| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel İş Birliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 24.02.2022 |
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Fikri Bey sağ olsun, öyle bir konuşma yaptı ki sonuçta, mesela benim gibi Hükûmet politikalarına itirazı olan bir insanın söyleyeceklerinin de önünü kesmiş gibi oldu ama ben yine söyleyeceğimi söyleyeceğim tabii.
Değerli arkadaşlar, bir kere -yani ben ekonomiyle ilgili konuşacağım ama- genel olarak birkaç cümleyle karşılaştığımız sorun, esasında iki kutuplu dünyanın veya iki kutuplu herhangi bir şeyin çatışmacı bir özellik taşıdığı gerçeğini yansıtıyor. Bugün itibarıyla karşılaştığımız sorun gerçekten, iki blokun yeniden, uzun yıllar, soğuk savaş dönemlerinde yeşermiş olan, yapılanmış olan ama daha sonra... En azından Varşova Paktının kendini lağvetmesine rağmen NATO'nun varlığını devam ettirmesi ve üstüne üstlük genişleme politikası -benim anladığım kadarıyla- asıl problemin de temelini teşkil ediyor. Dolayısıyla da şimdi biz öyle bir durumdayız ki... Ekonomik olarak demiyorum ama esasında, genel olarak, siyasi olarak -zaten bugün yapılan açıklamalar da Hükûmet tarafından yapılan açıklamalar da bunu gösteriyor- bakın, eğer bu iki dünyanın içinde ikisiyle birlikte yürümeye kalktığınız zaman, başınıza işte Türkiye'nin başına gelenler veya gelecek olanlar gelir. Şunu demek istiyorum: S-400'leri Rusya'dan alıyorsunuz ama siz bir NATO ülkesisiniz ve yeteri kadar da ikna etmemişsiniz kendi dâhil olduğunuz birliği veya organizasyonu. Dolayısıyla da öyle bir durum ortaya çıkıyor ki şimdi, bugün, Hükûmetin açıklaması ortada, Rusya'nın karşısında bir pozisyon almak zorunda kaldınız.
Şimdi, haklı-haksız meseleleri veya detayına indiğimizde aramızda büyükelçiler ve konunun uzmanları var ve birçok şeyi söylediler, biz de öğrendik, fakat ben asıl buradan şöyle bir şeye getirmek istiyorum: Bu iki kutuplu oluşumların kendi içinde çatışmacı olmasının en önemli özelliklerinden bir tanesi esasında Türkiye. Yani Türkiye toplumu, Türkiye'deki siyaset yapma tarzı Türkiye'yi de aslında iki kutuplu hâle getirmiş durumda. İki tane ittifak var ve iki ittifak birinin söylediğini diğeri eleştirerek siyaset yapmaya çalışıyor. Biz, bu iki ittifaklı ya da iki kutuplu Türkiye'ye de itiraz ediyoruz. Bizim itirazımız şu: Bu ülke çok farklı çıkarları, farklı kesimleri olan bir ülke ve dolayısıyla da bütün bu farklılıkları kapsayacak bir yerden bir demokrasi kurmamız lazım, yoksa kutuplaşarak değil. Kutuplaşma, zaten, geçen yüzyılın meselesiydi, bugüne sarktı, sarkmış olduğunu en azından bugünkü Ukrayna'ya yapılan müdahaleden anlıyoruz ama şu gerçeği değiştirmiyor değerli arkadaşlar: İkili dünyalar hep çatışmacıdır ve üretken değildir. Dolayısıyla da biz kendimizi, kendi siyasi bakış açımızı "üçüncü yol" diye tanımlarken esasında, topluma bunu söylemeye çalışıyoruz yani bu iki kutuplu siyasetin de Türkiye'nin sorunlarını giderebilecek potansiyeli veya etkinliği olamaz gibi diye düşünüyoruz. Her neyse, bunları göreceğiz konuşacağız.
Şimdi, tabii ki hemen hemen herkes biliyor ve üzerinde çok konuştular, Türkiye ekonomisini birkaç yoldan etkileyecek bu hadise. Bunlardan bir tanesi, tabii ki enerji çünkü yüzde yüz enerjiye bağımlıyız, doğal gaz ve petrol bağlamında söylüyorum. İkincisi, tarım ürünleri ki bizim tarım ürünlerimizle ilgili olarak Rusya'yla bir bağlantımız var, bir de turizm.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu üç konuda, esasında, CHP'nin Sayın Grup Başkan Vekili Cumhurbaşkanının buraya gelip de bir brifing vermesini önermişti, ben de mesela, şöyle bir brifing verilmesi gerektiğini düşünüyorum: İçine girmekte olduğumuz ekonomik koşullar Sayın Fikri Işık'ın söylediği kadar basit ve kolay atlatılabilecek sorunlar değil. Dolayısıyla da ekonomiden sorumlu Bakanın buraya gelip bize brifing vermesi lazım. Son rakamlar nedir, neyi gösteriyor bunları konuşmamız lazım. Değerli arkadaşlar, çok açık, yeni ekonomik model... Esas itibarıyla, hatırlarsınız, o zaman, Adalet ve Kalkınma Partisinin yetkilileri, Sayın Bakan da bunu ifade etti "Bir risk alıyoruz." dedi. Değerli arkadaşlar, risk alarak ülke ekonomisi yönetilemez. Eğer riski azaltmaya yönelik tedbirler almak üzere bir anlayışla ekonomiyi yönetmeye kalkarsanız başarılı olma şansınız vardır. Aldınız bir risk, şimdi, risk nereye geldi? CDS primlerine bakın, en az 20 puan yükseldi bugün yani dolar cinsinden ödeyeceğimiz faizler borçlanma söz konusu olduğuna göre daha yüksek olacak.
Şimdi, görebildiğimiz kadarıyla -tekrar doğal gazdan başlayayım- doğal gazın aşağı yukarı yüzde 30-35'ini biz Rusya'dan karşılıyoruz ve bir kısmını İran'dan karşılıyoruz. Rusya, İran'la ilişkili, yarın öbür gün hadiseler öyle gelişebilir ki, öyle bir durum olabilir ki Rusya'nın baskısıyla İran -ki bildiğim kadarıyla İran'la sözleşmemiz bitti ve yeni bir sözleşme yapmamız gereken bir dönemdeyiz- bize doğal gaz da vermeyebilir veya çok yüksek fiyatlarla vermek durumunda kalabilir. Dolayısıyla da bir kere, enerjiden enflasyona yönelik olmak üzere, iç piyasa fiyatlarımızla ilgili olmak üzere büyük bir baskı olacağı çok açık.
Tarım ürünleri... Değerli arkadaşlar, biz buğday ve arpanın aşağı yukarı yüzde 85'ini ithal ediyoruz ve Rusya'dan ithal ediyoruz. Dolayısıyla da ben size söyleyeyim, yarın öbür gün ekmek fiyatı herhâlde 5-6 lirayı bulacak, yani gözüken o.
Turizmle ilgili olarak konuşacak olursak değerli arkadaşlar, gelmezler; yani geçen sene, yanılmıyorsam, 5 milyon civarında Rus turist gelmişti ve Türkiye bayağı ciddi bir gelir elde etti. E, bunu sağlayamazsınız. Peki, bunlar nereye dökülüyor? Aslında döküldüğü yer, yeni ekonomik modelin tam da özüne değiyor çünkü yeni ekonomik model hatırlayacaksınız, enflasyonla mücadelede faiz artırarak üretimi kısmak, talebi kısmak vesaire gibi Ortodoks politikalar yerine -Sayın Nebati "heterodoks" demişti ama ben heterodoks olduğuna da katılmıyorum- ithal ikameci yeni bir modele doğru evrildiler. Peki ama bunun özeti şu: Cari fazla vererek veya cari açığı kapatma süreciyle enflasyona yani fiyat artışlarına ket vurmak imkânını böyle bir model çerçevesinde gördüklerini söylediler. Fakat arkadaşlar, görebildiğim kadarıyla bu söylemeye çalıştığım yani cari açığın... Mesela, bakın, hatırladığım kadarıyla ocak ayında ihracatımız yüzde 17 arttı, ithalatımız yüzde 55 arttı. Yani cari açığı kapatmak veya cari fazla vermek yoluyla enflasyonu önlemek gibi ifade edilen yeni ekonomik model, gerçekten bir çıkmaza doğru gidiyor. Dolayısıyla, bu, önümüzdeki dönemin, enflasyon başta olmak üzere oranlarını ciddi bir şekilde fırlatacaktır ve gerçekten de kontrol edilemez bir noktaya doğru evrilme ihtimalimiz vardı.
Kurlarla ilgili olarak da söyleyebiliriz... İşte, dünden itibaren ya da sabahtan itibaren baktığımızda kurlar, kur korumalı mevduat sistemine rağmen artmaya başladı ve daha da artacak. Dolayısıyla da bunun anlamı da şu: Kur korumalı mevduat hesabı cinsinden baktığımızda -bu aradaki farkı ödeyecektik ya, hazine ödeyecekti; dolar değeri ile faiz haddi, politika faizi arasındaki farkı- bu artacak değerli arkadaşlar yani bunun maliyeti artacak. Nasıl artacak? Hazineye gelecek bu yük. Peki, bu yük hazineye geldiği zaman ne olacak? Değerli arkadaşlar, hazinenin vergi toplaması lazım, vergilerle bunu karşılaması lazım. O zaman yeniden yeni vergiler ihdas etmek zorunda kalacaksınız ki Türkiye halkı, zaten enflasyonla çok zor günler yaşıyor, böyle bir destek vermesi ihtimali de bana göre neredeyse sıfır. Dolayısıyla da çok ciddi bir tarihî "moment"teyiz değerli arkadaşlar. Yani bunu belki başka ülkeler için söylemek bu kadar önemli olmayabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Ama Türkiye gibi 2 kutbun içinde ya da 2 kutbun arasında siyaset yapmayı anlamlı bulan bir anlayışla yönetildi ve bunun sonucunda gerek ekonomik olarak gerek siyasi olarak bir çıkmazın içine sürüklendik. Şimdi, bunun konuşulması lazım, bunun Mecliste konuşulması lazım, bu konunun uzmanlarının ve yetkililerinin gelip bize brifing vermeleri lazım ve Türkiye'nin gerçekten nereye doğru gittiğiyle ilgili olarak sahip olduğumuz kuşkuları, mesela, benim şu anda ifade etmeye çalıştığım yüksek enflasyon gibi ve ondan sonrasında büyük bir iktisadi çöküşe doğru gitme ihtimali konusunu aydınlatsınlar, öğrenelim ve gerekli tedbirleri hep birlikte almaya çalışalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)