GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:49
Tarih:20.01.2022

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, 2 maddelik bir teklif, 2 tane de yürütmesi var. Normalde bu Parlamentoya böyle 2 maddelik teklifler pek gelmez ama giderek buna benzer uygulamalara alışıyoruz bu dönemde. Neden? Çünkü yasamanın giderek kalitesi düşüyor, bir keyfiyete dönüşüyor. Neden? Çünkü her seferinde biz Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışırken "Niçin alt komisyonlar çalışmıyor, niçin etki analizi yapılmıyor, niçin demokratik kitle örgütleriyle buluşulmuyor, niçin sivil toplum örgütleriyle buluşulmuyor?" dediğimizde dikkate alınmıyor. Niçin alınmıyor? "Ben bilirim, benim dediklerim doğrudur." Ama "Ben bilirim, benim dediklerim doğrudur." dediklerinin büyük bir çoğunluğu yoksulluğa, büyük bir çoğunluğu işsizliğe, büyük bir çoğunluğu umutsuzluğa doğru sürüklüyor ve ülke gittikçe bir karanlığa doğru ilerliyor. Nedir? Otoriterleşme artıyor, baskı artıyor, korku artıyor.

Evet, 2 madde... Bu 2 madde Türkiye'deki büyük bir çoğunluğa kolaylık getirecek mi? Hayır. Peki, bunun öyküsü ne? Arkadaşlar, biliyorsunuz, yılın son günlerinde, son on gününe girmeden önce herkes telefonuna bakıyor, televizyona bakıyor "Döviz ne oldu, dolar ne oldu, altın ne oldu?" diye. Günübirlik işlemler yapılıyor. Bir güvensizlik gelişmiş.

Burada bizim Grup Başkan Vekillerimiz, kürsüye çıkan arkadaşlarımız, muhalefettekiler "Gelin konuşalım, ekonomi konuşalım." "Hayır." Ve ne oldu? Biz Plan ve Bütçe Komisyonundayken bir açıklama yapıldı. Dolar 18 liraydı ve peşinden dediler ki: "Kur garantili mevduatın Türk lirasına dönüşmesi için bir pozisyon yaratıldı." Ve ne oldu? Dolar düşmüş oldu ve sonra tekrardan yükseldi. Peki, bu kadar olay olurken, bireylere açılmış bir olay olmuşken yaşanan neydi? Ya, arkadaşlar, her seferinde "Yastıkaltındaki dolarları çıkartın." Bu memlekette ne kadar yastıkaltında dolar varmış, ne kadar altın varmış?

Asıl soru şu: Niçin insanlar Türk lirasına güvenmiyor, niçin insanlar bu ekonomiye güvenmiyor? Bu soruyu siz kendinize sormadığınız sürece; güvene değil, güvenliğe yöneldiğiniz sürece; demokrasiye değil, baskıya yöneldiğiniz sürece ekonomi de paralelinde daha kötüye gitmiş olur.

Peki, bu getirilen hazine garantili, dolara endeksli mevduat hesaplarını kim karşılıyor? Türkiye'de hazineye kim veriyor vergiyi? Ya, son dönemde bütün vergi yapılandırmalarını biz sermayeye yönelik yaptık. Hiçbir kez yoksula yönelik bir şey yapmadık, dezavantajlı kesime yönelik bir şey yapmadık. Pandemi dönemi boyunca biz esnafa, yurttaşa gelin bir düzenleme yapalım; elektrikte, doğal gazda... Hiçbir şeyde düzenleme yapılmadı. Ama ne yapıldı? Boyuna zam yapıldı. Şimdi ne deniyor? Bir para hesaplanmıştı, bu gelecekti; 163 milyar gelmiş bu mevduat hesabına. Yüzde 18'i dolarını bozup getirmiş, diğerleri bozmamış. Şimdi, Uğur Bey getirmiş diyor ki "Şirketler getirsin versin." Şirketler güvenmiyor, şirketler güvenmediği için bir düzenleme getiriyorlar ve şirketlere aslında bir kâbus gibi de çökmeye çalışıyorlar. Ama şirketler ne diyor? Benim getirmem için bazı şartların olması lazım. Ne diyor? Şirketlere diyorlar ki: "Senin, kambiyo döneminde ekim ile aralık ayı boyunca kazandığın paradan bir kere biz vergi almayacağız, bunu hesaba katmayacağız. Bu parayı yatırdığında gelecek faizden de vergi almayacağız." Peki, bu parayı kim veriyor? Hazine veriyor. Peki, hazine kimden alıyor? Emekçiden alıyor, memurdan alıyor, işçiden alıyor, küçük esnaftan alıyor. Çünkü neden? Vergi vermesi gerekenler vermiyor, vergi cennetlerine parayı götürüyorlar; bunu çok iyi biliyoruz. Ve ne deniyor? "İstediğin kadar parayı getir, hesap sormayacağım." Bir taraftan da "İstediğin kadar parayı götür, hesap sormayacağım."a dönüştü.

Sermayeye kolaylık. Şimdi, bazı arkadaşlar diyor ki: "Yanlış yapıyorsunuz." Bu, yanlış değil, sizin tercihiniz. Tercihiniz çoğunluktan değil, yoksuldan değil, işsizden değil, çiftçiden değil, emekçiden değil, memur, işçiden değil, zenginden. Ne yapıyorsunuz? Yoksuldan alıp zengine vermeye çalışıyorsunuz, yoksuldan alıp zengine vermeye çalışıyorsunuz. Ve bu "kur korumalı" dediğiniz olaya baktığınızda da sadece Türkiye'den bakıyorsunuz.

Arkadaşlar, dünya bir pandemiyle beraber nereden nereye geldi. Bir virüs başladı, iki yıldır tüm dünyayı kasıp kavuruyor ve beraberinde şimdi iklim krizi konuşuluyor, kıtlık konuşuluyor, gıda krizi konuşuluyor ve beraberinde ekonomiyle ilgili düzenlemeler yapılıyor; A, B planı diye düzenlemeler yapılıyor. Türkiye, kendisi "Dolara garantili mevduatı artırayım." derken FED diyor ki: "Ben faizi önümüzdeki dönemde 4 ile 7 arasında artıracağım." Faizi 4 ile 7 arasında artırması ne demektir? İnsanların tekrar oraya gitmesi, tekrar doların yükselmesidir. Peki, dolar yükseldiğinde ne olacak? Hazine bu şirketlere, bu parayı yatıranlara para verecek. Peki, bu para verildiğinde ne olacak? Enflasyon yükselecek. Peki, ne olacak? Tekrar yeni vergiler gelecek veya vergiler yükseltilecek. Kim verecek? Yoksul verecek. Nedir? Yoksuldan al zengine... Siz böyle yaptığınız sürece hiçbir ilerlemeyi sağlayamazsınız.

Çözüm nedir? Biz buna bir şey söylediğimizde "Vatan hainliği, ihanet, dış mihraklar" gibi, bunlara benzer bir yığın söylem geliştiriyorsunuz ama en büyük vatan hainliği, en büyük ihanet, yoksulların giderek daha yoksullaşması, işi olanların işini kaybetmesi, Türkiye'deki nüfusun yarısından fazlasının açlığa, yoksulluğa mahkûm olmasıdır; en büyük ihanet budur, vatana en büyük ihanet budur. Yoksuldan alıp zengini daha zengin etmek bu döneme özgü bir şeydir. Herkes biliyor ki bu dönemde yoksullar daha yoksullaşıyor, zenginler daha zenginleşiyor. Her türlü vergi kolaylığını sağlıyorsunuz, her türlü yaptırımı yapıyorsunuz. Faiz düşecekmiş... Niye yoksulun borcunu düşürmüyorsunuz? Niye yoksulun faizini düşürmüyorsunuz? Bu dönemde insanların çocuklarının okul taksitini ödemek için, konutlarının taksitini ödemek için tekrar borç paraya ihtiyaçları var, kredi çekemiyorlar, faiz yüksek. Gelin o faizleri düşürün, yok. İnsanların ödeyemedikleri borçlarının faizini düşürün, yok. Elektriğe zam, doğal gaza zam, bütün vekillere son bir haftadır elektrik faturaları geliyor. Batman'da insanlar DEDAŞ'ın zulmünü... Az önce -Antalya Aksu'dan- gelen elektrik faturaları var. İnsanlar geçinemiyor, perişan; siz ne diyorsunuz? "Zengini daha zengin edeceğiz." Yoksulları düşünmüyorsunuz ve hazinenin garantisini de tekrar yoksullar aracılığıyla oturtmuş oluyorsunuz.

Peki, bu ekonomik yapının özelliği ne? Arkadaşlar, Türkiye'de ithalata dayalı bir üretim var, ham madde yok, ithal ediliyor; ithal edildiği sürece de, siz ne yaparsanız yapın, kurla ilgili düzenleme yapamazsınız. Dolar yükseliyormuş... Dolar değil arkadaşlar, Türk lirası değer kaybediyor, Türk lirası artık sürünüyor. Bunu FED söylüyor ve bunu çok güvendiğiniz Putin diyor ki: "Türk lirası gibi olmayalım, Türk lirası durumuna düşmeyelim." O düzeye geldiniz ve siz hâlâ bu durumdan vazgeçmiyorsunuz. Neymiş? Faize karşıymışsınız. İnanın bütün yoksullar, bütün yurttaşlar faiz veriyor ve söke söke faiz alıyorsunuz. Elektrik parası, doğal gaz diyoruz; ödemediği takdirde faizini alıyorsunuz. Gelin düzenleme yapın, gelin onunla ilgili düzenleme yapın ama ona yanaşmıyorsunuz ve şimdi bütün umut neye bağlanmış? Bütün umut turizme bağlanmış. Peki, pandemi hortlarsa ne olacak? Peki, bu ülkede yaşayan yoksullar ne yapacak? Oradaki Türk lirası değer kaybettiğinde insanlar gelecek, evet, gelsinler. Peki, buradaki yoksulluğa çözüm olacak mı, işsizliğe çözüm olacak mı? Hayır. Biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki: "Sizin güveni kesinlikle öne almanız lazım, demokrasiyi kesinlikle öne almanız lazım." Siz bunu yapmadığınız sürece, güvenliği aldığınız sürece bir yere varamazsınız.

Bir diğeri: "Ekonomiyi ben bilirim." demekle olmuyor. Bilmiş olsaydınız 4 Merkez Bankası yöneticisini değiştiremezdiniz Cumhurbaşkanlığı sisteminde, 3 bakanı değiştiremezdiniz ve şu anda da yeniden değişimden söz ediliyor. Bu kadar kendinize güvenmiş olsaydınız, geliştirmiş olsaydınız, bunlar olmazdı ve "Ben bilirim." dediğiniz bu son süreçte, 27'inci Dönemde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde giderek insanlar daha da yoksullaştı, işsizleşti, enflasyon arttı. Şu andaki enflasyon... Dün, biz Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak Maliye Bakanıyla beraberdik, diyor ki: "Yüzde 40'ları geçecek, yüzde 40'ları bulacak önümüzdeki yıl." Demek ki önümüz daha da sıkıntılı günlere gebe.

Eğitimle ilgili, sağlıkla ilgili, araçla ilgili, konutla ilgili, barınmayla ilgili, geçinmeyle ilgili bir düzenleme yok, hiçbir düzenleme yok ama -burada dedikleri gibi- ne deniyor? "Gel paranı faize yatır, dolar garantili ve ben vergi almıyorum senin faizinden." İşte, asıl faizcilik budur, asıl faizcilik faizden vergi almamaktır, o ranta kapı açmaktır. Bunu yaptığınız sürece siz tefecilikten kurtulamazsınız, faize muhtaçsınız.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)