| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 17.02.2022 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz ve Moldova Cumhuriyeti arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geride bıraktığımız haftalarda Genel Kurulumuz tarafından kabul edilen Şuşa Beyannamesi'yle Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında ilişkilerin daha da güçlendirilmesi ve derinleşmesine yönelik önemli bir dönem başlamıştır. Beyannamenin, 9 Şubat 1994 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Dostluğun ve Çok Yönlü İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Protokolü ve 16 Ağustos 2010 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Antlaşması'na dayanılarak hazırlandığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, 13 Ekim 1921 tarihli Kars Anlaşması'na sadık olunduğuna vurgu yapılması ise son derece hassas dinamiklere bağlı olan Kafkasya'nın huzur, barış ve güvenliğine verilen önemi işaret etmiştir.
Dünya siyasi tarihi boyunca küresel ticaret, göç ve güvenlik konularında öne çıkan Kafkasya bölgesinin, 21'inci yüzyılla birlikte sonraki dönemler için barış iklimini yansıtabilmesi adına geçmişten gelen tecrübelerin korunması büyük önemi haizdir. Bölge devletleri arasındaki ilişkilerin normale dönüştürülmesi ve uzun vadeli barışın tesisi yönündeki çalışmaların da esas olunduğuna beyannamede değinilmesi müşterek niyeti ortaya koymuştur. Ayrıca, taraflardan herhangi birinin bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne, uluslararası düzeyde tanınmış sınırlarının dokunulmazlığına veya güvenliğine karşı üçüncü bir kesimin tehdit ve saldırı gerçekleştirmesi hâlinde birbirlerine yardım sağlanacağının ilanı "tek millet iki devlet" anlayışının kapsamının artık çok daha ileri bir seviyeye eriştiğine işaret etmektedir. Bu durum memnuniyet verici bir gelişmedir. Kafkasya bölgesindeki Türk mevcudiyeti şimdiye kadar hakkı yenen, zulme uğrayan ve mağdur edilen tarafken bahse konu olan karşılıklı dayanışmanın ne derecede büyük bir anlama sahip olduğu iyi anlaşılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Azerbaycan'la olan stratejik iş birliğimiz bölgesel düzeyde kalmayıp giderek küresel bir boyut kazanan potansiyele sahiptir. 2 ülkenin iş birliğinin gelişmesi Kafkasya bölgesindeki kalıcı barışın sağlanmasında önemli sonuçlar doğurmuştur. Buna ilave olarak, ülkemiz tarafından ilan edilen "3+3" formatındaki bölgesel ilişkilerin geliştirilmesi teklifinin yine bölge ülkeleri tarafından olumlu karşılanması, bir başka değere sahip meseledir. Ermenistan'ın Azerbaycan'la vardığı anlaşma ve akabinde ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik sergilenen iradeden sonra ülkemizin de Ermenistan'la müzakerelere başlaması, kalıcı barışın tesisi konusunda bölge ülkelerinin niyet ve irade sahibi olduğunu göstermektedir. Kafkasya dışından oluşturulan yapılanmalarla bölge ülkeleri arasında kalıcı husumet ve aşılamaz sorunlar yaratmak isteyen çevrelerin hesapları bu yüzden şimdilik boşa çıkarılmıştır. Ancak hâlâ önümüzde katedilmesi gereken uzun ve meşakkatli bir yol vardır. Dolayısıyla, bölge ülkelerinin samimiyetle barışın tesisi konusundaki kararlılıklarını sürdürmelerinin kendi lehine olduklarını anlamaları gerekir. Aksi takdirde, bu bölgede yaşamayan sözde temsilcilerin diğer başkentlerde kurdukları yapılanmalar üzerinden tuzu kuru günler geçirmesinin ceremesini gerçekte mensubu olduğunu iddia ettikleri ülkeler çekecektir. Ermenistan'ın, bu anlamda kendi huzur, refah ve kalkınması için malum diasporanın güdümünden kurtulmasının ne derecede değerli olduğunu görmesi kendi yararlarına olacaktır.
İlk etabı Moskova'da gerçekleştirilen, Türkiye ve Ermenistan tarafından tayin edilen özel temsilcilerin buluşmalarında herhangi bir ön şart sunulmamış olması bu sebeple olumlu olarak karşılanmıştır. Bundan sonraki aşamalarda karşılıklı güven artırıcı adımların atılması beklenmektedir. Nitekim, iki ülke arasındaki uçuşların başlamış olması, ilişkilerin pozitif yönde ilerleyişinin bir işaretidir. Türk milleti zengin ve engin bir kültürle, insanı yaşatma merkezli anlayışa sahip; saygılı, nezaketli ve adil bir karakterdedir; olmayan iddialar, asılsız suçlamalarla hedef alınmamız, tarihin ve bugünün hakikatlerine elbette aykırıdır. Dahası, bu mesnetsiz suçlamalar asla ama asla netice vermeyecek uğraşlarla muhataplarına ağır kayıplar sunmaktan başkaca bir işe de yaramayacaktır. Bu anlamdaki haklılığımız ve kararlılığımız elbette ki katidir. Ermenistan tarafı bu gerçeği kabul ettiği gün, kendi adına bölgedeki varlığını sürdürebileceği ve refah seviyesinin artmasını sağlayacağı kalıcı bir barışa varan neticelerle yüzleşebilecektir. Temennimiz, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, saldırgan tutumlardan vazgeçilmesi ve bize karşı yöneltilen asılsız isnatların taraflara katkı sağlamayacağının görülmesi, anlaşılması ve kabul edilmesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, 21'inci yüzyıl şartlarında inandığı değerler uğruna millî çıkarlarını korumak, bağımsızlığını muhafaza etmek, istikrarını sağlamlaştırmak ve dünyanın geri kalanına da daha adil bir nizamın gelmesini sağlamak üzere yol almaktadır. Azerbaycan ve Türk dünyası ülkeleri, bu kutlu mücadeledeki yol ve kader arkadaşlarımızdır. Karabağ'da elde edilen zafer bu yolu açmış, Türk dünyası ülkelerinin birlik ve beraberliği pekişmiştir. Birbirini takip eden hızlı silsileler yoluyla Karabağ Zaferi sonrasında Türk dünyası ülkeleri arasında kara ve deniz sınırlarıyla ilgili anlaşmazlıkların çözümü aynı kapsamda memnuniyet verici bir başlangıç olarak yorumlanmalıdır.
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin artık "Türk Devletleri Teşkilatı" adıyla anılacak olması, aynı amaç için verilen eşsiz kıymetini haiz çabaların varlığını işaret etmektedir. Bu düsturla, Türk Devletleri Teşkilatının "Türk Dünyası 2040 Vizyonu" adıyla ortak hedef belirleyerek çalışmalarını hızlandırması tarihî değere sahiptir. Dikkat edilirse, dünya genelinde çok katılımlı ülkeler arasındaki yapılanmalar; temsil, idare, ortak eylem ve birliktelik gibi farklı sahalarda derin fikir ayrılığı hatta çözülmeler yaşarken Türk dünyası ülkeleri bir araya gelerek yeni bir vizyonu ortaya koymayı başarmıştır. Elbette bu yolda yapılacak kapsamı son derece geniş alandaki faaliyetler mevcuttur. Karşılıklı ticaret hacminin geliştirilmesi maksadıyla, ürünlerin serbest dolaşımı başta olmak üzere ortak üretim, ortak pazar girişimleri gibi hususların ön plana çıktığı malumdur.
Diğer yandan, savunma sanayisi alanındaki iş birliğinin askerî imkân ve kabiliyetlere katkı sağlayarak tüm Türk dünyası ülkelerinin menfaatine olacak ve caydırıcılık yönündeki potansiyellerini artıracak nitelikte olması lazımdır. Kazakistan'ın yaşadığı ve ülkenin istikrarını tehdit eden gelişmelerden de tecrübe ettiğimiz üzere, ihtiyaç hâlinde Türk dünyası ülkelerinin birbirlerine savunma ve güvenlik alanlarında destek olabilecek yasal altyapının hazır olmasının zorunluluğu ortadadır. Bunun yanı sıra küresel enerji güvenliğinin risk altında olduğu, enerji fiyatlarındaki istikrarsızlığın giderek arttığı ve her iki durumun da bazı bölgelerdeki gerginliklerden kaynaklandığı malumumuzdur. Bu durumda "Güney Gaz Koridoru" olarak isimlendirilen ve kaynağı Türk dünyası ülkelerinden oluşan, ülkemiz üzerinden geçerek Avrupa'ya ulaşan hattın önemi giderek artmaktadır. Azerbaycan'la aramızdaki gaz hattı TANAP'a ilave kaynakların eklenmesiyle birlikte şüphe yok ki Türk dünyasının önünde daha pozitif bir iklim vasat bulabilecektir. Böylelikle küresel istikrar ve güvenliğin kaynağı pek tabii Türk dünyası ülkelerinin istikrarına, güvenliğine ve refahına bağlı olacaktır. Zengezur Koridoru'nun taşıdığı büyük anlam kendisini burada göstermektedir. Bahsettiğimiz bu konuların tümü var olan yalınlığıyla karşımızda duran önemli bir fırsattır ve günden güne gelişen koşullar bu fırsatın somut neticelerini almaya hepimizi biraz daha yakınlaştırmaktadır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler dâhil olmak üzere çoklu yapılarda Türk dünyası ülkelerinin ortak hareket edebilmelerinin tesisiyle her birimizin etkinliğinin artacağı, sesimizin daha gür çıkabileceği olanaklar da beraberinde gelebilecektir. Dünyanın daha adil bir nizama kavuşabilmesi için tarih Türk milletine yeniden büyük bir sorumluluk, fırsat ve imkân tanımaktadır. İnşallah bu çabalar hedefine ulaşacak, insana insanca bir yaşam Türk dünyasının birliğinden geçecektir. Bu meselelerinin tamamına Şuşa Beyannamesi'nin önemli bir temel vazifesi teşkil ettiğini görüyoruz. Uluslararası konularda ikili iş birliğinin dayanışma ruhuyla ele alınarak karşılıklı desteklerin sunulmasının taahhüt edilmesi, Güney Gaz Koridoru'nun etkin biçimde kullanılması, uluslararası ulaştırma koridorlarının potansiyelinin daha da geliştirilmesi ve ortak bir Türk diasporasının kurularak genel sorunlar karşısında birlikte hareket edilip devamlı dayanışmanın sergilenmesi karara bağlanmıştır. Temennimiz, bu olumlu gelişmelerin sürmesi ve daha ileri bir noktaya, daha ileri bir seviyeye ulaşmasıdır.
Bu vesileyle, ilgili anlaşmaların tamamına olumlu yönde oy kullanacağımızı belirterek Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)