| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 16.02.2022 |
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 4 ülkeyle yapılan, 4 tanesi askerî iş birliği konulu 5 tane anlaşma üzerine partim Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Askerî savunma anlaşmalarına biz HDP olarak zaten karşı oy veriyoruz -şu ana kadar- bu anlaşmalara da karşı oy vereceğiz. Bunların birçoğu zaten Afrika'yla yapılıyor. Afrika, biliyorsunuz, birçok sömürgeci güç tarafından kan, savaş ve ölüm alanına çevrilmiş özellikle bu silahlar vesilesiyle. Dışişleri Komisyonunda sürekli görüyoruz, Türkiye de çok böyle heyecanlı bir şekilde bu tür alanlara silah satma konusunda bayağı hevesli ve istekli. Biz bu kanlı paraların ne Afrika'da yaşayan halklara ne de Türkiye'de yaşayan halklara herhangi bir fayda getireceğini düşünüyoruz, onu söyleyeyim.
İkinci konu olarak -bugün Bingöl Vekilimiz de ifade etti, özel bir gündemle konuşma aldı, Bingöl de daha önce Vekili olduğum bir kent- Karlıova'da Hasanova köyümüzde devletin üniforması ve silahına dayanarak halkı ezen, ona işkence eden bazı şahıslar yansıdı; lanetliyoruz, çirkin bir görüntü. 6 kişi gözaltına alınmış, işkenceyle alınanlar var, hepsi de serbest bırakılmış savcılıkta; böyle bir rezaleti de yaşamış olduk. Buradan Hasanova halkına sevgilerimizi, saygılarımızı, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Kıymetli arkadaşlar, size iki olay anlatacağım; biri 1 Şubatta yaşandı, diğeri 3 Şubatta yaşandı. Şu ana kadar sözle defalarca anlattık, belli ki Hükûmete anlatamamışız; bu defa biraz kartografya, harita, biraz geometri, biraz matematik, biraz da vicdana dayanarak bir iki argüman yapmaya çalışacağım. 1 Şubat günü -basına yansıdı- Türkiye'nin uçakları, savaş uçakları Irak'ta Mahmur ve Şengal, Suriye'de de Derik bölgelerine çok kapsamlı bir hava saldırısı düzenledi; birincisi bu. İkincisi, 3 Şubatta Türkiye'nin Suriye sınırının 2 kilometre içinde IŞİD lideri El Kureyşi öldürüldü. Daha önce -birazdan açıklayacağım- 5 kilometre içeride Bağdadi öldürülmüştü; çok yakın bir yerde, hemen Türkiye'nin sınırının dibi, Cilvegözü'nün dibi. Umarım, bir sonraki IŞİD lideri de Hatay'ın içinde ya da Gaziantep'te ya da Ankara'da öldürülmez başkaları tarafından çünkü gittikçe mesafe yaklaşıyor, sınırın hemen dibi olmuş IŞİD yuvası. Bunlar öyle sıradan IŞİD üyeleri, liderleri değil ha; bunlar, dünyanın terör listesindeki 1 numaralı isimler yani IŞİD liderleri 2'si de; Türkiye'nin sınırının dibinde, Türkiye'nin hâkim olduğu; adım adım, santim santim bildiği, denetlediği alanlarda. Şimdi, bunun anlamının ne olduğunu artık siz kendiniz çıkarmaya çalışın. Tabii "Biz terörle mücadele ediyoruz." adı altında dünya kadar propaganda gidiyor. Sayın Grup Başkan Vekilinden de cevap rica edeceğim için bu konuda, bu 2 IŞİD liderinin sınırın hemen dibinde vurulmasına dair; Türkiye'nin haberi var mıydı, yok muydu? Lütfen, bu konuda bir açıklamaya ihtiyacımız var.
Kıymetli arkadaşlar, bakın, sınırın 2 kilometre ve 5 kilometre dibindeki IŞİD liderleri konusunda hiçbir şey yapmayan bu Hükûmet -Silopi'den Mahmur'a 240 kilometre, Silopi'den Şengal'e 170 kilometredir ha- bakın, 1 Şubatta buraları vurabildi. Niye? "Biz, terörle mücadele ediyoruz. Biz gideceğiz, Mahmur'u vuracağız, Şengal'i vuracağız." dediler. Şimdi, ben size anlatayım: Ben daha önce Mahmur'u ziyaret etmiş bir milletvekiliyim; 2 defa ziyaret ettim, bir 2005 yılında -o zaman daha akademisyenim- bir de milletvekili olduktan sonra. Şimdi, siz zannediyorsunuz ki Mahmur... Hükûmet öyle konuşuyor, "12 bin terörist orada." diyor ya... Şimdi, Mahmur'da 5 bini çocuk, 3 bini kadın 12 bin insan yaşıyor. Kim bunlar, biliyor musunuz? 1990'larda bu devletin yine üniformasını giyen, silahını giyen güvenlik güçlerinin, köylerini boşalttığı Şırnaklı ve Hakkârili vatandaşlar. Hâlâ vatandaşlar ha, vatandaşlıktan atılmamışlar. Yani Türkiye'nin 12 bin civarında vatandaşı, köyleri yıkıldığı için, yakıldığı için, koruculuğu kabul etmedikleri için Mahmur'a gitmiş. 8 defa yer değiştirmişler; örümceklerin olduğu bir çöl alanına derme çatma, kerpiçten evler yapmışlar; zaman içerisinde orada bir yaşam kurmuşlar. Bu devletin, otuz yıl önce köyünü yakıp yıkıp oluşmasına vesile olduğu kampı şimdi SİHA'larla falan vuruyorlar, sonra oturup insanlara kahramanlık hikâyeleri anlatıyorlar. Vaay, çok büyük kahramanca işler yapıyorlar(!)
Bizim çok kıymetli 4 vekilimiz yakın zamanda gittiler, Mahmur'u da ziyaret ettiler -kendilerine teşekkür ediyoruz- bir rapor hazırladılar, bugün basınla paylaştılar. Hepinizin okumasını, özellikle muhalefetin okumasını, istiyoruz. Bir şey daha istiyoruz, bakın -Hükûmet diyor, devlet yetkilileri diyor- biz diyoruz ki size: Şırnaklı ve Hakkârili vatandaşların kurduğu, yaşadığı kamplardır bunlar. Bütün muhalefeti biz Mahmur'a heyet göndermeye davet ediyoruz; gidin yerinde görün, gidin bakın kaç tane terörist varmış, kaç çocuk varmış, kaç kadın varmış; ne yer, ne içer bu insanlar, ne işler yaparlar. Ama varsa yoksa "terörle mücadele" adı altında ha bire oralara F-16'larla bombalar yağdırıyorsunuz ya. Hakkârili ve Şırnaklı insanları Irak'ın çöllerine mahkûm edeceksin, önce köyünü barkını yakacaksın, otuz yıl sonra gideceksin başlarına bomba yağdıracaksın, sonra "Efendim, biz terörle mücadele ediyoruz." diyeceksiniz. Çözülemeyen Kürt meselesinin semptomlarından bir tanesidir Mahmur Kampı, basit bir şey de değildir. Biz HDP olarak gittik, bütün muhalefeti hatta iktidar partisini -siz milletvekilisiniz- sizi de davet ediyoruz. Yani Hükûmetiniz bombalayabilir ama siz bir heyet oluşturup gidin, deyin ki: "Şırnaklılar, Hakkârililer; buraya gelmişsiniz, biz sizi terörist biliyoruz hepinizi; kimsiniz, necisiniz?" Bu konuda CHP'nin de İYİ Parti'nin de MHP'nin de AKP'nin de sorumluluğu vardır en nihayetinde.
İkinci bir konu, arkadaşlar, Şengal meselesi. Arkadaşlarımız Mahmur'a gittikten sonra Şengal'e de gittiler, oraları da gördüler. Bakın, Şengal'de 74 tane fermana maruz kalmış bir halktan bahsediyoruz. Şengal, en son, DAİŞ saldırılarına uğramıştı, 5 bin civarında insan, çoğu kadın, kaçırıldı; bu kadınlar kurulan pazarlarda satıldılar. Yani Ezidi halkının başına gelen... Gerçekten yani vahşetlerin en büyüklerini yaşadılar; 1 değil, 2 değil, 70 değil, 74 defa.
Kıymetli arkadaşlar, iktidara yakın vekiller; DAİŞ oralara saldırırken Türkiye'nin yok muydu 2 tane SİHA'sı, 2 tane bombası DAİŞ'e çaksaydı orada Ezidileri katliama uğratırken? Seyrettiler, hiçbir şey yapmadılar. Kim yaptı biliyor musunuz? Çokça eleştirdiğiniz, o Suriye'den Kürt savaşçılar geldiler, bir koridor açtılar, Şengallilerin hepsini o koridordan çıkardılar ki DAİŞ bunları toplu katliama uğratmasın diye. Şimdi orada Ezidiler yaşıyor; Orta Doğu coğrafyasının en fazla katliama uğramış halkı, zaten bir avuç kalmışlar. DAİŞ'in tamamlayamadığını bombalarla tamamlayamaya mı çalışıyorsunuz, ne yapmaya çalışıyorsunuz? Türkiye'nin sınırından 170 kilometre mesafede, Türkiye'ye ne güvenlik riski oluşturuyor? Diyorlar ki: "Ezidilerin silahları var, silahlanmışlar." Bakın, Ezidilere DAİŞ saldırdığı zaman Irak ordusu kaçtı, yoktu; peşmerge savaşmadı, korumadı onları; Türkiye komşusuydu değil mi? Yardımına koşmadı. Sivil insanlar kaldılar. Gittiler, 5 bin kadına yapılmadık şeyler bırakmadılar, erkeklerini öldürdüler; en son, vicdan sahibi o Suriye'nin oradaki Kürt savaşçılar koştular, yetiştiler, bir koridor açtılar da toplu olarak yok olmaktan kurtuldular.
Ne oluyor? Şöyle oluyor -toparlayacak olursak- kıymetli arkadaşlar: Türkiye'nin Silopi'sine 240 kilometre ötede olan Mahmur'a; yine, 170 kilometre ötede olan Şengal'e bombalar yağdırabiliyor Türkiye; böyle bir kapasitesi var, böyle bir kapasitesi var ama sınırının 2 kilometre dibinde, 3 kilometre dibinde, dünyanın arananlar listesinde en tepede olan Bağdadi, Kureyşi... Daha önce, biliyorsunuz, Gire Spi'de de El Matar öldürüldü, o da El Kaide'nin en üst düzey yöneticilerinden biriydi. Türkiye'nin Suriye'de işgal altında tuttuğu bütün bölgeler IŞİD'in liderlerinin saklandığı bölgeler durumuna gelmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Hemen bitiriyorum.
Matematik bunu söylüyor, harita bunu söylüyor, coğrafya bunu söylüyor, geometri bunu söylüyor. Ben bunu Türkiye toplumunun, Türkiye'de yaşayan halkların vicdanına bırakıyorum.
Bu vesileyle, evet "terörle mücadele" adı altında zaten ülkenin yarısını terörist ilan etmişsiniz yani her yerde zaten terörist görüyorsunuz; Hükûmetten zaten vazgeçmiş durumdayız ama en azından bu Parlamento bu Hükûmetin, bu devletin sürekli bombaladığı yerlere gidip bakabilir çünkü az önce dediğim gibi, bunlar hâlâ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, hâlâ Mahmur'dan gidip geliyorlar bu tarafa. Dolayısıyla, yüce Meclisin ve halkımızın dikkatine sunuyorum bu gerçekleri.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)