| Konu: | (10/77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840 ) No'lu Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 01.02.2022 |
CHP GRUBU ADINA VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her geçen gün, her geçen saat, her geçen dakika yaşam alanlarımız yok oluyor. Artık dünyada ve ülkemizde solunacak hava, içecek su, barınacak yer bulamayacak kadar hayati riskler taşıyan bir iklim kriziyle karşı karşıyayız. Dünyanın birçok bölgesinde temel ihtiyaçlarına, temiz su ve temiz havaya bile ulaşmakta zorluk çeken milyonlarca insanın yaşam hakkı gasbedilmektedir. Kim tarafından gasbedilmektedir? Ne yazıktır ki sözde, iklim krizini önlemeye çalışan, krizde en fazla sorumluluğu olan ülkeler tarafından gasbedilmektedir.
Tüm anlaşmalara, tüm uyarılara rağmen sanayi yoğun ülkeler fosil yakıtları kullanmaya devam ediyor. Tarım alanları, ormanlar tahrip ediliyor; acımasızca yok ediliyor. Birleşmiş Milletlere sunulan resmî karbon emisyonunu azaltma taahhütleri ne yazık ki yerine getirilmiyor, vaatler sadece sözde kalıyor. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerin ihtiyacını karşılamak için kendi ormanlarını yok ediyor. En önemli karbon yutakları ormanlarımız, her yıl dünyadaki karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 30'unu emiyor. Bunu bilen, tespiti yapan gelişmiş ülkeler, bilerek ve isteyerek, kendi yaşam alanlarından uzak bölgelerdeki ormanları şirketler aracılığıyla talan ediyorlar. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü raporuna göre, dünyamız son otuz yılda ormanlarının yüzde 4'ünden fazlasını kaybetmiştir. Kaybettiğimiz orman alanı, Hindistan coğrafyasının yaklaşık yarısı büyüklüğünde, tam 1 milyon 774 bin 927 kilometrekare orman alanıdır. Bu korkunç tablo, sözde gelişmiş ülkelerin en önemli çıkmazıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde, iklim değişikliğinin kontrol altına alınması, doğa talanının önüne geçilmesi konusunda en büyük sorumluluk iktidarındır. Yirmi yıldır, yaşamdan çok yıkımı önceleyen AKP politikaları sonucu, doğal zenginliklerimiz, ormanlarımız, sularımız, denizlerimiz, verimli topraklarımız, vahşi kapitalist sermayenin emrine verilmiştir.
Ülkemizdeki ekolojik yıkımın tek sorumlusu da AKP'dir. 2001 yılında 26 milyon 350 bin hektar olan tarım alanı, 2020 yılında 23 milyon 137 bin hektara kadar gerilemiştir. Tarım alanlarında on dokuz yılda yaşanan kayıp yüzde 12'leri geçmiştir; bu da milyarlarca lira maddi kayıp, yüz binlerce istihdam kaybı oluyor.
AKP'nin uyguladığı canlı yaşamını görmezden gelen politikalar sonucu ülkemiz de iklim krizinden ciddi anlamda etkilenmiş ve tetiklenmiş, altmış yetmiş yıl önce hiç gözlenmeyen hava sıcaklıkları günümüzde sıkça yaşanmaya başlamıştır. Özellikle Akdeniz Bölgesi'ndeki ısınma, dünyanın birçok bölgesine göre çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşmekte, yağış miktarları da azalmaktadır. Akdeniz'deki kuruma ve ısınma ormanların sağlığını zayıflatmakta ve hızlıca kontrolden çıkabilecek orman yangınlarının olasılığını ve şiddetini de maalesef artırmaktadır. Bunun en acı örneği de 2021 yazında Akdeniz'de gördüğümüz kontrol edilemeyen orman yangınlarıdır. Yangınlarda canlı yaşam yok olmuş, ekolojik denge de maalesef altüst edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Trakya'nın en güzel toprakları, Trakya'nın oksijen merkezi Istrancalar, su tutan kayın ormanları da tüm uyarılarımıza rağmen hâlâ talan edilmeye devam edilmektedir. Oksijen fabrikalarımız yok edilip kırma eleme tesislerine, madencilere de şu anda teslim edilmiştir. Yeşil vatanımız, ormanlarımız, ülkemizin dört bir yanında âdeta yağmalanmaktadır. Yıkma, dökme, kazma, patlatma projeleri Kırklareli'miz gibi Türkiye'mizin eşsiz coğrafyasını da maalesef tehdit etmektedir. Projeler arttıkça ormanlarımız, sularımız azalıyor, toprağımız ve oksijenimiz kirleniyor. Düşen yağışın azalması yer altı su kaynaklarının da daha fazla tüketilmesine sebep olmaktadır. Özellikle, kurak yıllarda tarımdaki su ihtiyacının artmasıyla birlikte yüzey suyuna ek olarak aşırı yer altı suyu tüketimi sulak alanların yok olmasına ve toplu canlı ölümlerine de neden olmaktadır. Ne uğruna bu topraklarımızın hoyratça kullanılmasına izin verdiniz? Buradan iktidara soruyorum: İzin verdiniz, peki neden denetlemediniz? Hadi denetliyorsunuz, neden her proje bir yıkım getirdi, doğanın çığlığına gözyaşına neden oldu? Unutmayın, doğaya yapılan zulmün hesabını doğaya canımızla, malımızla er geç ödüyoruz değerli arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin en verimli Trakya Ovası'nın ortasından 283 kilometre uzunluğunda bir zehir akıyor. Ergene'yi, yirmi yıldır, film izler gibi sadece izlediniz, kendinizden başka herkesi de suçladınız. Bataklığı kurutamıyor ama sivrisineklerle de sürekli uğraşıyorsunuz. Trakya'nın, Kırklareli'nin bereketli topraklarını, eşsiz coğrafyamızı yağmacıların kucağına attınız. AKP ve bunun sorumluları bu vebalden emin olun ki asla ve asla da kurtulamayacaktır. Bize değil, kendi çocuklarınıza, hatta doğmamış torunlarınıza dahi hesap veremeyeceksiniz. AKP bunları yaparken kim kazandı peki, kim kaybetti, bakmak isterseniz kazanan belli, vahşi sermaye kazandı ve yandaşlar kazandı. Kaybedenler kim? Çiftçiler, esnaflar, işsizlerimiz, gençlerimiz, orman köylümüz, Kırklareli'nde geleceğini kuracak olan çocuklarımız da maalesef kaybetti. "Yeşil" denince doların yeşilini düşünmekten alamıyorsunuz kendinizi. Ülkemizin yeşil örtüsünü katledip yeşilliklerimize, maviliklerimize de beton döktünüz arkadaşlar, beton.
Değerli milletvekilleri, ne yapacağız, neler yapmalıyız? Yarın değil, bugün, hemen ne yapmalıyız? Sadece anlayış değişikliğine ihtiyacımız var. Bireylerin ve çıkar gruplarının değil, çoğunluğun, korunma ihtiyacı olanların çıkarlarını gözetmek emin olun ki yeterli olacaktır. Dünyanın en güzel coğrafyasında, yazı ve kışı aynı anda yaşadığımız, yılın üç yüz altmış beş günü güneş gören güzel ülkemizde kaynaklarımızı verimli kullandığımızda iklim krizinden en az etkilenmemiz mümkündür. Hemen hiç vakit geçirmeden, güneş ve rüzgâr enerji kapasitemizi akılcı bir şekilde artırmamız gerekiyor. Kömür ve doğal gaz santrallerinin kademeli olarak kapanmasına başlamalıyız, yenilerine de kesinlikle ve asla izin vermemeliyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Tarımda vahşi sulamadaki su kayıplarına çözüm olan yağmur ve damlama su sistemlerini hemen kurmalıyız ve hayata geçirmeliyiz. Türkiye, net sıfır emisyon hedefini 2050'ye kadar güncellemeli, ara hedeflerini de beşer yıllık dilimlerde ortaya koymalıdır.
İklim kriziyle mücadelemiz, iklim adaletinin sağlanması yönünde şekillenmelidir değerli arkadaşlar. Temiz ve sağlıklı bir çevrede, dengeli bir iklimde yaşama hakkının bir insan hakkı olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Kirlilikten zarar gören yurttaşların, insan haklarının ihlaline karşı veya doğa adına hak arayabilmesinin de önü açılmalıdır. Anayasa'nın 56'ncı maddesinin kapsamını genişleterek temiz toprak, temiz hava, temiz su hakkı sağlanmalıdır mutlaka. Temiz içme suyuna ve temel gıdaya ücretsiz erişim hakkı ve dengeli bir iklimde yaşama hakkını sağlamak zorundayız.
İklim krizinin etkilerinin en aza indirilmesi için Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun gençlerimize yaptığı çağrı toplumun tüm kesimleri tarafından heyecanla karşılanmıştır. Gençlerimizin, "Masmavi, yemyeşil, sağlıklı ve bereketli topraklara sahip Türkiye." hedefimizde sorumluluk almasını istiyoruz. Dünyaya örnek olacak ekolojik sıçramayı, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak gençlerle birlikte yapacağız. Canlıların yaşam hakkına saygılı, yer altı ve yer üstü kaynaklarını ekolojik sınır ve şartlara uygun olarak değerlendiren anlayışa gençlerle hâkim olacağız. Doğal ekosistemin korunmasını, eski hâline döndürülmesini koordine edecek gerçek bir iklim bakanlığı kurarak, bakanlığın kadrolarını gençlere teslim edeceğiz. Umutsuzluk yok, onu bir defa söyleyeyim; biz gençlere güveniyoruz ve onlarla birlikte, yaşanabilir bir Türkiye için yarınları inşa edeceğiz. Bugün harekete geçmezsek inanın, yarın son olur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)