| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 16.02.2022 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye'de milyonlarca insan gündelik yaşamında Meclisten yaşamıyla ilgili haberler bekliyor ve daha çok, günübirlik yaşamında her gün boğaz boğaza kaldığı açlıkla ilgili, baskılarla ilgili, gelecekle ilgili Meclisten ne haber çıkabilir diye bekliyor. Fakat Meclis ne yapıyor? 15 Şubata kadar kendini tatil ediyor, tatilden sonra da günübirlik yaşam üzerine beklentiler yerine önceliklerimizi alıyoruz. Evet, bunlar da konuşulmalı ama biliyor musunuz, her gün, sizlerin izlemediği televizyonlar dışında başka televizyonlarda, başka ağlarda, başka yerlerde insanlar sokakta, insanlar iş yerlerinin kapısında bekliyor.
Nedir? Bakın, elektrik faturalarından söz edince hemen kıyamet kopuyor. İlk ses Doğubeyazıt'tan geldi, binlerce insan sokaklara döküldü faturalarını ödeyemedikleri için, faturalarda birdenbire olan yüzde 127'ye, yüzde 130'a yakın zamlarla ilgili. Ne oldu? İşte, en başta bir düzenleme yapılmıştı, tekrar bir düzenleme yapıldı ama hâlâ insanlar yürüyor. İnsanlar ısınamadığı gibi, açlıkla soğukta baş başa kalmışlar, tek bir ses yok ama ne yapılıyor? Umut verilmeye çalışılıyor. Neydi? Bu pandemi sürecinde paketlemeyle ilgili işlemler hızla giderken, her gün kurye işçileriyle ilgili bir ölüm haberiyle karşı karşıyayken, her gün bu insanların çektikleri acılarla karşı karşıyayken, bir çıt yokken, bir işlem yapılmazken, şimdi, insanlar Yemeksepetinde boykot yaparken işlerini durdurdular. Migros'ta insanlar sokakta, insanlar kapının önünde bekliyorlar, az önce arkadaşlarımız da özetlediler. Ne oldu lastik işletmecileri? Ne oldu kamyon şoförleri, nakliyeciler? Dediler ki: "Artık çalışamıyoruz, araçlarımızı durduracağız." Ne oldu? Çiftçiler diyorlar ki: "Tarlalarımız boş, ekemiyoruz, traktörlerimizi yollara getireceğiz." Ne oldu? Kızıltepe'de, Marmaris'te, Kuşadası'nda, Tekirdağ'da, Çorlu'da esnaf "Elektrik faturasını ödeyemiyoruz." diyor, yurttaş "Elektrik faturasını ödeyemiyoruz." diyor. Ne oldu? Lojistik çok gelişiyordu, çok para kazananlar paketle... Yurtiçi Kargodaki işçiler eylemdeler. Birçok yerde işçiler, emekçiler eylemdeler ve birçok yerde bunlar sürerken insanlar kulaklarını tıkamış, onları izlemiyor ve çözüm bulmaya çalışmıyorlar.
Bugün anlatacağım bir diğer konu sağlık. Neydi? Devasa bir söylem oldu: "Sağlıkta dönüşüm: Kuyruklar bitecek, ücretsiz hizmet gelecek." Bizler öteden beri şunu diyorduk: Sağlık hizmeti, sadece yataklı hizmetle değil, korumakla, önlemekle olur ve sağlık hizmeti sağlık çalışanlarının ekip hizmetleriyle yürütülür, sadece hekimlerle değil; siz bu ekip hizmetini bozmamak zorundasınız. Bu dönüşümle beraber siz ne yaptınız? Dönüşümle beraber, en başta, sağlık çalışanlarını hedefe koydunuz ama şu anda sağlık çalışanları yürüyor, hekimler yürüyor; bunun için "beyaz yürüyüş" diyorlar, "beyaz forum" diyorlar, "beyaz nöbet" diyorlar ve tekrar sessizlik, sedasızlık... Bunlar dikkate alınmıyor ve dikkate alınmamasının en büyük gerekçesi ne? Çünkü her şeyi biz biliriz, her şeyi biz belli kesimlerle saptarız. Çalışanlardan görüş alınıyor mu? Hayır. Çalışanların temsilcilerinden görüş alınıyor mu? Hayır. Yerellerde sorunlara yönelik bir çözüm bulunuyor mu? Hayır. Ne yapılıyor? Dünya Bankasından görüş alınıyor, devasa uluslararası ilaç şirketlerinden görüş alınıyor, bu konuda kredi veren devasa fon kuruluşlarından görüş alınıyor. İngiltere'de -yaptıkları şehir hastaneleri- çöken sistemi burada uygulamaya çalışıyorlar. Nitekim, Sağlık Bakanı "Artık bundan sonra yapmayacağız." dedi ama geleceğimizi ipotek altına aldınız, torunlarımıza bile borç bıraktınız.
Peki, nedir? Nedir? Hekimler, sağlık emekçileri şu anda yoksulluk sınırının altında maaş alıyorlar. Ne oldu? Kasım ayının sonunda bütçe görüşmeleri bitti, burada Sağlık Bakanı arka tarafa geldi, bütün siyasi parti gruplarının Grup Başkan Vekilleriyle konuştu "Bir düzenleme yapalım." dedi. Bizim arkadaşlarımızın bir kısmının itirazları oldu "Sadece hekimlere yönelik değil, diğer sağlık emekçilerini de bu işe katalım." denildi. Bu tartışmalarla beraber televizyonlarda müjdeli haber: "Hekimlerle ilgili düzenleme geliyor, sağlık emekçileriyle ilgili düzenleme yapılacak." Sabah oldu, ne oldu? Bununla ilgili düzenleme yapılırken vazgeçildi. Sonra ne oldu? Hiç alakasız bir Komisyonda geri çekildi, normalde Meclisin kendi uygulamalarına bile ters olan bir uygulama. Peki, neydi? Bu ters uygulamadan sonra, Grup Başkan Vekilleri ve iktidar tarafından şöyle bir haber geldi: "En kısa zamanda çıkaracağız." "En kısa zaman" dediğiniz, şubat bitti marta giriyoruz, 14 Mart süreci yaklaşacak, oradan da kalkıp Tıp Bayramı'yla ilgili burada konuşmaya çalışacaksınız.
Burada şunu söylemek lazım değerli arkadaşlar: Pandemide birçok insan ölmeyebilirdi, hâlâ da ölmeyebilir, önlenebilirdi. Ama pandemide, bir de bu koşuşturmacada 518 sağlık emekçisi yaşamını yitirdi. Bir kere, burada, onları saygıyla anmamız lazım. Ve bu anmayla beraber şunu söylememiz lazım, onların emeklerini görmemiz lazım. İlk günden verilen alkış değil... Emeği görmeyen bir yapı sağlık sistemini düşünemez, geleceğin sağlık sistemini kuramaz.
Geldik, sağlıkta dönüşüm... Sağlıkta dönüşüm çökertmeye dönüştü, çöktürmeye dönüştü. Niçin? Koruyucu sağlık hizmetleri yok, sadece yataklı hizmetleri düşünüyorsunuz, insanları korumayı düşünmüyorsunuz. Nedir? "Meslek hastalığı, meslek hastalığı, meslek hastalığı" dediler bir düzenleme yapmadınız. Nedir? Sizin getirdiğiniz sistem yüzünden her gün bir şiddet yaşanıyor, her gün bir şiddet yaşanıyor ve bu şiddet öyle bir boyuta geldi ki insanlar katlediliyor, cinayet işleniyor ama yine seyircisiniz, hiçbir şey yapmıyorsunuz. Beyaz yürüyüşle beraber, beyaz nöbetlerle beraber, beyaz forumla beraber Çankaya'da Meclis kapısının önünde açıklama yaptı bir kısım hekimler, bir kısım Parlamentoda çalışan sağlık emekçileri; onlarla görüşmediler. Sağlık emekçileri şunu diyor: "Sadece kendimiz için değil, geleceğin kurgusu için, geleceğin sağlıklı yaşamı için bu çabayı sarf ediyoruz." Ne dediler? "Şiddetle ilgili bir düzenleme yapılsın." Ne dediler? "Meslek hastalığıyla ilgili düzenleme yapılsın." Ne dediler? "Koruyucu sağlık hizmetlerine bir bütçe ayrılsın." Ne dediler? "Sadece hastanelerle değil sadece aile sağlık merkezleriyle ilgili bir düzenleme yapsanız, ekip hizmetini bozmasanız bu hizmet ilerler." Ama bunların hiçbiri yapılmadı. 8 Şubatta, tüm Türkiye'de hekimler "Görevdeyiz." deyip birçok yerde, iş yerlerinde çalışmayı bıraktılar, aciller dışında. Siz hekimleri bu boyuta getirmişseniz ülkenin sağlığından söz edilemez çünkü sağlık sadece hastalık değil iyi olma hâlidir; sosyal, siyasal açıdan iyi olma hâlidir. Burada da sağlık emekçilerini görmeniz lazım. Şimdi, arkadaşlar, yarın 17'si, diğer gün 18'i; 17 ve 18 Şubatta aile sağlığı merkezinde çalışanlar işi bırakıyor, greve gidiyorlar ve buna "Görevdeyiz." diyorlar. Niçin? Bilenler bilir, geçmişte sağlık ocağı sistemi vardı, aksak bir şekilde ilerlese bile bir sağlık hizmeti vardı. Sağlık hizmeti Muş'ta da aynı şekilde veriliyordu, Diyarbakır'da da aynı şekilde veriliyordu, Batman'da da aynı şekilde veriliyordu, Antalya'da da, Afyon'da da, Trabzon'da da. Şimdi, siz bu dönüşümle beraber merdiven altında yerler kiralamaya başladınız, olmadık yerleri kiraladınız, kamudan binalardan vazgeçtiniz -kiralık- birilerine rant şekline dönüştürdünüz, bu binaların merdiven altında şu anda aile sağlık merkezlerine vermişsiniz ve nedir biliyor musunuz? Aile sağlık merkezine elektrik faturası geliyor, üstünde ne yazıyor: "Ticarethane" yazıyor. Siz sağlığı ticarethaneye dönüştürmüşsünüz, aile sağlığı merkezlerinin elektrik faturalarında "ticarethane" yazıyor. Peki, ne oldu? Faturayı oradaki hekimler ödüyor. Şimdi peki hekimler ne yapıyor? Diyor ki "Ben A sınıfından C'ye geçeceğim." Niçin? Diyor "Ben hemşireyi çalıştıramıyorum, yanımda arkadaş çalıştıramıyorum, çalışamazsam ben bunu ödeyemiyorum." Elektrik parasını pahalı vereceğim -ticarethane- vergi vereceğim artı siz yeni bir ceza sistemi getirdiniz 30 Haziranda, dediniz ki: Basına konuşmayacaksınız, konuşursanız keseceğiz artı sözleşmenizi bozabiliriz. Neydi sözleşme bozma? İstanbul'da on beş dakika, yirmi dakika gecikme sözleşme bozma nedeni. Ne böyle bozduğunuzda... Zaten atadığınız yöneticiler iki dudağa bakıyor, bir şikâyete bakıyor, ne diyor? "Beni tanıyor musun, beni biliyor musun?" Bir tehdide... Sağlık emekçisine böyle yaklaşan... Siz sistemi tümüyle bozuyorsunuz. Merdiven altında çalışmaya zorlama, ekip hizmetini bozma, ticarethaneye dönüştürme, koruyucu sağlığı yok etme ve üstüne angarya, iş yükleri getiriyorsunuz. Bu angarya iş yükleriyle beraber insanları çalışamaz düzeye getiriyorsunuz, çalışamaz düzeyinde özellikle sağlık hizmetinden yararlanmak isteyenler yok oluyor. Ve neydi? Bunların biricik örgütleri Türk Tabipleri Birliği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçi Sendikaları bir söylem çıkardığında en rahat söyleminiz: Teröristsiniz, hainsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Asıl terörist, hain bu talepleri görmeyenler, emekten yana olmayanlar, demokratik kitle örgütlerine kulaklarını tıkayanlar, demokratik kitle örgütlerinin, sağlık ve meslek emek örgütlerinin söylemlerine kulaklarını tıkayanlardır. Onların söylediği gibi, asıl olan sağlık, insanları korumaktır. O nedenle, yıllardır Batman'da, Diyarbakır'da, Siirt'te, Mardin'de, Şırnak'ta söylenen sözlerle bitirmek istiyorum: Sağlıktan ve özgürlükten tasarruf olmaz. Sağlık emekçilerinin kurumlarına, örgütlerine, seslerine kulaklarımızı kabartalım, seslerine ses verelim ve eylemlerini destekleyelim. Buradan, HDP olarak çağrımız: 17-18'inde sağlık emekçilerinin yürüttüğü haklı mücadelenin yanındayız, beraberiz tüm hepimizin sağlığı için, daha sağlıklı günler için.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)