GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:53
Tarih:15.02.2022

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta boyu Genel Kurulun gündeminde uluslararası sözleşmeler var ve tabii, bu sözleşmelerin her biri ayrı bir ülkeyle, ayrı bir konuya, ayrı bir temaya sahip; eğitim, ticaret, sürücü belgeleri vesaire, öyle başlıklarla devam ediyor ama bu anlaşmaların önemli bir bölümü de askerî anlaşmalar ve işte, Kamboçya, Kamerun, Fildişi Sahili, Uganda'yla yapılacak askerî anlaşma mahiyetinde anlaşmalar.

Bizim Halkların Demokratik Partisi olarak dün olduğu gibi bugün de askerî anlaşmalara karşı tutumumuz belli ve olumsuz olarak bakıyoruz. Bunun nedeni, bir yandan silah ticareti, öte yandan orada asker bulundurmak. Bütün bunlara karşı olduğumuzu, bu kürsüde bu konuyla ilgili konuşma yaptığımız her seferinde aynı şekilde görüşlerimizi ilettik. Çünkü şuna inanıyoruz: Militarizm, dünyayı bugün bu hâle getiren, özellikle bu sömürgeci anlayışı besleyen bir alandır ve bu alanı, bu uluslararası sözleşmelerle, askerî sözleşmelerle daha çok destekliyor ve daha çok geliştirmiş, militarizme de hizmet etmiş oluyoruz; o yüzden de karşıyız.

Ben bugünkü konuşmamda Çin'in Kuşak-Yol Projesi'nden bahsetmek istiyorum çünkü önümüzdeki süreçte -sanırım- uluslararası siyasetteki en önemli tartışmalardan, tartışma başlıklarından biri olacak -başlık demek bile belki yersiz- konulardan biri olacak. Bu tartışmada özellikle şunun altını çizmek isterim: İkinci Dünya Savaşı biterken yerini bir soğuk savaşa bırakmıştı ve ABD'nin öncülüğündeki Batı Bloku'na karşı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin öncülüğündeki Doğu Bloku arasında bir soğuk savaş dönemi yaşandı ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin 91'de yıkılışıyla birlikte o dönemde bir yeni dünya düzeninden bahsediliyordu. Hâlâ "yeni dünya düzeni" kavramı, yine uluslararası siyasette çokça kullanılan bir kavramdır ama şu an -bahsi geçen, bahsettiğimiz- ondan da daha yeni, yepyeni bir dünya düzeninden bahsediyoruz. Burada özellikle tek kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya geçişle -ABD'nin artık hegemonik anlamda ve ticaret anlamında güç kaybetmesi, Çin ekonomisinin yükselmesi, bunu Japonya, Rusya ve başkaca ülkelerin de desteklemiş olması- bu gelişmeyle dengeleri bütün dünyada yeniden yerinden oynatarak yepyeni bir dünya düzeni kuruluşunun adımı atılmış durumdadır.

Bakın, bu gelişmelerde şunun altını özellikle çizmek istiyorum: Ülkelerde silahlanma, özellikle nükleer silahlara dönük yapılan yatırımlar da bu yeni dünya düzeni döneminde daha da artmış, bu yepyeni dünya düzeninde de daha da artacak ve -şunun altını özellikle çizmek istiyorum ki- bu nükleer silahlar, bunun yanı sıra kapitalizmin vahşi üretim tarzının doğayı talan etme biçimi, bütün bunları üst üste koyduğumuzda aslında bu sömürgeci düzen, bu sistem; dünyayı yaşanmaz bir hâle getirmeye başlamış durumdadır. Bizler, hani izliyoruz ya filmlerde, bilim kurgu filmlerinde dünyada yaşamın bittiğini ve başka gezegenlerde yaşamların arandığını, işte, bununla bu, artık bir ütopya olmaktan çıkıyor ve gerçeğe dönüşüyor.

Şimdi, Çin'in Kuşak-Yol Projesi'nde ne amaçlanıyor? Hatırlayacağınız üzere, 2013'te Kazakistan'da ve Endonezya'da yapılan bir toplantıda, Çin Devlet Başkanı bu projeyi ilk olarak orada açıkladı. Kuşak-Yol Projesi 21'inci yüzyılın İpek Yolu projesi olarak tasarlanıyor; Asya'nın doğusu, Orta Asya, Batı Asya, Afrika ve Avrupa ülkeleri hem karadan hem denizden birbirine bağlanacak ve çok kutuplu dünya sistemine karşı, ABD'nin bugün attığı çığlığa karşı bu proje hızla geliştiriliyor.

Peki, burada Türkiye'nin rolü ne olacak? Bu konuyu aslında Ukrayna krizinde biz çok detaylı analiz etmiştik yine bu kürsüde yaptığımız bir konuşmada. Bunun Türkiye'ye getirilerinin ve götürülerinin ne olacağını detaylı ifade ettik -şimdi sürem ona yetmeyecek ama- bu gelişmeler olurken yani İpek Yolu Kuşak-Yol Projesi gerçekleşirken jeostratejik öneme sahip olan Türkiye bu projenin içinde yer alacak mı? Yer alacaksa bir NATO ülkesi olarak bunları nasıl yanıtlayacak? İşte, Türkiye'yi bekleyen devasa sorunlar.

Dediğim gibi, Ukrayna krizinde ülkenin yaşadığı sorunlara baktığımızda aslında bu projenin yansımaları olduğunu göreceğiz çünkü bugün ABD-Rusya-Ukrayna üçgeninde düşündüğümüzde esasen bu projeye karşı uluslararası güçlerin yeniden dizayn edilmesini bu Ukrayna krizinde de bir kere daha görmüş oluyoruz ve bizler diyoruz ki: Mutlaka ve mutlaka bunu tersine çevirebiliriz ve farklı bir dünya yaratmak mümkün. Geminin başındaki kaptan değişince yani tek kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya geçildiği zaman geminin gittiği rotanın yönü değişmiyor. Hangi açıdan değişmiyor? Dünyaya barış gelmiyor, dünyaya huzur gelmiyor, ezilen ve sömürülenlerin üzerindeki ezme ve sömürme ilişkileri ortadan kalkmıyor. Dolayısıyla, bu geminin rotasını değiştirmemiz gerekiyor. Halkların kurtuluşunda dünyadaki bütün yurttaşların özgürce yaşayabileceği bir ülkeyi tesis etmek, kaygılanmadan, "Acaba ertesi güne aç mı uyanacağım? Ekmek parası bulabilir miyim?" kaygısı yaşamadan adil, eşit bir şekilde bir bölüşüme doğru bu geminin rotasını bizler kaydırabiliriz.

Bizlere -daha önce bahsettik- 2 pakt dayatıldı bugüne kadar ve biz bu 2 paktın 2'sine de "hayır" dedik ve kendi bağımsız çizgimizi izleyebileceğimizi uluslararası siyasette ifade ettik. Şimdi tam da zamanı, bu yeni dünya düzeni yeniden şekillenirken bizler burada tercihlerimizi bundan yana yapabiliriz. Bakın, dünyadaki varlıklar, Türkiye'deki varlıklar eşit bir şekilde bölüştürülürse ve sosyalizmin temel prensiplerinden biri olan "eşit işe eşit ücret" politikası izlenirse inanın bu geminin rotası halklar, ezilenler ve sömürülenlerin lehine döner.

Yine bölgemiz başta olmak üzere Orta Doğu ve Afrika coğrafyasında halkların en fazla ihtiyaç duyduğu noktalardan biri halklar arasındaki eşitliğin sağlanması, diyaloğun sağlanması, barışın tesis edilmesidir. Mesela Komisyona hiçbir zaman şöyle bir konu gelmez, biz getirirsek zaten Komisyon direkt reddeder: Acaba neden demokratik konfederalizm tartışmasını biz yürütmüyoruz? Neden bölgede böyle çözümler üretmiyoruz da acaba SİHA'ları nasıl satabiliriz, SİHA satabilecek ortamı nasıl yaratabilirizin... Ve neden uluslararası bütün ilişkilerde bu çerçevede, bir güruhun kazanması için, bir kesimin kazanması için politika izlenir? Bunun nedeni belli çünkü AKP iktidara geldikten sonra askerî, sınai kompleks konusunda yandaşların, akrabaların, dünürlerin önlerini açtı ve onlara çok ciddi teşvikler sundu. Burada da insan kanı üzerinde ticaret yapma konusuna da bu iktidar bir kere daha bunlarla beraber imza atmış oldu.

Evet, bu projede, Kuşak-Yol Projesi'nde söyledik: Halk yok, toplum yok, açlar yok, yoksullar yok, ezilenler yok, sömürülenler, geçinemeyenler, elektrik faturasını ödeyemeyenler, savaşlarda ölenler, göçmenler, kadınlar, çocuklar, engelliler yok. Dolayısıyla, bu proje, bizlere, şimdi sanki yepyeni bir sistem ve adil, demokratik bir sistem kurulacakmış gibi kamuoyuna ihraç edilmeye kalkışılsa da asla buna olumlu bakmayacağız ve bunun karşısında olmaya devam edeceğiz. Hiçbir iktidarcı anlayışın bu şekilde bir çözüm üretme olasılığı yoktur. Ve tabii ki şunu hatırlatmak istiyorum: Bundan iki yüz sene önce Marx "Bütün dünyanın işçileri, birleşin." demişti ve Avrupa'da büyük bir yankı buldu bu yaklaşım. Şu an işçilerin kimi kazanımlarına, Avrupa ülkelerine, Avrupa Kıtası'na baktığımızda tam da bu anlayışın hâkim olması sonucunda orada işçilerin çok büyük haklar elde ettiğinin ama elbette yeterli olmadığının altını da özellikle çizmek istiyorum.

Dünyada büyük dönüşümler oluyor, olacak ama yine aynı reçeteyle bizlere çözüm sunmaya kalkışanlara karşı diyoruz ki: Dünyanın bütün işçileri, emekçileri, yoksulları, halkları birleşin. Bunun yolu, ülke sınırlarında birleşerek ortak mücadeleyi örgütlemekten geçer ve bu örgütlülüğü sınırın ötesine taşırarak enternasyonalist mücadeleyle mümkündür bunlar. Bu, ham hayal değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayın lütfen.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Bunları bizler bu kürsüden konuştuğumuz zaman eminim karşımızdaki sıralarda oturanlar "Bir hayal kuruluyor, bir hayal anlatılıyor, oysa bu hayaller çoktan öldü." diye düşünüyorlar ama emin olun ki bu hayaller yeniden dirilecek ve çocuklarımıza özgür yarınlar bırakabileceğimiz bir düzeni bizler tesis edeceğiz, ezilen ve sömürülenlerin ortak dayanışmasıyla bu düzeni tesis edeceğiz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)