| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 02.03.2022 |
CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada 29 maddelik Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi'ni görüşüyoruz.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi Kurumun kuruluşunu kanun yerine Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yaptığınız için iptal etti. Şimdi, müzakere etmeden, bunu jet hızıyla geçirme peşindesiniz yani yine her zamanki gibi hukuksuzluğa bir kılıf uydurma peşindesiniz. Burada -sözde- özerk bir kurum kurulması amaçlanıyor. Şimdi, gerekçeye bakıyoruz; gerekçeye baktığımız zaman böyle gözükebilir ancak maddelere baktığınız zaman alakası yok. Net bir şekilde ortaya çıkan şu: Liyakat yok, yine bir kişinin iki dudağında hareket eden bir kurum yapılmak isteniyor, oluşturulmak isteniyor.
Görüştüğümüz teklifte, nükleer enerjinin çevreye zarar vermeyen, düşük maliyetli ve millî enerji projesi kapsamında önem taşıdığını iddia ediyorsunuz. Bu da teklifle çelişiyor baktığınız zaman. Mesela, Akkuyu Nükleer Santrali yap-işlet-devret modeliyle değil, "yap-işlet-sahip ol" modeliyle yapılıyor. Yani ne demek? Santral Rusya'nın.
Şimdi, değerli arkadaşlar, hatırlayın, 4 Aralık 2015, Rusya ile Türkiye'de problem yaşanıyor. Efendim, Putin diyor ki: "Biz vanaları kapatırız." Erdoğan diyor ki: "Tezek yakarız." 4 Aralık 2015, efendim, siz o zamandan bu zamana hiç ders almadınız mı? Allah aşkına, bakın, nereden nereye... Mesela, o zaman, eğer yenilenebilir enerjiye özellikle de güneşe yeteri kadar önem verseydiniz bağımlılığımız bu kadar olmazdı. Hatta yine 4 Aralık 2015'te Sayın Devlet Bahçeli "Bu milletin çektiği çile artık yeter. Artık sarayda tezek yakılsın, saray sobayla ısınsın." diye Erdoğan'a cevap vermişti. Bari ortağınızı dinleyin, o da aynı şeyleri söylemişti ama o zamandan bu zamana hiçbir önlem almadınız. Ne yaptınız? Rusya'ya teslim oldunuz, bu doğru bir şey değil.
Buyurun, şimdi Rusya ve Ukrayna savaşta. Efendim, burada, enerji krizini, jeopolitik riskleri değil; dünyanın en pahalı enerji anlaşmasını Rusya'yla göbekten bağladığımız Kurumu; anlaşmanın, nükleer santralin Kurumunu görüşüyoruz. Arkadaşlar, siz, maalesef, Türkiye'nin enerji politikasını Rusya'ya bağladınız, güneşe yeteri kadar yatırım yapmadınız. İkide birde söylüyorsunuz: "Biz yenilenebilir enerjide çağ atladık." diye. On dokuz yılda güneşe yaptığınız 8 bin megavat... Şimdi siz bunu başarı olarak mı görüyorsunuz, onu merak ediyorum. Ben buradan söyleyeyim: Millet İttifakı'nın iktidarında göreceksiniz, güneş ve hibrit sistemlerle hızla ama hızla bağımlılıktan kurtulacağız. (CHP sıralarından alkışlar) "Yerli ve millî" dediğiniz santral ne yerli ne millî. Teknoloji transferi yok. Sadece ne var biliyor musunuz? Milletin parasının ödenmesi var. Ayrıca, dünyada hiçbir ülke ilk nükleer santralini bir yabancı ülkenin uhdesinde yaptırmadı arkadaşlar. Bir de nükleer santralin önemli bölgelerine girilmesine izin verilmiyor. Şimdi soru şu: Bu nükleer santral nasıl denetlenecek? Neye bakılacak? Yani denetlemeye gittiğiniz zaman Rusya'nın size verdiği kâğıtları esas sayıp ona göre mi karar vereceksiniz?
Değerli arkadaşlar, fiyatına bakıyoruz, Elektrik Mühendisleri Odasının (EMO) Nükleer Enerji Raporu'nda Rus şirketine garanti para olarak yapacağı ödemesine karşılık alacağı para 35,5 milyar dolar. Şimdi, yakıt hariç, burada, bir nükleer santralde işletme gideri yaklaşık yüzde 8 ila 10 arası. Hesapladığınız zaman, ortada, on beş yılda 32 milyar doların üzerinde parayı Rusya'ya ödeyeceksiniz. Ne ödeyeceksiniz? 1 kilovatsaat başına 12,35 dolar ila 15,33 dolar. Ya, bu ne demek? Böyle bir şey, bu rakamlar kabul edilebilir mi?
Bakıyoruz, şu an, elektrikte; konut, ilk kademede fiyat ne kadar? 1 lira 27 kuruş civarında, 1 lira 27 kuruş. Bunun içinde vergi var, efendim, dağıtım, iletim var, kayıp kaçak var, her şey içinde. E, şu an ulusal tarifede belirlenen çıplak elektrik birim fiyatı ile nükleerden alınacak çıplak fiyat arasında yüzde 100'ün üzerinde fark var arkadaşlar. Yani, nükleer santralden alınacak 1 kilovatsaat elektrik için 2 liradan fazla ödenecek ki bunun içinde -bu sadece maliyet- vergi yok, hiçbir şey yok. Yani, bu ne demek? Vatandaşımızın, Ayşe teyzemizin, Murat amcamızın faturası en az yüzde 108 artacak. Neden? Sizin yüzünüzden, yanlış politikanız yüzünden. Saray faturayı ödemiyor diye vatandaşın sırtına bu kadar faturayı yüklemek ayıptır, yazıktır, günahtır arkadaşlar.
Bakın, sayın milletvekilleri, nükleer enerji alanında düzenleyici çerçevenin 2 temel bileşeni vardır: 1'incisi, uluslararası normlar, efendim, standartlar, kurallar ve öneriler; 2'incisi, ülke özelinde oluşturulacak düzenleyici otoritenin ve çerçevenin oluşturulması.
Şimdi örneklere bakalım; Japonya'da felaketten sonra Japonya Parlamentosunun raporu var, aynen şöyle, buradan okuyayım: "Nükleer enerjide güvenlik hayati önem taşır. Düzenleyici otoritenin bağımsızlığı, saydamlığı ve teknik kapasitesi gibi unsurlar çok önemlidir. Nükleerdeki kazaların toplumsal ve çevresel maliyeti çok yüksektir. TEPCO Fukuşima Nükleer Santrali kazası hükûmet, düzenleyiciler ve TEPCO arasındaki yönetim eksikliğinden ortaya çıkmıştır. Onlar fiilî olarak ülkenin nükleer kazalardan korunma hakkına ihanet etmişlerdir." demiş. Bundan ders alın, bu da bir ifade. (CHP sıralarından alkışlar) O yüzden, Cumhurbaşkanlığı yetkisinden uzak olması, bağımsızlık, saydamlık ve liyakate bağlı olması çok önemlidir. Bu teklif ise ne dünyayla uyuşmuş durumda ne de prensiplerini kabul etmiş durumda. Bu kabul edilemez.
Değerli arkadaşlar, bu işin vebali çok büyük, onun için sizleri düşünmeye ve buna ret vermeye davet ediyoruz. Bu, kolay bir şey değil. Bunun teknik altyapısı Anayasa'dan tutun, efendim, denetiminden tutun, tamamen uzaklaşmış durumda.
Değerli arkadaşlar, bir de şu boyut var ki bakıyoruz, AK PARTİ iktidarında enerjide -maalesef diyorum çünkü bedelini vatandaş ödüyor- skandallar üstüne skandallar yaşanıyor. Ne bir politika var, o koyduğunuz politika belli, efendim, işte, yandaşa para aktarma, yandaşı zengin etme, vatandaşı müşteri görme politikası. Ben şunu söylemek istiyorum: Sadece son üç ayda, son üç ayda milletimizin yaşadıklarına bir bakalım: Hayat pahalılığıyla boğuşan vatandaşımız, efendim, enerji faturalarında indirim beklerken cumhuriyet tarihinin en büyük zammını yaptınız. Kademeli tarifenin sosyal tarife olması gerekirken bir zam aracına çevirdiniz. Zam yapmak için, yani söz yerindeyse, ne yapacağınızı şaşırdınız. Önce "150 kilovat" dediniz kademe için "Efendim, olmadı, yanlış yaptık." dediniz, 210 yaptınız, sonra 230-240 kilovatsaate yani bizim dediğimize iki ay sonra geldiniz. Ancak yetmez, çünkü biz "zamsız" demiştik. Onun için bu cumhuriyet tarihinin en büyük zamlarını derhâl geri alın; bu talimat, milletin size talimatıdır.
Arkadaşlar, AK PARTİ iktidarı vatandaşlarımızı faturalarla çarpıyor; vatandaşlarımızı eskiden elektrik çarpardı, şimdi vatandaşlarımız faturaları gördü mü çarpılıyor. Esnafa bakıyoruz, esnafın faturası kirasını geçmiş durumda. Burada bir tablo var, buraya yazdım: "Enerji Bakanı Nerede?" Enerji Bakanı zaten ortalarda yok, konuşmuyor da, efendim, işte sadece birkaç görüşme yapıyor ama sonuçta vatandaşa bunun bedelini ödetiyor. Bakın, burada var: Ticarethanede yüzde 127 oranında zamla vatandaşa kepenk kapattırdınız. Daha sonra "Yüzde 25 indirim." dediniz, bunu müjde olarak anlattınız. Ya "indirim" diyorsunuz, yüzde 106 zammı bu milletin yakasına yapıştırıyorsunuz. Ya, arkadaşlar, siz nerede yaşıyorsunuz? Bunun akıl, mantıkla alakası yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bakıyorum, milletin en büyük derdinde AK PARTİ sıraları da bomboş.
Bakın; bu, vatandaş Atilla. Burada fatura 342 lira, fatura gelmiş 1.186 lira olmuş. Şimdi, siz indirim yaptınız ya, yapacaksınız ya; bu, gelecek 1.000 liraya yani siz "342 liralık faturayı 1.000 lira yaptık." diye vatandaşa müjde vermeye -kusura bakmayın ama- utanmıyor musunuz arkadaşlar? Milleti kandırmaya hakkınız var mı? Doğru bilgi verin. (CHP sıralarından alkışlar)
Esnafa bakıyoruz; esnaf Tarkan, baktık. Efendim -ticarethane- aralık ayında fatura 15.630 lira, şimdi oldu adamın faturası 65 bin lira. "Müjde" dediniz, 55 bine indirdiniz, bir de bunu "İndirim yaptık." diye tutturuyorsunuz. Arkadaşlar, bu faturalar gelecek. Vatandaş bunun farkına varmayacak mı? Ödeme gününde yine isyan edecek. Bir de o yetmiyor, vatandaşın isyanına "yaygara" diyorsunuz. Yazıklar olsun size! Vatandaşımız faturalarını ödeyemiyor. Yaygara değil, işinizi yapın ve milletin faturalarını ödenebilir duruma getirin. Baktınız olmuyor, sanki zamları siz yapmıyorsunuz gibi, sahte bir indirim algısı oluşturmaya çalıştınız. Ne oldu biliyor musunuz? Enerji Bakanı toplandı, açıklamalar yapıldı. Olan şu: Dağ fare doğurdu, ortada bir şey yok ve dağıtım firmalarını topladınız "Bizden fayda yok, ucuz elektriği kendiniz bulun." dediniz. Ya, bu yakışıyor mu bu iktidara? Cumhuriyet tarihinin en büyük zamları ortadayken KDV'yi yüzde 18'den yüzde 8'e indirdiniz. Ya, indirim müjdesi diye sundunuz, toplamda ilk kademede yüzde 43, ikinci kademede yüzde 119 zam hâlâ ortada. Bu yaptığınız sözde indirim müjdesi ve maalesef bu tamamen bir aldatmacadır. Arkadaşlar, sonuçta, vatandaşlarımız faturalarını ödeyemiyor. Soruyoruz, diyoruz ki: "Ocak ayında elektrik, doğal gaz faturasını ödeyemeyen vatandaşımızın sayısı nedir?" Cevap yok; ağustos ayından bu yana cevap alamıyoruz. Bir buçuk ay önce doğal gazda arz güvenliğini sağlayamadınız, plansız programsız davrandığınız ve stratejik rezervleri sağlayamadığınız için sanayinin çarklarını durdurdunuz, bunun faturasını da sanayiciye kestiniz. 21'inci yüzyılda, 2022 yılında 500 bin nüfuslu koca kenti günlerce karanlıkta bıraktınız. Bunlar sadece üç ayda yani zannetmeyin yirmi yılda. Şimdi, başka ülkede olsa ne olur biliyor musunuz? Başka ülkede olsa ne yönetim kalır ne iktidar kalır ne cumhurbaşkanı kalır ne bakan kalır. Ülkede demokrasiyi ne hâle getirdiniz, bari affınızı isteyin de milletimiz desin size... Fedakârlık aldatmacaları yapıyorsunuz. Bu millet için yapacağınız en büyük fedakârlık milletin önüne sandığı getirmektir arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, bakın, Türkiye'de kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerin payı düştü. Ha, bu sürpriz miydi? Değil çünkü iklim değişikliği diye bir gerçek var. Bu iklim değişikliğini iki şekilde yönetebilirsiniz: Birincisi, etkileri azaltmak; ikincisi, adapte olmak yani sisteme uyum sağlamak. Siz yine bir yanlışın peşindesiniz. O da şu: Yağış var diye biriken su rezervlerini hemen kullanıyorsunuz. Bunun temmuzu, ağustosu var arkadaşlar. Geçen yılki 2 Ağustosu unutmayın, 2 Ağustosta bu milleti elektriksiz bıraktınız. Yine biz uyarımızı yapalım, ona göre tedbiriniz alın. Hangi birini söyleyeyim? Hiçbir yerinde doğru dürüst bir şey yok; vatandaş lehine de yok, plan da yok, program da yok. Hidrodaki öngörüsüzlüğünüzü...
Şimdi, gelelim doğal gaza. Vizyoner bir yönetim, değerli arkadaşlar, pandeminin kontrol altına alınmasıyla dünyada baskılanan taleplerin artışa geçeceğini, bunun da doğrudan doğal gaz fiyatlarını artıracağını ve arz güvenliği sıkıntısı yaşanacağını bilir. "Kriz yönetimi" diye bir şey var, kriz yönetimi. Siz krizi yönetmiyorsunuz, vatandaşa bedel olarak ödetiyorsunuz; bu da kabul edilebilir bir şey değil. Olması gereken, biz, 2021'de "Doğal gazda uzun vadeli anlaşmaları, tonajları arttırın." diye söyledik, yapmadınız; "Depolarınızı tam kapasite doldurun." dedik, doldurmadınız. Arkadaşlar, doğal gazda da LNG'nin payı neden yüzde 30'lara çıktı? Bu işten kim para kazanıyor? LNG'nin yüksek fiyatlara çıkması benim vatandaşımın faturasına zam olarak yansıyor, işte, onun için bu faturalar artıyor. Sizin yanlış tercihiniz nedeniyle faturalar vatandaşın sırtına yükleniyor. Enerji faturalarındaki fahiş zammı Avrupa'dan örnekler vererek "Yok efendim, 5 kat arttı." diyerek açıkladınız. Doğru değil. Neden? Çünkü Avrupa İstatistik Ofisi (EUROSTAT) açıkladı. Ne dedi? "Yıllık enflasyon yüzde 26." Yetmedi, OECD "Yüzde 25." dedi. Bakın, buradan söyleyeyim; OECD "Yüzde 25." diyor enerji enflasyonunu, diğeri "Yüzde 26." diyor. Bakın "Bir hesap hatası yapılmasın." diye söylüyorum: Yüzde 26 artış demek, 26 kat artması demek değildir. Son süreçte yaptığınız matematik hatalarına bunu da eklemeyin, dörtte 1 demektir; sizin dediğiniz gibi yüzde 127 değil.
Ayrıca, Türkiye'ye bakıyoruz, elektrikte düşük tarifede on dört ayda artan yüzde 85, yüksek tarifede yüzde 176. Şimdi, bu zamlar varken KDV'yi düşürmek hangi yaraya merhem olacaktır? Olamaz. (CHP sıralarından alkışlar) Yangını nasıl söndürecek? Milletin mutfağı yanıyor, siz yüzde 8'lik zammı yapıp "indirim" diye yutturuyorsunuz; yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca, bakın, sanayide elektrik yüzde 176 arttı, efendim, doğal gaza yüzde 385 minimumda zam geldi. Bu zamları bizim Ayşe teyze ödüyor, siz ödemiyorsunuz saraydakiler ama vatandaş ödüyor, onun faturalarına biniyor.
Değerli arkadaşlar, dünyada enerji denklemi değişiyor. Siz bu denklemden uzaktasınız çünkü vizyoner bir yönetim yok. İklim değişikliği, 2050'de net karbon sıfır hedefiyle hareket ediyor. Rusya-Ukrayna savaşı bu değişimi hızlandırmış durumda. Ya, Enerji Bakanı çıkıyor "Krizin etkisiyle yaşanan fiyat dalgalanmaları bizi etkilemez." diyor, ertesi gün tarihin en büyük zamları geliyor. Arkadaşlar, bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız ve gerçekten sizin bu akıl tutulmanızın bedelini bizim vatandaşımızın ödeme zorunluluğu yok. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, bu millet onun için bir seçim istiyor.
Ayrıca, Ukrayna'da insanlar savaş nedeniyle maalesef kuyruklar, akaryakıt kuyrukları oluşturuyor; bizim güzel ülkemizde, Türkiye'de AK PARTİ'nin zamları nedeniyle, millet zamdan kaçmak için petrol ofislerinin önünde kuyruklar oluşturuyor. Üç ayda benzindeki, motorindeki artış yüzde 50'yi geçti. Vatandaşı orada da aldattınız; efendim, dolar 18 lirayken 11 lira olan benzin, dolar 14 lirayken 17 lira oldu. Ne oldu sizin söylemleriniz? Bu yanlış, bunu milletimiz görüyor değerli arkadaşlar.
Enerji her şeyden önce bir tasarım ve bir öncelik işidir, ona göre hareket edilmesi lazım. Yirmi yıldır iktidardasınız; ortaya koyduğunuz, tahrip edilen bir ekosistemin yok sayıldığı, enerjinin bir sosyal hak olarak görülmediği, vatandaşın müşteri gibi görüldüğü bir noktaya geldik. "100 bin megavat kurulu gücümüz var." diyorsunuz; güzel, her fırsatta söylüyorsunuz. Arkadaşlar, tüketim 55 bin megavatı geçtiğinde sistem darboğaza düşüyor. Sadece Cumhurbaşkanlığı sistemi değil, enerjideki sisteminiz de çöktü, gitti, bitti; söyleyeyim. Geldiğimiz noktada, Türkiye'yi arz güvenliğinde tartışmalı noktaya getirdiniz; yirmi yılda bağımlı olduğumuz enerjide teknolojisini dahi geliştiremediniz.
Değerli arkadaşlar, biz ne yapacağız, biz? Bunu başlıklar hâlinde kısaca söyleyeyim; Sayın Başkanım da müsaade ederse iki, üç dakika içerisinde tamamlayacağım. Türkiye'de enerji sektöründe yatırımlar hız kesmeden, arz güvenliği krizi yaratmadan, uzun vadeli plana dayalı, dünyadaki eğilimlerle uyumlu sınai ve ticari faaliyetleri gözeten halkçı bir enerji politikasını uygulayacağız ve bu kapsamda enerjide kamunun rolünü ve sorumluluklarını yeniden yapılandıracağız. TEİAŞ'ı özelleştirme kapsamından derhâl çıkaracağız. EPDK'nin bağımsızlığını sağlayıp yönetişim yapısını güçlendireceğiz. Sizin yaptığınız gibi AK PARTİ'nin ilçe başkanlığı olmayacak EPDK, bağımsız olacak. TEDAŞ güçlü ve yetkin bir denetim mekanizmasına sahip olacak. Gerekli bakımı, onarımı yapmayan elektrik dağıtım şirketlerinin sözleşmeleri feshedilecek. Ayrıca, kamu santrallerini işleten EÜAŞ'ın üretimdeki payı artacak, elektrikte kamunun elini güçlendireceğiz. Enerji verimliliği sağlanacak. Türkiye'nin en büyük kaynağı enerji verimliliğidir, yüzde 30'a yakın bir potansiyel var. 2007'de yönetmelik çıkardınız, orada kaldınız, bir adım ilerleme yok. Enerji kooperatiflerini kurduk; onda da yönetmelikte oynamalar yaptınız, enerji kooperatifleri çalışamıyor. Enerji kooperatiflerini destekleyeceğiz ve Türkiye'nin her yerinde enerji kooperatifleri olacak. Mevcut bürokrasiyi yenilenebilirde, özellikle güneşte azaltacağız. Enerji politikalarımızın odağında yenilenebilir enerji olacak, en tepesinde de güneş olacak. Enerji arz güvenliği orta ve uzun vadeli planlanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET AKIN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yer altı doğal gaz depolarının kapasitesini artırarak kış ayları öncesi tam dolu olmalarını sağlayacağız yani sizin gibi, sanayiciye şalteri indirtmeyeceğiz. Türkiye'ye özgü enerjide yeşil dönüşümü biz yapacağız. Yeşil dönüşüm için, Yeşil Mutabakat için düşük karbonlu kalkınma modelini hayata geçireceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Yeşil dönüşüm, Yeşil Mutabakat bir terzi gibi, her ülkeye özgü olarak dikilir ve biz, bunun dikimini yapacağız. 2030 yılına kadar her yıl 5 bin megavatlık GES kurulması için teşvik vereceğiz ve destek vereceğiz. Destekleme mekanizmalarını, yerli ve yeni teknolojilerin desteklendiği ve tüm paydaşların ortak karar alacağı bir yapıya dönüştüreceğiz. Dağıtık enerji kullanımını teşvik edeceğiz yani bireysel veya kooperatifler kanalıyla vatandaşın, çiftçinin rahatça enerji üreticisi olmasını sağlayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla) - Efendim, bir dakika müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Vermiyorum.
AHMET AKIN (Devamla) - Kendi enerjisini üreten...
BAŞKAN - Bir dakika uzattık.
AHMET AKIN (Devamla) - Tamam, o zaman bitireyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Kimseye vermiyoruz.
AHMET AKIN (Devamla) - Peki, tamam, o zaman buradan söyleyeyim.
Arkadaşlar, faturalar şeffaf olacak, onu söyleyeyim. Millet faturasını alıyor, şeffaf olarak göremiyor. Enerji faturalarının ödenebilir koşullarda olmasını sağlayacağız ve faturaların ödenebilir olduğu bir ekosistemi hep birlikte meydana getireceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)