GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840 ) No'lu Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:50
Tarih:01.02.2022

CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; aranızda "Yukarı Bakmayın" orijinal adıyla "Don't Look Up" filmini izleyeniniz var mı? Bilim insanları, filmde bir gezegenin yaklaştığını ve gezegeni çarparak yok edeceğini keşfederler. Siyasi ve ekonomik çıkarları gezegenin ve insanlığın geleceğinden değerli gören anlayışla Başkan, çevresindekiler, kontrolleri altındaki medya ve iş insanları rant uğruna bilimi yok sayarlar. Gök taşındaki madenden para kazanmayı bile planlarlar. Profesör can alıcı soruyu sorar: "Hepimiz yok olacaksak trilyonlarca doların ne anlamı var?" (CHP sıralarından alkışlar)

Film bilim kurgu olsa da trajikomik öyküsü ne yazık ki ülkemizde yaşanıyor. Bilimi yok sayarak rant uğruna iklimi değiştiren uygulamalarla, filmde olduğu gibi "Yukarı bakmayın." diyenler bize hiç de yabancı değiller. Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyeleri olarak Komisyon çalışmalarında bilimi önceleyerek, yukarı bakarak neler gördüğümüzü sizlerle paylaşmak isterim. Komisyon raporunda, Türkiye'nin üyesi olduğu, raporlarına onay verdiği Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Raporları bir ölçüt, bir kısıt olarak, girdi olarak yok. Bilimsel anlamda bugüne kadar yayınlanmış en kapsamlı rapor olan 6'ncı Değerlendirme Raporu, kömür santrallerini kapatmamızın asfalt ve betondan vazgeçmemizin zorunlu olduğunu söylerken siyasilerin afetleri iklim krizine bağlayarak kendilerini aklama yolunu kapatmaktadır.

Yazın yaşanan sel felaketlerini hatırlayalım, yağış miktarı fazlalığıyla açıklanmamış mıydı? Oysa, yukarı bakıldığında farklı bulgular ortaya çıkıyor. Ayancık'ta 1963, 64, 83 ve 87'de de taşkın olmuş, sadece 83'te 5 can kaybı yaşanmış; Bozkurt'ta 89'da olan taşkındaysa hiç can kaybı yaşanmamış. İKLİMDER, yazın yaşanan can ve mal kayıplarını 2018'de alınan kararlara bağlıyor; ormanları para kaynağı olarak gören anlayışın, her yıl artan odun stokunun su taşkını önüne çektiği setin patlamasıyla önüne kattığı köprüleri ve binaları yıkarak can kaybına yol açtığını anlatıyor.

Kastamonu Orman Genel Müdürlüğü, 2017'de 2 milyon, 2020'de 2,8 milyon metreküp endüstriyel ağaç kesmiş çünkü Cumhurbaşkanlığı 100 Günlük Eylem Planı'nda yüzde 60 endüstriyel ağaç kesimi hedefi konmuş. Şerhimizde yer verdiğimiz üzere biyokütle santrallerine YEKDEM desteği verildiğini de buna ekleyelim mi? Peki, maden talanlarıyla yok olan yutak alanlarımız ve su kaynaklarımız.

Eskişehir Mihalıççık ilçesinde açılan mermer ocağına çıktığımda, yüksek gerilim hatları için kesilen yüzlerce yıllık ağaçları sorduğumda "Ormana 60 milyon lira para yatırdık." denildi ve "İşimiz bitince bölgeyi ağaçlandıracağız." denildi. Öğrendim ki üç yüz yıllık maden rezervi varmış, tabii üç yüz yıl sonra üzerinde yaşanılacak bir gezegen kalırsa.

"Maden" deyince, Komisyonda bir bütün gün madencileri dinledik. Gözlerimizin içine baka baka madenciliği nasıl çevreci yaptıklarını ve devlete katkılarını anlattılar; bedelini öde ve tahrip et. Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı sera gazı kuramının ispatlanmadığını söyleyecek kadar ileri giderek iklim inkârcılığına soyundu; eh, böylece bizler de Komisyonda madenciliğin kimlerin elinde olduğunu gördük. İşin en korkunç yanı da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı, Komisyonda, 136 bin kilometrekareye maden izni verildiğini söyledi yani İç Anadolu'nun tamamı kadar bir alan. Sayın vekiller, Komisyonda ülkenin doğasının maden şirketlerinin emrine nasıl verildiğini öğrendik.

Birleşmiş Milletler raporlarında "Madencilik yapılan alan bir daha geri getirilemez." deniliyor. Bu da yutak alanlarımız, tarım alanları ve su kaynaklarımızın geri getirilemez şekilde zarar görmesi anlamına geliyor ama biz, bu alanlarda madene, HES'lere, kömür santrallerine, taş ocaklarına direnenleri, iklimi değiştirme politikalarından zarar görenleri dinlemedik. Raporda, dökülen yarım milyon ton asfalt, 1 milyar ton çimento ile doğadan her yıl çekilen milyonlarca ton kum, çakılla doğal yapıların bozulması, yer altı su rezervlerindeki çekilme, sularda sanayi ve madenlerde kirlenme de yok. Raporda, bu yaz ülkemizin dört bir yanında kuraklıktan çekilen eziyetten kırılan çiftçiler, gıda fiyatları ile yoksullaşan halk da yok.

Komisyonda, ısrarla, olası kuraklıkta HES'lerin nasıl çalıştırılacağını sormuştum. Nitekim, bu yaz, kuraklıkta HES'ler işe yaramayınca Ağustos 2020'de doğal gaz santrallerinin yüzde 70 daha fazla gaz tüketmesi sonrasında doğal gaz depoları boşalıvermiş. Önlem de alınmayınca, bu kışın ortasında nur topu gibi bir gaz krizimiz oldu. Oysa, yüzde 2'si dönüştürülen kullandığımız suyu yüzde 5'e çıkarmanın maliyetinin sadece 100 milyon lira olduğunu Komisyonda öğrendik. 225 milyar lira HES'lere gömüleceğine suyumuzu geri dönüştürseydik, kuraklıkla bu kadar boğuşmayacaktık. (CHP sıralarından alkışlar)

Milletçe elektrik faturalarına çalışıyoruz. Enerji şirketlerine sermaye transferi tam gaz sürüyor. Bunun için de enerji verimliliğinin neden bu kadar ertelendiğini pek konuşmuyoruz ve biz enerji verimliliği konusunda ciddi uyarı ve çalışmaları olan Elektrik Mühendisleri Odasını Komisyonda dinlemedik. 2003'te 4990 sayılı Kanun'la onaylanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi de raporda yok. Çerçeve Sözleşme'ye dayanan, onayladığımız Paris Anlaşması, Glasgow'da alınan kömürden çıkma, termik santrallerin kapatılması kararlılığı da raporda yok. 2053'te karbon nötr hedefi açıklandı ama Bakan Yardımcısı Komisyonda "Bütün kömürü çıkarıp yakacağız." dedi. Daha geçen hafta, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Eskişehir'in Sevinç Mahallesi'nde kömür ocağı projesi için ÇED süreci başlattı; Eskişehirliler yıllardır direndikleri termik santral yeniden mi gündemde diye diken üstünde. Adana'da Hunutlu Termik Santrali inşaatı ise sürüyor.

Çevreyi şehirciliğe emanet etmiştiniz, yetmedi; şimdi de iklimi emanet ettiniz ve İklim Değişikliği Bakanlığı diğer bakanlıklarla el ele "iklimi değiştirme bakanlığı" gibi görev yapıyor. Bir kömür ve termik sevdasıdır sürüp gidiyor. Son yirmi yılda yarım milyar ton kömür ithal edip 1,8 milyar ton kömür yakıldı; fosil yakıt olarak bir o kadar petrol ve doğal gaz yakıldı; 665 milyar dolar kömür, petrol ve doğal gaz ithalatına ödendi.

Şimdi, biz biliyorsunuz, 128 milyar dolar artı 20 Aralık finans kumpasındaki 9 milyar doları soruyoruz. Ben şimdi sizlere soruyorum: İklim krizi bağlamında 665 milyar doları nasıl yaktınız? Dumanını atmosfere, külünü toprağa gömdünüz. Geçtiğimiz yıl 45 milyar dolar aktarılan ithal yakıttan sadece yüzde 10 tasarruf etseydik 4 milyar dolar cebe kalacaktı. 3 milyar dolar ucuz kredi için Komisyon kuruldu. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve sınırda karbon vergisiyle de ihracatın tehlikeye gireceği endişesiyle, iş dünyasından yükselen seslerle, dış baskıyla yıllardır onaylanmasını söylediğimiz Paris Anlaşması onaylandı. Bu kadar fosil yakıt bağımlısıyken Avrupa Yeşil Mutabakatı'na nasıl uyum sağlayacağız?

Dünya, yeşil döngüsel ekonomik düzene doğru yol alırken Türkiye'deki üretim süreçlerini, ülkenin ekonomik kaderini belirleyen işletmelerin nasıl dönüştürüleceğini, maliyetinin ne olacağını Komisyonda ısrarla sordum; yanıt alamadım.

Bu Komisyonun konusu aslında iklim krizi ve kuraklık ancak bu rapor mevcut yönetimin anlayışındaki kuraklığın yansıması, yaşananlar da bilimi yok sayan, rant uğruna "Yukarı bakmayın." diyenlerin yarattığı siyasi kriz ve ne yazık ki bu siyasi krizin beraberinde getirdiği enerji, hava, sağlık, iklim mültecileri, gıda krizi ve borç krizi tıpkı filmdeki gök taşı gibi tepemizde duruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ha, bu arada, filmin sonunu merak edenleriniz olabilir, filmin sonunda ne olduğunu söyleyeyim, gök taşı çarpar, gezegen ve insanlık yok olur; Başkan ve yandaşları önceden hazırladıkları uzay gemisinde başka bir gezegene kaçar ama o gezegende Başkanı bir "bronteroc" yer. Filmin sonu kötü biter ama gerçek yaşamda mutlu sona ulaşmak elimizde, hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın.

Komisyonda -ısrarlarıma karşın- gençleri de dinlemedik ama gelin, Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu'nun gençlere iklim mektubuna kulak verelim: "Evrenin en güzel gezegenini yeniden sağlıklı mavi küreye dönüştürelim, Türkiye'den başlayalım, ülkemizin ve dünyanın geleceğini kurtaralım; başarabiliriz, geleceği hep birlikte değiştirebiliriz."

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)