| Konu: | Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 22.04.2022 |
MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün üzerine konuşacağımız Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi, isminden de anlaşılacağı üzere sporun tüm branşlarıyla alakalı çeşitli düzenlemeler öngörmektedir. Teklif kanunlaştığı takdirde, profesyonel spor geçmişi bulunan arkadaşlarımızın tabiriyle, Türk spor tarihinin en önemli yasası olacaktır. Öncelikle, söz konusu teklif üzerinde çok uzun zamandır hassasiyetle çalışan milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyor, emeklerine ve yüreklerine sağlık diyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk sporu son yıllarda önemli merhalelerden geçmiş, uluslararası arenada sporcularımız göğsümüzü kabartacak başarılara imza atmıştır. Olimpiyat oyunları başta olmak üzere, pek çok müsabakada Türk evlatları bayrağımızı göndere çekmiş ve İstiklal Marşı'mızı dünyaya dinletmiştir. Geçtiğimiz yaz, Tokyo'da, olimpiyat oyunları tarihimizin en başarılı sonuçları alınmıştır. Bu güzel tabloya katkı sağlayan sporcularımızı, teknik ekiplerimizi, antrenörlerimizi, kulüplerimizi, Gençlik ve Spor Bakanlığımızı bu vesileyle tebrik ediyorum. Söz konusu başarıların birbirinden farklı spor dallarında elde edilmiş olması da ayrıca sevindiricidir.
Kıymetli milletvekilleri, üzerinde yaşadığımız coğrafya, köklü geçmişimiz, kadim kültürümüz ve medeniyetimiz bilime, sanata ve spora her daim önem vermiş, bu alanlarda nice şahsiyetler yetiştirmiş, nice başarılar elde etmiştir. Bugün de Türkiye ata sporumuz güreşten okçuluğa, yüzmeden atletizme kadar her alanda iddia sahibidir fakat teessürle ifade etmek isterim ki diğer branşlarla karşılaştırıldığında Türk futbolunun konumu aynı ölçüde parlak değildir. Bugün futboldan biraz daha fazla bahsedeceğiz çünkü hepinizin bildiği ve Simon Kuper'in de kitabına isim yaptığı gibi, futbol asla sadece futbol değildir.
1990'ların başından itibaren giderek ticarileşen ve bunun sonucunda büyük bir endüstriyel faaliyete dönüşen futbol, bugün spor kulüplerinin taşıyıcı vagonu konumundadır. Futbolun endüstrileşme sürecini sağlıklı bir şekilde yönetebilen kulüpler futbolda söz sahibi olmuş, ülkeleri adına bir katma değer oluşturmuştur, aynı durum ülkeler için de geçerlidir. Örneğin, Dünya Kupası'ndan bizi eleyen Portekiz, İstanbul'un yarısı kadar insanın yaşadığı bir ülkedir. Bu nüfustan 362 profesyonel futbolcuyu ve 112 teknik direktörü yurt dışına ihraç etmiş, ülkesini temsil ettirmektedir, Millî Takımlarındaki 20 futbolcuları Avrupa'nın en üst düzey liglerinde forma giymektedir. Portekiz Millî Takımı, UEFA'nın en iyi 25 takımı arasındadır; Portekiz Millî Takımı, FIFA sıralamasında 6'ncı sıradadır; Portekiz takımı Porto da UEFA'nın en iyi 25 takımından bir tanesidir. Porto, Benfica, Sporting ve Braga son beş yılda 1 milyar euro seviyelerinde artı bütçeye geçmiştir, bizimse başta büyük kulüplerimiz olmak üzere futbol ekonomimiz ortadadır. Bu tabloya rağmen "Dünya Kupası'nda biz bu takımı eleyebilirdik, elimizden kaçırdık." dediğinizi duyar gibiyim. Evet, doğrudur fakat bu başarı sürdürülebilir miydi yoksa daha öncekiler gibi dönemlik bir başarı olarak mı kalırdı, takdir sizlerin ve milletimizindir.
Değerli milletvekilleri, geçmişten bugüne, dünyada ve ülkemizde futbola karşı ilgi ve destek her geçen gün artarken, futbol gelirleri yükselirken bizim futbol kulüplerimizin borç batağında olması, gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken yaman bir çelişkidir. Maalesef kulüplerimizin kahir ekseriyeti, tabiri caizse, batık şirketler hâline gelmiştir. Hepimiz zaman zaman "Futbol kulüpleri ile bankalar masaya oturdu." "Futbol kulüplerinin borçlarına yapılandırma." gibi haberlere şahitlik etmişizdir. Yapılandırma ve benzeri iyileştirmeler belki günü kurtarabilir ama sorunun ana kaynağına inilmeden yapılan her düzenleme, sorunları ancak halının altına süpürmek olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bugün futbol kulüplerinin mali durumu, yapılandırmalarla, aflarla kurtulacak gibi değildir. Türk futbolunun 4 büyükleri olarak nitelendirilen Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor, son dokuz aylık dönemde, toplam 1 milyar 121 milyon lira zarar ettiklerini açıklamışlardır. Kulüplerin Kamuyu Aydınlatma Platformu'na verdiği bilgiye göre bugün Fenerbahçe'nin 6,2 milyar, Beşiktaş'ın 4,8 milyar, Galatasaray'ın 4 milyardan fazla, Trabzonspor'un 2 milyardan fazla borcu bulunmaktadır. Yüz yılı devirmiş bu camiaların durumları kesinlikle sürdürülebilir değildir ve en acısı, kulüplerimizin mevcut yapılarıyla söz konusu bu borçları ödeme kabiliyetleri de mümkün görünmemektedir.
Geçmişten bugüne kulübünün menfaati için samimiyetle çalışıp ellerini taşın altına koyan, zor zamanlarda sorumluluk alarak kulüplerini daha iyi yönetmenin gayretinde olan kulüp başkanlarını ve yöneticileri tenzih ederek ifade etmek isterim ki yaptıkları yanlış harcamaların, girdikleri borcun sorumluluğunu üstlenmeden çekip giden ve faturayı ortada bırakan yönetimler bugünkü kara tablonun müsebbipleridir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Denetim zincirinden kaçan menajerlik sistemi de bu tabloya eklenince, Türk futbolu üretken bir endüstri yerine kanun dışı ve kayıt dışı bir ekonomiye dönüşmüştür. Çift kontratlar, kapalı kapılar ardında imzalanan anlaşmalar Türk futbolunun saygınlığına zarar vermiştir. Kanuni düzenleme olmayan yerde, takdir edersiniz ki inisiyatif bireylerin tercihine kalmaktadır. Devletimiz bu noktada gereken duruşu göstermeli ve bu konu yasal bir zemine oturtulmalıydı, işte bu yasa teklifi tam olarak bunu hedeflemektedir. Bakanlık yardımlarının kullanım alanları denetlenecek, borç batağındaki kulüpler mali iyileştirmeyi gerçekleştirene kadar kemer sıkacaklardır. Örtülü ödemeler devri kapanacak, tüm ödemeler bankacılık sisteminde görünür olacaktır. Altyapı olarak kriterlere uymayan merdiven altı yapılar "spor kulübü" adı altında faaliyet gösteremeyecektir. Şu anda, futbol dâhil olmak üzere, toplam 65 federasyon vardır. Bu federasyonların her birinin yönetiminde 2 millî sporcumuz yer alacak, geçmişte Türkiye'yi temsil etme şerefine erişen ay yıldızlı millîlerimiz bundan sonra da gençlerimizin aynı başarıları yakalaması için çalışacaklardır.
Kıymetli milletvekilleri, söz konusu teklifin 3 husus esas alınarak hazırlandığı anlaşılmaktadır; şeffaflık, denetim ve denk bütçe. Yönetimde şeffaflığı ve hesap verebilirliği sağlamak elbette demokrasinin de gereğidir. Israrla futbol üzerinden değerlendirilen bu kanun teklifi esasen Türk sporunun tamamına dair düzenlemeler içeriyor fakat yaygın olarak futbol çevrelerinden itirazlar geliyor. Elbette tartışacağız, konuşacağız, en doğruyu hep birlikte bulacağız ama hepimizin önünde gün gibi aşikâr olan gerçeği yani Türk futbolundaki bu kötü gidişatı ve tabloyu öncelikle ve samimiyetle kabul etmemiz gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, futbolda marka olmak istiyorsak önceliğimiz kulüplerimizin altyapı yatırımlarına önem vermesi, altyapıdan çıkan gençlerimizin takımlarında daha fazla süre alacakları bir zihniyetin hâkim olması gerekmektedir. Gençlerimizin A takım seviyesine daha hızlı adapte olabilmesi için tüm kulüplerimiz A takım organizasyonuna gösterdiği enerji ve özeni altyapıları için de göstermelidir. Türk futbolunun yabancı cenneti hâline dönüşmüş olması futbolumuza yapılmış ve yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bizce gençlerimizin hem kendi takımlarında hem de yurt dışında büyük futbol organizasyonlarında yer almamaları için hiçbir neden yoktur. Kimse bizim çocuklardan daha üstün değildir. Fırsat ve imkân verildiğinde bu toprakların çocuklarının neler yapabildiğine hepimiz şahidiz.
Değerli milletvekilleri, bir spor müsabakasını yalnızca bir spor müsabakası olarak değerlendirmemek gerekir. Müsabakalar, milletler arasında köprüler kuran, dostluklar geliştiren birer olgudur ve aynı zamanda, sporcular sahaya çıkarken mensubu oldukları milletin umutlarını da taşırlar. Efsanemiz merhum Naim Süleymanoğlu'nun omuzlarındaki sadece halter setinin ağırlığı değildi, o aynı zamanda Türk dünyasının ümidini, istikbalini de omuzluyordu. Bu topraklarda bazı şeyler asla değişmez. Dün Naim'in yazdığı gurur dolu hikâyeleri bugün başka kardeşlerimiz yazıyor, bayrağı devralan gencecik sporcularımız dünyanın övgüsüne mazhar oluyor. Bizim, bu sevinçleri çoğaltmaya ihtiyacımız var; bizim, Türk futbolunda da tıpkı diğer branşlardaki gibi sürdürülebilir, istikrarlı bir başarı grafiğine ihtiyacımız var. Bunun için hiçbir eksiğimiz yok, bilakis potansiyelimiz, inancımız ve imkânımız var, genç ve yetenekli futbolcularımız var. Biz bu memleketin çocuklarına güveniyor ve inanıyoruz. Bugün Spor Toto Süper Lig'den ve hatta 1. Lig'den Avrupa kulüplerine transfer olmuş oyuncularımız var. Bu potansiyel, doğru yönetim ve yönlendirmeyle elbette başarıyı yakalayacaktır. Güreşte, boksta, jimnastikte, okçulukta destan yazan evlatlarımızla da üstün yetenekleriyle bizi umutlandıran futbolcularımızla da gurur duyuyoruz. Cenab-ı Allah bu memleketin çocuklarının gözüne yaş, ayağına taş değdirmesin. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Büyük Türk münevveri Peyami Safa'nın deyimiyle "Spora vereceğimiz mana, gençliğe vereceğimiz mananın öz kardeşidir." Türk gençliği nasıl geleceğimizin teminatıysa Türk sporu da aynı ölçüde yarınlarımızdır, istikbalimizdir, umudumuzdur. Bu şiar ve bu şuurla ele alındığında Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi'nin çok daha iyi anlaşılacağına inanıyorum. Yeni spor yasasının Türk milleti ve Türk sporu için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sözlerimin sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisimizin açılışının 102'nci yıl dönümünü şimdiden kutluyor, sevgili çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı tebrik ediyorum.
Gazi Meclisimizi ve yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)