GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ankara'da toplantı, gösteri hakkı ve idari iletişime ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:5
Birleşim:75
Tarih:05.04.2022

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; genel olarak mart ayının Dünya Kadınlar Günü, Tıp Bayramı, "Nevroz" Bayramı ve anmalarla dolu oldukça yoğun bir gündemi vardır. Türkiye'nin birçok şehrinde olduğu gibi Ankara'da da meydanlarda kutlama, anma ya da protesto yapmak, yurttaşlarımızın en doğal anayasal hakkı. "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." Anayasa madde 34 gayet açık ancak Ankara'da Emniyeti, Valisi bir olup yurttaşların anayasal haklarını engellemek üzere elinden geleni ardına koymuyor. 8 Mart mitingi için duyuru yapmak isteyen kadınlar gözaltına alınıyor. Miting yapılacak alan için bir yıl "Tandoğan olmaz, Anıt Park'ta yapın." deniliyor, ertesi yıl Anıt Park'ta yapmaya kalkınca bu sefer onun için zorluk çıkarılıyor. Hafta içi düzenlenen mitingleri iş çıkış saatini gözeterek yapmak istediğimizde "Hayır." deniliyor, saat üç ile beş arasında güvenliği sağlayan kolluk, ne hikmetse beş ile yedi arasında güvenliği sağlayamaz oluyor. Ülkenin dört bir yanında yakılan "Nevroz" ateşi, Ankara'da sakıncalı bulunuyor. Şimdi, "Nevroz" kutlaması konusunda konuşmak için aradığım Validen tam dört gün boyunca yanıt alamıyorum. Evet, bir il vekilinin valiyle konuşamaması, gerçekten bu Meclisin itibarını zedeler aslında ve bu nedenle Meclis Başkanının bu duruma müdahale etmesi gerekir.

Öte yandan, bu kadar yüksek güvenlikli olduğu iddia edilen bir kentte aslında kimin güvenliği sağlanıyor diye de sormak gerekir. Tıpkı Mecliste olduğu gibi, her yeri bariyerlerle çevirerek sadece Cumhurbaşkanı ve şürekâsının güvenliği mi sağlanıyor Ankara'da? Örneğin, gazeteci bir kadın, iki gece önce karakolu arayıp kendisini taciz eden iki aracı şikâyet ettiğinde "Yazılı başvurun, biz bir şey yapamayız." cevabını alıyor plakalarını alıp bildirdiği hâlde. Kadınların güvenliğini sağlamayan, yurttaşların en doğal gösteri hakkını korumayan bir kentte güvenlikten filan söz edilemez.

Ankara'nın sorunları sadece güvenlik, toplantı, gösteri hakkının engellenmesi değil tabii ki. Kendi kendine yetebilecek tarımsal üretim kapasitesine sahip bu kenti betona çevirdiniz. Yaşanabilir bir kentte, nefes alınabilir topraklarda yaşamak tüm Ankaralıların hakkıdır. Tarihî Saraçoğlu Mahallesi olsun, ODTÜ ormanını parçalayan rant yolu olsun, bu şehir için mücadele eden Mimarlar Odasının Ankara Şubesini hedef almak, aslında bu kente sahip çıkanları ve hepimizi hedef almaktır.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde Danıştay, Atatürk Orman Çiftliği'ne yapılan sarayın hukuksuzluğunu yani kaçak olduğunu bir kez daha kanıtladı. Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, 16 Ocak 2014'te yayımladığı ilke kararıyla tarihî sit alanlarına kamu binası yapılmasının önünü açmıştı. Ancak Danıştay, Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde inşa edilen Cumhurbaşkanlığı sarayının yapımına dayanak olan bu kararı iptal etmişti. Tabii, bunun üzerine Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu boş durmadı, arkadan dolandı ve "kamu hizmet yapıları" ibaresi yerine "resmî kurum yapıları" ibaresini kullandı. Sayın Levent Gök bu kararı -bu değişikliği daha doğrusu- yargıya taşıdı ve Danıştay savcısı, üç gün önce Atatürk Orman Çiftliği'ne inşa edilen sarayın yapımına temel oluşturan ve sözde kültür varlıklarını koruma görevi olan Kurulun kararına olumsuz görüş verdi. Savcı, tarihî sit alanlarında resmî yapıların inşa edilmesinin yasalara aykırı olduğunu vurguladı.

Ben, bütün savcıları ve hâkimleri artık korkusuzca ve her alanda hukuku uygulamaya davet ediyorum. Yoksa, elimizde bir ülke kalmayacak. Tahrip edilen ormanlar, zeytinlikler ve kent dokusunun yerine asla yenisi konulamıyor.

TÜİK'in bile yüzde 61 olarak açıkladığı enflasyon ve zamlar, herkes gibi Ankaralıları da olağanüstü etkiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum.

Pazar yerleri boş, üretici de tüketici de çok zor durumda, mazot fiyatları, doğal gaz, elektrik faturalarının herkesi yoksullaştırdığı bir kentle karşı karşıyayız. Evet, Ankara; Türkiye'nin başkenti, sorunlar büyük ve sorunların da başkenti ama çözümlerin de başkenti olabilir. Öncelikle üretim ekonomisine geçmeliyiz; işçilik değil, üretim maliyetlerindeki artışın enflasyonun temel nedeni olduğunu kabul etmeliyiz. Gübre, akaryakıt gibi girdi fiyatlarını düşürmeliyiz ki çiftçi üretim yapabilsin. İktidarın tüm halkı tüketen; üretim değil, tüketim politikalarına karşı çıkış yollarımız var çünkü HDP var, biz varız.

Sevgili Ankaralılar, hepinizi 10 Nisanda Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde gerçekleştireceğimiz Ankara il kongremize davet ediyoruz; birlikte değiştireceğiz bu kenti de Türkiye'yi de.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)