| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 03.03.2022 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin nükleer politikalarının Rusya'ya bağlı ilerlediği hepinizin malumu. İktidar bir taraftan uluslararası kamuoyunu Rusya'ya karşı etkili tutum almaya çağırıyor, diğer taraftan, aynı hafta içerisinde, Putin'in gönlünü almak istercesine bu kanunu getiriyor.
Savaşın ortasındayken ihtiyacımız olan gerçekten nükleer santral mi? Nükleer, bir enerji alternatifi değildir ve iddia edildiği gibi barışçıl amaçlı kullanımı da söz konusu olamaz. Nükleer, bir politika ve güç meselesidir, ne yazık ki savaşlarda da en büyük tehdit unsuru olarak durur karşımızda. Bugünlerde dünyanın tek gündemi nükleer güç ve onun olası kullanımı etrafında dönüyor zaten. Dünyanın her yerine yayılmış "kötü" sözünün de yetersiz kalacağı yöneticilerin, onların yüzünden tüm yerküre, tüm insanlık aynı tedirginliği yaşıyoruz, sanki tek çabaları dünyayı yok etmek üzerine. Nükleer santralin yıkım süreci daha inşaat aşamasında başlıyor, var olduğu müddetçe de doğayı talan edip insanlığı tehdit ediyor. Bakın, 1986'da Çernobil'i yaşadık. İnsanlık tarihinin en büyük felaketlerinden Çernobil patlaması sonucu çevredeki her şey yok oldu. Oradan yayılan radyasyon tüm dünyaya hastalık yaydı. Çernobil faciadan otuz altı yıl sonra hâlâ tehdit olmaya devam ediyor.
90'lardan beri "yapılmasın" diye mücadele verdiğimiz ama iktidarın Putin'le beraber temelini attığı nükleer felaket şu anda yapım aşamasında. Mersin Akkuyu Nükleer Santrali neredeyse her gün başka bir güvenlik ihlaliyle gündemde. 30 kilometre yakınından fay hattı geçen santral alanında reaktörün oturacağı temel tekrar tekrar yapılmasına rağmen yine çatladı. Ocak 2021'de inşaat alanında yaşayan patlamalar sonrası binalar hasar görmüş, halk paniklemiş ve santrali istemediklerini ifade etmişti. Biz de ısrarla söylüyoruz: Olası bir kaza nesiller boyu yayılan radyasyon demek, bunu anlamıyor musunuz? Çernobil dizisini de mi izlemediniz? Lütfen izleyin.
Bakın, yirmi yıldır iktidardasınız; ne enerji krizine ne iklim krizine karşı önleyici ve sürdürülebilir politika ürettiniz ve hep sermayedarları korudunuz. Akkuyu'da da aynı sistem işliyor. Santralde çalışan işçiler maaşlarını alamıyor, eylem yapmak isterlerse özel güvenlik tarafından darbediliyorlar. Bu hafta, santralde çalışan Rus uyruklu bir işçi metal bir yapının altında kalarak hayatını kaybetti. Son on günde, işçileri taşıyan servis 2 defa kaza yaptı. Kazalarda 3 işçi yaşamını yitirdi, onlarcası da yaralandı, bildiğim kadarıyla 53 kişi yaralandı bu nükleer santral yapımında.
Evet, doğayı yok ederek kâr sağlama projeleri ülkenin dört bir yanında karşımıza çıkıyor. Uzun zamandır, benim de büyüdüğüm yerlere göz diktiniz. Muğla'nın, Milas'ın, Bodrum'un yanmaktan kurtulan ormanları, zeytinlikleri, şimdi, maden sahası olma tehdidiyle karşı karşıya. Taş çatlasa yirmi otuz yıllık ömrü olan kömür madenleri için asırlık zeytin ağaçlarını yerinden etmeyi planlıyorsunuz. Akbelen Ormanı'nda yaşıyoruz bir örneğini, İkizköylüler kıyasıya mücadele ediyor Akbelen Ormanı'nın maden sahası olmaması için. Ve siz 1 Martta bir yönetmelik yayımladınız. Yönetmelikte ne diyor biliyor musunuz? "Zeytinlik alanda madencilik faaliyeti yürütülecekse zeytinlikler uygun başka bir alana taşınacak, taşınamıyorsa faaliyet bitiminde madencilik faaliyeti yürüten kişi sahayı yeniden zeytinlik alana çevirecek." Şaka mı bu? Yani şaka diyemeyeceğim kadar kötücül bir şey, gerçekten kötücül. Ormanlar, zeytinlikler sizin keyfinize göre oradan oraya alınıp taşınabilen, siz kestiğiniz zaman aynı hızla büyüdüğünü zannettiğiniz şeyler mi? Şimdi, bir zeytin ağacı kaç yılda yetişiyor farkında mısınız? Siz bu ağacı mı taşıyacaksınız ya?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bu güzelliği mi yaratacaksınız siz? Kendinizi ne zannediyorsunuz gerçekten? Bunu yaratmanız mümkün mü tekrardan, bunu yok ettikten sonra? Bugün tüm Türkiye ayakta ve zeytinleri için cansiparane mücadele ediyorlar. Zeytin yoksa eğer, hayat yok ve Ödemişli çiftçi Servet Ali Çınar'ın dediği gibi, sofranızda zeytin yerine taş kırıklarını yersiniz. Benim 6 tane zeytin ağacım var, onlara bakmaya doyamıyorum gerçekten. Çok büyük bir zulüm yapıyorsunuz, zeytini yok eden her şeyi yok eder. Zeytin yoksula yemiştir, savaşa karşı barıştır, huzurdur, güzelliktir.
Zeytine dokunanın yatacak yeri olmasın, zeytine dokunanın hayat boyu gölgelik ağacı olmasın; bu da benim bedduamdır diyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)