| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 11.05.2022 |
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de şu sıra çok konuşulan göç meselesi ve göçmen sorunu, artık Türkiye'nin yapısal bir sorunu hâline gelmiş durumdadır. Suriye savaşı başladığı günden bugüne kadar AKP iktidarı resmen Türkiye'ye bir göç akınını teşvik etmiştir. Bunu neden yaptı? Çok açık ve net, mültecileri kendi politikaları için araçsallaştırmak için yaptı; bu kadar açık ve yalındır. Hatırlayacak olursanız, Türkiye'de özellikle "tampon bölge" "uçuşa yasak bölge" "güvenli bölge" adı altında Türkiye'de yaşayan Kürt halkı ile onun coğrafyası ve Suriye'deki Kürt coğrafyası arasında bir Arap kuşağı yaratmak istedi. Yani bölgedeki demografik yapıyı değiştirmek için âdeta bir göç akınını Türkiye'ye teşvik etmiştir ama gelinen noktada görüyoruz ki ne bunlar gerçekleşebildi ve şu anda göç sorunu, bu yapısal sorun Türkiye'nin büyük bir kanayan yarası hâline gelmiş durumdadır. Sadece bu mudur nedeni? Hayır. Biliyorsunuz, Türkiye aynı zamanda Avrupa Birliğiyle çeşitli uluslararası sözleşmelere imza atmış ve bu sözleşmelerin çeşitli yükümlülükleri var; bu yükümlülükleri yerine getirmedi. Örneğin, AİHM kararları Demirtaş, Kavala için uygulanmadı ve bunlara karşı bir yaptırım uygulanmaması için de sürekli mülteci kartını masaya koydu ve "Yunanistan kapılarını açarız, bilesiniz." diyerek sürekli mültecileri bu şekilde bir şantaj unsuru olarak kullandı; işte AKP'nin mülteciseverliği bu kadardır.
Evet, keşke sadece bununla kalınsaydı; Türkiye'de hakikaten onur kırıcı, rencide edici, aynı şekilde bir ticaret malzemesi hâline de getirmek istediler göçmenleri. Bizzat bu ülkenin Cumhurbaşkanı olan şahıs, Merkel'e dedi ki: "Merkel, paralar nerede?" Yani "Sen parayı verirsen biz Türkiye'yi bir göç merkezi hâline getirebiliriz..." Bu utanılacak bir şeydir, yerin dibine sokar bir Cumhurbaşkanını ama nafile.
Göçün nedenlerini hepimiz çok iyi biliyoruz. Göç, savaşların, çatışmanın, açlığın ve yoksulluğun sonucu ortaya çıkar ve tabii ki göçten en fazla sermayedarlar ve işverenler faydalanır çünkü ucuz iş gücüdür ve yerli iş gücünü de ucuzlatan bir şeydir aynı zamanda göç.
Peki, burada bir tek bunlar mı var? Hayır. Bu göç meselesinde bizi bekleyen önemli tehlikeler var. Bakın, son zamanlarda siyasette farklı kesimlerde farklı görüşlerle göç sorunu dile getiriliyor değil mi? Evet. Peki, iki görüş ve iki yaklaşım çok tehlikeli: Bir "Bu ülkeye ırkçılığı kışkırtacağız yani bir Arap düşmanlığı, bir göçmen düşmanlığı yaratacağız." yaklaşımı var, diğer yaklaşımsa "Hiçbir şekilde geri göndermeyeceğiz." diyen... Ki bunu, bu görüşü AKP iktidarı temsil ediyor ama her gün de geri gönderme projeleri yapıyor. Bakın, İdlib'de iskân politikası şeklinde niteleyebileceğimiz briket evler bir günde inşa edilmedi. Bu briket evler niye inşa edildi? Göçmenler geri gönderilsin diye ama bugün bizzat Cumhurbaşkanı dahi yaptığı açıklamada "Biz kimseyi geri göndermeyeceğiz." diyerek aslında göçmenlere yalan söyleniyor ve alay ediliyor.
Yine, göçmenlik meselesi... Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz ağustos ayında Ankara Altındağ'da Suriyeli bir göçmen katledildi ve o zaman bir program denemesi yapıldı. Bugün Türkiye'de iflas etmiş olan bu iktidar kaotik bir şekilde seçimlere girmeye hazırlanırken yarın öbür gün "sığınmacı sorunu" adı altında burada, Suriyelilere karşı kışkırtıcı provokasyonların önünü açma olasılığını Altındağ örneğinde gördük.
Peki, bütün bunlar karşısında ne yapılmalı? Bir kere bütün siyasi odaklar Türkiye'nin içinde bulunduğu bu tehlikeli durumun farkına vararak ırkçılığın ve ilkel milliyetçiliğin geliştirilmesinin önüne geçmeli, sorumluluk sahibi olmalı. Bir yangın bu ülkeyi sardığı zaman o yangını söndürmeye hiç kimsenin artık gücü yetmez. Bu, ciddi bir iştir; herkes bu ciddiyetle bu soruna yaklaşmak zorundadır. Burada yapılacak şeyleri biz bu sıralardan çok ifade ettik, bu kürsüden çok ifade ettik. Bir kere, Türkiye'de bir mülteci yasası üzerinde çalışılmalıdır, detaylı bir çalışma yapılmalıdır. Kolluk kuvvetlerinin inisiyatifine bırakılmamalı birçok şey, sivil kurumlar oluşturulmalıdır bu manada. Ayrıca "sınır ötesi operasyonlar" adı altına Suriye'nin iç işlerine müdahaleden, savaşı kışkırtan politikalardan derhâl vazgeçilmelidir. Göçle mücadele etmenin en temel yolu, barışı ülkede, bölgede, Suriye'de tesis etmeye katkı sağlamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Göçmenler araç değildir, bu bilinmeli. Ona göre, uluslararası kriterlere göre muamele görmelidir göçmenler. Geri gönderme, mutlaka ve mutlaka gönüllülük esasına dayanmalıdır. Güvenlik ve barınma hakları uluslararası göçmenlik kriterlerine göre planlanmalıdır; başta AB ülkeleri olmak üzere, bütün dünya bu konuda ciddi bir şekilde sorumluluk almalıdır.
Ve son söz olarak şunu söylemek isterim: Özellikle bu son günlerde kışkırtılan bu göçmen sorunu yeni bir sorun değil, ülkenin hakikaten yapısal sorunu ve bu sorunla mücadele etmek için bunu hiç kimse bir seçim yatırımı gibi düşünmeye sakın ve sakın kalkmasın. Hakikaten bu ateş bütün bu ülkeyi sarar ve yakar. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi hakiki bir sorumluluk almak zorundadır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)