GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:56
Tarih:22.02.2022

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidara geldiğinde -hepinizin hatırlayacağı üzere- "sıfır sorun" politikasını hayata geçirmek üzere ciddi adımlar da atmıştı ama çok kısa bir zaman zarfında "sıfır sorun" "sıfır barış"a dönüştü ne yazık ki ve şimdi, bütün komşularıyla; doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle, herkesle kavgalı olan AKP normalleşmeden bahsediyor. İlişkileri anormal hâle getiren kim? AKP iktidarı. "Normalleşme" diyen kim? Yine AKP iktidarı. Suç senden, suçlu senden; onun için, çare senden olamaz. Zamların sorumlusu kendileri değilmiş gibi... Hep böyle denemeler yaptılar ya bu yöntemle, bir yansıtma; sanki her şeyin sorumlusu muhalefetmiş gibi, başkalarıymış gibi, bu ülkeyi başkaları yönetiyormuş gibi davrandılar ya hep, hatta bu ülkedeki yaşanan ağır ekonomik krizi de bunun üzerinden yansıtmaya çalışıyorlar ya başkalarına, aynı şeyi dış siyasette de yapıyorlar. Yalan dolan yöntemi dış siyasette de "normalleşme" kılıfıyla karşımıza çıkarılıyor.

Şimdi, şunu belirtmemiz lazım ki: Bu normalleşmenin altında ne sıfır sorun politikası yani bölgesel bir barışı sağlamak var ne sahici bir kardeşlik var -Afrika'daki kardeşlerine "Kardeşleşme politikası götürüyoruz." diyerek- ne de yaptıkları ticari anlaşmalarla Türkiye'deki yoksullukla mücadele etme var; yine AKP iktidarını kurtarma girişimi var. Havuz medya günlerdir Birleşik Arap Emirlikleri'yle yapılan görüşmeleri ve 13 sözleşmeyi yazıp çiziyor. Burada, normalleşme sadece Birleşik Arap Emirlikleri'yle değil; İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve Libya'yla kapılar aralanmaya çalışılıyor. Peki, bunun nedeni ne? Ülkede artan bir açlık, yoksulluk ve derinleşen bir ekonomik kriz var. Bu yoksulluğun, bu hayat pahalılığının sembolü, ödenemeyen elektrik faturaları oldu. Döviz, TL karşısında büyük bir değer kazandı, TL değer kaybetti. Bu da Körfez ülkeleri başta olmak üzere, dış sermayenin iştahını ciddi bir biçimde kabartmış durumdadır. Körfez ülkeleriyle de kurulan ilişki ülkeye geçici bir şekilde sıcak para akışını sağlamak içindir. Bunlar, yoksulun yoksulluğunu gidermek için değil; sadece, AKP'nin seçim sathına girilmiş olan bir süreçte sıcak para akıtarak piyasayı kendi meşrebince rahatlatmak için yapılan girişimleridir diye belirtmek isteriz.

Evet, bu normalleşmeden karşımıza bazı farklı anormal ilişkiler ortaya çıkıyor. Nedir bunlar? Mesela, ABD, Türkiye'nin Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail'le normalleşmesini çok iyi buluyor çünkü İran'a karşı bir güç oluşuyor. Bu sefer İran'la ve İran'ın yanında duran ülkelerle ilişkiler anormalleşecek ve derken, gelecek baharda Birleşik Arap Emirlikleri'yle de düşmanlaşılacak. Bütün bunların altını neden özellikle çiziyoruz? Tutarsız, ciddiyetsiz, ben merkezci bir siyasetin ürünüdür ondan; böyle bir dış siyaset yürütülemez. Ben buradan sormak istiyorum: Türkiye'deki milyonlarca Kürt'le ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Suriye'yle ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Suriye'deki Kürtlerle ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Tabii ki hayır.

Evet, değerli halkımız, ekranı başında bizi izleyen değerli halklarımız; dünden beri en fazla konuşulan gündemlerden biri Ukrayna krizi. Ve Putin, ulusa sesleniş konuşmasında Rusya'nın, özellikle Donetsk ve Luhansk'ı tanıdığını ifade etmiş oldu. Uzun zamandır devam eden Ukrayna krizinin önemli evrelerinden biri yaşanıyor şu anda ve bize âdeta şunu söyletiyor: Savaş kapıda mı? Evet, bu kriz salt bir Ukrayna krizi değildir; bu kriz Libya ve Suriye'de yaşanan emperyalist güçlerin savaşıdır ve dünya savaşının bölgesel ölçekte zuhur eden biçimidir. Libya ve Suriye'de yaşadığımız örneğin benzerini şimdi Ukrayna'da yaşıyoruz, yaşayacağız. Ne yazık ki Ukrayna, NATO güçleri ile Rusya-Çin merkezli güçlerin çatışma alanı olmuştur. Çin liderliğinde devam eden (Kuşak-Yol) Modern İpek Yolu Projesi, bu sürecin önemli belirleyeni oldu, olacak; önümüzdeki süreçte en çok konuşulacak konulardan biri bu olacaktır.

4 Şubat 2022'de Çin ve Rusya arasında yeni bir dünya düzeni manası taşıyan bir bildiri imza altına alındı ve bu bildirideki özellikle birkaç başlığın altını çizmek istiyorum. Büyük Avrasya Ortaklığı mahiyetinde Rusya-Çin ittifakı, Çin-Rusya-Hindistan ortaklığı hedefi var bu bildiride; NATO'nun genişlemesine itiraz var, ABD'nin füze planına itiraz var ve yaptırımlara karşı önlem alma var, aynı zamanda turuncu darbelere karşı iş birliği var. İşte, bütün bunlarla -yakın bir zamanda- Çin ve Rusya bir ortak bildiride bu konuyla ilgili takınılacak tavırları belirlemiş durumda. Ukrayna'daki gelişmeler konusunda Rusya bu bildiriyle aynı zamanda Çin'i de yanına almış durumdadır.

Peki, Türkiye açısından süreç nasıl işleyecek? Bu süreçte en çok etkilenebilecek ülkelerden biri Türkiye'dir. AKP iktidarının önünde çok zor sorular var. Neden "AKP iktidarı" diyoruz? Çünkü bu ülkenin dış politikasını yirmi senedir belirleyen AKP iktidarıdır. Bugün, Türkiye'yi bu zor sorularla karşı karşıya bırakan AKP'nin izlemiş olduğu yalan, yanlış, dolan ve sarkaç niteliğindeki dış siyasetinin şu an sonuçlarını yaşıyoruz. HDP olarak bizler bu konuda çok uyardık, muhalefet de uyardı. "NATO'nun talebiyle Montrö Sözleşmesi delinecek mi?" diye şu an AKP'ye soruyoruz. Dışişleri, dün, Putin'in Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne halel getirdiğine dair bir açıklama yapmış oldu. Bunun elbette Türkiye açısından bazı sonuçları olacaktır. Nedir bu sonuçlar? Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzasında siyasal iklimi belirleyecek olan yepyeni bir sürece girdiğimizin özellikle altını çizmek isterim. Aynı zamanda, Türkiye'de turizm ve tarım sektörünün de önümüzdeki süreçte Rusya'yla yaşanan ilişkilerden ağır bir şekilde etkileneceğinin özellikle altını çiziyorum. Daha önceki konuşmamda ifade ettim, buğday cenneti olan Türkiye'de buğday üretiminin önüne geçen bu iktidar bizi buğday konusunda Rusya'ya ağır bir şekilde bağımlı hâle getirmiştir; ekmeksiz kalabiliriz.

Evet, bu sürecin barış, diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesi Batı'nın ve Doğu'nun lehinedir yani bütün dünyanın lehinedir. Hangi güç olursa olsun -ister NATO, ister Büyük Avrasya Ortaklığı- askerî yayılmacılığı bir an önce durdurmak zorundadır çünkü dünya bir felakete sürükleniyor. Yeni teknolojilerle bezenmiş nükleer silahların gelişmesi savaşları geleneksel konvansiyonel savaşların ötesine taşır, çok daha tehlikelidir. Bu nedenle Rusya ve NATO ülkeleri Ukrayna'nın sınırına silah yığmaktan acil olarak vazgeçmelidir. Bağımsızlık yanlısı bölgelerde yaşayan halkların görüşü sorulmalıdır. Bunun için hem Birleşmiş Milletler hem AGİT'in gözetiminde, baskılara maruz kalmadan bir referandum gerçekleştirilmelidir. Bunun için de uluslararası düzeyde sorumluluk üstlenmelidir bahsettiğimiz kurumlar. Minsk Protokolü hatırlanmalı ve bütün taraflar buna uygun davranabilmelidir. Bakın, 18-20 Şubatta Münih Güvenlik Konferansı toplandı ve oradan bir çözüm çıkmadı; hatta Rusya bu konferansa katılmadı bile, böylece de bir tavır sergilemiş oldu. O nedenle şunun altını özellikle çizmek isterim ki: Birleşmiş Milletler bu süreçle ilgili çok acil toplanmalı ve gerilimin nasıl düşürülebileceğine dair acil bir şekilde önlemler almalıdır. Sivil barış gücü heyeti Donbass'ta fiilen bulunarak bir savaşın olmasının önüne geçmelidir, bunu engellemelidir.

Evet, değerli halklarımız, Cahit Berkay'ın şarkı sözlerini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Cahit Berkay diyor ki: "Dostlar, sizlere bir çift sözüm var/Sevmek, paylaşmak varken/Bu kavga, bu talan neden?/Asık suratlı, eli silahlı/Böyle bir dünya/Olmasın reva çocuklarımıza/Bu dünya bizim, yok etmeyelim, birbirimize zehretmeyelim"

Evet, sevgili çocuklar, size sözümüz olsun ki bu dünyayı sermayenin adaletsizliğine, yaşamları silahların namlularına asla terk etmeyeceğiz; adaletli, eşit, özgür; barış, kardeşlik dolu bir dünyada mutlulukla oyun oynayacaksınız; bunun sözünü hep beraber veriyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)