| Konu: | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 09.03.2022 |
HDP GRUBU ADINA HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'ydü; hem zindandaki kadın yoldaşlarımızın hem dünyadaki bütün kadınların 8 Martını kutluyoruz. Geleceklerinin "..."(x) şiarıyla aydınlanmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, biz üniversitenin açılmasını tartışıyoruz. Evet, Türkiye'de bugün itibarıyla yaklaşık 209 üniversite var, yenisinin eklenmesi kuşkusuz anlamlı olur. Bu üniversitelerin 160 bin akademisyeni var. Yıl itibarıyla 8 milyon 240 bine yakın üniversiteli öğrenci var. Tabii, üniversitelerin çokluğu, sayısal olarak bakıldığında bir artı, bir zenginlik olarak görülebilir ancak onun niteliği ve topluma, doğaya kazandırdıklarıyla alakalı olarak değerlendirilmelidir. Bazen birilerini eğitimli yapabilirsiniz, okutabilirsiniz ama cahil insan yetiştirirsiniz. Bu nasıl oluyor? Mesela, üniversiteyi bitirip hocalık yapan birisi Nuh'un telefonla konuştuğunu iddia edebilecek kadar akıllıydı. Bir başka hoca şunu diyebiliyordu -bugünlerden bahsediyoruz değerli arkadaşlar, yetiştirdiğiniz üniversitelilerden, hocalardan-"Vatana ve millete yararlı olan insanlar ancak ve ancak cahiller olabilir." mealinde bir söz söyleyebiliyordu. Bunlar bizim hocalarımız ve eğitim veriyorlar.
Onun ötesinde, bu yetiştirdiğimiz insanların, üniversiteli insanların hangi zahmetlerle, hangi acılarla oraya kadar gelip mezun olduklarını ve onlara neler kattığımızı biliyor muyuz? Ailelerin durumunu biliyor muyuz? Mezun oluyor, iş yok. Ne olacak ondan sonra? Görev alamıyor. Bugün bu üniversitelerin zihniyeti, mantığı bilimsel, demokratik, laik bir eğitim zihniyetine tabi olmadığı için ilerici, demokrat olanları uzaklaştırıyor. Mesela, son altı yılda ortalama -sayı olarak diyelim- 6 bin insanı yani akademisyeni KHK'yle görevden atmışsınızdır. Bunlar hep bilimi, demokrasiyi, özgürlükleri, adaleti vesaire vesaire savunan insanlar. Şimdi, bu zihniyetin 12 Eylül zihniyetinden farkı nedir? 12 Eylül geldiğinde 5 bine yakın akademisyeni ve kamu görevlisini görevden uzaklaştırdı, tabii memurları söylemiyorum, üniversitedekilerden bahsediyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bugün Londra merkezli yükseköğretim derecelendirme kuruluşu bu yıl itibarıyla bir araştırma yapmış, 500 üniversitenin içerisine ileri boyutta sadece Çankaya Üniversitesi girebilmiş, 600 ve 800 arasına 3-4 üniversitemiz girebilmiş. İşte, bilimden, demokrasiden, özgür zihniyetten yoksun olunduğu zaman çokluğun bir ifadesi olmuyor, cahil hocalar da yetiştirebiliyorsunuz ve yetiştiriyorsunuz maalesef. Bununla birlikte, çıkar gruplarına uygun hoca yetiştiriyorsunuz, öğrenci yetiştiriyorsunuz. Ucuz iş gücü olabilecek üniversiteli lazım. Kime? 5'li çetelere lazım.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, Cumhuriyet gazetesinin yazarı bir liste vermiş, basından takip edebilirsiniz. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde 250 akademisyenin 200'ün üzerinde akrabası bu üniversitede görevlendirilmiş. Şimdi, böyle utanç verici, böyle bir rant makinesi kurulabilir mi? İşte, üniversiteleri, kendi yandaşlarınıza iş bulma ve fabrikatörlere, zenginlere ucuz iş gücü yetiştirme aygıtına dönüştürdünüz.
Piyasacı insanlara kâr odaklı, tekçi zihniyeti esas alan, cinsiyetçiliği ayyuka çıkaran, ayrımcı, milliyetçi, milliyetçiliğin ötesini de geçip ırkçı; dini ticari bir araç olarak, takiyecilik yaparak kullanmak isteyen münafıkları üretiyorsunuz maalesef. Dinin ahlaki boyutu bizim için kutsaldır; adaletli, eşitlikçi yönü toplumların ihtiyacıdır ancak takiyeci insanları yetiştirerek toplumu âdeta zehirliyorsunuz.
Üniversiteler arttı, nicelik, arttı ama nitelik yok. Bugün itibarıyla, bu üniversitelerdeki hocalarımız... İnsanlar nereye gidiyorlar, Ay'ı çoktan geçtiler; toplum için, doğa için her türlü bilimsel, yararlı zararlı buluşları gerçekleştirebiliyorlar. Peki, bu kadar akademisyen bugüne kadar sizin aklınızda olan ne üretebilmişler? Mesela, Türkiye neyi üretiyor bilim alanında? Niye üretemiyor? Bizim aklımız onlarınkinden daha mı az? Hayır. Onlar bilimi, özgürlüğü esas aldıkları için akıllarını kullanıyorlar, biz onların ürettiklerini kullanmayı bile beceremiyoruz. Samimi söyleyeyim, yani ben kendim bile telefonun içindeki bütün tekniği kullanamıyorum, bilgisayardaki tekniği ya da televizyondaki tekniği kullanamıyorum. Niye kullanamıyoruz? Çünkü biz bilime, özgür akla değer vermiyoruz, öğrenciyi de hocayı da yandaş, üzerinden rant elde edilecek elemanlar... Binlerce profesör görüyoruz, televizyonlara çıkıyorlar, bir partinin kiralık profesörleri olarak konuşuyorlar. Senin görevin siyasetçiye yandaş olmak, rant elde etmek midir yoksa toplumun yaşamını kolaylaştıran, bilimi toplumun hizmetine sokan yeni yeni buluşlarla toplum yaşamını rahatlatan bir görev mi olmalıdır? Maalesef, böylesine ucube yaklaşımlarla karşı karşıyayız. "YÖK" dediğiniz olgu 12 Eylülün ürünü. Nasıl ki şeyh müritleri üzerinde bir firavunlaşmayı yaşıyorsa, müdür kendi memuru üzerinde yaşıyorsa, imam cemaat üzerinde, aile reisi aile üzerinde, köy ağası marabalar üzerinde, siz de üniversite hocalarını "bilim insanı" adı altında toplum üzerinde ne olduğu belirsiz kişiliklere dönüştürüyorsunuz. Bu, kabul edilecek bir durum değil.
Diğer bir husus, bir eğitim bilimsel, demokratik, özgürlükçü, laik ve ana dille olmak zorundadır. Bunların herhangi bir tanesinin eksik olması o eğitimin sakat yürüyor olması demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) - Siz YÖK'ü bütün kurumların başına bir ucube olarak koydunuz ve laikliği sahte tarzda kullanıyorsunuz, Anayasa'ya aykırı olarak kullanıyorsunuz; bunu iddialı olarak söylüyorum. Bakın, açıklamalar şöyle: Din ve devlet işlerinin ayrı tutulması anlamına gelir laiklik. Dine de dinsizlere de toplum karşısında bağımsız olur devlet. Siz ne yapmışsınız? Diyaneti iktidar partisinin bir aygıtı hâline getirmiş, bütün inançları -tırnak içerisinde söylüyorum- "tu kaka" hâle getirmiş, tek din, tek mezhep anlayışını bu topluma dayatıyorsunuz. Laikliği Anayasa'da yazmışsınız ama gereğini yapmıyorsunuz. Bu muhafazakâr anlayışı daha geriye götürmeyeyim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) - Neyse, kalsın.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)