bize, Tarım Bakanlığı bize, Hazine Bakanlığı bize ucuz gübre versin." Yani başta gübre olmak üzere bütün tarım girdilerinde; fidede, plastikte, diğer bütün girdilerde yüzde 50'ye varan destekler yapılması lazım yoksa bu insanlar yakında portakal bahçelerini sökmeye başlayacaklar. Geçen gün de gördüğümüz gibi Malatya'da bir çiftçi ne demişti? "13 dönüm kayısı bahçemi söktüm attım." demişti. Önümüzdeki süreçte çiftçimizi desteklemezsek sürdürülebilir tarım ortadan kalkar. Bu kalkınca da insanlar bir açlıkla karşı karşıya kalır, 84 milyonluk bir ülke aç kalır arkadaşlar; ucuz gıdaya erişemez ve sürekli gıdaya erişimi engellenir. Zaten dar geçinen emeklimiz, gerçekten fakir halkımız bu konuda faydalanamaz ve destek bulamaz duruma gelir. O yüzden de ben buradan hem Tarım Bakanlığına hem Sanayi Bakanlığına hem de sayın AK PARTİ'li milletvekillerime sesleniyorum: Acilen yüzde 50 destek sağlansın gübrede; ekilebilir tarım, sürdürülebilir tarım devam etsin istiyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)