| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 18.05.2022 |
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nız kutlu olsun.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Artık, iktidarın bu ülkede yapacağı bir şey kalmadı, bugüne kadar yapacağını yaptı ancak bundan sonra bu ülkenin gelişimi adına yapabileceği bir şey kalmadı. Bakın, her gün değişik uygulamalar yapmaya çalışarak kötü gidişatı sözde önlemeye çalışacak iken aldıkları her kararla ekonomiyi daha da çıkmaz hâle getirmekte, enflasyonu daha da artırmakta, fiyatları daha da katlamakta. Dolayısıyla bu ülkede yaşanan tüm olumsuzlukların tek bir sorumlusu var, o da iktidardır.
Şimdi, iş dünyası, esnaflarımız ve vatandaşlarımız açıkça şunu söylemekte: "Artık ülkemizde bir güven sorunu yaşanmakta." Bunu açıkça dile getirmekteler. Yine, uzun süredir de en önemli sorunun istikrar sorunu olduğu da ifade edilmekte. Tüketici enflasyonu yüzde 70'ler seviyesine çıkmış, üretici enflasyonu yüzde 122'lere dayanmış durumda. Yatırımcı, esnaf, üretici şöyle diyor: "Her alanda maliyetler kat kat arttı, 3 TL'ye aldığımız bir ürün 12-13 TL oldu; esnaf olarak şoktayız. Etiket değiştirmekten yorulduk." "Başta inşaat sektörü olmak üzere fiyatlar katladı. İnsanların yüzü gülmez oldu, her geçen gün daha da kötüye gidiyoruz." diyor vatandaş.
Enflasyon, faiz anormal derecede yükseldi. Üretimden kazanma dönemi bitti, ranttan kazanma dönemi devam etmekte. Plansızlık ülkenin en önemli sorunu olmakta. Kamu-özel iş birliği projeleri, kur korumalı mevduat, yabancıya mülk satışları en önemli sorunlar olarak devam etmekte. Esnaf, özellikle pandemi sürecinde çok mağdur oldu. Ekonominin bozukluğu, artan enflasyon ve fiyatların her gün değişmesi esnafı gerçekten zor duruma düşürdü, ekonomik istikrar kalmadı, hepimiz sıkıntılıyız, sattığımızı neredeyse aynı fiyata geri alamıyoruz diyor. Dövizdeki dengesizlik de piyasaları olumsuz etkilemekte. Taşımacı esnaf diyor ki: Bu ülkenin taşımacı sektörü arasında en önemli sorun akaryakıt fiyatlarının yüksekliği. Bu da her şeyi etkilemekte. Bakın, 2021 yılı, asgari ücreti 2.825 TL'yken 410 litrelik yakıt alınabilmekteyken 2022 yılı, asgari ücret 4.250 TL, 186 litre yakıt ancak alınabilmekte. Ziyaretine gittiğimiz taşımacı esnafımız aynen şöyle diyor: "Gaza basamaz olduk fazla yakıt gitmesin diye." Yine, Antalyalı bir taşımacı diyor ki: "Antalya'da pazarlığımızı yapıp bir fiyat belirliyoruz ancak İstanbul'a gidinceye kadar maliyet katlanmakta, zarar etmekteyiz." İnşaat maliyet artışları, kira artışları sorunu ülkemizin en güncel sorunları olarak ortaya çıkmış durumda. Vatandaşımızın bir çay keyfi vardı, daha önceki gün yüzde 50'ye yakın -yüzde 43,5- yapılan zamla vatandaşımızın tek keyfi olan çay keyfini de elinden aldınız. Bugün 1 kilogram çay ortalama 80 TL'ye çıkmış durumda.
Çok özel bir konuyu burada ifade ederek devam etmek istiyorum. Bakın, özellikle turizm bölgelerinde pandemi öncesinde eğlence mekânları kapalı yerler 04.00'e kadar, açık alanlar 24.00'e kadar açıktı. Turizm bölgelerinde eğlence mekânlarında uygulamalar genellikle encümen kararıyla alınmakta ve iş yerlerinin ruhsatlarına işlenmekte. Şimdi pandemi koşulları hafifledi, birçok yaptırımdan vazgeçildi. İşte, eğlence mekânları işletenler şunu talep etmekteler: Pandemi koşulları değiştiğine göre iş yerlerinde, eğlence mekânlarında ruhsat saatine göre iş yerlerinin açık kalma koşuluna artık geri dönülmeli. Buradan taleplerini iletiyorum. Aksi hâlde, hem zaten pandemi koşullarında mağdur olmuş vatandaşımız, esnafımız mağdur olmaya devam edecek hem de gelen turistlerin beklentileri karşılanmamış olacaktır. Buradan, Türkiye'deki binlerce işletme adına bu talebi tekrar ediyorum.
Söz konusu düzenlemede daha önce mevcut uygulamada sadece bireysel mevduatlarda olan sigorta kapsamına ticari mevduatlar da alınmakta. Komisyonda da sorduk, buna hangi nedenle ihtiyaç var? "Yani ticari mevduata sigorta getirilmesinin, Sigorta Fonu kapsamına alınmasının gerekçesi nedir, ihtiyacı nedir? Bankacılık sektörüyle ilgili bir ihtiyaç mı var, bir sıkıntı mı var; niye buna ihtiyaç duyuldu?" diye sorduk, hâlâ bu konuda bir cevap alınamadı.
Yine, TMSF'de kadrolaşma bir taraftan devam etmekte. Bakın, başkan yardımcısı sayısı 2'den 3'e çıkarılmakta, daire başkanı sayısı 10'dan 12'ye çıkarılmakta, efendim, yine, müdürlük sayıları artırılmakta. Yani, şimdi, bu kadroların niye şişirildiği de... Yine, sadece bir kadrolaşma anlayışından öteye gitmediğini düşünmekteyiz çünkü TMSF daha sonraki maddelerde de göreceğimiz şekliyle bir taraftan kendi denetiminde bulunan şirketleri satmaya devam ederken bir taraftan da kadrolaşmaya devam etmekte.
Yine, bu düzenleme içerisinde, dövizden kur korumalı mevduata geçen şirketlere sağlanan kurumlar vergisi istisnasının süresinin 2022 yılı sonuna kadar uzatılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Değerli arkadaşlar, bakın, bu ülkenin gerçekten çok önemli kritik konuları var, sorunları var. Bunlardan bir tanesi, ülkemize kontrolsüz giren yabancılar konusu, ülkemizin geleceği açısından gerçekten çok önemli bir risk oluşturmakta. Yine, bir tanesi, bu kamu-özel iş birliği projeleri, geleceğimizi neredeyse ipotek altına alan projeler bunlar ve bunların yanı sıra, yakın tarihte uygulamaya geçen kur korumalı mevduat. Bakın, Komisyonda ilgili Bakan Yardımcısı rakamları verdi, yaklaşık 1 milyon 250 bin gerçek ve tüzel kişi bu sisteme girmiş ve 8 Nisan itibarıyla hesapta 750 milyar civarında para var bu konuda, şimdi de bu rakam daha da artmış, 850 milyar seviyelerine çıkmış. İlk ödemeler yapıldığında, değerli arkadaşlar, yaklaşık 14,8 milyar TL'lik bir ödeme yapıldı bu kapsamda yani yatırılan paralara ödenen 15 milyara yakın faizler oldu. Yine -vazgeçilen vergiyle birlikte- 10,1 milyarlık vazgeçilen bir vergi var yani bunun anlamı nedir? Üç dört aylık bir süre içerisinde bunun ülke ekonomimize maliyeti yaklaşık 25 milyar oldu. Bu rakamın ne anlama geldiğini şöyle ifade edebiliriz değerli arkadaşlar ve bizi dinleyen vatandaşlarımızı: Şimdi, yakın tarihte 1915Çanakkale Köprüsü açıldı. Bu köprünün maliyeti 2 milyar 555 milyon euro, o günkü TL'ye çevirdiğimizde yaklaşık maliyeti 42 milyar yapmakta. Peki, 42 milyar yapan bu 1915Çanakkale Köprüsü nasıl yapıldı? İşte, kamu-özel iş birliği kapsamından yapıldı. Peki, bu yapılan proje karşılığında ne taahhüt edildi? Günlük 45 bin araç geçişi ve araç başına 15 euro artı KDV, on altı yıl üç ay boyunca. Şimdi, değerli arkadaşlar, siz bu kadar ağır bir yükün, ülkenin geleceğini ipotek altına alacak şekilde taahhüdün altına gireceksiniz. Neyin karşılığı? 42 milyar karşılığı ama bu tarafta da daha üç dört aylık süre içerisinde 25 milyar lirayı da bu kur korumalı mevduata harcayacaksınız. Bu düzenlemeden en kısa zamanda vazgeçilmesi gerektiği çok açıktır.
Yine, bir başka düzenlemede, Türkiye Varlık Fonunun hâkim hissedar olarak kurduğu şirketlere de vergi muafiyeti getirilmekte. 2016'da kurulan Türkiye Varlık Fonu artık sorgulanır durumda değerli arkadaşlar çünkü denetim yöntemi tartışmalı, şeffaflık ve hesap verebilmekten uzak, Sayıştay denetimi dışında olması, Kamu İhale Kanunu'ndan muaf tutulması, böyle bir fonun oluşu artık tamamen sorgulanır durumda. Kaynak yaratacağı iddiasıyla kurulan bir fonun bugün borç yaratan bir fon hâline dönüştüğünü görmekteyiz. En son, Varlık Fonu, TÜRK TELEKOM'un yüzde 55 hissesini 1,6 milyar TL'ye satın aldı. Oysaki TÜRK TELEKOM'un altyapısı devlette olduğu için 2026 yılında zaten devlete tekrar dönecekti. Yani bu uygulamayla, bir kere daha, maalesef ki ciddi bir yük altına sokulmuş durumdayız.
Yine, TMSF'de kayyum atanan şirketlerin davası devam ederken ortaklık paylarını satabileceğine dair bir düzenleme de yine bu torba yasa teklifi içerisinde mevcut. Şimdi değerli arkadaşlar, bakın, bir yargılama süreci var ve yargılama süreci devam ederken sürdürülebilir durumda olan yani kâr eden, TMSF tarafından denetime tabi tutulan şirketlerin satılabilirliğine dair bir düzenleme. Şimdi, bu neyi getirmekte? Şimdi değerli arkadaşlar, biz bir hukuk devletinde bulunmaktayız. Bir hukuk devletinde yargılama süreci devam ederken, yargının sonrasında ne olacağı belli olmadan şirketlerin satımı esasen doğru değil ve üstelik de sürdürülebilir nitelikte olan yani bu şekilde şirketlerin satılması ileride ciddi bir mağduriyete ve tazminatlara yol açabilir. Örneğin, Sürat Kargo bununla benzer değil ancak Sürat Kargo kâr eden bir şirketken bakın, öyle bir satış yöntemiyle satıldı ki gerçekten büyük bir zarara yol açıldı. Sürat Kargo işte kötü bir uygulama. Siz o kötü uygulamayı bugün bu düzenlemeyle yasallaştırmış hâle getireceksiniz. Örneğin, Sürat Kargoda 2019 yılı verileri esas alınmış, satış 2021'de. Oysaki 2020 ve 2021'de Sürat Kargo kâr elde etmekte ancak satışa esas rakamlar olarak 2019'daki rakamlar alınarak şirket sanki zarar etmiş gibi gösterilip satışa çıkarılmış. Böylelikle de Sürat Kargo kötü bir örnek olmuştur. İşte siz bu düzenlemeyle, Sürat Kargo gibi, diğer şirketleri de kötü bir şekilde satma yoluna gideceksiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu torba yasa teklifinde yine bir başka düzenleme var. Bu düzenleme açıkça şudur: Bu düzenlemede, başta Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olmak üzere, muhalefette bulunan belediyelerin, büyükşehir belediyelerinin iktidar tarafından bir anlamda cezalandırılmasına dönük bir düzenleme mevcut.
Şimdi, bu ne demektir? Daha önce Cumhurbaşkanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılarak büyükşehir belediyelerine devredilen metro ve şehir içi raylı sistemler belediyelere devredildikten sonra belediyeler AKP'de iken -örneğin, Antalya, Ankara, İstanbul gibi belediyeler- AKP'li belediyeler iken- bu metro ve şehir içi raylı sistemlerin Bakanlığa ücretlerinin yani bedellerinin geri ödenmesi şöyleydi: Hasılat üzerinden yüzde 15 ödenmekteydi. Bu ne anlama gelmekteydi? Örneğin, Antalya'daki mevcut 2'nci etap raylı sistem için hasılata göre aylık 35 bin, 40 bin, 50 bin, 60 bin gibi rakamlarla ödemeler yapılmaktaydı; aynı şekilde, Ankara için bu geçerli; aynı şekilde, İstanbul için geçerli. Ancak daha sonra, bakın yani bu şekilde ödemeler devam ederken yerel seçimlerden sonra bu uygulama değişti. Her ne kadar bu düzenleme dayanak olarak ocak ayında çıkarılan bir kanuna dayanmakta ise de bu yüzde 5'lik kesintiye Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 1 Mayısta geçildi. Yani hasılattan yüzde 15 kesintiden neye geçildi? Belediyelere İller Bankasından yapılan kesintilerden yani aktarılan paralardan yüzde 5 kesilir hükmüne geçildi. Arada ne değişti? İşte arada aylık 35, 40, 50 bin lira gibi rakamlar ödenirken bir anda 5 milyon, 6 milyon, 7 milyon, şimdi de aylık 15-16 milyon gibi ödemeler kesilmeye başlandı. Böylelikle, bakın, başta size şunu söyleyeyim: CHP'li belediyeleri cezalandırdığınızı zannediyorsunuz ancak esas burada cezalandırılan vatandaşımız çünkü belediyelerin alması gereken, kendilerine gönderilmesi gereken, hak ettiği paralar kesilince vatandaşımıza eksik hizmetler gitmekte. Antalya Büyükşehir Belediyesinden örnek vermek gerekirse haksız kesinti yapılan bu yöntemle, bakın, 2019'dan bugüne kadar 230 milyon fazladan para kesildi. Şimdi, ben bunu gündeme taşıdığımda Ulaştırma Bakanı şöyle söylemişti, demişti ki: "Efendim, söylenenler doğru değil -yani bizim sözde doğru söylemediğimizi ifade etmeye çalışıyor- aylık 4 milyon liradan yüz ay boyunca kesilecek." Ancak Bakan kendi söylediğiyle şu an çelişir vaziyette. Bakanı da dinleyen yok anladığım kadarıyla çünkü Antalya Büyükşehir Belediyesinden 2022 yılında Ocak ayında 12 milyon 450 bin, Şubat ayında 13 milyon 450 bin, Mart ayında 16 milyon kesinti yapıldı. Yani bakın, aynı kesinti Ankara Büyükşehir Belediyesi için de geçerli. Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediyesinden 2019 yılında 10 milyon kesilmesi gerekirken bu uygulama nedeniyle 123 milyon, 2020'de 8 milyon 780 bin kesilmesi gerekirken 230 milyon, 2021'de 10 milyon 630 bin kesilmesi gerekirken 352 milyon gibi... Devam ediyoruz yani totalde Ankara Büyükşehir Belediyesinden 38 milyon kesilmesi gerekirken 903 milyon kesinti yapılmış durumda. Yani örneğin, hem Antalya Büyükşehir hem Ankara Büyükşehir hem İstanbul Büyükşehir Belediyeleri bu haksız uygulamalar nedeniyle çok büyük kesintilere maruz kalmış ve bu nedenle de vatandaşımıza, işte, sizin yarattığınız bu tablo nedeniyle eksik hizmet gitmesine sebebiyet vermiş bulunmaktasınız. Bu uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini defaatle ifade ettik. Şimdi, "Kanun var." diyeceksiniz. Cumhurbaşkanına bir yetki verilecekse eğer bu, yüzde 5'e kadar değil, en fazla yüzde 1 olarak ifade edilmelidir çünkü zaten haksız kesintiler devam etmiştir, bu haksız kesintilerin bir an evvel belediyelere iade edilmesinde fayda bulunmaktadır.
Komisyonda görüşmeler devam ederken bir önerge verildi iktidar partisi mensubu milletvekilleri tarafından. Bu önergede şu ifade edilmekte: "Projenin mevcut şehir içi raylı sistem hatlarının devamı olmayıp müstakil işletilebilir durumda olması hâlinde veya projenin kombine taşımacılığa hizmet etmesi hâlinde Bakanlık veya bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşları ve bu kuruluşların bağlı ortaklıkları ve iştiraki olan şirketler eliyle yürütülmesine Cumhurbaşkanınca karar verilebilir." Bu kanun teklifinin, bu önergenin esasen adrese teslim bir teklif olduğunu buradan ifade etmek isterim. Şu an İstanbul'da yapılmakta olan, havaalanına giden metroyla ilgili bir teklif olduğunu açıkça ifade etmek isterim. Belki de tek kâr edebilecek olan raylı sistem metro burası.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
CAVİT ARI (Devamla) - Onu da siz İstanbul Belediyesinden intikam almak için İstanbul Belediyesine vermemeye dair bir teklifte bulunmaktasınız. Ben buradan size şunu söyleyeyim: Bakın, bu teklif şu an belediyelere teslim edilmemiş olan raylı sistemler ve metrolar için geçerli. Peki, öncekiler ne olacak? Ankara'da zarar eden, İstanbul'da zarar eden mevcuttaki raylı sistemler ne olacak? Eğer siz Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu yerlerin işletmesini Bakanlığa geri alacaksanız ben de size şunu söyleyeyim: Bakın, Antalya'da şu an mevcut ikinci etap raylı sistem o kadar kötü bir yere yapıldı ki sırf siyaset olsun diye yapılan ve sırf sizin şovunuzla siyasete alet edilen bir yer. Bu yeri de gelin, alın; bu yerin işletmesini de Bakanlığa alın, 230 milyar lirayı da Antalya Büyükşehir Belediyesine iade edin diyorum, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)