GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:61
Tarih:03.03.2022

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkanım.

Genel Kurul ve değerli halkımız, evet, tüm insanlığı doğrudan ilgilendiren bir düzenlemeyle karşı karşıyayız ve insanlığı ilgilendiren bu büyük riske Türkiye Hükûmetinin yaptığı katkıyı konuşacağız. Şimdi, Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi gündemimize geldi, son dakikada gündeme geldi, halktan kaçırılarak gündeme geldi. Oysa nükleer güç santralleri gibi son derece tartışmalı, bir enerji yatırımından ziyade bir ölüm sistemi olduğu tüm dünya bilim insanları tarafından kabul edilen böyle bir düzenlemenin alelacele getirilmesi başlı başına bir problem zaten. Bu konuda bilim insanları dinlenmedi, bu konuda nükleer karşıtı platformlar dinlenmedi, insanlar dinlenmedi, partiler dinlenmedi "Biz yaptık oldu." diyen AKP tarzı bir yasa yapma modeli bir kez daha karşımıza geldi. Sarayın KHK'lerini yasallaştırma aracına dönüşmüş bir TBMM gerçeğiyle karşı karşıyayız. "Yasalar, talimatlar gelsin, burada oy çokluğuyla geçsin." yaklaşımı var.

Ben şunu söyleyeyim: Bu düzenlemenin altında imzası bulunan milletvekillerinin, Komisyonda bilgilendirme yapan Bakanlık yetkililerinin ve burada bu düzenlemeye "evet" oyu verecek olan milletvekillerinin meselenin özüne, içeriğine dair esaslı bir bilgisinin olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Yapılan son derece derinlikli eleştiriler ve uyarılara da bütün bu saydıklarımın hiçbirinin kulak kabarttığını da düşünmüyorum. Kabartılan tek şey, dikkate alınan tek şey saraydan bir talimat var, enerji şirketlerinden, enerji lobilerinden bir talimat var; bu talimat hayata geçirilmelidir.

En sonunda söyleyeceğimi baştan bir kez daha söylüyorum, Komisyonda da bunu söyledim: Ortada doğa ve insan geleceği açısından çok büyük bir tahribat yaratabilecek, yıkım yaratabilecek bir ölüm projesi var ve buna bugün şu veya bu biçimde dâhil olanlar, buna oy verenler insanlık önünde suç işliyorlar. Yarın bunun hesabını mutlaka ve mutlaka verecekler. "Kandırıldık." "Yok, oradan talimat geldi, bilmiyorduk." gibi ve benzeri açıklamaların hiçbir kıymetinin olmayacağını burada bir kez daha söylüyorum.

Şimdi, AKP'nin bütün bu enerji talan politikalarına getirdiği bir açıklama var: "Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var, dışa bağımlı mı kalalım, işte, enerjiye ihtiyaç artıyor, kentler büyüyor." vesaire vesaire. Şimdi, tabii, önce kavramların altı boşaltılıyor, ters yüz ediliyor. Ne olduğu belli olmayan, nereden kaynaklandığı, nereden temellendirildiği belli olmayan bir ihtiyaç tarifi yapılarak, bunun üzerine de halk bir biçimde buna dâhil edilmeye çalışılarak bir manipülasyonla düzenlemeler hızla geçirilmeye çalışılıyor. Bu ihtiyaç meselesinin birkaç boyutuyla ele alınması lazım. Deniyor ki: "Dünyada ve Türkiye'de enerjiye ihtiyaç arttı." Evet, olabilir, doğrudur fakat dünyada ve Türkiye'de enerjiye ihtiyacın artmış olması insanın yaşam koşullarının daha da kötüleşmesi, daha da riske edilmesi demek. Küresel iklim krizi ve fosil yakıt meselesinde bunu çok kapsamlı tartıştık. Kentlerin bir ölümevine dönüşmüş olması, ormanların, suların yok olması ve dünyanın çok yakın bir gelecekte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması, tam olarak bu enerji ihtiyacının artmasıyla ilgili bir durumdur. Dolayısıyla, enerjiye ihtiyacın artmış olmasını doğal bir durummuş gibi göstermek başlı başına bir yalandır, başlı başına halka ve doğaya karşı işlenmiş bilinçli bir suçtur.

Şimdi, bakın, birkaç rakam vereceğim sadece, geçeceğim. TEİAŞ raporuna göre, 10.457 adet enerji santralinde toplam 99.819 megavat kurulu güç var, 99.819 megavat kurulu güç. EPDK'nin raporuna göre, lisanslı üretim 319 bin megavat. Peki, en yüksek ani puant oranı ne? 56 bin megavat. Yani bu rakamlara baktığınızda, Türkiye'nin ihtiyacından çok daha fazla elektriğin şu anda üretildiğini görüyoruz.

Dolayısıyla, güncel olarak ihtiyaç tarifi yapıldığında bunun bir manipülasyon olduğunu, aldatmaca olduğunu söyleyelim. Burada ihtiyaç denen şey, enerji şirketleri lobilerinin rant ihtiyacıdır. Yani bu şirketler öyle yandaş falan değiller, bu şirketler doğrudan Tayyip Erdoğan'ın şirketleridir. Dolayısıyla, ihtiyaç meselesi bu bakımdan "Ne için ve kimin enerjiye ihtiyacı var?" tartışmasıyla yürütülmelidir. Ne için ve kimin için enerjiye ihtiyaç var, bunu tartışıyoruz.

Tasarruf meselesine değinmek istiyorum. TMMOB'un ve EÜAŞ'ın raporlarından aldığımız bilgilere göre, mevcut enerji altyapısının rehabilite edilmesi koşullarında yüzde 20'ye yakın tasarruf elde edilebilir, sadece iletim hatlarının tamirinden. Yine bu yaz-kış saat uygulamasında da, son derece bilimsel verilerle, bir israf açığa çıktığını gördük. Kayıp kaçak oranında OECD ülkeleri ortalamasından 3 kat daha fazla bir oranla karşı karşıyayız. Bakın, Türkiye, bir AVM çöplüğüne dönüştürüldü. 65 ilde 500'e yakın AVM var. Orta ölçekli bir AVM'nin elektrik tüketimi, 15 bin hanenin aylık tüketimine eşit. Yani, dolayısıyla, bütün kentleri bir AVM çöplüğüne dönüştürdüğünüzde, biz, işte "Ne için ve kimin için?" sorusunu tam olarak burada soruyoruz. Yine, sadece kompakt ampul kullanımının değiştirilmesi bile Akkuyu'nun en az 2 katı tasarruf sağlayabiliyor.

Yine, Akkuyu meselesinde yer ve zemin deprem etütlerinin yapılmadığını görüyoruz. Burada bu santralin yapımı ve işletilmesinin yirmi yıl Rusya'ya ait olduğunu herkes biliyor, yirmi sene sonra da yüzde 51'ini alacak yani Rusya bir gün sabah kalksa "Bugün moralim iyi değil, keyfim yerinde değil; elektrik düğmesine basmıyorum." dese Türkiye'nin yapacağı hiçbir şey yok. Gidip kapısına dayanacak hâli yok Türkiye'nin, biliyoruz ki kimin kapısına dayanır? Hakkını arayan işçinin dayanır, öğrencinin dayanır, emekçi köylünün dayanır; Rusya'nın, Amerika'nın kapısına dayandığını henüz daha görebilmiş değiliz.

Yine Sinop NGS bilirkişi raporunda, kaza durumunda acil tahliyenin olamayacağı, atıkların akıbetinin belli olmadığı vesaire çok sayıda veri ortaya kondu ama gelin görün ki ortada hâlâ hiçbir gelişme yok. Bakın, atık sorunu en kritik sorunlardan bir tanesi. Dünyada atık sorununun çözülmediği biliniyor yani nükleer atıkların gömülmesi dâhil olmak üzere bir çözümünün olmadığı bilim insanları tarafından, herkes tarafından biliniyor; ortalama üç dört milyon yıldan bahsediliyor. Dolayısıyla, nükleer enerji sistemi insanlık ve doğa için mutlak bir cinayet sistemidir, bir enerji sistemi asla değildir.

Şimdi, bakın, AKP, bu atık meselesinde, az önce yapılan sunumda da bu konuda gerekli düzenlemeleri yaptıklarını söylüyor. İzmir'in Gaziemir ilçesinde, on beş yıldır terkedilmiş bir fabrikanın bahçesinde bulunan nükleer atıkların temizlenmediği ülke Türkiye'dir, temizlemeyen iktidar AKP'nin ta kendisidir. Şimdi, düşünün, İzmir'in göbeğinde nereden geldiği belli olmayan... Çünkü orada nükleer çubuklar var. Türkiye'de henüz işleyen bir nükleer santral olmadığına göre nereden geldi bu atıklar, bu çubuklar? Bunu düzenleyemeyen, denetleyemeyen, orayı temizleyemeyen bir AKP, şimdi 2 tane nükleer santrali bizim başımıza bela edecek. Ne için? Nükleer enerji lobileri için. Dolayısıyla, neresinden bakarsanız tutarsızlık.

Biz ne yapacağız? Biz şunu yapacağız: Enerji politikasını planlı hâle getireceğiz. Sermayenin kârı için değil, halkın ve doğanın çıkarlarını önceleyeceğiz. Doğa ve insan sağlığına zararlı tüm talan projelerini iptal edeceğiz. Tüm enerji sistemlerini kamulaştıracağız. Kır ve kentlerin beton merkezli değil, insan ve doğa merkezli düzenlenmesiyle nüfus göçünü önleyip dolayısıyla yerelinde enerji sistemini kurabileceğiz. Bu sistemi kurabildiğimizde de tüm enerjiyi yenilenebilir enerji hâline getireceğiz.

Evet, ülkenin, doğanın bütün üretici güçlerini emperyalist şirketlere ve yerli iş birlikçilerine yağmalatıyorsunuz. Yüzyıllık cumhuriyet tarihi buna tanıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Bunun için tarımı bitirdiniz, bunun için kentleri mega AVM hâline getirdiniz, köyleri boşalttınız; insanları şantiye kentlere yığdınız, ucuz iş gücü hâline getirdiniz; kentsel dönüşüm projeleri, mega projeler, beton projeleriyle kapitalizmi, kapitalist tüketim kültürünü toplumun iliklerine kadar yaydınız. İşte, bunun için "Enerjiye ihtiyacımız var." diyorsunuz. Enerji politikası sorunu demokrasi sorunudur. Enerji politikası, enerji ve nükleer lobilerinin çıkarları doğrultusunda KHK'lerle, halktan gizlenerek, gece yarısı yönetmelikleriyle, saray fermanlarıyla belirleniyor. Bugün, biz, tam olarak bunun tersini yapacağımızı ilan ediyoruz ve bu yasaya "evet" diyenlerin de bu suça ortak olacağını, bu cinayet projesine ortak olacağını buradan bir kez daha söylüyoruz ve bu teklifin derhâl geri çekilmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)