| Konu: | Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 05.04.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine konuşacağım, İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Evet, aslında yine bir torba kanun. Torba kanunun getirilmeyeceğine ilişkin iktidar sürekli söz vermesine rağmen...
Sayın Osman Aşkın Bak, oturur musunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Pardon... Pardon...
ERHAN USTA (Devamla) - Hem çay kanununa olumsuz, ret verdin ağabey hem de gürültü yapma lütfen ya.
AHMET KAYA (Trabzon) - Aynen öyle, aynen öyle ya.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır, alakası yok, bizim çalışmamız var.
ERHAN USTA (Devamla) - Yani burada Rizeliler de duysun, çaycıların hakkını savunmadı. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Biz kanunu çıkarırız, merak etmeyeceksin, o bizim işimiz.
ERHAN USTA (Devamla) - İşte, keşke çıkarsaydınız, hazır gelmiş kanun teklifine olumlu oy kullanabilirdiniz.
AHMET KAYA (Trabzon) - Ağabey, yirmi yıl oldu, niye çıkarmıyorsun? Ne zaman çıkaracaksınız?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen kendi işine bak, biz kendi işimizi yaparız.
AHMET KAYA (Trabzon) - Yirmi yıl, yirmi yıl Osman ağabey...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Biz kendi işimizi yaparız, merak etmeyin.
ERHAN USTA (Devamla) - Sizin işiniz değil, herkesin işi, Parlamentonun işi. Bakın, kendi işiniz olarak görmeyin.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Yaparız, yaparız.
AHMET KAYA (Trabzon) - Hâlâ "Yaparız." diyorsun, yirmi yıl olmuş.
ERHAN USTA (Devamla) - Kanun çıkarmak Parlamentonun işidir. Birazdan açıklayacağız şimdi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Biz teklifimizi yaparız, merak etmeyin.
ERHAN USTA (Devamla) - Sizin şu kanun teklifinde getirdiğiniz olumlu maddelere biz olumlu oy kullanacağız, "Senin işin, benim işim." diye bir şey yok ki Parlamentonun işi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tamam, güzel.
ERHAN USTA (Devamla) - Artık, biliyorsunuz, Hükûmetten kanun teklifleri de gelmiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tabii, tabii.
ERHAN USTA (Devamla) - Niye vatandaşın, Rizeli çay üreticisinin lehine olan bir kanunda olumsuz oy kullanıyorsun kardeşim?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne alakası var canım?
ERHAN USTA (Devamla) - Neyse, o ayrı bir konu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Biz çay üreticisinin her zaman yanındayız, merak etmeyin.
ERHAN USTA (Devamla) - Ama en azından gürültü yapmayın da lütfen konuşayım.
Müsaade eder misiniz... Sayın Başkanım, bir şey yapar mısınız?
BAŞKAN - İyi de efendim siz attınız ilk lafı.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Siz sataştınız efendim ya.
ERHAN USTA (Devamla) - Hayır, olur mu... Ama gürültü yapıyor yani. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Siz sataştınız.
BAŞKAN - Yani sataşma sizden geldi Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) - Sürekli gürültü yapıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Biz 2 Rizeli konuşuyoruz.
ERHAN USTA (Devamla) - Sürekli gürültü yapıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bak, 2 Rizeli konuşurken araya girme bence.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Arkadaş, sus da dinleyelim ya, Allah Allah! Senden başka laf atan yok ya!
ERHAN USTA (Devamla) - Sürekli gürültü yapıyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - 2 Rizeli konuşurken araya girme.
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Böyle bir saygısızlık olur mu? Ayıp ya!
ERHAN USTA (Devamla) - Şimdi, yine bir torba kanunla karşı karşıyayız. Bunun üzerinde çok fazla durmayacağım, AK PARTİ bu anlamda dediği şeyleri artık tutmuyor.
Şimdi, desteklediğimiz maddeler var dedim bu kanun teklifi içerisinde. Yaklaşık 40 tane madde var, 38+2=40 madde var. Muhtarların maaşlarının asgari ücrete çıkarılmasına ilişkin maddeye elbette biz de destek vereceğiz, veriyoruz, Komisyonda verdik zaten.
Hazineden kiralanmış olan 2/B arazileri var. Bunları vatandaş kullanıyor, ekiyor, biçiyor; bunlar, tarımsal desteklerden faydalanamıyordu. Bunları biz daha önce önermiştik, buna ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyken İYİ Parti Grubu adına önerge de vermiştik, o zaman bizim önergelerimizi reddetmiştiniz ama şimdi, belli ki buna ilişkin de bir düzenleme yapıyorsunuz yani desteklerden faydalanmaları doğru olacaktır. Bu düzenlemeyi de bu anlamda desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Tabii, işte, burada bir miktar böyle yangından mal kaçırırcasına -artık, bütçe kötü, ödemeler dengesi kötü- hazine taşınmazlarının bir kısmının hızlı bir şekilde elden çıkarılmasına ilişkin maddeler var. Buralarda daha dikkatli olunması gerekiyor yani "Ne olursa olsun, bir yerlerden para gelsin." anlamındaki maddelere, tabii, bu anlamda olumlu bakmıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben burada esas itibarıyla yani bir vergi politikası açısından bu kanun teklifini değerlendirmek istiyorum. Hükûmetin bir vergi politikası var mı? Bırakın vergiyi, onun daha üstüne gidelim, bir temel makroekonomik vizyonu var mı, yok mu? Bu anlamda bu kanun teklifini değerlendirmemiz lazım. Vergiler niye çıkar? Vergi nedir? Maliye politikasının en önemli araçlarından bir tanesidir. Dolayısıyla, ekonomiyi düzenlemeye yönelik olarak Hükûmetin elindeki en büyük silah da elbette vergi politikasıdır. Fakat baktığımızda, şimdi, son dönemde yapılan vergi düzenlemeleri olsun, burada yapılan -bir kısım örnekler söyleyeceğim- vergi düzenlemeleri olsun Hükûmetin ortaya koyduğu bir makroekonomik vizyon eğer varsa bununla uyumlu mu veya vergi politikalarında bir sistematik var mı diye bir bakmak, bir değerlendirmek gerekiyor. Buna baktığımızda esas itibarıyla -hemen baştan söyleyeyim- maalesef böyle bir şey göremiyoruz yani hiçbir sistematik yaklaşım yok yani hiçbir makroekonomik vizyon veya amaç ortaya konulmuş değil de hadi kafalarında olduğunu düşünelim, bunlarla uyumlu adımlar da atılmıyor.
Şimdi, mesela son dönemde ücretlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir düzenleme yaptık hatırlarsanız; asgari ücret vergi dışı bırakıldı, bunu biz de destekledik ama burada bizim o zaman karşı çıktığımız bir şey oldu: Asgari geçim indirimi (AGİ) dediğimiz sistem de kaldırıldı. Hâlbuki şu anda -hele hele pandemiyle mücadelede- yoksulluğun bu kadar çok arttığı bir dönemde, bizim normal şartlarda bekâr olanlar ile evli ve çocuk sahibi olanlar arasında vergisel ayrımı kaldırmamamız gerekiyordu. Bütün dünyada da böyledir, bizim sistemimizde de AGİ üzerinden, asgari geçim indirimi üzerinden bir vergisel ayrıştırma vardı yani evli ve çocukluları devlet biraz daha destekliyordu. Şimdi, burada asgari ücreti vergi dışı bırakırken çok temel bir hata yapıldı ve aslında Hükûmetin hiçbir şekilde temel makroekonomik amaçlarıyla -yoksullukla mücadele amacı varsa eğer bu Hükûmetin- bununla uyumlu olmayan bir iş yapıldı, bir yanlış uygulama yapıldı.
Şimdi, bunun dışında başka nasıl yanlış uygulamalar yapıldı? Mesela, bu dönemde faiz gelirleri vergi dışı bırakıldı. Özellikle pandemi döneminde, bütün dünyanın üst gelir gruplarını daha fazla vergilendirdiği bir dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinden gelen bu kanun teklifleriyle tam tersi bir şey yapıldı, üst gelir grupları ödüllendirildi. Şimdi bu böyleydi, bu biraz daha genişletildi. En son, biliyorsunuz, kur korumalı mevduat sisteminde verilen avantajlarla bu iyice genişletildi ve yani işte, biliyorsunuz, bu birinci, ilk üç aylık şeyde, yıllık bileşikte yüzde 100'ün üzerinde faiz geliri elde eden bir kesimden 1 kuruş vergi almadı bu iktidar değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, bu da bir çelişki, olmaması gereken; hele hele böyle bir zamanda, yoksulluğun arttığı bir dönemde daha fazla vergilendirilmesi gereken bir kesime vergi avantajı sağlayan anlayışı anlamak tabii ki mümkün değil.
Yine, alınan yanlış kararlardan diğer bir tanesi: Kur korumalı mevduata faiz üzerinden vergi avantajı sağlandı, artı, kurumlar vergisi istisnası getirildi; bir yandan da şimdi kurumlar vergisini artırıyoruz. Bakın, yani çok enteresan bir şey; böyle bir şeyi anlamak mümkün değil yani hiç olmayacak bir şey; dünyada olmayan bir vergi avantajı sağlıyorsunuz bir yandan, öbür taraftan, şimdi de başka bir kanun teklifiyle başka bir şey getiriyorsunuz yani çelişkilerle dolu birtakım vergi uygulamaları var. Bunun temelinde ne var? Bir vergi perspektifi yok bu Hükûmetin; ne yaptığını bilmeyen, işte, günlük, günübirlik, gelen tekliflere göre veya -ne bileyim ben- piyasadan gelen tepkilere göre hareket eden bir iktidar anlayışı var.
Değerli arkadaşlar, mesela, geçenlerde vergiye ilişkin -vergiyi konuşuyoruz- Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıktı. Ne yapıldı burada? Konutlarda katma değer vergisine ilişkin bir uygulama yapıldı. Biliyorsunuz, 150 metrekarenin altındaki konutlarda katma değer vergisi oranı yüzde 1, 150 metrekarenin üzerinde olanlarda da yüzde 18. Şimdi, yüzde 1 olan daha sosyal konutlardaki, belki garibanın alacağı konutlardaki vergi oranı yüzde 8'e yükseltildi; tam tersine, 150 metrekarenin üzerinde olan veya işte, belki de çok pahalı konutlar... 150 metrekare olanın hepsinin pahalı olması da gerekmiyor ama mesela işte -ne bileyim ben- yalıların bile katma değer vergisi oranı, 150 metrekareye kadar olan kısmı yüzde 18'den yüzde 8'e çekildi, yine 150 metrekarenin üzerindeki yüzde 18 olarak tutuldu. Şunu söylemeye çalışıyorum: Yoksulluğun arttığı bir dönemde yoksulların vergi yükü artırıldı, daha zengin kesimin vergi yükü hafifletildi; yani, böyle anlamsız birtakım işler yapılıyor. Veya Sayın Cumhurbaşkanı geçen yıl bir eylem planı açıklamıştı, hatırlarsanız; Lütfi Elvan da onun detaylarını açıklamıştı daha sonra. Ne denildi? "Vergilerde, biz, muafiyet ve istisnaları azaltacağız." denildi. Ya, şimdi, şu kanun teklifiyle dünya kadar muafiyet ve istisna getiriliyor. Kardeşim, bir söylediğiniz bir söylediğinizi tutsun yani, bir yandan "Muafiyetleri, istisnaları azaltacağız." diyorsunuz, diğer taraftan da mesela 11'inci maddede, imalat sanayisindeki inşaat işlerinde KDV indirimi ve iadesi KDV istisnasına dönüştürülüyor. Bu, sınırlı bir süre için olan bir şey; sürekli hâle getiriliyor. Artı "İstisnaları kaldıracağım." diyen Hükûmet, inşaat işlerindeki bu istisnayı turizm sektörüne de teşmil ediyor, oraya da yaygınlaştırıyor. Yani, konuştuğunuz politika ile yaptığınız işin arasında hiçbir alaka yok maalesef. Tabii, inşaat üzerinden ekonomiyi teşvik etme anlayışının burada yine, bir kez daha karşımıza çıktığını görüyoruz.
Şimdi, sanki kayıt dışıyla ilgili -birazdan bu sahte faturalarla ilgili konuları da konuşacağız- bir mücadele varmış gibi -ondan sonra- şimdi kamu spotu uygulamasına ilişkin bir madde getiriliyor. Tamam, doğru, getirilsin ancak bu madde ne zaman çalışır, kamu spotu? Yani, siz iktidar olarak kayıt dışının üzerine gitme konusunda bir irade ortaya koyarsınız, vatandaş "Ha, benim Hükûmetim, benim devletim kayıt dışının üzerine gidiyor." der ve bu kamu spotunun da bir kısım faydası olur ama iktidarın uygulamalarının kayıt dışılığı teşvik edici mahiyette olduğu bir dönemde, kamu spotuna ilişkin, kanun teklifinde bir ibare getirmek sadece -kusura bakmayın ama- komik olmanın ötesine geçmez.
Şimdi, tabii, yine çelişkilere devam ediyoruz. Katma değer vergisi indirimleri var son zamanlarda. Tabii, yoksulluk arttı; fiyatlar aşırı bir şekilde, hızlanarak artıyor, çok yüksek fiyat artışları var. İşte, en son enflasyon tüketici bazında yüzde 61 geldi, ENAG bunu yüzde 143 olarak hesap etti, Üretici Fiyat Endeksi yüzde 115 geldi. Yani bu rakamlar son çeyrek yüzyılda görmediğimiz rakamlar, önceki çeyrek yüzyılın rakamlarına Türkiye yeniden döndü. Şimdi bunlarla, enflasyonla mücadele etmesi gereken iktidar ne yapıyor? Katma değer vergisi oranı indirimine gidiyor. Tamam, gıdada gittiniz, bir şey demiyoruz, biz de buna karşı çıkmıyoruz ama şunu bilin ki bunun size hiçbir faydası olmayacak, daha doğrusu "size" derken yani fiyatların indirilmesi anlamında hiçbir faydası yok. Bizim gibi "fiyatlara vergi dâhildir." sistemleri içerisinde, bakın, bu vergi indirimlerinin hiçbiri uygulanmadı, hiçbiri fiyatlara yansıtılmadı değerli arkadaşlar. E, devlet vergi kaybına uğruyor; şimdi, ondan sonra da, bir taraftan da geleceksiniz, milletin üzerine tekrar vergi bindireceksiniz. Yani bu "vergi indirimi" dediğiniz şeyler hakikaten ne kadar etkili oluyor, ona bakmak lazım.
Biliyorsunuz, katma değer vergisinin özellikle indirimli oran uygulaması çok olunca diğer taraftan da vergi alacağı doğuyor. Şu anda zaten bekleyen, sanayicilerin ve büyük ticaret erbabının -daha doğrusu, büyük olması da gerekmiyor- özellikle imalatçıların beklediği ciddi bir KDV alacağı sorunu var. Ciddi bir finansman sıkıntısı çekiliyor orada, bu da üretimi şu anda olumsuz etkiliyor ama yapılan bu uygulamalarla bu sorun biraz daha büyütülüyor. Düşünün, yüzde 18'den girdi kullanacak bir üretici, bir KOBİ, yüzde 1'den çıktı olacak; devletten sürekli bir KDV alacağı var. KDV alacağını alabiliyor mu? Zamanında alamıyor; bu da işletmelerde ciddi bir finansman sıkıntısına neden oluyor. Yine, bunların hepsini büyütecek bir uygulama. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Emin olun, yapılan işlerin hiçbir mantığı yok ya, hiçbir mantığı yok. Vergiye ilişkin atılan adımlarda bir amaç koyarsınız; amacınız yanlış olur doğru olur, onu yargılamıyorum ama bir amaca yönelik olur. Bu, ne amaca yönelik ne konjonktüre yönelik yani konjonktüre de uymayan, amaca da uymayan... Fakirin, yoksulun daha fazla desteklenmesi gereken bir ortamda zengin kesimi destekliyorsunuz, makroekonomik amacınızın yoksullukla mücadele olması gerekirken onunla alakası yok veya "Muafiyeti ile istisnayı kaldıracağım; vergi sistemini sadeleştireceğim." Diyorsunuz, şu kanun teklifinde vergilerde en az 10 tane istisna ve muafiyet getiriliyor; bunları anlamak mümkün değil.
Şimdi, mesela, akaryakıttaki eşelmobili... Yani bunu anlamak mümkün değil. Akaryakıt, mazot fiyatları 6-7 lirayken Sayın Bakanım, eşelmobil sistemi uygulandı; şu anda 23 lira oldu, eşelmobil sistemi uygulanmıyor. Bunun mantığını bana birisi Allah rızası için anlatsın, böyle bir şey olabilir mi?
Şimdi, daha büyük skandala gelelim -çok belirgin olduğu için- kurumlar vergisi meselesine. Şimdi, bu Hükûmet, kurumlar vergisiyle ilgili düzenleme getirmeye bayılıyor; yönünün hiç önemi yok, ister düşürelim ister çıkaralım ama illa her kanun teklifinde bir tane, kurumlar vergisine ilişkin düzenleme olması gerekiyor sanki; sanki böyle bir nas varmış gibi.
Şimdi, Kasım 2017'de bir düzenleme yapılmış yani Kasım 2017'de kanun çıkıyor, kanunda deniliyor ki: "20 olan kurumlar vergisi 22 puan olarak uygulanır." Hangi yıllarda? 2018, 2019, 2020'de 22 olarak uygulanıyor. Daha 2020 bitmeden -bu, yanlış hatırlamıyorsam Berat Bey dönemindeydi- yeni bir kanun teklifi geliyor. Burada, bakın, 2020'de 20 olan kanuni oran 22 olarak uygulanırken sanki 2021'e geldiğimizde Türkiye'nin bütçe sorunları çözülmüş gibi veya sanki bütçenin paraya ihtiyacı yokmuş gibi, bir anda, kurumlar vergisinin 5 puan düşürülmesine ilişkin kanun teklifi geldi. Ya, biz dedik ki... Bakın -bir muhalefet partisi temsilcisi olarak, mesela, ben bunu söyledim Plan ve Bütçe Komisyonunda- bizim, vergi oranını düşürülmesine, normalde, popülist olarak baktığımızda karşı olmamamız lazım; nereden baksanız 900 bin tane kurumlar vergisi mükellefi var. Ama arkadaş "Kurumlar vergisinin paraya bu kadar ihtiyaç olan bir dönemde 5 puan düşürülmesinin nasıl bir mantığı var, şunu bize izah edin." dedik ve karşı çıktık. Karşı çıkmamıza rağmen -tabii, talimat gelince Mecliste milletvekilinin bir iradesi olmadığı için- Plan ve Bütçe Komisyonunda AK PARTİ'li arkadaşların, Cumhur İttifakı'ndan arkadaşların oylarıyla bu 5 puan indirim geçti. Artık buraya geldik, konuyu tekrar tekrar gündeme getirdik, en sonunda kurumlar vergisinin 5 puan indirilmesinden vazgeçtiler arkadaşlar, "Doğru." dedik.
Şimdi, aradan dört ay geçmedi, kurumlar vergisinin bu sefer 5 puan yükseltilmesine ilişkin kanun teklifi geldi. Aynı milletvekilleri getiriyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda aynı milletvekilleri hem düşürülmesine hem yükseltilmesine oy veriyor. Hani şunu anlayabilirim: Ya konjonktür değişir, "Önceden düşürme vardı, şimdi yükseltmeye gidiyorum..." Arkadaşlar, düşürmenin getirildiği dönemde -2020 yılının Ekim ayı- daha orta vadeli program yeni çıkmış. 2020'ye ilişkin de çok ciddi bir bütçe açığı olacağı öngörüsünün olduğu bir dönemde getirildi üstelik bu; sonradan bütçe açığı o kadar gerçekleşmedi son aylarda alınan tedbirlerle ama yani bu kanun teklifi getirildiğinde bütçe açığının çok daha yüksek olması bekleniyordu. Bütçe açığının umulandan daha düşük geldiği bir dönemde de kurumlar vergisi oranı artırımı getirildi. Ya, bunun mantığını Allah rızası için biri bize söylesin.
Dolayısıyla, sonra ne yapıldı? Ocak 2022'ye geldik -artırım gelmişti- bu sefer, şimdi ihracatçı firmalarda ve imalat sanayisindeki firmalarda 1'er puan düşüş geldi; "Tamam, güzel." dedik buna. Şimdi, bakıyorsunuz... Ben burada şunu söyleyeyim: Ocak 2021'de, daha doğrusu, 15 Nisan 2021 tarihinde kurumlar vergisinin yükseltilmesine ilişkin kanun teklifi geldiğinde, biz onu her şeye rağmen yine desteklediğimizi söyledik ancak orada şöyle bir şey yapın dedik: "Bütün kurumların vergisini niye artırıyorsunuz? 900 bin tane kurum var ama bunların içerisinde çok küçük KOBİ'ler var ve biz bunların desteklenmesini istiyoruz, bunların vergisindeki yüksek artışa karşıyız." O zaman biz bir önerge verdik Plan ve Bütçe Komisyonuna. Bakın, önerge şu; burada "Erhan Usta" imzalı bir önerge, İYİ Parti Grubu adına verdik, dedik ki: "Bankacılık Kanunu'na tabi olarak şey yapan firmalar, daha doğrusu mevduat bankaları ve katılım bankaları için kurumlar vergisi sürekli olarak -geçici olarak da değil- yüzde 25 olsun." AK PARTİ'li ve MHP'li arkadaşlar Plan ve Bütçe Komisyonunda bu önergemizi reddetti arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Şimdi, bugün aynısını getiriyorlar. Sayın Elitaş, Allah rızası için şunu bize birisi izah etsin yani o gün bizim bu önergemizi niye reddettiniz? Bugün, özellikle, hele hele vergileme dönemi başladıktan sonra, şimdi vergi artışı getiriyorsunuz. Ya, azıcık öngörülü olmak lazım olan biten konusunda. Yani hiç olmazsa... Tamam, bunu kendiniz düşünemiyor olabilirsiniz; biz düşünmüşüz, çalışmışız, izah etmişiz, orada bununla ilgili on-on beş dakika da konuşma yapmışız, bunun arttırılmasının doğru olacağı konusunda "Bankacılık ve finans sektörü için kurumlar vergisini sürekli arttıralım." demişiz. Orada karşı çıkan arkadaşlar, eminim, bugün, birazdan, bu verginin burada artırılmasına bu sefer karşı çıkmayacaklar, olumlu oy kullanacaklar. Dolayısıyla bunlar hakikaten büyük, ciddi tutarsızlıklardır. Bu tutarsızlıklardan arınmak lazım yani ne doğruysa onun yapılması lazım ama bugün, maalesef, bu konuda, AK PARTİ Grubunda böyle bir şeyi görme imkânımız yok.
Şimdi, diğer birkaç tane -sürem azaldı- hususta daha, vergiye ilişkin hususlarda yine görüşlerimizi paylaşmak istiyorum. Diğer hususlarda, bölümlerde arkadaşlar konuları değerlendirecekler veya maddeler geldikçe, yeri geldikçe konuşacağız.
Şimdi, en önemli sorunlardan bir tanesi değerli arkadaşlar, sahte fatura meselesi. Sahte fatura gerek akaryakıt özelinde gerekse işin tamamında şu anda vergi sisteminin en önemli sorunu hâline gelmiştir. Ciddi vergi kaybı vardır burada, bir yanda devlet otoritesi yani devlet gelir kaybına uğramaktadır, diğer taraftan da dürüst mükellefler sahte fatura soruşturmaları kapsamında ciddi sıkıntı çekmektedir. Zaten dürüst olmayanın, paravan bir şirket kurmuş olanın hiçbir sorunu yok; o, şirketi kapatıyor, çaycısının üzerine yapmış, kapatıyor gidiyor. Ama dürüst firmalar var, ahlaklı firmalar var. Yani biliyorsunuz, bir naylon faturada, silsileyle ta öbür uca kadar gidiyor. Ben nereden bilebilirim? Ben bir tane harcama yapmışım, onunla ilgili bir fatura almışım, benim fatura aldığım firmanın fatura aldığı yerde birisinin naylon fatura kullanıp kullanmadığını ben nasıl bilebilirim? Şimdi, bundan dolayı ciddi sıkıntı çeken firmalarımız var. Şimdi, bu sistemin çözülmesi lazım. Bugüne kadar bununla ilgili hiçbir adım atılmadı. Defalarca bu konu konuşuldu edildi fakat özellikle... Yani akaryakıt kısmıyla ilgili bir kısım düzenlemeler yapıldı ama EPDK'yle konuşuyoruz, hiçbir anlamı yok. "Şu anda sahte fatura işi özellikle akaryakıtta olanca hızıyla devam ediyor." diye arkadaşlar bize ifade ediyorlar. Bu konunun çözülmesi lazım değerli arkadaşlar. Burada şu anda ne yapılıyor? Vergide kaçakçılık suçunu işleyenlere verilen hapis cezaları artırılıyor. Tamam, eğer doğru tespit edeceksek artırılsın. Vergi ve cezalarını öderlerse ceza indirimi getiriliyor, orada bir seçenek sunuluyor ama güzel bir şey yapılıyor; aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda da zincirleme suç sayılıyor yani bir dönem içerisinde 2-3 tane sahte faturayı bilmeden kullanması durumunda her birinden ayrı ayrı ceza almayacağı söyleniyor. Ancak burada eğer siz -bunu AK PARTİ'ye söylüyorum değerli arkadaşlar- her yıl "matrah artırımı" diye bir af getirirseniz, yani "Matrahını artır, hiçbir soruşturmaya tabi değilsin." diye bir şey getirirseniz bu sahte fatura işinin önüne geçemezsiniz. Bu ancak dürüst mükellefleri cezalandıran bir şey olmaktan öteye gitmez. Çünkü biliyorsunuz, matrah artırımında ne var? İşte, vergini yüzde 20 artırdığın anda, sahte fatura kullanmışsın kullanmamışsın, hiçbir şeyi denetlememe garantisi veren bir vergi idaresi var. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil, bunlardan vazgeçilmesi lazım. Sahte fatura işini büyük organizasyonlar yapıyor, çeteler yapıyor, bunlar da biliniyor. Eğer iradesi varsa bu iktidarın, o çetelerin üzerine gidip sahte fatura meselesini orada çözmesi lazım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yoksa yani gariban mükellefle uğraşmanın hiçbir anlamı yok. Siyasi iradenin burada tecelli etmesini istiyoruz; hem kayıt dışılıkla mücadele de hem de daha özelde sahte faturayla ilgili olarak üzerine gidilmesi lazım. Ama şu anlaşılıyor ki Hükûmetin buradaki bakışı da "Kısa vadede biraz fazla tahsilat yapabilirsem yapayım, vergi sistemi ne kadar bozulursa bozulsun." anlayışıyla hareket eden bir iktidar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) - Bu şekilde Türkiye'nin meselelerini çözmek mümkün değildir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)