GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun Uygulanmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:80
Tarih:14.04.2022

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Biz, burada, gece gündüz çalışarak bekleyen tüm uluslararası anlaşmaları bir günde geçirsek dahi bu iktidarın baskı politikaları sürdükçe dünyadaki itibarımızı düzeltmek adına bir arpa boyu yol gidemeyiz.

Bakın, az önce 83 yaşındaki tiyatro sanatçımız Genco Erkal Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasından yargılandığı davada beraat etti; iyi ki de beraat etti. İyi ama sadece ifadesi nedeniyle bir sanatçının, yüzlerce gazetecinin, binlerce yurttaşın mahkeme kapılarında ne işi var? Mesela, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nu kapatmaya kalkıyorsunuz. Saray iktidarına sormak isterim: Ne istiyorsunuz o platformdan? Adı üstünde, kadın cinayetlerini önlemek için mücadele veriyorlar hem de yılda 400 kadın, erkek şiddeti sonucu katledilirken. Bu kadınlar ne yaptı da kapatmak istiyorsunuz? Ben söyleyeyim: Tekirdağ'da, Samsun'da, Konya'da, Erzincan'da, tüm illerde adliye, adliye kadına şiddet davalarını takip ediyor, acılı ailelerle omuz omuza mücadele veriyorlar. Kapatmak istiyorsunuz çünkü serbest bıraktığınız katillerin hesabını soruyorlar. Çünkü Özgecan, Şule Çet, Ayşe Tuba ve daha nice cinayetteki ihmallerin yani suç ortaklığınızın hesabını soruyorlar. Kapatmak istiyorsunuz çünkü İstanbul Sözleşmesi'ne sahip çıkıyor, "Vazgeçmiyoruz." diyorlar. Ben de bu kürsüden onlar adına sesleniyorum: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun yanındayız ve asla yalnız yürümeyecekler.

Sonra, ne istiyorsunuz Tarlabaşı Toplum Merkezinden? Yoksulluk, ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en yoğun yaşandığı Beyoğlu Tarlabaşı'nda on beş yıldır gönüllü çalışıyorlar, tüm gayeleri çocuk ve kadınların tüm haklara eşit olarak erişmeleri. Bu oluşumu neden kapatmak istiyorsunuz? Aslında geçen yıl terörün finansmanı için çıkarılan yasaya sıkıştırdığınız maddelerden belliydi sivil toplum üzerinde nasıl bir korku ve gözdağı fırtınası estireceğiniz.

İyi ama değerli milletvekilleri, Türkiye eğer bugün kara parayla mücadele etmediği için gri listelerde ise bu, o hak temelli derneklerin faaliyetleri nedeniyle değil ki. Ya neden? İktidardaki yozlaşma yüzünden, uyuşturucu baronlarına, kaçakçılara, 5'li çetelere, yerli yabancı oligarklara verilen imtiyazlar, onlarla çektirilen pervasız fotoğraflar yüzünden. Dolayısıyla, dernekler üzerinden, sivil toplum üzerinden bu ceberut elinizi artık çekin.

Değerli milletvekilleri, önümüzde Katar'la imzalanan bir protokol var. Kasım ayında Katar'da Dünya Kupası finalleri yapılacak. Bu anlaşma onaylanırsa aralarında bomba uzmanları, çevik kuvvet ekipleri ve diğer emniyet birimlerinden 3.250 emniyet görevlimiz ve 100'e yakın özel yetişmiş polis köpeğimiz Katar'da görev yapacak. Giden uzmanlar ve bomba köpeklerine bakarsanız havaalanlarında, statlarda, otellerde bomba araması yapılacak. Havaalanlarının, statların iç ve dış güvenliği, kafilelerin otellerden maça geliş ve dönüşlerinde güvenliği hep polisimiz tarafından sağlanacak.

Değerli milletvekilleri, biz can ve mal güvenliğimizi emanet ettiğimiz kahraman polisimizin hem Türkiye'de hem uluslararası alanda sorumluluklar almasına karşı değiliz. Türkiye ile Katar arasında iyi ilişkiler kurulmasına da karşı değiliz ama bir şeye kesinlikle karşıyız. Bakın, Dışişleri Komisyonuna gelen Bakan Yardımcısı bu anlaşmayı savunurken dedi ki: "Bu özel bir anlaşma Katar'la çok özel ilişkilerimiz çerçevesinde." O zaman sormak hakkımız: Neyin özeli, kimin özel ilişkisi? Yani biz şimdi, Katar Emirinin AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanından özel ricası için mi buradayız? Yani uçan sarayın karşılığında mı, yani Tank Paletin peşkeş çekilmesinin karşılığında mı değerli arkadaşlarım? Köklü devlet geleneği, kurumsal birikimi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin işte böyle özel ilişkiler içinde olmasına biz karşıyız. Saraydaki tek adam yönetiminin kişisel ikbali uğruna uçurdukları 128 milyar dolarları yerine koyacak borç swapları karşılığında kahraman polisimizin riske atılmasını karşıyız.

Bakın, polisimiz ülkemizde büyük organizasyonların güvenliğini başarıyla sağlamakta, gurur duymaktayız ama şimdi durum farklı, biz ev sahibi değiliz. Ne Uluslararası Polis Teşkilatından (INTERPOL) ne de FIFA'dan ülkelere yapılmış bir ortak görev gücü çağrısı yok. FIFA bu Dünya Kupası'nın güvenliğini Katar'dan bekliyor; şimdi onlar da Türk polisine devrediyor. Böylesine büyük bir organizasyonun güvenliği için dışarıdan polis görevlendirmek yetmez ki. Katar'ın yeterli güvenli altyapısı olması lazım. Ortada böyle bir altyapı yokken gencecik polislerimizi bir bilinmezliğe nasıl göndeririz değerli arkadaşlarım? Bakın, bu Dünya Kupası da tüm diğer uluslararası organizasyonlar gibi yüksek güvenlik riski taşıyor. IŞİD, El Kaide ve birçok terör örgütü kendilerini göstermek için fırsat kolluyor. Ülkenin coğrafyası yabancı, dili yabancı, geleneği yabancı, istihbarat kaynaklarımız yok ya da çok sınırlı. Şimdi, böylesine çok bilinmeyenli bir alanda herhangi bir uluslararası güvenlik şemsiyesi de bulunmazken polisimizin tek başına bu riski üstlenmesi ulusal menfaatlerimiz açısından gereksiz ve çok tehlikeli buluyoruz. Ayrıca, bakın, önümüzde öyle bir belge var ki bir uluslararası güvenlik anlaşmasından ziyade bir hizmet alım sözleşmesine benziyor. Emniyet mensuplarımızın bir özel şirket elemanı gibi muamele göreceği bir anlayışı biz asla kabul edemeyiz ama bakıyoruz, giden polislerimizin tüm iaşe, ibate, konaklama bedelleri, sağlık sigortaları, ulaşım masrafları, hatta yöneticilerin SIM kartları ve internet paketleri dahi düşünülmüş, yazıya dökülmüş yani anlaşmanın mali hükümleri konusunda iktidar tüm yükü Katar'a atmış, kendini sağlama almış. Ama değerli arkadaşlarım, yine, bu anlaşmada, göz bebeğimiz polislerimizin o görev sırasında başlarına bir şey gelmesi durumunda ihtiyaçları olan hukuki güvence düşünülmemiş bile; çok açık, çok net.

Elimde iki anlaşma var; biri bugünkü anlaşma, -işte, bu anlaşma- diyor ki: "Katar'da görevlendirilecek emniyet personeli Katar'da bulundukları süre zarfında Katar yargı yetkisine tabidir." Yani şeriat yargısına tabidir diyor. Peki, o zaman bir de buna bakın. Bu ikinci anlaşma Katar'a asker gönderirken yine bu Meclisten geçirdiğimiz anlaşma; işte, bu anlaşma diyor ki: Türkiye Cumhuriyeti personeli hakkında -yani görev alacak askerler hakkında- yargı yetkisini kullanma hakkına Türkiye Cumhuriyeti sahiptir. Neymiş o durumlar? Ülkemize ya da ülkemiz personelinden birinin kendine ve mal varlığına karşı işlenen suçlar, resmî görevin icrası sırasında yapılan eylem sonucu ya da görevin yerine getirilmemesi sonucu meydana gelen suçlar.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu iki anlaşma da bizim ama askerlere sağladığımız yüzde yüz yargı bağışıklığı polisler için sağlanmıyor. İşte, bu vahim eksiklik bile oradaki polisimizin nasıl büyük bir tehlike altında görev yapmaya gönderildiğini göstermekte. Ayrıca, Dünya Kupası kasım ayında yapılacak ve bir ay sürecek ama bu Meclisten polis göndermek için beş yıllık yetki alındı, sonrasında da bu süre beşer yıl daha uzatılacak.

Değerli arkadaşlarım, ne oluyor, ne yapıyoruz, neyin karşılığında polisimizi Katar'a jandarma yapıyoruz? Bir kez daha soruyorum, neden beş yıllık yetki? Dünya Kupası sonrasında polisimize hangi görevlendirmeler yapmayı planlıyorsunuz? Bunu çıkın, anlatın diyoruz, konuşan yok.

Değerli arkadaşlarım, mesela, biz Katar'a bu kadar jest yapıyoruz. İşte, üs kurduk, asker gönderdik, şimdi polis gönderiyoruz, geçenlerde yine bir başka anlaşmada 250 pilotun eğitimini üstlendik. İyi, peki, bu kadar özel ilişki içinde olduğumuz Katar'dan bizim "canımız" dediğimiz, "yavru vatan" dediğimiz KKTC için bir tanıma jesti gördük mü? Lafa gelince "KKTC'nin egemenliğini tanıtacağız." Peki, tanıtın o zaman. Geçtik tanımalarını bu Katar yönetimi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'yle bizim gözümüzün içine baka baka 2 ayrı petrol arama anlaşması imzaladı, hem Türkiye'nin hem de KKTC'nin, Kıbrıs Türkünün hakkını, hukukunu yok sayarak. Peki, şimdi, şu soruyu sormak benim hakkım değil mi? O zaman ne işi var benim 3.251 polisimin, 100 uzman polis köpeğinin Katar çöllerinde, FIFA jandarmalığında ne işi var?

Değerli milletvekilleri, son olarak, sizlerin vicdanına seslenmek isterim. Böylesine güvenlik riski, böylesine belirsizlik bulunan bir organizasyondan Emniyet teşkilatımızı ne kadar uzak tutarsak o kadar iyidir. Polisimizin can güvenliğini riske eden, hukuki güvenliğini eksik bırakan bu anlaşmaya biz karşı oy kullanacağız ama bize rağmen bu anlaşmayı çıkarmanız durumunda, şimdiden söyleyeyim ki doğacak her tür olumsuzluğun sorumluluğunun buna oy veren, bunu önümüze getiren, tüm uyarılarımıza rağmen Komisyonda ve diğer platformlarda bunu önümüze getiren siyasi iktidara ait olacağını bir kez daha tarih önünde vurgulamak isterim.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)