| Konu: | Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 11.05.2022 |
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, görüştüğümüz kanun teklifinin artan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin önlenmesinde gerçekten etkili olup olmayacağı yönünde samimi olarak düşünmeye davet ediyorum.
Şimdi, baktığımızda, kanun teklifinin gerekçesinde bireylerin onurunu korumak ve toplumsal barışı sağlamanın devletin görevi olduğundan söz ediliyor. Önce, teklifi getiren anlayışın anlayışı bu yönde mi ona bir bakmamız gerekir. Şimdi, gerekçede devletin görevi olduğunu kabul edeceksiniz ama kadına yönelik şiddetin önlenmesinde devlete sorumluluk yükleyen İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasına tek bir sözcük kullanmayacaksınız. Şimdi, yine gerekçede "Suç ve ceza politikası yasama erkinin yetkisindedir, takdirindedir." diyeceksiniz ama sözleşmeden tek bir erkeğin kararıyla çıkılmasına, Meclisin yetkisinin gasbedilmesine tek bir cümle kullanmayacaksınız, üstüne üstlük de savunacaksınız.
Bakın, burada, dün Genel Kurulda, AKP Grup Başkan Vekili son derece talihsiz bir konuşma gerçekleştirdi. Anayasa ile uluslararası sözleşmeleri onaylama yetkisi Meclisin yetkisindeyken, Cumhurbaşkanının kişi hak ve özgürlüklerini düzenleyecek düzenlemeler getiremeyeceği açık hükümken, ayrıca hukukumuzda yer alan yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereği Danıştay savcısının bu kararın hukuksuz olduğunu açıkça söylediği yönündeki yargılama devam ederken bunu savunmayı, böyle bir savunma konuşması yapılmasını kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın ne yazıyor burada: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyor. Bizim millet adına kullandığımız yasama yetkisinin tek bir kişinin kararıyla gasbedilmesine siz ses çıkarmayabilirsiniz ama biz bunu asla ve asla kabul etmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer millet olarak, millet adına kullandığımız yasama yetkisi bu şekilde tek bir kişi kararıyla gasbedilecekse biz burada oturup saatlerce neden yasaları görüşüyoruz? Siz diyebilirsiniz ki "Yasa teklifleri hazır, getiriliyor nasıl olsa, biz de kabul ediyoruz." Bakın, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna geldiğinde biz tek tek maddelere girilip görüşülmesi yönünde usul tartışması açtık ama kabul edilmedi ama her bir yasa teklifine de değişikliğe de önergemizi sunduk. Peki, ne oldu? Adalet Komisyonunda da sabah erken saatlere kadar süren görüşmelerde itirazlarımızı dile getirdik, bir buçuk ay Genel Kurula getirilmedi yasa teklifi, sandık ki bu yanlışlıklar düzeltilecek ama ne yazık ki bu beklentilerimiz de boşa çıktı.
Şimdi soruyorum sizlere: Bu teklifteki ceza artırımları ve düzenlemelerle kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin azalacağına inananınız var mı bu sıralarda oturanlar olarak? İmzası olanlar da inanmıyor ki dün geneli ve bölüm üzerine konuşmalarda Adalet ve Kalkınma Partisi hatipleri, kadın arkadaşlar özellikle KADES'ten, ŞÖNİM'lerden, 6284'ü nasıl yasal düzenleme olarak yaptıklarından söz ettiler ama 6284'ten söz etmelerine rağmen yasal dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi'nden hiç mi hiç söz edilmedi. Şimdi, sizler ne iyi işler yaptığınızı söylüyorsunuz, biz ise sorunun yasalarda değil sürekli pekiştirdiğiniz algılarda, anlayışlarda ve uygulamalarda olduğunu yıllardır söyleyip duruyoruz.
Şimdi, yine burada "özgür birey" diyorsunuz ama kadını sürekli "iyi anne, iyi eş ve aile" düzlemine sıkıştırmaya çalışıyorsunuz. Kadınlar üzerinden ayrışma ve kutuplaştırma siyasetiyle kendi tabanınızı bir arada tutmak için "Aile yapısını bozuyor." diye asılsız gerekçelerle İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasıyla ilgili tek bir cümle kullanmıyor, hatta bunu savunuyorsunuz.
Şimdi "toplumsal barış" diyorsunuz ama istatistiklerden korkup Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunu kapatmaya kalkıyorsunuz. EŞİK'in çağrılarına kulak tıkıyorsunuz, alanlarda mücadele veren kadınları susturmaya çalışıyorsunuz. Yasa tekliflerinde baroların ve STK'lerin görüşlerine kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Biz ise uzun süredir mevcut yasaların etkin uygulanması taleplerimizi dile getiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız sözlerinizi.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - İçişleri Bakanınız çıkıp da "Kadına yönelik şiddet ayıptır, ayıp." dediğinde de bu kürsüden hatırlatmıştım. Biz, 96'ncı maddenin, 2005 yılından beri yürürlükte olmasına rağmen kadına yönelik cinayetlerde, suçlarda kullanılmadığını -eziyet maddesinin- uzun süredir söylüyorduk. Şimdi, 5'inci maddeyle suçun kadına karşı işlenmesi hâli "cezayı ağırlaştıran nitelikli hâl" olarak düzenlenerek eziyet cezasının alt sınırı iki yıldan iki yıl altı aya çıkarılıyor. Biz "Suçun kadına karşı işlenmesi' ibaresi sorunludur." diyoruz, İstanbul Sözleşmesi'nin 46'ncı maddesindeki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermeye yönelik cezayı ağırlaştırıcı koşulların eklenmesi gerektiğini söylüyoruz. Ama esas sorunun çözümü için ceza artırımlarından önce acil bir şekilde uygulama eksiklerinin giderilmesi yönünde düzenleme yapılmasını söylüyoruz. Tekrar hatırlatmak istiyorum ki esas sorun yasalarda değil zihniyette. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.