| Konu: | (10/4413, 10/4430, 10/4431, 10/4432, 10/4433, 10/4434, 10/4435, 10/4436, 10/4437, 10/4438) No.lu Başta Marmara Denizi Olmak Üzere Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 27.04.2022 |
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Marmara Denizi'nde meydana gelen müsilajı araştırmayla ilgili kurulan Komisyonun sonuç raporu üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Dünyada bugün varlığını sürdüren medeniyet, on bin yıldır istikrarlı bir seyir gösteren iklim sayesinde oluşmuş ve bu istikrarlı dönem aynı zamanda, dünyada farklı bölgelerde tarımın aynı anda gelişmesine olanak sağlamıştır. Sadece elli yıl içerisinde on bin yıldır düzenli devam eden koşullardan sapmalar olduğu tespit edilmiştir. Bunların sonucunda, ilk kez, dünyanın istikrarının bozulma riski ortaya çıkmıştır. İstikrarın bozulmasında ilk etmen sıcaklık artışları yani küresel ısınmadır. Bunun en etkileyici kanıtı ise dünyadaki buzullardaki değişim ve buzullardaki erimedir.
Dünyada var olan tüm ekosistemler gezegenin denge ve istikrarında etkin rol oynamaktadır. Doğal sistemler çeşitli sebeplerle tahrip ediliyor ve tüm sistemi riske atacak şekilde ormanlık alanlar da yok ediliyor. Ormansızlaşmanın en büyük sonuçlarından biri biyoçeşitlilikte yaşanan ve yaşanacak olan kayıplardır. Biyoçeşitlilik, dünyadaki yaşama becerimizin temelini teşkil etmektedir. Biyoçeşitlilik kaybı besin kaybını da beraberinde getirmektedir. İnsanların beslenebilmesi için iyi işleyen bir doğaya ihtiyaç vardır. Dünyada tarımı yapılan bitkilerin yaklaşık yüzde 70'i böcek tozlaşmasına bağlıdır. Böcekleri olmayan bir gezegen, işlemeyen bir gezegendir. Bu sebeple dünyada sağlıklı bir ekosistem için biyoçeşitlilik kaybının durdurulması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, küresel sıcaklıklardaki artışlar, suyun buharlaşma hızını da artırmakta ve kayıplara sebep olmaktadır. Su sorunları yaşamamak için su kaynaklarını dikkatli kullanmalı, kirlenmesine engel olmalı ve su hasadını da yaparak hem biriktirmeli hem de yer altı sularını beslemeliyiz.
Ayrıca, yaşayan tüm canlıların bileşeni ve bitkiler için besin kaynağı durumunda olan azot ve fosfor artışları sucul ekosistemlerde çok önemli olumsuz sorunlara neden olmaktadır; bu durum da biyoçeşitliliği olumsuz etkilemekte ve ötrofikasyona sebebiyet vermektedir. Ötrofikasyonun yanı sıra azot ve fosfor artışlarından kaynaklanan müsilaj oluşumu da bugün ülkemizde gündemdeki yerini korumaktadır.
Marmara Denizi'nde yaşanan müsilaj problemiyle ilgili olarak kurulan Komisyonda Mecliste grubu bulunan tüm partilerin uyumlu çalışmasıyla sonuca ulaşılmıştır, alınması gereken önlemler 157 maddede verilmiştir; bunların hepsinin temelinde ise kirleticilerin ortamdan uzaklaştırılması yatmaktadır. Yani Marmara Denizi'ni kirleten noktasal ve yayılı kaynakların bir an önce ortadan kaldırılması gerekmektedir, aksi hâlde her ilkbahar ve sonbahar döneminde müsilaj oluşumuyla karşılaşabilmemiz muhtemeldir ki bugünlerde yine Marmara Denizi'nde müsilaj oluşumuna dair haberler duymaktayız. Bunların sebebi; sıcaklık artışları, denizde meydana gelen su karışımları ve kirlenmedir. Bu durum Marmara Denizi'nde biyolojik çeşitlilik dengesinde de bozulmalar olduğunun bir göstergesidir. Bunun yanında istilacı türler de Marmara Denizi'ne girmiş durumdadır ve gelecekte bu sayı çok daha fazla artacaktır; sadece Marmara Denizi çevresinde değil aynı zamanda diğer denizlerimizde, körfezlerimizde ve iç sularımızın tamamında bu risk mevcuttur. Bu sebeple Marmara Denizi için oluşturulan önlemler paketi sadece Marmara Denizi'nde değil diğer alanlarda da titizlikle uygulanmalıdır.
Bu kirlenmenin sonuçları sadece müsilaj olarak ortaya çıkmamakta, farklı şekillerde kendisini göstermektedir ve büyük sorunlara da sebebiyet vermektedir. Özellikle iç sularda; göllerimiz, göletlerimiz ve sulak alanlarımızın tamamında azot, fosfor artışları bu alanlarda geri dönülemez yıkımlara sebep olabilir. Su miktarında azalmalar bu havzalara zarar verirken gelen kirleticilerdeki yoğunlaşma sulak alanlarda hem ekosistemin bozulmasına hem de kirliliğin aşırı derecede artmasına ve kaynaklarımızın yok olmasına sebep olacaktır.
Bu sebeplerle hem iklim değişikliği etkileriyle yaşanacak sorunlar hem de kirliliğin verdiği zararları ortadan kaldırmak açısından belediyelerin tamamının önceliği altyapı olmalıdır. Yağmur suları ile kanalizasyon sistemleri birbirinden kesinlikle ayrılmalı, yağmur suyu depolanmalı, arıtma tesislerine giden aşırı yük de kaldırılmalıdır. Aynı zamanda, arıtma tesislerinde kimyasal ve biyolojik arıtım sistemleri modernize edilerek tüm atık su arıtılmalıdır. Çok iyi şekilde bu işlemler denetlenmeli ve yaptırımlar da ağırlaştırılmalıdır. İyi tarım uygulamalarına ağırlık vererek yayılı kaynaklardan gelen kirleticilerin de önüne geçilmelidir. Bu sebeple denetim işleri hem atık su çıkış suyunda hem de alıcı ortamlarda yapılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, beslenme alışkanlıklarındaki değişim de iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik açısından oldukça önemlidir. Daha az kırmızı et, daha çok bitki kaynaklı protein, daha çok meyve, daha az nişastalı yiyecekler içeren besinlerle daha sağlıklı beslenirsek bu, yalnızca iklim açısından değil aynı zamanda biyoçeşitlilik açısından da istikrarın korunmasında etkili olacaktır. Sağlıklı beslenme, gezegeni kurtarmanın en iyi yollarından biridir.
Milliyetçi-ülkücü hareket, atık olmayan bir dünya oluşturmaktan yanadır. Ham maddelerin geri dönüşeceği ürünler tasarlarsak, doğrusalı döngüsele dönüştürürsek, kaynakta ayrıştırma yaparsak doğal kaynakları ebediyen kullanabiliriz. Döngüsel ekonomiye dönmek tek çaredir. Yenilenebilir enerjiyi seçmek, ağaç dikmek, israfa "Hayır." demek gibi basit önlemler istikrarlı piyasaların, istikrarlı toplumların ve ilişkilerin oluşmasını sağlayacaktır. Gelecek belli değil fakat gelecek bizim elimizdedir; gelecekte ne olacağı bugün neler yaptığımıza göre değişim gösterecektir. Gezegenin istikrarı ve dengesinin bozulması riski dünyanın tüm toplumları için güvenlik ve istikrar sorunudur. Bu sorun, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ana gündemi ve ana sorunu olmalıdır.
"Önce ülkem ve milletim" düsturuyla siyasette varlığını ilelebet sürdürecek olan Milliyetçi Hareket Partisi, çevre ve kirlenme açısından da bu anlayışla hareket etmektedir. Hem kültürel kökleri hem de inancı gereği milliyetçi-ülkücü hareket, bulunduğu coğrafyada doğayla uyum içerisinde yaşanması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Türk tarihinin en eski yazılı kaynaklarından olan Orhun Abideleri'nden Türk devletlerinin uygulamalarına kadar bu uyum ve hassasiyet mevcuttur. Türk milliyetçileri, önce, kendi vatanı ve milleti için önemli olan çevre, doğa ve ekolojik sistemi koruma yönünde tavır almaktadır. "Vatan" olarak tanımlanan topraklarda var olan her değer bizim için kıymetlidir, aynı zamanda milletin sağlıklı bir hayat sürdürmesi için gereklidir. Sağlıklı bir ekosistem sağlıklı toplumları oluşturur. Türk milliyetçiliği fikri, hem milletinin geleceğini güzelleştirme hem de Türk milleti ve devletinin refahı için ekolojik ve çevresel değerlerin korunmasının gerektiğine vurgu yapmaktadır. Ayrıca, dünyadaki yaşamın ve var olan canlıların insana emanet olduğuna dikkat çeker ve dünya ekosistemi içerisinde kirlenmenin ve çevre sorunlarının çözümünden yana tavır koyar. 2020'de ve 2021'de yaşadığımız sorunlar, afetler, su sıkıntıları, seller ve salgın daha sonra yaşayacaklarımız için bir fragman niteliğindedir. Eğer önlem almazsak gelecekte çok daha büyük sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HASAN KALYONCU (Devamla) - Sözlerime burada son verirken milliyetçilik çevreciliktir diyor, Türk-İslam âleminin Kadir Gecesi'ni ve Ramazan Bayramı'nı kutluyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)