| Konu: | Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 15.03.2022 |
MHP GRUBU ADINA YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, insan hayatının çok önemli bir parçası olan dine dair işlerin toplum hayatında yürütülmesi için kurumsal bir hüviyete ihtiyaç bulunduğu açıktır. Dünyada din hizmetlerinin sunumu her ülkenin kendi gelenek ve kültürüne göre şekillenmektedir. Türkiye'de din hizmetleri geçmişten günümüze hep bir kamu hizmeti olarak icra edilmiştir. Osmanlı Devleti hem İslam diniyle ilgili işleri hem de azınlıkların dinî işlerini kamu hizmeti anlayışı içerisinde idare etmiştir.
İslam dininin inanç, ibadet, ahlak esaslarıyla ilgili işlerini yürütmek, sahih bilgiyle halkı din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan Diyanet İşleri Başkanlığı cumhuriyetimizin önemli kurumlarından biridir. 3 Mart 1924'te Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, bireysel ve toplumsal hayata ilişkin değerleri, Müslümanların tarihî tecrübesini, modern çağın beşerî, ekonomik ve teknolojik değişimini hesaba katarak hareket etmektedir. Başkanlık, dünya çapında İslam'ın bir bütün olarak anlaşılmasına hizmet eden, batıl amaçları için dini istismar eden odakların eline düşmekten insanları koruyan, onların özgür iradeleri ve akıllarını ipotek altına almaya karşı duran bir anlayışı temsil etmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı bugün Orta Asya'dan Balkanlara, Avrupa'dan Amerika'ya, Asya'dan Afrika'ya ve Avustralya'ya kadar dünyadaki bütün Müslümanlara hizmet sunan uluslararası bir kurum hâline gelmiştir. Günümüzde tüm insanlığı ilgilendiren şiddete, teröre, ırkçılığa, sömürgeciliğe karşı çıkmak ve bunların sebep olduğu zorunlu göç, açlık ve yoksulluk gibi sorunları çözmeye yönelik bilinç oluşturabilmek için gayret göstermektedir. Bütün bu etkenler Diyanet İşleri Başkanlığından yeni talep ve beklentilerin oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, din hizmetlerinin çağın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yürütülmesi ancak nitelikli din görevlileriyle mümkündür. Bu sebeple, özellikle din hizmetleri alanında Başkanlıkta görev alacak personelin göreve başlamadan önce mesleki yeterliliklerinin sağlanması, niteliklerinin geliştirilmesi ve bu şekilde göreve hazır hâle getirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu hususlar dikkate alınarak vaiz, Kur'an kursu öğreticisi, imam-hatip ve müezzin-kayyım unvanlarında görev alacakların mesleğe başlamadan önce; mevcut personelin de hizmet içinde eğitim, uzmanlık programları, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler yoluyla gelişmelerine katkı sağlanarak nitelikli görevlilerin yetiştirilmesi amacıyla Başkanlık bünyesinde Diyanet Akademisine ihtiyaç olduğu görülmektedir. Bu husus, İslam dininin ortaya koyduğu evrensel değerlerin halka doğru ve güvenilir kaynaktan aktarılması, Müslüman vatandaşların samimi duygularının istismar edilmesinin önlenmesi, İslam dinine ve Müslümanlara karşı oluşan haksız ön yargıların önüne geçilmesi bakımından da önemlidir. Ayrıca, Akademideki eğitim süreçleri aday din görevlileri üzerinde aidiyet duygusunun gelişimine katkı sağlayacaktır. Bu kanunla Başkanlık bünyesinde, Diyanet Akademisinin kuruluşuna ve burada görev yapacak kişilerin özlük haklarına ilişkin düzenlemeler yapılacaktır.
Değerli milletvekilleri, söz konusu değişikliklerle Diyanet İşleri Başkanlığının din hizmetleri sınıfına ait kadrolarına atanacak aday din görevlilerinin mesleki eğitimi ile hizmet içi eğitim faaliyetlerinin ve yurt dışından gelen mahallin din görevlilerine yönelik eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi, Başkanlığın görev alanıyla ilgili araştırmalar yapılması, sosyal ve kültürel etkinliklerle kurs ve sertifika programlarının düzenlenmesi, bu çerçevede Başkanlık Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevlerinin ve Başkanlık taşra teşkilatı birimlerinin yeniden düzenlenmesi, Başkanlık personeline Diyanet Akademisinde mesleki eğitime katılma ve eğitim sonunda Başkanlık din hizmetleri sınıfına ait kadrolara atanabilme hakkı tanınması ile Diyanet Akademisi eğitim görevlilerinin özlük haklarına ilişkin düzenleme yapılması hususları hüküm altına alınmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak çıkarılacak bu kanunu desteklediğimizi belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk milleti İslam'la şereflendikten sonra Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş'in dediği gibi; Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuz olmuştur.
Aziz milletimiz İlayıkelimetullah uğrunda alpleriyle, erenleriyle 3 kıtada İslamiyet'i yaymış, İslam'ın sancaktarlığını üstlenmiştir. Aziz milletimiz; Haçlı Seferleri'nde, Çanakkale'de, Kutülamare'de, Kurtuluş Savaşı'nda vatanlarını savunurken aynı zamanda Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'mızda belirttiği gibi "Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:/Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli," diyerek İslam'ın muhafızlığını yapmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, "mabedin savunması" demişken, sizlere Osmanlı ordusu Kudüs'ten çekilirken Mescid-i Aksa'yı koruması için nöbetçi bırakılan, Mescid-i Aksa'nın son nöbetçisi Iğdırlı Onbaşı Hasan'dan bahsetmek istiyorum. Merhum tarihçimiz İlhan Bardakçı'nın anlattığına göre, 1972 yılının Mayıs ayında Mescid-i Aksa'nın kapısında kimsenin tanımadığı, 2 metreye yakın boyu ve garip giysisiyle bir adama rastlıyor. Kim olduğunu merak edip yanına varıyor ve selam verip kim olduğunu soruyor. Yılların yorgunluğu yüzüne yansımış yaşlı adam başını kaldırarak cevap veriyor: "Ben Kudüs'ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden 20'nci Kolordu, 36'ncı Tabur, 8'inci Bölük, 11'inci Ağır Makineli Tüfek Takım Kumandanı Onbaşı Hasan'ım." Merhum tarihçimiz şaşırır ve duygulanır. O esnada Onbaşı Hasan kendisinin yüzüne bakarak "Sana bir emanetim var oğul, nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?" diye sorar. Merhum Bardakçı "Elbette baba, buyur hele." diye cevap verir. Onbaşı Hasan şöyle devam eder: "Memlekete döndüğünde yolun Tokat sancağına düşerse, git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası Musa Efendi'yi bul, ellerinden benim için öp, ona de ki, gönül komasın: '11. Makineli Takım Kumandanı Iğdırlı Onbaşı Hasan o günden bu yana bıraktığın yerde nöbetinin başındadır, tekmilim tamamdır kumandanım.' dedi dersin." Merhum Bardakçı bunun üzerine duygularını şöyle anlatıyor: "Taş kesilmişti. Bir kez daha baktım, kapalı gözleri ardında dört bin yıllık Peygamber ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi, ufukları gözlüyordu, nöbetinin başındaydı. Tam elli beş yıl kendisini unutmuş olmamıza rağmen devletine küsmemişti."
Değerli milletvekilleri, biz öyle bir milletiz ki Türklük şuuruyla donatılmış bedenimiz ve İslamiyet inancıyla perçinlenmiş ruhumuzla varız, sonsuza kadar da inancımız ve imanımızla var olacağız. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle çıkaracağımız kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)