| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 03.03.2022 |
MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sözlerime 2005 yılında Çernobil'in yol açtığı radyasyon sonrası kansere yakalanan ve hayatını kaybeden Kâzım Koyuncu'yu ve onun gibi kanser nedeniyle hayatını kaybeden Karadeniz'deki bütün yurttaşları, dostları saygıyla anarak ve selamlayarak başlamak istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Ülkenin, emeğiyle geçinen, alın teriyle karnını doyuran halklarına seslenmek istiyorum: Bugün, burada, ülkenin bir ucuna bir atom bombasının konulmasını tartışıyoruz ve bunu yaptıkları takdirde ülkenin öbür ucuna, Sinop'a da bir atom bombası koyacaklar. Neden atom bombası koyuyorlar, bunu kısaca anlatayım.
Çernobil'i biliyoruz, Hiroşima'yı biliyoruz, Fukuşima'yı biliyoruz. Nükleer kazaların, nükleer patlamaların nelere yol açtığını, kaç yıl boyunca, kaç on yıllar boyunca ne kadar insanın hayatına mal olduğunu biliyoruz. Kâzım Koyuncu'yu biliyoruz; Çernobil'in bile bu ülkede yol açtığı yıkımı biliyoruz. Bunların derdi ne halka ucuz elektrik vermek ne halkın elektrik ihtiyacını karşılamak ne de ülkenin çıkarlarını gözetmek; 2 tane dertleri var: 1) Rant elde etmek, araziyi ranta açmak, yandaşlara yeni servet kaynakları yaratmak. 2) Nükleer silahın altyapısını yaratmak. Yedi düvel biliyor ki, bütün dünya ülkeleri biliyor ki her nükleer santral aynı zamanda bir nükleer silahın altyapı merkezidir ve güç zehirlenmesine uğrayan bu iktidar, aynı zamanda bir nükleer silah yapmak istiyor.
Nükleer silahın ne anlama geldiğini bugün Putin'in dünyayı nasıl tehdit ettiğinden görüyoruz. Ülkeleri ve halkları yıkıma götürmek istiyorlar. Neden mi bir atom bombası koyuyorlar? Yaptıkları santralin inşaatından biliyoruz, Ruslarla beraber ortaklık yapan müteahhitlerin daha önce yaptıkları inşaatlardan biliyoruz,; çöken barajlardan, çöken siyanür havuzlarından, daha açılmadan yıkılan otoyollardan biliyoruz. Yıkılacak bir santral yapıyorlar, nereden mi biliyoruz? Hısım akraba atamalarından biliyoruz. Ziraat mühendisini tıp fakültesine atayanlardan, manavdan TÜBİTAK müdürü yapanlardan biliyoruz. Bunun başına kimi atayacağınızı, hangi yakınınıza 5'inci, 6'ncı maaşı vereceğinizden biliyoruz. Ülkeyi nasıl yönetiyorsanız bu santrali de öyle yöneteceğinizi, nasıl bir tehlike yaratacağınızı biliyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Nereden biliyorsun? Hiçbir şeyi de bilmiyorsun.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Önce maskeni kapat, kapalı alandasın, önce maskeni kapat!
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Maske serbest.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Nerede serbest? Sağlık Bakanını dinlemedin mi?
OYA ERONAT (Diyarbakır) - O kapatsın.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - O konuşmacı.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Bu ülke bir yıkımla yüz yüze bırakılmak isteniyor. Tarih öncesinden çıkmış, Orta Çağ'dan, orta dünyadan gelmiş, gözü dönmüş mahlukatlar gibi ülkeye saldırıyorlar. Dağları, ormanları yağmalıyorlar; zeytin alanlarını yok ediyorlar; dereleri, çayları kurutuyorlar ve ülkenin taşını toprağını, havasını zehirliyorlar; kendileri yıkılırken ülkeyi de bir yıkıma götürmek istiyorlar.
Ben, buradan diyorum ki: Bu yıkıma son verilecek. Bu ülkenin yoksul halkları sarayın kapısına da nükleer santralin kapısına da saltanatınıza da son verecek. Biz kamulaştırmayacağız bu santrali, biz bu santrali millîleştirmeyeceğiz, kimin yaptığına da bakmayacağız; biz bu santrali kapatacağız, biz bunun gibi bütün projeleri yok edeceğiz; insana, doğaya, ülke halkına zarar veren, düşmanlık eden bütün projeler karşısında bu halkla beraber direneceğiz ve inanın, bu kapıya kilidimizi vuracağız.
Nükleer santrali konuşuyorsunuz; orada ölen işçileri, kaza geçiren işçileri ağzınıza bile almıyorsunuz. Daha bir saat önce 13 işçi yaralandı; 1'i ağır yaralı, trafik kazası. Geçtiğimiz günlerde 1 işçi öldü. Orada işçiler maaşlarını alamıyor ama umurunuzda değil; umurunuzda değil çünkü işçinin canı, vatandaşın canı, halkın canı sizi ilgilendirmiyor. Bir tane derdiniz var, rant elde etmek; bir tane derdiniz var, güç zehirlenmesini doruğa çıkarmak. Hesabını biz soracağız, hesabını bu ülke halkları soracak. Sizi de kapatacak ve -sizinle beraber- bu ülkeyi kurtaracak. (HDP sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Hiç kimse alkışlamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Siz yıkılacaksınız...
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Biraz daha bağır!
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Hanımefendi, sizin kadar bağıranı da görmedi bu Meclis! Sizin kadar bağırıp çağıranı, boş bağıranı hiç görmedi! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Bu nasıl konuşma ya!
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Hiç... Hiç... Boşuna konuşmayın ve şunu bilin...
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Neyi?
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Siz biliyorsunuz, adınız gibi biliyorsunuz: Yıkılıyorsunuz ve hesap vereceksiniz!
Ve şunu siz hepiniz bilin: Burada kalkan her parmak suç ortaklığıdır, burada kalkan her parmak bu suç ortaklığının hesabının sorulmasını gerektiriyor. Bu hesabı biz soracağız! (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)