| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 22.02.2022 |
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, kıymetli vekiller; benim bir hipotezim var. Bu on dakikalık konuşmanın sonunda bu hipotezi bir teorem hâline getireceğim, ispatlayacağım yani şu anki iddiam kesinleşmiş olacak. O hipotezim de şu: Erdoğan sebep, enflasyon sonuçtur. Şimdi, diyor ki: "Gıdada fahiş fiyat uygulayanların canını yakacağız." Peki, Sayın Erdoğan, bu fahiş fiyatın sebebi sensen ne olacak? Bizim sana ne söylememizi ya da ne yapmamız istersin? Bir bakalım, yani bu yıllar içerisinde neler yapılmış, fiyatlar nasıl düşürülmeye çalışılmış, buna bir bakalım. Bir defa tabii, şurada ironik bir taraf var. Bir de Bakan çıkıp da işte "Biz, Avrupa'da tarımsal gayrisafi millî hasılada 1'inciyiz kardeşim." dediğinde biz şunu tam anlayamıyoruz: Ya, madem öyleyse, madem biz 1'inciysek; bu patlıcanın tanesi niye 6 lira, domatesin tanesini niye 5 liradan alıyoruz, tarımsal üretimde enflasyon niye bu kadar yüksek?
(Uğultular)
RIDVAN TURAN (Devamla) - Bu karşılıklı diyalog çok insicam bozucu bir şey Sayın Başkanım.
On yılda neler yaptılar, bunlara bir bakalım. Bir defa, ne oldu? Fiyatlarını düşürmek için ithalat kapıları sonuna kadar açıldı. Herkes bilir ki ithalatı artırırsanız, fiyatları düşürmezsiniz, üretimi düşürürsünüz; üretimin düşmesiyle beraber kronik fiyatlar yüksek kalır, bunun sonucunda da günün sonunda fiyatları düşürmüş olmazsınız. Fiyatlar böylece zaten düşmedi. Sonra "Hal yasasıyla fiyat düşecek." denildi, birtakım girişimler oldu, 2012'de yürürlüğe giren bir hal yasası vardı, o zaman Hayati Yazıcı Ticaret Bakanıydı ve "Hal yasasıyla sebzede meyvede fiyatı yüzde 25 düşüreceğiz kardeşim." dedi, olmadı. Sonra, Albayrak 2019'da "Yeni hal yasasıyla bu komisyonculuğu ortadan kaldıracağız, bu komisyoncuları da perişan edeceğiz, fiyatlar düşecek." dedi, fiyatlar düşmedi. Sonra ne mi oldu? Gıda Komitesi ve Fiyat İstikrar Komitesi kuruldu. Bunlar hafiye gibi bu işleri takip ettiler, toplantılar yaptılar, izleme komiteleri kuruldu, falan falan, bunların yapıları değişti. Sonuçta ne oldu biliyor musunuz? Fiyatlar düşmedi. Ama acar iktidarımız fiyatları düşürme mücadelesinden geri adım atmadı. Ne mi yaptı? Bir erken uyarı sistemi kurdu, bu erken uyarı sistemi gıda fiyatlarını düşürmek için sürekli ithalatın önünü açacak adımlar attı; yine fiyatlar düşmedi. Ardından, tanzim satışlar kuruldu, biliyorsunuz, bir yerel seçim öncesinde, düşük fiyatlı, uygun fiyata sebze meyve satmak için insanlar yüzlerce metre kuyruğa girdi, seçim bitti, AKP seçimi kaybetti, tanzim satışlar sona erdi ve fiyatlar düşmedi. Sonra dediler ki "Ya, bu terörist patatesçiler ve soğancılar var ya, biz bunların depolarını basar, onları da piyasaya sürersek fiyatlar düşecek." Bunu yaptılar, bu kesimleri terörist ilan ettiler. Ne oldu? Fiyatlar düşmedi. Sonra Rekabet Kurumu devreye girdi, zincir marketlere -ne bileyim işte- piliç eti üreten 19 firmaya, et sanayicilerine, şuna buna milyonlarca lira ceza kesti "Fiyatları düşürün." diye. Ne oldu biliyor musunuz? Fiyatlar düşmedi. Sonra ihracat engellendi; önce limonda, ardından portakalda, şimdi hâlâ nohutta, şekerde, buğdayda ihracat yasağı var içeride mal bol olsun, fiyatlar düşsün diye. Tahmin ettiğiniz doğru; fiyatlar yine düşmedi. Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinde Erdoğan poz verdi "Ya, fiyatlar çok da güzel, herkes gelsin, buradan alışveriş yapsın." dedi, bin tane açılacağı söylendi, unutuldu. Sonra ne oldu? Fiyatlar düşmedi. Ardından teknolojik seralar kuruldu ki örtü altı üretim artsın diye; fiyatlar düşmedi. Sütte, kırmızı ette fiyatlar sabit tutuldu. Süt fiyatları on üç ay sabit tutuldu, millet süt ineğini kesmek zorunda kaldı; bunlarda da fiyatlar düşmedi. Sözleşmeli üretim yapıldı; fiyatlar düşmedi. Dijital tarım pazarı kuruldu, on-line, oradan alınırsa fiyatlar düşer diye; yine olmadı. Şimdi, "enflasyon timleri kurmak" diye böyle bir Zihni Sinir proje var, özellikle Nureddin Nebati'nin projesi bu, inzibati yöntemlerle bu işi yapacaklar. Mobil uygulamayla ucuz ürün alınacak, bakılacak nerede daha ucuzsa vatandaş koştur koştur... İşte, Ruhsar Pekcan'ın fikriydi, Nureddin Nebati bunu hayata geçirmeye çalıştı. Ne oldu? Fiyatlar düşmedi. Şimdi KDV indirimi, yüzde 8'lik KDV indirimi söz konusu, bununla fiyatların düşeceği zannediliyor. Arkadaşlar, 20 liralık domateste ne olur; yüzde 8 desek 1,6 lira, doğru mu? Yani 20 liralık domateste 1,6 liralık bir indirim olacak KDV'nin indirilmesiyle beraber. Bu da fiyatları düşürmeyecek ve enflasyona etkisi -hesaplanmış- 0,71 puan, bu ay içerisinde yapacağı etki. Neden? Çünkü iktisatta yeni bir ekol var, bu ekole "Erdoğan etkisi" diyoruz, Erdoğan sebep, enflasyon sonuçtur.
Şimdi ispatlıyorum size bunun niye böyle olduğunu. Bakın, geçen yıl eylül ayında petrolün varil fiyatı 70 ila 75 dolardı. İyi mi? Cepte dursun. Kur 8,5 liraydı arkadaşlar. Biz o zaman 1 varil petrole -yani aşağı yukarı 160 litre yanlış hatırlamıyorsam- 595 lira veriyorduk. Şimdi AKP'liler diyorlar ki: "Ya, bizden değil bu, dünyada bir fiyat artışı var." Şimdi, bakalım; evet, dünyada bir fiyat artışı oldu, 95 dolar bugün, Brent ham petrolün varili 95 dolardı bugün fakat kur ne oldu biliyor musunuz? Bugün 13,76'ydı. Şimdi, dünyadaki değişimi engelleyemeyebilirsiniz, peki, bu 8,5 liradan 13,76 liraya kuru çıkaran kimdir? Kimdir biliyor musunuz? Bu fahiş fiyatın sebebi olan, enflasyonun sebebi olan Erdoğan'ın ta kendisidir. Nasıl yaptı bunu? Demokrasiyi rafa kaldırarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş, Kavala kararları gibi kararları için "Bizim için yok hükmündedir." diyerek ve "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." diye bir zırvayı, iktisadi bir zırvayı -bu, tarih kitaplarına yazılacak, emin olun- bir teorem diye bize yutturmaya çalışarak yaptı yani para politikası araçlarıyla kuru düşürmeye dönük adım atmadı, faizi düşürdükçe, düşürdükçe, düşürdükçe geldi mi kardeşim bu 13,76'ya. Şimdi, biz, eylül ayında 595 liraya aldığımız petrolün varilini 1.307 liraya alıyoruz, aradaki 710 lira fark Erdoğan farkıdır yani demek ki böyle "Dış mihraktır." "O, oradan indi, bu, buradan çıktı." "Herkes de bizim perişan olmamızı istiyor." falan bunlar işin palavrası. Erdoğan'ın iktisat bilmezliğinin siyasi ve iktisadi sonucunu yaşıyoruz. Bunun sonucunda ne oldu? Bir varilde yüzde 100'den fazla fiyatın artmasının tek bir sebebi var bu ülkede arkadaşlar, tek bir sebebi, o sebebin adı: Recep Tayyip Erdoğan'dır, onun iktisat bilmezliğidir. Bu, kaçınılmaz bir biçimde üretici fiyatlarına yansıdı. E, ne yapacak şimdi? Petrol böyle artınca mazot artacak, ilaç artacak, tarım zehirleri artacak, gübre artacak, doğru mu? Ne oldu? Arttı. Erdoğan'ın sayesinde üretici fiyatları on bir yılın zirvesini gördü. Böylece üretici fiyat enflasyonu yüzde 52'yle on bir yılın zirvesine geldi, oturdu. Sebebi ne? Erdoğan'ın "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." teoremi. Gübreye bir yılda yüzde 320 zam geldi, Erdoğan sonra dedi ki: "Ya, kardeşim, biz çiftçimize güzellik olsun diye yüzde 30 indireceğiz." Anladım da yüzde 320'ye niye getirdin o zaman? Bir güzellik yapacaksan yüzde 320 zam getirmişsin sen, zam koymuşsun sadece gübreye ya, sadece gübreye bu kadar zam koymuşsun; yüzde 30 indirsen ne indirmesen ne, al senin olsun, ihtiyaç yok. Zannediliyor ki yüzde 30 indirince -çiftçinin derdi yüzde 30 da sanki- millet koşa koşa gübre alacak. Arkadaşlar, hububat ithalatına 3 milyar 679 milyon doları geçen sene ödedik. Bunun bugünkü kurdan karşılığı ne biliyor musunuz? 50 milyar 600 milyon Türk lirası.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Peki, iktidarın çiftçiye verdiği destek ne? 23 milyar Türk lirası. E kardeşim, sen bu tahıl için Rusya'ya vereceğin, Ukrayna'ya vereceğin parayı kendi çiftçine ver de 9,5 milyon hektardan 7,5 milyon hektara düşürdüğün buğday üretim alanlarını tekrar çoğalt da işçiyi yeniden mutlu kıl da bu üretim burada olsun. Yani o kadar çok şey söylenebilir ki ama mesele şudur: Kardeşim, bu sebzenin, meyvenin fiyatı düşmeyecek; bakın daha da artacak, nisanda daha da fazla artacak çünkü bu kafa devam ediyor, bu kafa devam ettiği sürece bu fiyatların düşmesi imkân ve ihtimal dâhilinde değil. Tarıma bu kadar kötü davranırsan, çiftçiye bu kadar kötü davranırsan, tarım alanlarını azaltırsan, ithalatçılık yaparsan -sürem çok azaldı, anlatacak çok şey var bu konuda- bunun sonucunda bir tarım ülkesinde ancak ve ancak insanları daha pahalıya doyurabilirsiniz; hatta belki doyuramayabilirsiniz, hatta belki bir gıda kriziyle karşı karşıya bırakabilirsiniz. İnşallah bunlar olmaz.
Ama baştaki hipotezi şu anda doğrulamış olduk; Erdoğan sebep, hayat pahalılığı sonuçtur. (HDP sıralarından alkışlar)