| Konu: | HASTA TUTUKLULARIN SORUNLARINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 14.02.2013 |
ADİL KURT (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakana fazla süre verdiniz iki dakika, bundan sonra biz de istiyoruz.
BAŞKAN - Böyle bir pazarlık yok. Yerinize oturur musunuz lütfen. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Orası babanızın koltuğu mu? Başkanlık koltuğu. İstediğiniz zaman istediğiniz kadar veremezsiniz!
BAŞKAN - Ve ben burada bunu sağlamak zorundayım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Babanızdan mı kaldı orası?
BAŞKAN - Babamdan kalmadı, milletten kaldı. Sen neysen ben de oyum. Lütfen müdahale etmeyin arkadaşlar. Bir düzen içinde götürmek zorundayız yani.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Babanın mirası gibi davranıyorsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, biz de milletin vekiliyiz.
BAŞKAN - Ben de milletin vekiliyim. Lütfen efendim, bir usulü var. Rica ediyorum yani.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Zaten babanızın çiftliğine çevirdiniz.
BAŞKAN - E, buyurun herkes konuşsun, hepimiz konuşalım, hiçbir şey anlamayız. Rica ediyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ama Sayın Bakana ek süre verdiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Milletvekilimiz, süreyle ilgili, İç Tüzük gereği ince bir hususu dile getirdi. Dolayısıyla, bu konudaki ifadesini tepkiyle karşılamaya gerek yok.
BAŞKAN - Ama "Babanın malı mı?" şeklinde mi usul dile getirilir Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Böyle el kol hareketiyle konuşmayın Sayın Başkan.
BAŞKAN - "Babanızın malı mı?" diyor. Ben babamın malı olduğunu söylemedim ki. Onu da duyun lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ama öyle davranıyorsunuz.
BAŞKAN - Hayır, öyle davranmıyorum efendim. Ben sadece sükûnet için rica ediyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sayın Başkan, biz devam edelim.
BAŞKAN - Rica ediyorum yani başka çare yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakana niye söz verdiniz? Böyle azarlıyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, İç Tüzük diyor ki: "Bakanlar gündem dışı konuşmalara cevap verebilirler, yirmi dakika süre verilir." Bunun için verdim.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Tamam, yirmi dakika verin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama fazla verdiniz.
BAŞKAN - Efendim, konuşmanızdan dolayı üç dört dakika konuşamadı.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bugün benim konuşmamda ben de iki dakika istiyorum.
BAŞKAN - Arkadaşların sorularına cevap versin diye iki dakika daha verdim. Mesele bundan ibaret. Lütfen yani.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, ben de iki dakika istiyorum, bugün benim de konuşmam var, ben de istiyorum.
BAŞKAN - Burada isminiz var, biraz sonra konuşursunuz efendim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Niye madalya aldığını da söylemiyor.
BAŞKAN - Özür diliyorum Sayın Kurt, buyurun efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Et Balıktaki hırsızlığı çıkartanı niye ihraç ettiniz?
ADİL KURT (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ya, bir saniye kapar mısınız lütfen, rica edeyim.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Arkadaşlar, saygısızlık yapıyoruz arkadaşımıza.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kurt.
ADİL KURT (Devamla) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisi ile ana muhalefet partisi arasındaki sap saman muhabbetinden sonra?
Aslında, bugün iki farklı önemli konuşma dinledik. Birisi, çok romantikti, birisi de çok hamasiydi. Bu iki değerli konuşmadan sonra yani Bakanın da yirmi beş dakika cevabını da üzerine ilave ederek şimdi önemli bir sorunu gündeminize taşımaya gayret edeceğim. Bilmiyorum, artık bu sap saman muhabbetinden kendimizi bir beş dakika ayırıp bu konuya odaklayabilecek miyiz, doğrusu merak ediyorum.
Gündeminize taşımaya çalıştığım sorun, hasta tutukluların sorunudur. Çok değil, daha on dört gün önce bu Meclis, sözüm ona, hasta tutukluların sorunlarını çözecek bir düzenleme yaptı. Denildi ki: "Bu düzenleme ile cezaevlerindeki hasta tutukluların tamamı serbest bırakılacak." Üzerinden on dört gün geçti, 1 hasta tutuklu tahliye oldu. O da Sayın Başbakanın çok yakın mesai arkadaşı Sayın Ergin Saygun, kendisine şifa diliyorum. Ancak, şu anda mesela burada benim elimdeki liste -tabii ki hepsi bunlardan ibaret değildir, daha fazla sayı var- 151 kişinin listesi ve bu hasta tutukluların çoğu kanser hastası.
Kanunda yapılan düzenlemeye itiraz ettik, dedik ki; bu düzenleme yanlıştır. Bu düzenlemeyle ilgili olarak, buna bağlı olarak cezaevlerinden hiçbir hasta tutuklu tahliye olmayacaktır, cezaları ertelenmeyecektir. Çünkü hasta tutuklular -içinizde hekim milletvekillerimiz var, onlar çok daha iyi bilirler bu konuyu- kanser hastaları, kendi başlarına ihtiyaçlarını göremeyecek duruma geldikleri andan itibaren günleri sayılıdır. Aylar bile denmez onlara, günleri artık sayan hastalardır bunlar ve şu anda cezaevlerinde bulunan hastaların büyük bir çoğunluğu kanser hastası ve ağır hastalar, tedavileri doğru dürüst yapılmıyor. Performans Yasası'na dayalı olarak dışarıdaki kanser hastalarının tedavileri doğru dürüst yapılmazken, içerideki kanser hastalarının tedavisi ne durumdadır düşünmek gerekir.
Yapılan düzenleme, bu hasta tutukluların hiçbirinin tahliyesine vesile olmamıştır. Birkaç ismi sizinle paylaşmak istiyorum: Mesela Hediye Aksoy, meme kanseri ve iki gözü görmüyor; Abdülsamet Çelik, kan kanseri, ölümü bekliyor; Avni Uçar, böbrek kanseri; Halil Güneş, kemik kanseri; Taylan Çintay, mesane kanseri; Özgür Karagöz, akciğer kanseri, devam ediyor bu böyle.
Güncel olarak isimleri popüler olduğu için sık sık gündemde olan ağır hastalar var, Prof. Fatih Hilmioğlu bunlardan bir tanesidir. Daha başkaları var, adli tutuklular var bu kategoride değerlendirilecek hastalar ve bunların hiçbirisi mevcut düzenlemeye dayalı olarak tahliye edilmeyeceklerdir. Daha önce ifade ettik, adli tıbbın insafına bırakırsanız bu işi ancak ve ancak geçmişteki örneklerinde görüldüğü gibi tecavüz sanıklarına rapor verilir. Onun dışında, bir ağır hastaya rapor verilip tahliye ettirildiğine rastlanmamıştır. Tersine, raporlarında şu vardır, açın adli tıbbın arşivlerine bakın ve aynen şu ibareleri görürsünüz, daha kötü kavramlar da kullanılıyor: "Boş verin, içeride gebersinler." deniliyor. Şimdi, bu hasta tutukluları tekrar adli tıbbın insafına terk ederek ölüme terk etmiş olursunuz. Ne olur, bu sap saman muhabbetinden kendinizi biraz bunun dışına çıkarın ve bu tarz, bu sorunlarla ilgilenin. Bu hasta tutukluların feryadına kulak verin. Bu insanların cezaevlerinden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) -?tabutlarının çıkması hepinizin vicdanını eminim ki sızlatacaktır. Birçoğu da tutuklu yargılanıyor. Bu tutuklu yargılanan hasta tutukluların, hükümlülerin mevcut durumunda Meclisin vicdanı sızlamıyorsa "İnsanlık bitmiştir." diyeceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kurt, teşekkür ediyorum.