| Konu: | Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 06.04.2022 |
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, beton çöplüğüne dönüştürülen kentler, köyler, kasabalar, yok edilen tarım alanları doğa, bizzat devlet eliyle bilinçli şekilde açlıkla imtihana sokulan milyonlar ve milyonların açlığıyla süper zenginleşen bir avuç saray çevresi, bankalar ve şirketler. Evet, üzerinde konuşma yaptığımız tablo, Türkiye gerçeği, böyle bir gerçek.
AKP bu anlamda tek değil, dünyada durum buna benzer, Türkiye'de de uygulamalar dünyadaki uygulamalarının benzeri. Türkiye'ye özgü olan ise bazı şeyler var, o da şu: Saray koalisyonunun tüm bunları yerellik, millîlik, milliyetçilik ve Müslümanlık örtüsü altında yapması bunlara özgüdür. Evet, bu da hiç şaşırtıcı değil ve bizler, her fırsatta, kim size sabah akşam vatan, millet, bayrak, din, iman edebiyatı yapıyorsa hemen elinizi cebinize atın, cebinizi kontrol edin demeye devam edeceğiz.
Evet, pandemi sürecinde görüldü ki muazzam teknolojik gelişmelere, sermaye birikimine rağmen milyonlarca insan hayatını kaybetti ve dünyada milyonlarca insan ölürken zenginlerin sayısı arttı, aşı üreticileri dünyada zenginlik sıralamasına girdiler ve kârlarına kâr katan şirketler geriye kaldı.
Evet, AKP bu süreçte yürüttüğü bütün ekonomi politikalarıyla birbirine bağlantılı bir talan, rant ve soygun sistemi uyguluyor. Sağlık sistemi de bunlarla doğrudan bağlantılı. AKP son dönemde şehir hastaneleri efsanesiyle oyalıyor halkı. "Artık sıralar ortadan kalkacak ve sağlıklı koşullarda insanlar tedavi olacaklar." Oysa gerçekler tümüyle farklı.
2022 bütçesinin yüzde 19'u şehir hastanelerine ayrıldı. Bu hastanelerin 2024'e kadar şirketlere ödenecek kira bedeliyle 59 tane benzer hastane yapılabiliyor. Talanın ve rantın boyutuna bakın arkadaşlar. Yatak kapasitesinin artırıldığı söylemi de son derece tartışmalıdır. Eğer tüm ülkede yaygın bir biçimde bu şehir hastanelerinde sözü geçen yatak kapasitesi artırılamadığında ve bazı kentlerde buna odaklanıldığında yine ortadaki eşitsizlik ortadan kalkmayacak. Dolayısıyla bu kapasite artırımı meselesi de son derece tartışmalıdır.
Sağlık emekçilerinin iş yükü arttı, güvencesiz, taşeron çalışma arttı; AVM görünümlü hastaneyle halkın gözü boyanmaya çalışıldı tıpkı köprülerde, tünellerde, havalimanlarında olduğu gibi. Kent merkezlerinde acilen ulaşılabilecek hastaneler kapatıldı. Şehir dışında ulaşımının başlı başlına bir zaman ve maliyet kaybı olduğu, içinde kilometrelerce yol yürüyerek ancak tedavi olunabilen sağlık kompleksleri, AVM görünümlü sağlık kompleksleri açıldı. Peki, neden? Çünkü sadece ve sadece sarayın saltanat ekonomisinin inşa etmesi amacıyla, paravan şirketler vasıtasıyla sarayın kasalarının doldurulması amacıyla. Kim bu şirketler? Herkes tanıyor. Bunlar "5'li çete" dediğimiz Rönesans Holding, CCN Holding, Akfen Holding, Kıyı İnşaat gibi şirketler, sadece bunlar. Tüm sağlık emekçileri bu kâr odaklı sistemin kurbanı hâline getirildiler, özlük hakları eridi, maaşları eridi; yetmedi, sistematik olarak şiddete maruz bırakıldılar. Hekimlik mesleğinin tüm itibarı yerle bir edildi. Buna bir de iktidarın sağlık emekçilerini hedef alan açıklamaları ve uygulamaları eklenince hastaneler şiddetin merkezi hâline getirilmiş oldu.
Peki, başta TTB olmak üzere sağlık emekçileri, sendikaları hedef alındı. Bu, çok klasik elbette bildiğimiz üzere. Boyun eğmeyen, sarayın halkla ilişkiler bürosu gibi davranmayan, çalışmayan kim varsa hedef hâline getirildi. "Savaş, halk sağlığı meselesidir." diyen doktorlar yargılandı bu coğrafyada. Erdoğan, önce "Giderlerse gitsinler." dedi, sonra geri vites yaptı fakat yine en son yaptığı düzenlemelerle verdiği sözleri yerine getirmemiş oldular.
Peki, bu yasal düzenlemeyle ne yapılmaya çalışılıyor? Hekimler böylece bir esnafa dönüştürülüyorlar, hastaneler ticarethane hâline getirildi, sağlık emekçileri de bunun aracı zaten yapılmıştı. Şimdi ise bir anlamda hastane sahipleri aradan çıkıyor, hekimleri taşeron olarak hastayla karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Ne kadar para, o kadar hizmet.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Hekimler İş Kanunu'na göre kamu çalışanı statüsündeyken bu düzenlemeyle fatura kesen esnaf pozisyonuna sokuluyorlar. Evet, TTB eylemler yaptı, sağlık emekçileri eylemler yaptı. Biz, buradan, direnen sağlık emekçilerini selamlıyoruz. Yapacaklarımız çok net, halk için, sağlık için, doğa sağlığı için politikalar üreteceğiz. Sağlığı da ekonomiyi de eğitimi de halkçı ve doğadan yana düzenleyeceğiz. TTB'nin yaptığı eylemler bu anlamda yol açıcıdır, boyun eğmiyorlar, "Buradayız, siz gidin, sizi göndereceğiz." diyorlar.
Peki, değerli arkadaşlar ve değerli halkımız, devamında şunları yapacağız: 8 Mart meydanlarını doldurduğumuz gibi, "Nevroz" meydanlarını doldurduğumuz gibi, 1 Mayıs meydanlarını dolduracağımız gibi doğadan, halktan, emekten yana, halklarımızın özgürlüğünden yana bir ülkeyi mutlaka kuracağız. Bunun için yan yana geleceğiz, gücümüzü birleştireceğiz; bu zulüm, rant ve talan iktidarını mutlaka yıkacağız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)