GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:67
Tarih:16.03.2022

CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ekranları başında bizi izleyen bütün vatandaşlarımıza selamlarımı, saygılarımı iletiyorum.

Bu kanun teklifini Komisyonda konuştuk, konuştuk ama maalesef bir noktayı bile değiştiremediler; AK PARTİ zihniyeti, ne olacak, zaten değiştirmiyorlar.

Aslında, bu kanun temelinde ilahiyat fakültesi mezunlarına ve imam-hatip lisesi mezunlarına karşı konumlandırılan bir kanun. Neden mi arkadaşlar? Bakın, şimdi, orada diyor ki: "Bugüne kadar yeterince verim alamadık bu mezunlardan, bu yüzden biz paralel bir yapı kuracağız." Özellikle, bakın arkadaşlar, maddede diyor ki: "Uygun görülenlerin arasından belirlenecek." Şimdi, özellikle, personel alımında yarın falanca tarikata mensupsa alınacak, eğer falancaya mensup değilse alınmayacak; işin özeti bu mu, değil mi? Biz bunu Komisyonda da konuştuk, bu muallaklığı ortadan kaldırın ama yok. Tabii, birileri bekliyor, kimi... Mesela, Ensar Vakfı, bununla çok ilgileniyor, çok ilgileniyor "tweet" atmış, okuyabilirsiniz. Bakın, biz bunu söyledik, biz Akademiyi destekliyoruz ama paralel bir yapı kurulmasına karşıyız.

Bakın, yine 5'inci maddede "Sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma şartları, sınav ve usulleri yönetmelikle düzenlenir." diyorsunuz. Oysa Anayasa'nın 128'inci maddesine aykırıdır çünkü "Kanunla düzenlenir." diyor.

Yine, arkadaşlar, "Akademi Başkanı lisans mezunu olabilir ama emrindekiler doktora mezunu olabilir." Ya, böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bunu düzeltin dedik, düzeltmediniz, düzeltmiyorsunuz.

Yine, arkadaşlar, 128 bin din görevlisine 3600 ek göstergeyi söz verdiniz. Niye getirmiyorsunuz arkadaşlar? Getirin 3600'ü, sözünüzü yerine getirin, biz de bundan sonraki bütün önergeleri çekelim, size destek verelim ama yok, siz verdiğiniz söyleri tutmuyorsunuz. Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda 3600'ü verirken dahi bir yıl sonrasına verdiniz.

Bakın, Diyanet Akademisinin yürüteceği faaliyetlerin denetimini kim yapacak arkadaşlar? Yine, net bir şey yok. Ya, dedik ki biz: Net bir şey söyleyin, net bir şey koyun, Millî Eğitim Bakanlığı denetlesin. "Yok." diyorsunuz arkadaşlar.

Şimdi, bakın, arkadaşlar, Diyanet İşleri Başkanlığının, cumhuriyet kurumu olarak kurulmuş, ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, aynı zamanda toplumsal değerleri baz almak, öne çıkarmak ve toplumsal barışı bir şekilde sağlamak gibi bir sorumluluğu var. Peki, Diyanet İşleri Başkanlığına baktığımızda, kanunen verilen yetkileri yerine getiriyor mu arkadaşlar? Bakın, Diyanet İşleri Başkanı siyaset yapıyor mu? Yapıyor. Vakıf üzerinden ticaret yapıyor mu? Yapıyor. Üniversite kuruyor mu? Kuruyor. Market işletiyor mu? İşletiyor. Umreyle inanç turizmi yapıyor mu? Yapıyor. Minbere kılıçla çıkıyor mu? Çıkıyor. Peki, toplumsal barışa sıra geldiğinde katkı var mı? Yok. Toplumsal değerlere saygısızlığa gelince tepki var mı? Yok. Şimdi, bunun yerine "Yunan kazansaydı." diyerek cumhuriyeti ve Atatürk'ü aşağılayan o fesli meczubu ziyaret var, Ayasofya'da devletimizin kurucu kadrosuna hakaret edenlere taltif var. Çok eleştiri gelince "Efendim, ben insani bir ziyaret yaptım, hakaret eden imam efendi de zaten resmî görevli değil." Resmî görevli değilse o zaman sizin orada ne işiniz var, neden tepkinizi koymuyorsunuz? Sayın Diyanet İşleri Başkanı insani ziyaretlere önem veriyorsa, mesela, ortak acımızın, ortak değerlerimizin başında olan şehit cenazelerine, cemevindeki şehit cenazelerine neden katılmıyor, neden orada safta olmuyor? Bunun cevabını verebilir mi arkadaşlar? Bakınız, "İslam, barış demektir." diyoruz, değil mi, barış? Barış, sadece teorik anlamda olmamalı, eylemlerle bu barışı sağlamalıyız.

Bakın, Hucurât suresi 10'uncu ayet diyor ki:

(Hatip tarafından Hucurât suresinin 10'uncu ayetikerimesinin okunması)

SERKAN TOPAL (Devamla) - Yani diyor ki: Müminler kardeştirler. Öyleyse iki kardeşinizin arasını -birbirine olan yakınlığını- mutlaka düzeltin.

Bakın, yine, Yüce Peygamber hadisişerifte buyuruyor ki: "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir."

Peki, şimdi, müminler kardeştir, değil mi? Arkadaşlar, cemevlerini tanıdınız mı, onlara destek veriyor musunuz? Az önce dediğim gibi, cemevinden kalkan cenazeye Diyanet İşleri Başkanı katılıyor mu, katılıyor mu arkadaşlar? Bu ülkede yaşayan her yurttaş verdikleri vergilerle ülkesine sahip çıkıyor, ölümüne sahip çıkıyor ama gelin görün ki cemevlerinin elektrik faturasını bile Diyanet İşleri ödemiyor, doğru mu?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Doğru.

SERKAN TOPAL (Devamla) - Ne diyor, şimdi... Ne diyordu? Şimdi, bakın, zulüm sadece şiddetle olmaz arkadaşlar; birini tanımamak, onu öteki görmek, dışlamak, yok saymak, onun adına karar vermek, hakkını gasbetmek zulümle eş değer değil midir arkadaşlar? Allah'ın emrine uymak istiyorsanız, o zaman gelin, bu kardeşlerimizin hakkını verin, farklı inançlara sahip olan bütün kardeşlerinizin hakkını verin.

Bakın, arkadaşlar, Suriye'de savaş oluyor, bizim ülkede işsizlik artıyor; Irak'ta savaş oluyor, bizim ülkede mazot fiyatı yükseliyor; Ukrayna da savaş oluyor, bizim burada zam üstüne zam konuluyor arkadaşlar. Bütün bunları çözmesi gereken iktidar, paralel bir yapı olarak karşımıza Diyanet Akademisini getiriyor. Bakın, "Biz destekliyoruz." diyoruz ama daha önce çözülmesi gereken sorunlar var, çözülmesi gereken yerler var. Bakın, şimdi biz, Diyanet İşleriyle ilgili olarak Sayın Başkanın uygulamalarından kaynaklanan birçok yanlışlık ortadayken ve güven azalmışken bu paralel kurumların kurulmasına karşıyız arkadaşlar, karşıyız.

Değerli arkadaşlar, kamu kurumları devlet bütçesinden beslenir yani beytülmaldir. Beytülmal, bir gruba, bir kesime ayrıcalıklı olarak dağıtılamaz; buna yasalarımız engel olduğu gibi inancımızda da haram kılınır. Şimdi kamu bütçesinden aldığı ödenekle faaliyet yürüten bu kurum "Her yurttaşa eşit hizmet veriyoruz." diyebilir mi? Anayasa'nın 10'uncu maddesine de aykırı davranıyor, İslam dinine de aykırı davranıyor.

Şimdi arkadaşlar, kimin cennete gideceğini hiçbirimiz bilemeyiz ama cehenneme kimin gideceğini çok iyi biliyoruz. Beytülmali yiyenler mutlaka cehenneme gidecektir; bu ülkenin parasını peşkeş çekenler, bu yurttaşları ötekileştirenler; milletin parasını, yetimin parasını çalanlar elbette cehenneme girecek arkadaşlar. Biz de diyoruz ki: Daha fazla günaha girmeden gelin, bütün yurttaşlarımıza, farklı inançlara sahip olan bütün yurttaşlarımıza haklarını verin. Yani burada bütün Alevilere, ehlibeyit inancına sahip olanlara, Caferilere ve bütün inanç sahiplerine lütfen haklarını teslim edin. Haklarını teslim edin ki helalliklerini alın, haklarını helal etsinler diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Topal.

SERKAN TOPAL (Devamla) - Başkanım, tamamlıyorum.

Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum arkadaşlar: Bir fetva akademisi... Yani skandal fetvalar var arkadaşlar. Bakın, burada dinimize olan saygıyı lütfen koruyun. "Eş öldüyse eniştenin beklemesine gerek yok, hemen evlenebilir." diye bir fetva, böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Yine "Evlatlıkla evlilik günah değil." Ya, böyle skandal bir fetva olabilir mi arkadaşlar? On-line boşanma fetvası: "Gıyabında boşanabilir." WhatsApp'la mı gönderecek, maille mi gönderecek? Ya, arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Böyle skandal fetva olabilir mi arkadaşlar?

Şimdi, bakın, bu konuda biraz daha dikkatli olması gerekiyor bu fetvayı verenlerin. Özellikle Diyanet İşleri Başkanının bu konuda önlem alması gerekiyor. Bir kez daha sizlere...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN TOPAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Süre bitti... Bir daha süre vermeyeceksiniz anlaşılan Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)