| Konu: | Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 03.02.2022 |
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'nin 8'inci maddesi aslında bu kanun teklifindeki en önemli maddelerden bir tanesi ve bu madde "657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 152'nci maddesinde değişiklik yapılsın." diye önermiş oluyor. Bu değişiklikte neler var? Uzman öğretmen ve başöğretmen unvanını haiz olanların tazminatında iyileştirmeler yapmayı öneriyor. Nasıl iyileştirmeler? Uzman öğretmenlerin tazminatı yüzde 20'den yüzde 60'a, başöğretmenlerinki yüzde 40'tan yüzde 120'ye yükseltilecekmiş ama bu ne zaman olacakmış? Gelecek sene olacakmış. Bununla beraber, tabii, burada öğretmenleri kategorilere ayırarak aslında birçok kamu emekçisinin dört gözle beklemiş olduğu 3600 ek göstergeyi bir kesim için işletmiş oluyorlar. Öğretmenler bu kanun teklifini hiçbir şekilde istememektedir. Öğretmenler 18 milyona yakın öğrencinin eğitimleriyle ilgileniyor ama ne yazık ki bu siyasi iktidar ne öğretmenlik mesleğini ne eğitim sistemini önemsemedi; gerçekten eğitim sistemini bir deneme tahtasına çevirdi ve şu an Türkiye'deki üniversitelere baktığımızda, dünyada ilk 500'ün dahi içinde değil artık; bu eğitim sistemini bu hâle getirdi bu iktidar.
Bir ülkenin geleceği öğretmenlerin elindedir, bu hiçbir zaman unutulmamalı. 3600 ek göstergeyi öğretmen, polis, hemşire ve din görevlileri için bir seçim vaadi olarak AKP defaatle ifade etti ama değil bunu yerine getirmek, sadece öğretmenlerden bir kesime bunu uygun görmüş ve gelecek sene için bunu uygun görmüş. Oysa, olması gereken sadece dört meslek grubu için değil, kamudaki bütün iş kolları için en alt düzey 3600 olmak üzere bu gösterge cetvelinin uygulanmasıdır.
Eğitim emekçilerinin en büyük itirazı, şu an görüşülen 8'inci maddedeki değişikliklerdir ve bunlar kabul edilirse öğretmenler arasında haksız ve hukuksuz bir şekilde yapay statüler oluşturulacaktır ve bunu reddediyorlar. Meslek içi rekabet sadece öğretmenler arasında değil, öğrenciler ve velilere dahi sıçrayacaktır çünkü yarın öbür gün veliler ve öğrenciler öğretmen seçmeye başlayacaklar bununla beraber. Ve bu, öğretmenler arasında dayanışmayı bozar, çalışma barışını bozar, eğitimin kalitesini bozar; bundan derhâl vazgeçilmelidir. Zaten sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmenlik ayrımı yapılarak öğretmenler arasında bazı kategoriler oluşturulmuştur; bu yasanın geçmesi hâlinde bu kategoriler ve sınıflandırmalar daha da derinleşmiş olacaktır. Uzman, başöğretmen ayrıştırılma çalışma biçimi kesinlikle kabul görmemeli, kadrolu ve güvenceli çalışma esas alınmalıdır. Eğitim sisteminin beyni niteliğinde olan öğretmenlik mesleği önemsenmek zorundadır ve 8'inci madde hatta teklifin tamamı 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ILO ve UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı esas alınarak yeniden düzenlenmelidir. Bunun için de mutlaka ve mutlaka eğitim emekçileriyle ve bütün eğitim sendikalarıyla, eğitim emekçileri sendikalarıyla bir araya gelerek, onlarla ortak mutabakat sağlanarak bir öğretmenlik meslek kanunu yeniden yazılmalıdır. Bu kanun teklifi derhâl geri çekilmelidir ve -az önce de ifade ettiğim gibi- esas özneleriyle yapılmalıdır. Ve yine, ILO ve UNESCO'nun ortak belgesi olan Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı kesin ve net olarak baz alınmalıdır. Eşit işe eşit ücret ilkesi en hakkaniyetli, en adil olanıdır; bu, öğretmenler arasında da öğretmenler için de ve bütün meslek grupları için de eşit işe eşit ücret uygulaması hayata geçirilmelidir; tekrar altını çiziyorum, adil olanı da budur, emeğe saygı da bunu gerektirir.
Rekabet değil dayanışma istiyor öğretmenler, güvenceli iş istiyor, güvenceli gelecek istiyor. O nedenle bu teklif derhâl geri çekilmeli ve yeniden yazılmalıdır. (HDP sıralarından alkışlar)