| Konu: | Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 19.04.2022 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde grubum adına, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, her türden ayrımcılığa uğradıkları hâlde misafirperverlikten taviz vermeyen, yalnız rakipleriyle değil ırkçı saldırılarla da mücadele eden ve bitime üç hafta kala şampiyonluğunu ilan ederek 2. Lig'e çıkan Batman Petrolspor'u ve her maçına en az oyuncular kadar hazırlanan ve takımı yalnız bırakmayan Yarasalar taraftar grubunu tebrik ediyorum.
Şimdi, yasayla ilgili önce şunu belirtmek isterim: Spor kulüpleri ve spor federasyonlarıyla ilgili bir kod kanun yapılmasına karşı çıkmadık; bir kod kanun yapılmasını, bağımsız bir kanun yapılmasını doğru buluyoruz. Ancak sorun şu ki uzunca bir süredir, demokratik ve katılımcı bir anlayışla yasa yapmak yerine, Adalet ve Kalkınma Partisi, çoğunlukla Külliye koridorlarında, bazen de bakanlıklarda hazırlanan ama muhalefetle hiçbir şekilde ortaklaşılmayan teklifleri Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuyor; ne komisyonlarda ne de Genel Kurullarda eleştirilere kulak kabartmıyor, çoğu zaman tek bir virgülünü bile değiştirmeden teklifi yasalaştırıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, yalnız muhalefet partilerinin değil, herhangi bir kanunun doğrudan ilgilendirdiği kesimlerin de görüşünü almıyor; yazılı ve sözlü olarak pek çok komisyonda dile getirdiğimiz hâlde, bu tarafların hiçbiri komisyona davet edilmiyor. Şimdi aynısını Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanun Teklifi'nin görüşmelerinde de yaşadık; taraflar davet edilmemişti, Bakanlık temsilcileri dışında, kulüp ve federasyonların temsilcisi yoktu. Hasbelkader gelen, sanırım, Beşiktaş Kulübünün bir temsilcisi vardı. "En azından, Beşiktaş Kulübünün temsilcisi buraya kadar geldi, bir söz verin, bu yasa teklifiyle ilgili olarak ne düşünüyor?" diye... Komisyon Başkanı ve teklif sahipleri "Ya, işte, sadece 1 kişiye söz verirsek yanlış anlaşılabilir, eşitsizlik yaratabilir." dediler. Oysa doğrusu, bütün tarafların davet edilmesi ve gerçekten herkesin görüşünün alınması idi. Bu konuyla ilgili teklif sahipleri şunu söylüyorlar, dediler ki: "Biz, iki yılı aşkın bir süredir, neredeyse üç yıldır bu yasa teklifi üzerinde çalışıyoruz. Kulüplerin hepsiyle görüştük, federasyonların hepsiyle görüştük. Bakanlık koridorlarında uzunca bir süredir çalışmalar yapıyoruz." Doğrudur yani teklif sahipleri üç yıldır çalışıyor olabilirler, gerçekten Bakanlık koridorlarında dolaşmış, çokça görüş almış olabilirler fakat aldıkları görüşün ne olduğunu teklif sahipleri dışında hiç kimse bilmiyor, en azından biz bilmiyoruz. Bu yüzden "Bu teklifi bir alt komisyona havale edin, alt komisyonda diğer tarafları çağıralım, görüşlerini alalım -çünkü gerçekten, teklif sahiplerinin de söylediği gibi, spor yasası teklifi asgari olarak Mecliste ortaklaşılabilecek bir yasa teklifiydi- bu konuda bile uzlaşmadan bir yasa teklifi geçmesin." dedik ama teklif sahipleri, bu önerimizi göz önünde bulundurmadılar, Türkiye Büyük Millet Meclisine neredeyse olduğu gibi getirdiler; birkaç küçük değişiklik yapıldı, haklarını yemeyelim.
Şimdi, içeriğine gelince... Başta da söyledim, gerçekten, bir kod kanun, bir bağımsız kanun yapılmasına karşı değiliz yani spor kulüpleriyle ilgili, spor federasyonlarıyla ilgili bir kod kanun yapılsın fakat içeriğine yönelik ciddi eleştirilerimiz var. Şimdi, birkaç tane temel düzenleme içeriyor bu yasa teklifi. Bir tanesi şu, diyorlar ki teklif sahipleri: "Spor kulüplerinin borçları 30 milyarı aştı, bu durum sürdürülebilir değil. Spor kulüpleri ve spor anonim şirketleriyle ilgili düzenleme sayesinde hesap verebilir, denetlenebilir, şeffaf bir yapıya kavuşacaklar; borçlanma ve alacak temlikine getirdiğimiz sınırlamalar sayesinde yöneticileri şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu olacaklar. Ayrıca, hapis cezası getiriyoruz. Böylece bunu kurallara bağlamış olacağız." Doğru mu, en önemli amaçlardan birinin bu olduğunu söylüyorsunuz, doğru mu? Evet. Peki, bunu söylerken aslında ne söylemiş oluyorsunuz? "Spor kulüpleri yürüttükleri mali işler yönünden aslında hesap verebilir değil mevcut durumda." diyorsunuz, "Aslında denetlenmiyorlar." diyorsunuz, "Aslında şeffaf değil." diyorsunuz, "Aslında borçlanmalarının hiçbir sınırı yok." diyorsunuz ve "Aslında yöneticilerin hiç de bir sorumluluğu yok." diyorsunuz. Yani eğer bunlar olmadığı için bu yasa teklifini getiriyorsanız, tersten bakıldığında, Türkiye'deki spor camiasının bu şekilde yönetiliyor olması gerekir. Öyle mi peki? Öyle olup olmadığını kime sorabiliriz? Taraflara ama biz tarafları dinleyelim dedik, hiçbir taraf Komisyon görüşmelerine gelmedi. Bu yüzden, gerçekten spor kulüplerinin durumu bu mu değil mi, bilmiyoruz.
YILDIRIM KAYA (Ankara) - Geldi, geldi de konuşturulmadı. Beşiktaş'ın yöneticileri geldi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Şimdi bu amaca ulaşacak mısınız ulaşmayacak mısınız, büyük iddialarla söylediğiniz bu yasa gerçekten sporu bir biçimde kontrol altına alacak mı, birkaç yıl içerisinde göreceğiz. Gerçekten mali olarak kontrol altına alınacak mı, gerçekten denetlenebilir olacak mı, gerçekten şeffaf olacak mı? Ama şunu söyleyeyim: Mali disiplin başta olmak üzere, bu sorunları, emin olun, bu yasa çözmeyecek; çözse çözse yine ya FIFA çözecek ya UEFA çözecek çünkü onların kontrolü sayesinde, onların denetimi sayesinde bugün Türkiye'de spor kulüpleri önemli oranda mali olarak kontrol altına alınabiliyor ama ben, bu yasa teklifiyle bunun kontrol edilebileceğine inanmıyorum.
Şimdi, ikinci önemli değişiklik şu; teklif sahipleri diyor ki: "Biz, spor kulüplerini bu saatten itibaren artık dernek olma statüsünden çıkardık." Peki, ne olacak? Tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız bir tüzel kişilik olacaklar yani dernek olmayacaklar, bir tüzel kişilikleri olacak, spor kulübü olacaklar; zaten önce de spor kulübüydü. Dernek olmayacaklar, vakıf olmayacaklar, şirket olmayacaklar ama yasa teklifinin ayrıntılarına baktığınız zaman, aslında aynı anda hepsi olmaya devam edecekler. Dernek olmadıkları için Dernekler Yasası'na tabi olmayacaklar -çünkü öyle söylüyorlar- ama yasa teklifinin içerisinde hâlâ Dernekler Kanunu'na atıf yapan pek çok madde var. Dernek olmadıkları için Dernekler Yasası'na tabi olmayacaklar, spor kulübü olmaya devam edecekler ama yine aynı yasal mevzuatın önemli bir bölümü uygulanmaya devam edecek.
Şimdi, Komisyon görüşmeleri sırasında da dile getirmiştik, ben buna gerçekten çok değer verdiğim için şimdi bunu özellikle anlatmak istiyorum. Şimdi, Kasım 2004'te yürürlüğe giren bir yasa var, 5253 sayılı Dernekler Yasası. 12 Eylülden kalma 2908 sayılı Dernekler Kanunu 2004 yılında değiştirildi ve bunun yerine yeni bir Dernekler Kanunu getirildi; Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği ilk yıllardı. O zaman Adalet ve Kalkınma Partisinin kadroları demokratik değerleri savunduklarını söylüyorlardı, Avrupa Birliğine "Evet." diyorlardı, özgürlük sözlerini dillerinden düşürmüyorlardı; tam o dönemde çıkardıkları bir yasaydı. 2004'teki yasayla gerçekten dernekler hükûmetin kontrolünden çıkarılmıştı; hükûmet komiseri gelip her şeyi denetlemiyordu, kongreler ilçe seçim kurullarının gözetiminde yapılmıyordu, dernekleri kendi iç denetçileri denetleyecekti, öğrencilerin dernek kurmasına izin verilmişti. Ne zaman? 2004 yılında yürürlüğe konulan yeni Dernekler Yasası'yla. Meğer Adalet ve Kalkınma Partisi bunları yaparken aslında samimi değilmiş çünkü gerçekten demokrasiyi istedikleri zaman binip istedikleri zaman inebilecekleri bir tren olarak hayal ediyorlarmış. Günü gelip mutlak iktidarı ele geçirdiklerinde, bütün kurum ve kurulları devlet kurumu olmaktan çıkarıp Adalet ve Kalkınma Partisinin yan kolları hâline getirdiklerinde, o zaman her şeyi sil baştan değiştirip otoriter bir rejim kurmaya başladılar. İşte, Dernekler Kanunu'nda yapılan değişiklikler Adalet ve Kalkınma Partisinin tarihsel seyrini göstermesi açısından tipik bir örnek oluşturuyor. Önce Dernekler Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle derneklerin bütün üyelerini İçişleri Bakanlığına bildirilmesi zorunlu hâle getirildi. Yine, aynı yasal düzenlemeyle dernekler, istifa eden her üyelerini de İçişleri Bakanlığına bildirmek zorunda kaldılar. Ayrıca dernekler yeni bir sistem kurmak ve bu sistemle elektronik ortamda İçişleri Bakanlığıyla bilgi alışverişinde bulunmak zorunda bırakıldılar. Ardından yakın bir zamanda "FATF'ın Türkiye'yi gri listeye almasını engellemek için yeni bir yasal düzenleme yapıyoruz." diye bir teklifi Meclise getirdiler. Bunun içerisinde bazı maddeler vardı, o maddelerle de derneğin herhangi bir yöneticisinin, herhangi bir denetim kurulu üyesinin hakkında kovuşturma başlatılması durumunda derneğin bütün yöneticilerinin görevden alınmasına ve o derneğe kayyum atanmasına olanak tanıyacak bir düzenleme daha getirdiler yani sadece üniversitelere, belediyelere değil, aynı zamanda derneklere de kayyum atanmasının önünü açtılar. Ne için? "FATF'tan kurtuluyoruz." diye dernekleri kontrol altına aldıkları bu yasa teklifiyle ne oldu? FATF, Türkiye'yi gri listeye aldı ve bu teklif, esasen, sadece, dernekler gibi bazı tüzel kişilikleri kontrol etmenin aracı olmaktan başka bir anlam ifade etmedi.
Bunu niye anlatıyorum? Şimdi, diyebilirsiniz ki: "Bunun spor kulüpleri ve spor federasyonlarıyla ne ilgisi var?" İlgisi şu; teklif sahipleri diyor ki: "Biz spor kulüplerini dernek olmaktan çıkarıyoruz, onlar artık başka tüzel kişilikler ve Gençlik ve Spor Bakanlığına başvurularak kurulacak tüzel kişilikler. Artık, İçişleri Bakanlığının denetimi altında olan dernek olmayacaklar." Ama Dernekler Kanunu'nun az evvel saydığım bütün hükümlerine tabi olmaya devam edecekler. Yani spor kulüpleri dernek olma statüsünden çıkarılacak ama Dernekler Kanunu'nun en geri hükümleri spor kulüplerine uygulanmaya devam edilecek.
Şimdi, temel olarak eleştirdiğimiz bir başka madde de şu: Bakanlığın onay vermediği hiçbir spor kulübü kurulamayacak bundan sonra. Şimdi, Türkiye'de öyle ya da böyle bir dernek kurma özgürlüğü var, öyle ya da böyle sendika kurma özgürlüğü var, öyle ya da böyle siyasi parti kurma özgürlüğü var. Herhangi bir kamu kurumundan izin almadan dernek kurabiliyorsunuz, parti kurabiliyorsunuz, sendika kurabiliyorsunuz; sadece tüzüğünüz ile kuruculara ait bilgi ve belgelerle mülki amirliğe başvurduğunuz anda dernek tüzel kişilik kazanıyor, siyasi parti tüzel kişilik kazanıyor, sendika tüzel kişilik kazanıyor.
Bu yasa teklifinden önce herhangi bir spor kulübü de Dernekler Yasası'na tabi olarak kurulduğu için, sadece bildirimi mülki amirliğe verildiğinde kuruluyordu. İşte, Dernekler Kanunu'nun o hükmünü de aslında uygulamıyorlar, yeni bir şey getiriyorlar, diyorlar ki: "Hayır, bir spor kulübü öyle 'Ben spor kulübünü kurdum.' diye kurulamayacak." Nasıl olacak? "Siz derneğin kuruluş belgelerini, tüzüğünü, yöneticilere dair bilgi ve belgeleri Bakanlığa vereceksiniz. Bakanlık bunları üç ay inceleyecek. Eğer uygun görürse o zaman o spor kulübü tüzel kişilik kazanacak, eğer uygun görmezse o zaman gidip mahkemeye başvurun, tüzel kişilik kazanmak için mahkemelerden sonuç alın." diyecek.
Oysa, bu tekliften önce bunu yapması gereken birim valiliklerdi, kaymakamlıklardı, İçişleri Bakanlığıydı. Eğer mülki amirlik, bir derneğin tüzüğünün, amaçlarının veya kurucularının yasaya aykırı olduğunu düşünüyorsa gidip mahkemeye başvurup, tüzel kişilik kazanmış, resmî olarak kurulmuş derneğin kapatılması için dava açabiliyordu ama şimdi, spor kulüpleri Bakanlık izin vermeden kurulamayacak, kurulmak için mahkeme kapılarında dolaşmak zorunda kalacak.
Temel olarak eleştirdiğimiz bu yasaya dair bir diğer eleştirimiz de şu: Şimdi, spor kulüpleri bu yasayla, emin olun, Bakanlığın bir bütün olarak denetimi altına girecek çünkü spor kulüpleri Bakanlıktan izin almadan kurulamayacaklar, sadece Bakanlık izin verirse eğer bir spor kulübü kurulacak. Ekonomik olarak Bakanlık sadece denetleyici bir rol üstlenmeyecek yani neredeyse ekonomik olarak bütün spor kulüplerini kontrolü altında tutacak. Yine, valilik, İçişleri Bakanlığı herhangi bir spor kulübünün herhangi bir yöneticisi hakkında -örneğin, çokça saldırı altında olan Amed Spor Kulübü için diyorum- bir dava açıldı diye bütün yöneticilerini görevden alabilecek. İşte, getirilen teklif, spor kulüplerinin bağımsızlığına bu açıdan gölge düşürecek bir tekliftir, doğrudan Bakanlığın yan kuruluşları hâline getirmektedir spor kulüplerini.
Şimdi, bir diğer eleştirimiz şu: Daha önce spor kulüpleri Dernekler Yasası'na tabi olduğu için doğal olarak... Dernekler Yasası'nda "kamuya yararlı dernekler" ve "diğer dernekler" biçiminde bir ayrım vardı. Kızılay gibi bazı dernekler Bakanlar Kurulu kararıyla kamuya yararlı dernekler statüsüne konulabiliyordu. Şimdi, teklif sahipleri diyor ki: "Biz spor kulüplerini dernek olmaktan çıkardık, artık bunlar dernek değiller, sadece spor işiyle uğraşacaklar, birer spor kulübü olacaklar." Ama Dernekler Kanunu'ndaki aynı hükmü yine korumaya devam ediyorlar. Bundan sonra sadece sporla ilgilenen -yani başka şeyler yanında sporla ilgilenen derneklerden bahsetmiyoruz- spor kulüplerinin bir kısmı sanki dernekmiş gibi "kamuya yararlı spor kulüpleri- kamuya yararlı olmayan spor kulüpleri" diye yine ikiye ayrılmış olacak. Şimdi, spor kulüplerinin kamuya yararlı olmadığını kim varsayabilir? Bütün spor kulüpleri nihai olarak zaten kamu yararına bir iş gerçekleştiriyorlar. Bu yüzden Komisyon görüşmeleri sırasında teklif sahiplerine "Bunu geri çekin." dedik. Spor kulüplerinin bir kısmını "kamuya yararlı spor kulüpleri" bir kısmını da "kamuya zararlı spor kulüpleri" diye ikiye ayırmayın dedik ama gelin görün ki teklif sahipleri bundan da geri adım atmadılar.
Şimdi, yasaya ilişkin olarak bir diğer itirazımız da irtifak hakkına ilişkin. İrtifak hakkına ilişkin teklif sahipleri diyor ki: "Eskiden de vardı." Yani bir spor kulübüne bir tesisi kullanma hakkı, irtifak hakkı kırk dokuz yıllığına bir spor kulübüne verilebilecek. Kırk dokuz yıl, bir spor kulübüne irtifak hakkı tanınması çok uzun bir süre. Kesinlikle, bu kırk dokuz yıldır irtifak hakkının yasa teklifinden çıkarılması gerekir.
Şimdi, buna alternatif olarak başka öneriler sunuldu Komisyonda, eğer okursanız muhalefet şerhlerinin içerisinde de yer alıyor. Şöyle öneriler getirildi, denildi ki: "Eğer kırk dokuz yıllık irtifak hakkından vazgeçmeyecekseniz en azından bağımsız bir kurul, belirli periyotlarla spor kulüpleri, bu irtifak hakkının kullanımına uygun bir şekilde bu spor tesislerini kullanıyor mu kullanmıyor mu, denetlesin. Eğer o tesisler kuruluş amaçlarına, yapılış amaçlarına uygun bir şekilde kullanılmıyorsa bu bağımsız organ, bu irtifak hakkının kullanılmasını sınırlayabilsin."
Bir diğer öneri de şuydu; denildi ki: "Bu irtifak hakkının devamı için bazı koşullar ortaya konulsun, bazı yükümlülükler ortaya konulsun, spor kulüpleri bu kırk dokuz yıllık süre içerisinde eğer yükümlülüklerini yerine getirmez iseler o zaman bu irtifak hakkı sınırlansın." Şimdi bu, bir çözüm gibi gözüküyor. Eğer teklif sahipleri bu kırk dokuz yıllık irtifak hakkından vazgeçmeyeceklerse en azından bir önergeyle, muhalefetin vereceği bir önergeyle veya kendilerinin getirecekleri bir teklifle bunu değiştirsinler çünkü gerçekten büyük bir adaletsizlik yaratabilir. Özel bir şirketin ticari amaçla kullandığı, otel olarak kullandığı veya başka bir amaçla kullandığı bir yerden bahsetmiyoruz, biz bir spor kulübünün kullanacağı spor tesisinden bahsediyoruz, dolayısıyla yarım yüzyıllık irtifak hakkından vazgeçin diyoruz.
Ayrıca, teklif sahipleri bir de şunu söylüyorlar... Hem kira hem de irtifak hakkıyla ilgili olarak yani sanki sadece pazarlık usulü esas alınacakmış gibi yasa teklifinde maddeler var, bunun da gerçekten gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü çok büyük tesislerden bahsediyoruz, yüzlerce milyonluk tesislerden bahsediyoruz, bunların kiralanması sadece pazarlık usulüyle olamaz; objektif, nesnel ve herkesin katılabileceği bir yöntemle yasalar uygulanarak kiralanmasının çok daha doğru olacağını düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Özet olarak, başta söylediğimi bir daha tekrar edeyim: Bir kod kanun çıkarılmasını, spor kulüpleri ve spor federasyonları kanununun çıkarılmasını teorik olarak doğru buluyoruz, yanlış bulmuyoruz; bir kod kanun çıkarılması iyidir. Fakat yasanın içeriğine ilişkin eleştirilerimiz var, hâlâ buna ilişkin görüşmeler devam ediyor; umarım muhalefetin iyi niyetle getirdiği bu eleştirileri göz önünde bulundurur ve herkesin içselleştirdiği bir yasa teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçer diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)