| Konu: | Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 11.05.2022 |
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine önemli bir kanun teklifini görüşüyoruz. Türkiye toplumunun geleceğini belirleyen kadınların yaşamı açısından son derece önemli olan bu kanun teklifi -baştan söyleyeyim- eksik ve yetersizdir. Teklifte yer alan, sürekli propagandası yapılan "ısrarlı takip" maddesi aynı zamanda 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kanunu'nda da var fakat Türk Ceza Kanunu'nda bir ceza tanımı olarak yer almıyor. Israrlı takip suçunda alt sınırdan altı aya, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verileceği öngörülüyor. Oysa, TCK'nın 96'ncı maddesinde eziyet suçu alt sınırı iki yıldır. İki yıldan beş yıla kadar ceza verilebiliyor fakat bu ülkede hukuk kadına karşı lehte değil aleyhte uygulandığı için bu da uygulanmıyor. Eziyet suçu gibi önemli bir madde uygulanmıyorken ısrarlı takip üzerinden bir suç düzenlenmesi toplumu aldatmaktan başka bir şey değildir. Fiilî suçlarda alt sınır altı aydan dokuz aya çıkarılıyor. Baktığınızda ceza artırılmış gibi gözüküyor. Oysa, iyi incelendiğinde burada da bir hileyle karşı karşıyayız çünkü iki yılın altında ceza alan biri zaten cezaevine girmiyor. İki yılın altındaki suçlarda genellikle cezalar hükmün geriye bırakılmasıyla uygulanmıyor. O yüzden iki yılın altında bir suçun alt sınırını altı veya dokuz aya çıkarmak cezasızlık politikasının sürdürüldüğünü gösteriyor. Alt sınır cezalarını bir iki ay artırarak kadına yönelik şiddeti engelleyemezsiniz. Sahte propagandalarla dile getirilen politika ve kanun teklifinin gerçeklikten uzak, masabaşında hazırlandığı açıkça ortadadır. Kadınlar ev içinde, sokakta, iş yerlerinde, hayatın her alanında ciddi tehdit altında. Sadece 2021 yılında 339 kadın, erkekler tarafından öldürüldü ve ülkede bu kadar çok kadın katliamı yaşanıyorken iktidarın sistematik hâle getirdiği konuların başında kadın kazanımlarına saldırmak geliyor. İktidar, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek kadına yönelik şiddete karşı yaklaşımını açıkça ortaya koymuştur. İktidarın sözleşmeden tek taraflı çekilme kararı, şiddet faili erkekleri memnun etti ve güçlendirdi. Kadın cinayeti işleyen fail erkekler mahkeme salonlarında kendilerine suçlu gözüyle bakılmayacağını, pişmanlık yoluyla koruma kalkanı sağlanacağını biliyor ve bunu dile getirmekten çekinmiyorlar.
Pınar Gültekin'i katleden Cemal Metin Avcı Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada mağdur olduğunu savunarak "İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi iyi oldu." savunmasını yaparken iktidara olan şükranlarını dile getirmiş oldu. İktidar gerçekten kadına yönelik şiddetle mücadele etmekte samimiyse İstanbul Sözleşmesi'nin iptali kararından vazgeçmeli ve başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmeleri etkin bir şekilde uygulamalı.
Kadın haklarını savunduğunu iddia eden iktidar kadın mücadelesi yürütenlere karşı her türlü baskı ve şiddet eyleminde bulunmaktan geri durmuyor. Özellikle OHAL'den sonra birçok Kürt kadın kurumu kararnamelerle kapatıldı. Kadın kazanımları baskı, tehdit, gözaltı ve tutuklamalarla kriminalize edildi. TJA dönem sözcüsü Ayşe Gökkan'a kadın haklarını savunduğu için otuz yıl ceza verildi. Kadın mücadelesi yürüten Ayşe Gökkan'a yöneltilen suçlamalardan biri de "Gülistan Doku nerede? diye sorması. Ayşe Gökkan'ın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ve 8 Mart gibi günlerde alanlara çıkması ve sözünü söylemesinin bedeli otuz yıl.
Yine, 8 Marttaki eylem ve etkinliklere katılan birçok kadın hakkında soruşturmalar açıldı, cezalar verildi. Akdeniz Üniversitesi öğrencileri Rojin Varhan ve Meti Encü'nün 8 Mart etkinliklerine katıldıkları için haklarında soruşturma açıldı ve bursları kesildi.
Kadınlara yönelik şiddetle mücadele iddiasında olan iktidarın kendisi kadınlara şiddet uygulamaya ve katilleri korumaya devam ediyor. Önceki dönemlerde milletvekilliği yapmış olan Aysel Tuğluk demans teşhisine rağmen dört yüz otuz gündür tahliye edilmiyor ve cezaevinde ölüme terk edilmiş durumda. İktidar eliyle Aysel Tuğluk ve onlarca tutuklu kadın cezaevinde şiddete maruz kalıyor. Garibe Gezer, cezaevinde tecavüze ve işkenceye maruz kalan ve hayatına son veren kadınlardan sadece birisi.
İktidarın bir yandan kadın düşmanı politikalar yürütmesi, bir yandan kadın kazanımlarına saldırması, kadın katillerini cezasız bırakması ve tüm bunları yaparken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
DERSİM DAĞ (Devamla) - ...bir yandan da kadınlara yönelik şiddeti önlemek amacıyla kanun çıkarması samimiyetten uzaktır.
Bir kez daha belirtiyoruz ki eğer kadına yönelik şiddeti engellemek istiyorsanız İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararından vazgeçin, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun'u etkin bir şekilde uygulayın. (HDP sıralarından alkışlar)