GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:72
Tarih:29.03.2022

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine grubumun görüşlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Adalet ve Kalkınma Partisinin Eylül 2020'den önce başladığı seçim kanunlarında değişiklik teklifi çalışmaları bir buçuk yıl sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna ulaştı. Bu arada, bu sürenin bir kısmını MHP'yle birlikte yürüttüklerini ve ortak imzayla teklifi sunduklarını hatırlatalım.

Komisyon görüşmeleri sırasında basına yansıttıkları tartışma başlıklarını anımsatmıştım. Kulaklarına fısıldanan gazetecilere göre, seçim barajının yüzde 1'e düşürülmesi, yüzde 5'e düşürülmesi, yüzde 7'ye düşürülmesi tartışılmış; Türkiye milletvekilliği tartışılmış; yine, Adalet ve Kalkınma Partisi kendi içerisinde yani 100-150 milletvekilinin aldıkları oy oranında Mecliste temsil edilmesine olanak tanıyacak bir düzenlemeyi tartışmışlar; yine, hazine yardımından yararlanma şartlarının değiştirilmesini tartışmış Adalet ve Kalkınma Partisi; yine, ittifak içerisinde baraj olup olmamasını tartışmış kendi içerisinde; dar bölgeyi tartışmış, daraltılmış bölgeyi tartışmış; il ve ilçe seçim kurulu başkan ve hâkim üyelerinin Yüksek Seçim Kurulu tarafından atanmasını da tartışmışlar; sandık kurulu üyelerinin belirlenmesinin yöntemine dair de tartışma yürütmüşler fakat biz bu tartışma başlıklarının ayrıntılarını bilmiyoruz, bundan daha fazla olduğunu tahmin edebiliriz.

Tartışma başlıkları ve bugün görüştüğümüz tekliflerle ilgili olarak şunu söyleyebilirim: Bu teklif kesinlikle bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacını taşımıyor. Yani istediğiniz kahvehaneye gidebilirsiniz, insanların toplu olarak bulunduğu her yere gidebilirsiniz "Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi seçim kanunlarında böyle bir değişiklik öngörüyorlar, ne dersiniz? Bu sizin gündeminizde mi?" diye sorun, emin olun, yüzde 99'undan fazlasını heyecanlandırmayacak; ayrıca, böyle bir gündemleri olmadığını göreceksiniz.

Ayrıca, gerçekten, seçim kurumunun, seçim kurullarının bir dizi sorunu var. Bakın, ben Komisyonda da söyledim, burada bir kez daha söylüyorum: 2012-2013'te, o dönem Yüksek Seçim Kurulunda temsilcisi olan siyasi partilerin; Milliyetçi Hareket Partisinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin, Halkların Demokratik Partisi kurulmadan önce Barış ve Demokrasi Partisinin, ayrıca Saadet Partisinin temsilcilerinin birlikte çalıştıkları, Yüksek Seçim Kurulu bürokratlarının ve Yüksek Seçim Kurulu üyesi yargıçların birlikte çalıştıkları tasarılar vardı, seçim yasalarını bir bütün olarak tartışmıştı o zaman bu ekip. Eğer gerçekten bu ülke için bir şey yapmak istiyorsanız, seçim yasalarında toplumun yararına bir düzenleme yapmak istiyorsanız başlangıç noktası orası olmalı, yoksa bu getirdiğiniz düzenlemelerin hiçbiri toplum yararına değil. Peki, kimin yararına? Cumhur İttifakı'nın yararına. Neden? Çünkü yüzde 7'nin kimin için getirildiği belli, ittifakların çıkaracağı milletvekilini hesaplama yönteminin değiştirilmesinin de kimin için getirildiği belli; seçim kurullarının başkanlarının kıdemli hâkimler arasından değil kurayla belirlenmesinin hangi amacı taşıdığı da belli, kime hizmet edeceği de belli; Cumhurbaşkanının seçim yasaklarından muaf tutulmasına ilişkin düzenlemenin de kime hizmet ettiği belli; yine, seçmen kütüklerinin üç ay öncesinin, bir yıl öncesinin esas alınmasının da kime hizmet ettiği belli. Ben birazdan kime hizmet ettiğini anlatacağım.

Bakın, seçimleri Yüksek Seçim Kurulu, il seçim kurulu, ilçe seçim kurulu ve sandık kurulları yönetiyor; Yüksek Seçim Kurulu, il seçim kurulları, ilçe seçim kurulları ve sandık kurulları. Bir düşünün, yakın geçmişte ülke olarak il seçim kurullarını tartıştık mı, ilçe seçim kurullarını tartıştık mı, sandık kurullarını tartıştık mı? Elinizi vicdanınıza koyun. Hiçbirini tartışmadık ama Yüksek Seçim Kurulunu tartıştık. Neden? Çünkü tartışmalı, şaibeli kararlara imza attı. Neydi onlar? OHAL KHK'leriyle ihraç edilen seçilmiş belediye başkanlarına mazbata verilmemesi, sandıkların taşınması ve birleştirilmesine ilişkin kararlar, mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılmasına ilişkin kararlar ve son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin kararları. Dolayısıyla, tartışılan bir kurum varsa Yüksek Seçim Kurulu tartışmalıydı. Peki, neden tartışılan kurulu değil de daha az tartışılan il ve ilçe seçim kurulu üyelerinin belirlenmesini değiştiriyorsunuz? Eğer toplum için bir şey yapacaksanız, toplumun kafasında bir soru işareti varsa Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili var; onun üyelerinin seçimini değiştirebilirsiniz. Üstelik daha az tartışmalı olabilirdi. Neden? Çünkü Yüksek Seçim Kurulunun 11 üyesinin 6'sı Yargıtay üyeleri arasından, 5'i Danıştay üyeleri arasından seçimle belirleniyor; hepsi yüksek yargı üyesi insanlar. Bunların içerisinden kurayla belirleyin. Niye bunu getirmiyorsunuz da Yüksek Seçim Kurulu üyeleri yerine il, ilçe seçim kurulu üyelerini kurayla getiriyorsunuz? Üstelik -daha başka bir şey söyleyeyim- Temmuz 2016'da, darbeden sonra yüksek yargı mensubu üyelerinin tamamını, Yargıtay ve Danıştay üyelerini görevden aldınız; her biri kırk iki saniye süren gelişmeler sonucunda, onların içerisinden istediğiniz kişileri Yargıtay ve Danıştay üyesi olarak görevlendirdiniz. Onların içerisinden bile kura çekmiyorsunuz ama diyorsunuz ki: "Kıdemli hâkimler il ve ilçe seçim kurulu başkanı olmasın, Yüksek Seçim Kurulu aynı biçimde çalışmaya devam etsin." Dolayısıyla, burada iyi niyetli bir düzenleme olmadığını düşünüyorum.

Bir başka şey, gerçekten, bakın, hâkimlerin, yargıçların, seçim kurulu üyesi olan yargıçların belirlenmesine ilişkin kural yaklaşık yetmiş iki yıldır yürürlükte; yetmiş iki yıl boyunca çok az tartışılan bir kuraldı. Bizi izleyenler -şu anda izleyen kimse yok ama- sakın şöyle bir şey düşünmesin: "Şu anda her ildeki, her ilçedeki en kıdemli hâkim oldukça tarafsız, oldukça bağımsız, oldukça hukuka uygun kararlar veriyor." Ben böyle bir şey söylemiyorum. Bugün bu ülkede tartışılan kararların büyük bir bölümünü bu yargıçlar veriyor ama buna bile tahammül edemiyorsunuz. Neden? Çünkü 2016 yılından sonra, bugün görev yapan yargıçların yüzde 60'ını adil olmayan, objektif olmayan, liyakate dayanmayan bir yöntemle atadınız. Bunların içerisinden il ve ilçe seçim kurulu başkanı ve üyesi olan yargıçları belirlemek istiyorsunuz. Yetmiş iki yıllık bir düzeni değiştiriyorsunuz, en az tartışılan kısmını değiştiriyorsunuz ve sadece kendinize hizmet etsin diye değiştiriyorsunuz.

Şimdi, peki, başka neler var bu yasa teklifinin içerisinde, birinci bölüm ve sonrasında? Birkaç şey var; seçim barajı var, söyledim, kime getirildiği belli. İttifakların oy dağılımı meselesi var; tamamen seçim sonuçlarına etki edeceğini düşündüğünüz, sizin lehinize olacağını düşündüğünüz bir düzenleme getiriyorsunuz ama bir kez daha söylüyorum: İttifaklara ilişkin yasa düzenlemesini getirdiğinizde, tek siz ittifak kurarsınız diye düşünüyordunuz ve D'Hondt sistemi içerisinde daha çok yararlanırız diye düşünüyordunuz ama öyle olmadı, karşınızda ittifaklar oluştu ve bundan daha kârlı çıktılar, sizden daha fazla milletvekili çıkardılar. Şimdi, bu değişiklikten sonra, karşınızdaki ittifakı bir birlik olmaya zorluyorsunuz. Karşınızda bir ittifak değil, emin olun, 2022 yılında veya 2023 yılında yapılacak bir seçimde karşınızda bir birlik oluşturacaksınız. Çok daha ittifaktan çok daha güçlü bir birlik oluşturacaksınız ve dolayısıyla öyle masabaşında hesap ettiğiniz sonuçlara yol açmayacak.

Grup kurma şartını kaldırıyorsunuz. Herkes söyledi; Adalet ve Kalkınma Partisi bu şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçildi, seçime girdi, yüzde 36'yla Meclisin yüzde 60 çoğunluğunu elde etti. O zaman işinize geliyordu, bugün işinize gelmiyor, bunu yürürlükten kaldırıyorsunuz. Örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak yerine, örgütlenmeyi zorlaştıran, güçleştiren, siyasi partilerin serbestçe, özgürce seçime girmesini zorlaştıran kurallar getiriyorsunuz. Çok somut bir örnek sunuyoruz, öneri sunuyoruz, diyoruz ki: Eğer bu ülkenin Cumhurbaşkanı 100 bin kişinin teklifiyle aday olabiliyorsa siyasi partiler de paralel biçimde, 100 bin kişinin teklifiyle seçime girebilsinler. Yok 41 ilde örgütlüymüş, yok bunların üçte 1'inde örgütlüymüş, yok grubu varmış, yok şu varmış; bütün bunları incelemekten Yargıtayı da kurtarın, Meclisi, Yüksek Seçim Kurulunu da kurtarın; 100 bin imzayı veren siyasi parti seçime katılabilsin diyoruz.

Cumhurbaşkanı meselesiyle ilgili -sürem çok az- Hayati Bey'in söylediği tam olarak doğru değil. Şu anlamda doğru değil... Hayati Bey diyor ki: "6271 sayılı Kanun'un 13'üncü maddesi uyarınca, bu kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 298 sayılı Kanun, Milletvekili Seçimi Kanunu, ve diğer kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanacak."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Diyor ki: "6271, 298'e atıfta bulunuyor." Açın, bakın, 6271'in 13'üncü maddesinde Cumhurbaşkanına ilişkin herhangi bir yasak var mı? Kesinlikle yoktur. Bu yasağın düzenlendiği tek kural 298 sayılı Kanun'un 66 ve 67'nci maddesidir. Orada da başbakan, bakanlar ve memurlara ilişkin yasaklar genel olarak düzenlenmişti. Eğer 6271/13'e hüküm koymuyorsanız, 298'den de "Başbakan"ı çıkarıp Cumhurbaşkanına ilişkin bir sınırlama koymuyorsanız bunun bir tek anlamı vardır; ağaya her şey beleş.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)