GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:54
Tarih:16.02.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 109 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve bizi ekranları başında izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlarım.

Şimdi, bugünkü konuşmamda ben... Tabii, bu, Kamerun'la ilgili askerî bir anlaşma, bizim buna muhalefet şerhimiz yok, dolayısıyla olumlu oy kullanacağız. O anlamda ben biraz daha Türkiye ekonomi gündemini değerlendirmek istiyorum. Bunu yaparken de esas itibarıyla daha çok İYİ Parti Grubu olarak çözüm önerilerimiz üzerinde duracağım çünkü bugünkü yaşadığımız yoksulluğu anlatmanın aslında çok fazla da bir gereği yok, artık bunu insanlar yaşıyor. Yani ekmek kuyruklarında saatlerce yağmur altında ıslanan insanlar yoksulluğu en derinden yaşıyor, çocuğuna bebek bezi alamayan, mama alamayan anneler bu yoksulluğu yaşıyor, gençlerimizin üçte 1'i çalışıyor, üçte 2'si istihdam piyasasının dışında, bunlar bu yoksulluğu yaşıyor. Kurumsal firmalar bile artık ikinci el kıyafet satmaya başladılar, bu zaten Türkiye'nin geldiği noktayı en güzel şekilde gösteriyor. Elektrik faturaları Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç bu kadar büyük sorun olmamıştı, böyle bir sorunu hatırlayan var mı, ben bilmiyorum. Şu anda, özellikle esnaflar açısından kirayı geçmiş elektrik faturalarıyla karşı karşıyayız, haneler elektrik faturalarını ödeyemiyorlar. Dolayısıyla, esnaflarımızın iş yerlerinin camlarına elektrik faturalarını astıkları bir ortamı Türkiye hiç görmemişti; bunları yaşıyoruz. Dolayısıyla yoksulluğun boyutunu çok fazla anlatmanın bir gereği yok, insanlar bunu en derinden izliyorlar, daha doğrusu en derinden yaşıyorlar. Fakat tabii Hükûmet bunu ne kadar görüyor, onu bilmiyoruz, bize çok fazla gelen şikâyetleri söylemek gerekirse: AK PARTİ milletvekillerinin ve Hükûmetin zaten vatandaşın bu sıkıntılarından çok fazla haberdar olmadıkları, onların bu sıkıntılarını dinlemedikleri konusunda da bize ciddi eleştiriler geliyor; tabii, bu onların kendi takdiridir.

Şimdi, hâl böyleyken Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nebati bir ekonomik paket açıkladı; tam bir fiyasko esasında, paket falan denilecek bir yanı yok. İsterseniz şimdi bu paketi bir miktar inceleyelim. Paketin birinci, en önemli unsuru şu: Milletin kulağındaki küpeye, kolundaki bileziğe göz dikmişe benziyor iktidar. Aslında iktidarların insanların refahını artırarak kolunda bir bilezik varsa onu iki tane yapmaya çalışmaları gerekirken şimdi, bir tane olan bileziği almaya çalışan bir iktidar anlayışını görüyoruz, milletin ziynetine gözünü dikmiş bir iktidar var. Şimdi buradan sormak istiyorum: Milletin bu ziynetini de en sonunda alacaksanız da ne yapacaksınız? Sizde mevcut paraları çok mu iyi korudunuz? Türkiye'nin Merkez Bankasının 128 milyar dolar rezervini peşkeş çektiniz. Şimdi, insanların tabii, sizin bu taahhüdünüze veya bu çağrınıza güveneceklerini zannetmiyorum, güvenmiş olsalardı zaten altına yatırım yapılmazdı veya sistem dışına paralar çıkmazdı. Bu çağrının çok fazla bir yankı bulacağını veya karşılık bulacağını düşünmüyorum ama bulmuş olduğunu varsayalım, hakikaten bu parayı ne yapacaksınız, ben onu merak ediyorum. "Bu altınları da mı birilerine peşkeş çekeceksiniz?" diye insan sormadan edemiyor. İşin bir diğer yanı da -çok teknik olacak ama- millî gelir özdeşliği açısından baktığımızda, aslında mevcut birikimler yani mevcut yatırımlar, daha önce yapılmış tasarruflar millî gelir açısından o yıl için bir tasarruf değildir. Bunu sunumunda tasarruf olarak gören bir Hazine ve Maliye Bakanı var, bu da teknik açıdan ne kadar yetersiz olduklarını gösteriyor; paketin birinci unsuru bu.

Paketin ikinci unsuru krediler. Şimdi, bir yandan, paketi açıklarken; geçmişte; özellikle 2017'den sonra Kredi Garanti Fonu veya diğer şekilde aktif rasyolarıyla oynayarak bankaları krediye zorlamanın yarattığı ekonomik sorunlar yol açıyor. Bunun enflasyona neden olduğunu, cari açığı artırdığını, bunun karşılığında bir miktar büyümeyi desteklediğini ancak diğer bütün makrodeğişkenleri bozduğunu bir yandan kendisi söylüyor ama bir yandan da yeniden, işte, 60 milyar liralık bir kredi paketini de açtıklarını ifade ediyorlar. Buradan Hükûmete net çözüm önerimiz şu: Yeni kredi vermekten vazgeçin, yeni krediye aracılık etmekten vazgeçin. İnsanlar şu anda mevcut kredilerini ödeyemiyorlar çünkü "Yeni kredilerin -geçen sefer yine Bakan Nebati söyledi, kendi ifadesiyle söylüyorum- yüzde 70'i kata, yata, dolara gitti." dedi. Şimdi, bundan sonra alınacaklarda da aynı şey olacak çünkü bankalar krediyi zaten ödeme zorluğu içerisinde olan firmalara vermiyor, ödeyebilecek, kredibilitesi yüksek firmalara veriyor, o firmaların da zaten böyle bir ekonomik ortamda yatırım yapma imkânları yok. Yatırım yapmayınca ne yapıyor? Ucuz krediyi alıyor, gidiyor bir başka şeye yatırıyor, bu da ekonomideki makrodengeleri bozuyor. İşte, ev fiyatları artıyor, araba fiyatları artıyor veya dolara, altına talep şeklinde dönüyor ve makroekonomik istikrarı bozuyor yani bunu yaşadık, defalarca yaşadık. 2017'den beri her defasında yaşayan, yaşanılan yanlışı tekrar etmenin nasıl bir mantığı var; ben bunu anlamıyorum. O yüzden çağrımız şudur: Esnaf ve sanatkârlar başta olmak üzere KOBİ'lerin, mevcut borcunu ödemekte sıkıntı çekenlerin borcunun yapılandırılmasında bu kaynaklar kullanılsın çünkü bunlar zaten borçlu. Bunlar borcunu ödeyemediği zaman bankaların da riskleri artıyor, hem bankaları bir miktar rahatlatmış oluruz, ekonomideki tahsil edilemeyen kredileri kolaylaştırmış oluruz hem de bu zorluklar nedeniyle işlerini sürdürmekte olan esnafımızı ve KOBİ'lerimizi desteklemiş oluruz. Yani net olarak çağrımız: Yeni kredi vermek yerine mevcut kredilerin -bir kaynağınız varsa eğer- yeniden yapılandırılmasında bu kaynakların kullanılması lazım. Bu anlamda da Hükûmetin şu anda pakette söylediği şeyin yanlış olduğunu ama bu şekilde, dediğimiz şekilde bir önlem alması durumunda bunun daha doğru bir yöntem olacağını ve ekonomiyi, esnafımızı belki bir miktar rahatlatabileceğini düşünüyorum. Zaten "Selektif uygulayacağız." diyor. Şimdi, cümle güzel, kelime güzel, bakıyorsun, işte "Şu sektörlere vereceğiz." Arkadaşlar, ya, istirham ediyorum, şunlara bir bakın, böyle bir sektör yapısı olur mu? "İmalat sektörü" diyor... Ya, zaten madenciliğin ve enerjinin dışındaki sanayinin tamamı imalat. Şimdi "İmalat sektörüne vereceğim, ihracata vereceğim, tarıma vereceğim, turizme vereceğim, teknolojiye vereceğim ve toptan ve perakendeye vereceğim." diyor. Toptan ve perakendenin içerisine girmeyen bir tane sektör var mı? Böyle bir selektif kredi verme anlayışı olur mu? Efendim, sektörleri dahi tanzim etmekten, sektörleri dahi belirlemekten âciz bir Bakanlık ve Hükûmet var. Bu anlamda bu yapılacak şeyin yani hiçbir sonuç doğurmayacağını burada görmemiz gerekiyor.

Sayın Nebati'nin açıkladığı ekonomi paketinin üçüncü ana başlığı enflasyonla mücadele. Enflasyonla nasıl mücadele yapacağına dair pakette hiçbir şey göremiyorsunuz. Enflasyonla mücadelenin en temel politika aracı politika faizidir, para politikasıdır. Para politikasıyla ilgili bir tane cümle kurmadan "Enflasyonla mücadele yapacağım." diyen bir paket açıklanıyor. Şimdi, bunu gören yerli ve yabancı firmaların bu Hükûmete güven duyması diye bir şey olabilir mi? Mümkün değil; o yüzden zaten güvensizlik almış başını gidiyor.

Şimdi "Üretim ve ihracatı artıracağız." diyorsunuz; sanayide kullanılan doğal gazın fiyatını bir yılda 5 katına çıkarıyorsunuz, elektrik santrallerinde kullanılan doğal gazın fiyatını bir yılda 4 katına çıkarıyorsunuz "Üretimi ve ihracatı destekleyeceğim." diyorsunuz.

Şimdi bir "cari fazla" hikâyesi vardı, üç aylık konjonktürel nedenlere bağlı. "Bakın, bu olmaz, sanayide dönüşüm olmadan cari fazlaya geçmek mümkün değildir, bunu yapamazsınız." dedik, şimdi bizim haklılığımız bir kez daha, maalesef, ortaya çıktı; kasım ayında cari açık verdik, aralıkta da cari açık verecek. Ocak ayı dış ticaret rakamları açıklandı, az önce buradan AK PARTİ'li -şu anda AK PARTİ'den her ne kadar milletvekili arkadaşımız olmasa da- bir milletvekili arkadaşımız "Tarihin en yüksek ocak ayı ihracat rakamını gerçekleştirdik." dedi. Artış ne kadar? Yüzde 17. Aynı ayda ithalat ne kadar artmış? Yüzde 55. Yani, bundan bahsetmeyen, sadece işin bir tarafını görüp öbür tarafını görmek istemeyen bir anlayışla bu işi nasıl yöneteceksiniz? Mümkün değil yönetmek. Şimdi, çok net bir şekilde maalesef, Türkiye, ocak ayında da yine cari açık verecek, bunun verilmesi zaten kaçınılmaz.

Şimdi, sunumda daha enteresan bir şey var, bu başlık altında reel elektrik fiyatı değişimi... Uluslararası bir mukayese yapılmış, diyor ki: "Türkiye'de reel olarak biz aslında elektrik fiyatlarını artırmadık. Eksi 10,3 elektrik fiyatlarında düşüş oldu." Hanede kullanılan elektrikte. Şimdi, hanede elektrik fiyatlarındaki artış ne? 150 kilovatı şimdi 210'a çıkarttı; oraya kadar yüzde 52, oradan sonrası için yüzde 127. Şimdi bir paçal alırsanız ortalama tüketimi alırsınız. Buradaki elektrikte kullanılan, elektrikteki bir yıllık artış yüzde 80 civarında. Şimdi, bakın, kendi kendilerine açığa düşüyorlar. Yüzde 80 fiyat artışı var, yüzde 10 reel gerileme varsa bunun anlamı yüzde 99 enflasyon var demektir. Yani, millete diyor ki: "Enflasyon yüzde 48,7." Fakat kendi tablosunda, bu tabloda kullandığı enflasyon, zımni enflasyon yüzde 99 değerli arkadaşlar. Böyle bir tutarsızlık olabilir mi? Bunu gelsinler, bize izah etsinler. Bu önemli bir şeydir. Yani bu kadar, böyle bariz bir hata veya bariz bir aldatmaca olamaz.

Yine, doğal gazda da aynı şey var. Orada da bakıyorsun "Eksi 12,1 doğal gaz fiyatları aslında reel olarak düştü." diyor. Şimdi, peki, doğal gazın artışı ortada. Buradan baktığımız zaman da yüzde 65'lik bir enflasyona tekabül ediyor. Her hâlükârda 2 tabloda kullandıkları enflasyon farklı ve 2 tabloda kullandığı enflasyon da Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı enflasyonun çok çok üzerinde. Dolayısıyla, böyle de bir açığa düşmüş durumdalar. Hükûmetten bu hesapların nasıl yapıldığına ilişkin bilgi bekliyoruz.

Dördüncü ana başlık, yine enflasyonla mücadele kapsamında şey yapıyor: "Timler kuracağız." Yani şimdi, dünyada enflasyonla mücadeleyi efendim, polisiye tedbirlerle başarmış bir tane ülke yok, bir tane örnek ülke yok. Bu iş bize tanıdık geliyor, işte, bunu zamanında damat Bakan yaptı, enflasyonun hangi boyutlara geldiğini hep beraber yaşadık, yine aynı anlayış devam ettiriliyor. Timler kuracaksın. Ne yapacaksın timlerle? Yani esnaf zaten burnundan soluyor. Yani esnafın sattığı 5 liralık bir ürünü, 5 buçuk liraya, diğerine göre 50 kuruş fazlaya satma, fahiş fiyat uygulama imkânı var mı? Yani milletin alım gücünün bu kadar düştüğü bir ortamda esnafın ürününü fazla fiyata satması diye bir şey olamaz. Ancak ne olur? Kartel olan veya çok sınırlı sayıda üretici firmalarda bu olabilir, bunun için de time ihtiyacınız yok, onları zaten denetleyin diyoruz. Onların koyduğu fiyat üzerine herkes kendi küçük kâr marjlarını koyarak bir fiyat oluşuyor piyasada; tim kurmanıza, binlerce insanı çalıştırmanıza, milleti canından bezdirmenize gerek yok. Yine, yanlış yerde yanlış işler yapılıyor; yapılması gereken iş esas üretici firmaların üzerine belki bir miktar gitmek, onların hesaplarını incelemektir. Tabii, onların da yapacağı bir şey yok. Yani sanayide doğal gazı 5 kat artırırsanız, bu, üretim maliyetine yansıyacak, yansımaması diye bir şey olabilir mi? Kurun yüzde 100 arttığı, ithalat fiyatlarının yüzde 100 arttığı bir ortamda işte, bir yılda enerji fiyatlarının, ticarethanelerde elektriğin yüzde 127, sanayide yüzde 130, doğal gazın yüzde 400 arttığı bir ortamda, bu kadar yüksek bir maliyet artışı varken "Fiyatını değiştirme." mi diyeceksiniz? Dolayısıyla, buradan sonuç almak diye bir şey söz konusu değil. Bir de mobil uygulama yapmışlar, belli ki bir tane yandaşa ihale verdiler. Enflasyonla mücadele paketinde "Mobil uygulamayla biz enflasyonu düşüreceğiz." diyen bir Bakanlık, çok eğlenceli hakikaten. Londra'da ne anlattı, oradaki insanlarla ne konuştu; onlarla konuştuğunda oradaki insanlar nasıl baktılar bizim Bakana? Türkiye Cumhuriyeti'nin Bakanı arkadaşlar; biz içeride eleştirebiliriz ama o toplantıda biz olsaydık kahrolurduk çünkü mutlak surette Bakanın bu anlattıklarından sonra ya hiçbir şey anlamadılar ya da güldüler. İnsanları eğlendirip "talk show" yapan bir Hazine ve Maliye Bakanıyla bu ülkenin meseleleri çözülemez değerli arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, dolayısıyla, para politikasının olmadığı, maliye politikasının olmadığı, efendim, güveni tesis edecek hiçbir unsurun elde olmadığı, şeffaflığın olmadığı, ihale yasasıyla ilgili, temel yasalarla ilgili hiçbir değişiklik önerisinin olmadığı bir paketi takdim eden bir Maliye Bakanı var.

Şimdi, zamlar çok konuşuluyor; tabii, çözüm önerilerine geçecektim ama sıkıntıyı konuşmaktan çözüm önerilerine vaktimiz bir miktar az olacak. Zamları kim yapıyor? Ya, işte, "Hükûmet zam yapmıyor." Arkadaş, kim yapıyor bu zamları ya? Elektrik zamlarını, doğal gaz zamlarını kim yapıyor? Bunları birisi bize söylesin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Benim babam yapıyor(!)

ERHAN USTA (Devamla) - "Uluslararası fiyatlardan kaynaklanıyor." Bir tane akademik çalışma koyun. Şimdi, diğer ülkelerdeki enflasyon rakamları ortada arkadaşlar, tekrar sayalım. Şimdi, bizde TÜİK'in açıkladığı enflasyon kaçtı? Yüzde 48,7. Bakın, büyük ülkelerdeki, G20 ülkelerindeki enflasyonları size hızlıca okuyacağım, hani "Dünyada enflasyon var." diyorlar ya, böyle enflasyon yok diye: Japonya'da yüzde 0,8 arkadaşlar; aylık, günlük enflasyon değil -çünkü bizde günlük bu rakam- yıllık enflasyon bu. Suudi Arabistan'da 1,2; İsviçre'de 1,5; Çin'de 1,5; Endonezya'da 2,2; Hong Kong'da 2,4; bu şekilde gidiyor. Şimdi, önemli bir kısmı 5'in altında. Avrupa ülkelerinde 5'e yakın, Amerika'da 7,5; Polonya'da 8,6; Rusya'da 8,7; Brezilya'da 10,4; Türkiye'de 48,7; o da baskılanmış, makyajlı enflasyon rakamı. Nerede dünyada enflasyon ya? Dünyada enflasyon olan tek bir tane ülke var Venezuela. Kendinizi eğer onunla mukayese etmeyi bu ülkeye layık görüyorsanız size diyecek bir şey yok. Dünyada böyle bir enflasyon filan yok yani enflasyon dediğimiz bütün malların fiyatlarındaki bir değişimdir. Yani belli bir malda bir miktar fiyat artışı var diye ki bu fiyatları orada hükûmetler kendi sinesine çekiyor, vatandaşına yansıtmıyor artan fiyatları ama siz yansıtıyorsunuz bir de sanki hiç yansıtmıyormuş gibi burada geliyorsunuz, konuşuyorsunuz. Bunlar anlatıldığı zaman da "yaygara" diyen bir Cumhurbaşkanımız var, "yaygara" Milletin çığlığına "yaygara" diyen bir Cumhurbaşkanıyla bu ülkenin hiçbir meselesi çözülemez. Çözüm yerine algıyla uğraşıyorlar, başka da hiçbir şey yaptıkları yok.

Şimdi, Hükûmetten beklentilerimiz şunlar: Yani bu Hükûmetin yapısal hiçbir sorunu çözebileceğini düşünmek çok mümkün değil ama kısa vadeli ve bir kısım sorunları çözebilir diye düşünüyorum. Birincisi, bir defa şu gençlerimizin Kredi ve Yurtlar Kurumuna olan borçlarını yapılandırın, buraya bir kolaylık getirmek lazım. 5 milyonun üzerinde öğrencimiz borçlu ve bunları ödeme imkânı yok; bunların sadece üçte 1'i istihdamda, üçte 2'si istihdam dışında olan insanların bunu ödeme imkânı yok. Bununla ilgili -giriş konuşmamızda da ifade etmiştik- bizim bir önerimiz var. Toplum yararına çalışma kapsamında sosyal sorumluluk projelerinde bu gençlerimizi çalıştırarak bu borçları ödetelim ve gençlerimizi borçlu olmaktan kurtaralım.

Esnaf sanatkârlarla ve KOBİ'lerle ilgili -az önce ifade ettim- onlara yeni kredi değil, mevcut kredilerini yapılandıracak bir kolaylık sağlayalım, burayı hazine bir miktar fonlasın. Çünkü bu insanlar bu borçları ödeyemiyor, çarklar dönmüyor, diğer türlü iş yerlerini kapatmak durumunda kalacaklar.

Çiftçi çok perişan. 3 milyar lira, tarımsal desteklemeleri 3 milyar lira artırmakla bu iş olmaz. Yani buna ilişkin dünya kadar hesap var. Yani 100 milyarı aşan bir ilave maliyetin geldiği bir yerde sadece yüzde 3'ünü karşılıyorsunuz. Ciddi bir gübre desteğinin verilmesi lazım. Bunu hemen yapabilirler, yapmaları gerekir.

Taşımalı eğitimde servis şoförlerinin sorunları var. Bakın, bunlara Milli Eğitim Bakanlığı ihale yapmış, ihale kapsamında mazot 6,5 lirayken... Ya, böyle bir vicdansızlık olabilir mi? 6,5 lirayken ihale yapılmış, bu insanlara hiçbir fiyat düzeltilmesi yapılmıyor. Bugün 15,5 lira olmuş mazot. Bunların, bu sorunun çözülmesi lazım.

Taşeronların kadroya geçirilmesi meselesi... Artık iyice büyüdü bu mesele. Diğerleri nasıl geçirildiyse bunların da bir yasal düzenlemeyle... Biz buna destek vereceğimizi burada ifade ediyoruz, bunun yapılması lazım.

Şimdi, elektrikte KDV... Gıdada KDV indirildi, bu ayrı bir bahis, bunu belki konuşuruz ama elektrikte esasında KDV oranlarının yüzde 1'e indirilmesi lazım, sadece konutta falan da değil, hem sanayide hem ticarethanede yüzde 1'e indirilmesi lazım. Daha da ötesinde yapılması gereken şey: Bu fahiş zamların geri alınması gerekir. Bu elektrik faturalarının altından ne esnaf kalkabilir ne aileler kalkabilir ne de sanayici kalkabilir. Daha tarımsal sulama faturaları gelmedi. Sulama faturaları gelince... Biliyorsunuz, tarımsal sulamada son yapılan zam yüzde 97 arkadaşlar. Yahu elektrik icat edildi edileli bu kadar yüksek zam görülmedi ya! Yani, dolayısıyla, bunların mutlak surette geri alınması lazım.

Firmaların ciddi KDV alacakları var, bu KDV alacaklarının iade edilmesi gerekir. Ya, milletin kendi alacağı bu. Firmalara siz kredi vereceğinize devlet borcunu ödesin bu firmalara, onların da birtakım maliyetleri düşerse hem fiyatlarına da bu maliyet düşüşlerini yansıtırlar.

Özel okullarda ciddi sıkıntı var, KDV oranlarının buralarda da yüzde 1'e indirilmesi gerekiyor.

Asgari ücretin yılın başında bir defa artırılması bu çerçevede artık yetmiyor. Dolayısıyla, asgari ücretin yıl içerisinde mutlak surette güncellenmesi ihtiyacı var.

3600 ek gösterge ve EYT meselesini söylemeye gerek yok, bunlarla ilgili talepler zaten devam ediyor.

Şimdi, peki, para politikasına yönelik olarak neler yapılması lazım? Bir defa, Türkiye'nin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi lazım. Kurumlarımız yıprandı. İşte, dün konuştuğumuz, bütün kamuoyuna da mal olan gıdada KDV indirimini beceremeyen, mevzuatı yanlış çıkaran, yüzde 8 vergi oranlı kırmızı ette "1'e düşüreceğim." derken yüzde 18'e çıkaran liyakatsizlerin, ehliyetsizlerin yer aldığı, yönetimde olduğu bir iktidar var bugün. Dolayısıyla, Türkiye'nin kurumsal kapasitesinin mutlak surette tesis edilmesi lazım, liyakat ve şeffaflığın mutlak surette tesis edilmesi lazım.

Şimdi, para politikasına yönelik çözüm önerilerimizi şöyle kısaca bir söyleyecek olursak; bir defa, itibarlı bir merkez bankasına bu ülkenin ihtiyacı var. Arkadaşlar, bu olmadan hiçbir şekilde enflasyonla mücadele olamaz. Merkez Bankasının bağımsızlığının tesis edilmesi lazım. "Para politikasını, politika faizini etkisiz hâle getirdim." diyen bir Hazine ve Maliye Bakanıyla, bununla övünen bir Hazine ve Maliye Bakanıyla hiçbir şekilde enflasyonla mücadele olmaz. En önemli silah için "Ben onu etkisiz hâle getirdim." diyor, bununla iftihar ediyor. Gidip yurt dışında, Londra'da nasıl anlatıyor bunu; onu ben bilmiyorum. Dolayısıyla Merkez Bankası meselesi önemlidir.

Merkez Bankasının kredibilitesini tekrar tesis etmemiz gerekiyor. Tam teşekküllü enflasyon hedeflemesi rejimine tekrar geçilmelidir. Merkez Bankasının bilanço yapısının ve uluslararası rezerv pozisyonunun güçlendirilmesi lazım. Yerli paranın değerini başka şekilde koruyamazsınız. Bugünkü kur korumalı mevduatla bir miktar bu şekilde tutulduğuna bakmayın, bu geçici bir şeydir. Biz bunu geçmişte de doları 6,85'te tuttuklarında gördük. Ondan sonra dolar nasıl patladı? Yani yapısal tedbir almadan bu sorunları çözme imkânı olamaz çünkü Türkiye'nin finansman ihtiyacı devam ediyor. Hem cari açığınız var hem de vadesi bir yılın altında olan 180 milyar dolar ödeme ihtiyacınız varken sizin bu unsurlarla fiyatı tutma, daha doğrusu kuru tutma imkânınız yok.

Finansal sektörle ilgili çözüm önerilerimizi de kısmen şöyle söyleyebiliriz: Bir defa, kamu bankalarına verilmiş olan çeşitli mali görevler, belli kesimler ve kredilerin döviz piyasalarına müdahaleleri de başta olmak üzere, bir defa, incelenmesi gerekiyor. Siz yapmazsanız İYİ Parti iktidarında biz bunu yapacağız.

Kredi kararları piyasa mekanizmasına bırakılacak yani talimatla, siyasi talimatla kredi kararı alınamaz. Bu şekilde verilen kredilerin -Demirören Grubunda gördüğümüz gibi- nasıl sonuçlandığını hep beraber yaşıyoruz.

Finansal sistemdeki hasar tespitinin yapılması gerekiyor. Tabii, bunu bu iktidar yapacak değil. Bunu, İYİ Parti iktidarında yapılacak şeyler anlamında söylüyorum. Finansal sistemdeki hasar tespiti için bağımsız denetçiler tarafından bir varlık kalitesi incelemesini gerçekleştireceğiz. Türkiye'nin FATF'nin gri listesinden bir an önce çıkarılmasını sağlayacak şeffaflık adımlarını hızla atacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Devamla) - Bankaların geri ödenmeyen kredilerini gecikmeden ve şeffaf bir şekilde bilançolarına yansıtmalarını sağlayacak düzenlemeler de yapılacaktır.

Çok kısa bir şekilde yani önümüzdeki on yıl için makro hedeflerimizi şöyle sıralayabilirim, kamu maliyesi kısmına vaktim kalmadı, nasip olursa başka bir zaman konuşuruz onu: Bir defa, 5+5 yani 2 tane 10 yıl içerisinde bizim büyüme hedefimiz ortalama yüzde 6,5'tur. Türkiye yüzde 6,5 istikrarlı bir şekilde büyüyebilir. Sürdürülebilir bir cari açıkla, millî gelirin yüzde 1-2'si kadar bir cari açıkla bu işin sürdürülmesinin normal olacağını söylüyoruz. Enflasyonun kısa süre içerisinde yüzde 5'e indirilmesi ve bu seviyede tutulması Türkiye açısından uygun olacaktır. 2020 sonrasındaki on yıllık dönemde ilave 12 milyon istihdam hedefliyoruz yani bugün yaklaşık 28-29 milyon dersek yani 40 milyonu aşan bir istihdam hedefimiz var. Sanayinin millî gelir içerisindeki payını mutlak surette yüzde 30'lara getirmemiz ve o sürede uzun bir süre seyrettirmemiz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Usta, teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Devamla) - Selamlayayım.

BAŞKAN - Peki, bir selamlayın.

ERHAN USTA (Devamla) - Peki, inşallah, bir dahaki konuşmalarımızda bu çözüm önerilerimize daha fazla yoğunlaşma imkânımız olacaktır.

Dolayısıyla, son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Şu anda açıklanan, böyle "paket" denilen şeyler bu yaralara merhem olacak nitelikte maalesef değildir, dolayısıyla, Türkiye'nin meselelerine yapısal bir şekilde eğilinmesi gerekir.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)