GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:68
Tarih:17.03.2022

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mübarek Berat Kandili'mizin yurttaşlarımıza ve tüm dünyaya barış, sağlık ve huzur getirmesi dileğimle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'mizin yıl dönümünü kutluyorum. Bu zaferin muzaffer komutanı Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Çanakkale'de, İnönü'de, Sakarya'da, Kore'de, Kıbrıs'ta, sınırlarımızda şehit düşen aziz kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyorum. Onların bize emaneti olan şehit ailelerimiz ve kahraman gazilerimizin huzur ve refah içinde yaşayabilmesi için gerekli tüm adımların atılması Gazi Meclisimizin birinci öncelikli görevi olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, Katar'dan 36 savaş uçağı ve 250 askerin Türkiye'de geçici konuşlanmasına ilişkin düzenlemenin onaylanmasını görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, ülkemizin her ülke gibi Katar'la da iyi ilişkiler içinde olmasından yanayız. Peki, biz neye karşıyız? Açıkça söyleyeyim: Biz, Katar ya da başka ülkelerle kurulan ilişkinin Türkiye'nin ulusal çıkarlarına değil de sadece sarayın ve saraydan beslenen bir çetenin çıkarlarına hizmet eder hâle gelmesinden rahatsızız, kaygılıyız.

Örnek vereyim: Savunma Sanayisi deneyimi dahi olmayan Katar, bizzat Cumhurbaşkanının aracılığıyla Ethem Sancak'a ortak edildi. Millî varlığımız Arifiye Tank Palet Fabrikasını bir kuruş dahi almadan ihalesiz, bedelsiz, BMC üzerinden peşkeş çektiniz. BMC'nin patronu Ethem Sancak hissesini devredip 100 milyonlarca doları cebine koydu, ellerini yıkayıp işin içinden çıktı. Peki, geride ne kaldı? Koca bir hiç. Fabrika Katar'ın ama ortada tek bir bitmiş tank yok.

Bir başka anlaşma: Digitürk ihalesiz Katarlılara satıldı. Naklen yayın ihalesi Katarlı BeIN Sports'a 500 milyon dolara verildi ama BeIN kulüplere 100 milyonlarca borç taktı, onun yerine bizim vergilerimizden ödeme yapıldı. Biz, işte bu ayıplı ilişkilere karşıyız. "Bu ilişkide şeffaflık yok." diyoruz. Hangi demokraside görülmüş bir lider bir başka lidere 500 milyon dolarlık uçak hediye etsin? Hesap verebilir yönetimlerde bir kravatın, vazonun bile faturasına bakarak hediye kabul ediyor siyasetçiler, bizde ise Cumhurbaşkanı hâlâ çıkıp uçan sarayı nasıl kabul ettiğinin hesabını verebilmiş değil.

Sonra, daha ortada Kanal İstanbul diye bir proje dahi yokken Katar Emirinin ailesi oradan arsa kapatıyor. Şimdi, biz sormayacak mıyız bu nasıl bir iş diye? "Bu ilişki ulusal çıkarlarımızı korumuyor." diyoruz. Bakın, Katar devlet petrol şirketi gözlerimizin içine baka baka Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'yle 1 değil 2 anlaşma imzaladı, Kıbrıs Türkünün de Türkiye Cumhuriyeti'nin de hakkını, hukukunu yok saydı, gıkınız çıktı mı? Hayır. Ya, ne yaptınız? Katar Emirini, bakanlarını, kırmızı halılarla karşıladınız, üstüne bir de Katar'a verilen limanların işletme hakkını ihalesiz biçimde kırk dokuz yıla uzattınız.

Bu anlaşmaya gelince, komşumuz Suriye ve bölgenin önemli ülkesi Mısır'da ve diğer ülkelerde rejim değiştirme arayışlarının en büyük finansal ve askerî destekçisi Katar'dır, bu ülkeler tarafından teröre destek vermekle suçlanmakta Katar. Ayrıca, yeniden terör örgütlerinin bahçesi hâline gelen Afganistan'da mevcut Taliban yönetiminin hamisi konumunda da yine Katar var. Dolayısıyla böylesine güvenlik riski taşıyan bir ülkenin, savaş uçaklarının ucu açık bir biçimde Türkiye'de konuşlanmasının, pilotlarının eğitilmesinin Türkiye açısından büyük güvenlik riski oluşturabileceği kaygısı duyuyoruz, siz de duymalısınız. Bu yüzden de bu anlaşmaya karşı oy kullanacağız.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde Ukrayna konusuna değinmek isterim. Rusya'nın uluslararası hukuku yok sayan işgal girişimi kabul edilemez. Bu savaşta hayatını kaybeden binlerce sivil var, yerinden yurdundan göç etmek zorunda kalan 3 milyon Ukraynalı var. Bu mübarek kandil gününde kalbimiz, vicdanımız onlarla beraberdir. Bu savaş bir an önce bitmeli. Bu vesileyle, birçok ülkenin yanı sıra ülkemizin de kalıcı ateşkes için yürüttüğü diplomatik çabaların başarıya ulaşmasını samimiyetle diliyoruz.

Yine, günlerdir Mariupol'de bir camiye sığınmış durumdaki 150 vatandaşımız ve tahliye bekleyen Ukrayna'daki binlerce vatandaşımız da aklımızdan, kalbimizden bir an olsun gitmiyor. Bu mübarek kandil gününde onların bir an önce sağ salim tahliye edilerek ülkemize getirilmesi ortak dileğimizdir. Bölgede temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve diğer tüm kurum ve yetkililerimizin çabalarının başarıyla sonuçlanmasını içtenlikle diliyoruz. Bugünün meselesi değil ama vatandaşlarımız sağ salim oradan getirildikten sonra, bu iktidarın tahliyeler konusundaki öngörüsüzlüğünün de burada açıkça tartışılması ve milletimize hesap vermesi gerektiğine inanıyorum.

Haftalardır orada bombalar altında bekleyen yurttaşlarımız ve onları yüreği ağzında bekleyen aileleri adına şu sorular hâlâ yanıtlanmış değildir: Tüm ülkeler vatandaşlarına derhâl ülkeden çıkma çağrısı yaparken Türkiye neden sadece ülkenin doğu bölgelerinden ayrılma tavsiyesiyle yetinmiştir? Diyanet İşleri Başkanı bile özel jetle uçarken, Cumhurbaşkanının 13 makam uçağı varken neden vatandaşlarımız üç haftadır orada tahliye beklemektedir? Tahliye imkânı varken çıkmak isteyen yurttaşlarımızın Türk Hava Yollarının fahiş bilet ücreti istemesi nedeniyle savaş bölgesinde bırakılması rezaletinin hesabı sorulmayacak mıdır? Ülkemizi yöneten kadro Rusya'yla da Ukrayna'yla da konuşabilmekle, onları buluşturabilmekle övünüyor; iyi, güzel, tebrikler. Peki ama sonuç nerede? Bırakın barışı, ateşkesi kendi vatandaşlarımızın tahliyesi için dahi bir insani koridor açılmasını henüz sağlayabilmiş değiliz. Tüm bunların hesabının 84 milyona verilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı sonrasında soğuk savaş dönemine benzeyen yeni bir dünya düzeni kurulmakta; bir yanda asker-sivil ayrımı gözetmeksizin hastaneleri, okulları, tiyatroları bombalayan Putin ve destekçisi otoriter rejimler, diğer yanda demokrasi ve hukuk değerlerinden, özgürlüklerden yana Batı dünyası. Bu düzende, uzun süredir birbirinden uzaklaşmış olan Türkiye ile Batı kurumlarının yeniden iyi ve güçlü ilişkiler içine girmesinin önü açılabilir.

Rusya'ya enerji bağımlılığından süratle kurtulmak isteyen Avrupalılar için Türkiye'nin jeopolitik konumu artık eskisinden daha kritik öneme sahiptir. Batı ile Türkiye arasındaki ilişkilerin rayına oturtulması için iki taraf da bu yeni düzenin getirdiği fırsatı iyi okumalıdır. Burada, Türkiye olarak bize düşen ödevler de var. Bugün siz iktidarsınız, yarın biz oluruz, başkası olur; Batı dünyasının gitmekte olduğu yönü doğru okumalı, bir an önce insan hakları, özgürlükler, demokrasi gibi sıkıntılı alanlarda sorunlarımızı aşmalıyız. Avrupa'da insan haklarının korunması için kurulmuş Avrupa Konseyinde yaptırım süreci başlatılmış bir ülke ayıbından derhâl çıkmalıyız. Hukuk devleti ve demokrasi yönünde eksiklerimizi tamamlamalıyız ama bunu tek adam yönetiminin güçler ayrılığını, bağımsız yargıyı, denge denetlemeyi yok eden hukuksuzluklarında ısrar ederek yapamayız, hele hele Maliye Bakanı Sayın Nebati'nin dediği gibi, "Arkamızda Cumhurbaşkanı var, rahat olun, gerekirse bürokrasiyi alaşağı ederiz, mevzuatı değiştiririz." diye tek adam yönetimini överek hiç yapamayız. Yasayı, Anayasa'yı, yargıyı, bürokrasiyi bir kenara bırakırsanız Batı'nın gitmekte olduğu yöne değil yaklaşmak, kenarından dahi geçemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, Batı kurumlarıyla sağlıklı ilişkileri konuşurken bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Tabii ki Türkiye'nin bu savaşın tarafı olmasını istemiyoruz, dengeli bir politika izlenmesi konusunda hemfikiriz ancak dengeli politikayı ambargo fırsatçılığıyla karıştırmamalıyız. Avrupa Birliği ve diğer uluslararası örgütlerin, pek çok ülkenin Rusya lideri Putin ve yakın çevresindeki yönetici ve oligarklara uyguladığı yaptırımları delen ve dolayısıyla ortadaki insanlık dramının sorumluluğuna ortak bir ülke algısı yaratmaktan kesinlikle kaçınmalıyız. Yaptırım uygulanan isimlerin son günlerde Türkiye'de görülmelerine, uçaklarının hava limanlarımızı rahatlıkla kullanabiliyor olmasına dikkatinizi çekmek isterim. Zaten kara paranın aklanması konusunda sicili olan bir iktidarsınız, siz kara para aklama ve terörün finansmanı konusunda gerekli tedbirleri tüm uyarılarımıza rağmen ısrarla almadığınız için OECD'nin gri listesindeyiz maalesef; Yemen, Güney Sudan, Zimbabve ve Uganda'yla aynı sıradayız. Şimdi diyoruz ki: Aman dikkat, ambargo fırsatçılığı yapacaksınız diye gri listelerden kara listelere düşürmeyin ülkemizi.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de bazı iktidar temsilcilerinin de aralarında olduğu kimi çevreler her fırsatta cumhuriyeti kuran kadrolara dil uzatmaktan, onların bıraktığı onurlu mirası kötülemekten geri durmazlar. Ukrayna savaşı iki yönüyle umuyoruz ki bu art niyetli çevrelere gereken dersi vermiştir. Bakın, beğenmediğiniz Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne, Atatürk'ün mirasına art arda açıklamalar yaparak bugün, sıkı sıkıya sarılıyorsunuz. Kötü mü? Hayır, doğrusu bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Ayrıca, yine bu krizde izlemek istediğiniz dış politika hedefleriniz -becerirsiniz beceremezsiniz onu tarih gösterecek- o beğenmediğiniz İsmet Paşa'nın İkinci Dünya Savaşı'ndaki tarafsızlık politikasından farksız. İnönü Savaşlarının muzaffer komutanı, bağımsızlık senedimiz Lozan'ın mimarı 2'nci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'yü bu millet birçok yönüyle hayırla hatırlayacak ama burada bulunan bizler onu belki de en çok İkinci Dünya Savaşı'na ülkemizi sokmadığı için, babalarımızın, dedelerimizin savaşta ölmesine izin vermediği için hayırla, şükranla sonsuza dek anacağız. Yirmi yılın sonunda ülkemizin kurucu kadrolarının politikalarına dönüyor olmanız memnuniyet verici ama yetmez. Hukuk devleti ilkelerini, demokrasiyi yok sayarak, tek adam sisteminin arkasına sığınarak bu iş olmaz.

Bu duygularla sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)