| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 18.05.2022 |
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tüm torba yasalarda olduğu gibi halkın en temel sorunu olan ekonomik krizi ve yoksulluğu umursamayan antidemokratik bir torba yasayı daha görüşüyoruz. OHAL döneminin hukuk dışı KHK uygulamalarını olağanlaştıran ve memleketi bir OHAL çöplüğüne dönüştüren AKP, yama tedbirlerle günü kurtarmaya çalışıyor. Halkın gündemi ekonomik kriz, yoksulluk ve devam eden savaş politikalarıyken iktidarın gündemi koltuk, saray ve ranttır. Neredeyse her gün kadınların, işçilerin, mültecilerin, engellilerin şiddete uğradığı, katledildiği ve faillerin cezasız bırakıldığı bir ülkede yaşıyoruz. İş cinayetlerini ve kadın cinayetlerini önlemek yerine saltanatınızın sonu geldiği için yangından mal kaçırma derdindesiniz. Bu ekonomik kriz ve savaş politikaları, halkların üzerine karabasan gibi çökmüştür. İktidarın ekonomi politikaları emekten çalmaya, kaynakları ranta ve savaşa aktarmaya yöneliktir. "Bir merminin fiyatı kaç lira biliyor musunuz?" diyerek halkı azarlayan Cumhurbaşkanı, bir ekmeğin, bir çuval unun, şekerin, çayın, mutfak tüpünün kaç lira olduğunu bilmiyor mu? Halkın vergileriyle kurulan saray sofralarında kriz görünmüyor tabii. Saray ve eşrafının etrafında; işsiz kalan, borcunu, faturasını ödeyemediği için intihar eden kimse yok.
Tasarruf mevduatı sigortaları üzerine çeşitli fonlar ve kurumlar birçok ülkede mevcuttur ancak bu ülkedeki gibi, sermayeye rant aktarımına aracı olan, iktidarın arka bahçesine dönüşen kurumlar AKP Türkiyesine özgüdür. AKP'nin, 20 Temmuz OHAL darbesiyle, görev alanını hukuk dışı bir yere çevirdiği birçok kurumda olduğu gibi, TMSF'de de altı yıldan sonra ilave personele, müdürlüklere, başkan yardımcılıklarına ihtiyaç duyduğunu fark etmiş. Buradaki ihtiyaç, toplumun ya da söz konusu kurumun değil; giderayak, AKP'nin kadrolaşma ihtiyacıdır. Bütün bakanlıkların genel müdürlüklerinden il ilçe müdürlüklerine kadar torpil, liyakatsizlik devletin tüm kurumlarına sirayet etmiştir. Kurumlardaki liyakatsizliğin ve her alandaki derin krizin en önemli nedeni halkların temel talebi olan barış yerine savaş baronlarının sözünün esas alınmasıdır. AKP iktidarı bir savaş ve yolsuzluk kabinesine dönüşmüştür. Deniz Poyraz'ın katiliyle boy boy poz verenler, Çiftlik Bank soyguncusuyla, Thodex hırsızıyla, mafya ve çetelerle fotoğraf çekenler AKP'nin savaş bakanlarıdır. Libya maceralarının hesabını vermeden Ukrayna semalarında söz kurmaya çalışan bu savaş kabinesinin ülkeye çıkardığı fatura bugün yüzde 100'ü aşan enflasyon, açlık sınırının altında kalan asgari ücret ve 10 milyonu aşkın işsizdir.
Değerli halkımız, AKP iktidarının Türkiye hukuksuzluk tarihi içinde çok önemli bir yeri var. AKP ülkede ikili ve paralel bir hukuku ortaya çıkardı. Yandaşsan veya iktidarın tetikçisiysen yargı sırtını sıvazlayıp evine gönderiyor. Muhalifsen, emekten, barıştan, ekolojiden yana, demokratik bir yaşam ve ülke istiyorsan yargı sopa olup karşına çıkıyor. Bu hafta merkeze çekilen Van kayyumunun altı yıldır süresiz, kesintisiz yasaklarına karşı açılan dava mahkeme koridorlarında, Van'da işinden edilen 306 işçinin işe iade kararı ise Van Büyükşehir Belediyesi koridorlarında bekletiliyor. Binlerce ihracın dosyası OHAL Komisyonunda, yüz bini aşkın ihracın dosyası ise OHAL idare mahkemelerinde bekliyor. Geçtiğimiz hafta Van'da 80 yaşındaki Makbule, 79 yaşındaki Hadi Özer çifti herhangi bir delil olmaksızın cezaevine konulurken Şenyaşar ailesinin katilleri yıllardır aklanmaya çalışılıyor. Zırhlı araçlar her gün kadınları, çocukları eziyor ama failler ceza almıyor. Kemal Kurkut'u gözlerimizin önünde öldüren polis Servet Turgut'un katilleri cezasızlıkla ödüllendiriliyor.
Hukuksuzlukların başka bir boyutu da cezaevlerinde yaşanmaktadır. İşkence ve ölüm evlerine dönüşen cezaevlerinde binden fazla ağır hasta tutsak ölüme mahkûm edilmiştir, sadece son iki yılda 110 cenaze çıktı cezaevlerinden. Verilen cezayı bitirmesine rağmen infazları yakılan çok sayıda hükümlü de rehin olarak tutuluyor. Daha birkaç gün önce İsrail'de bir gazetecinin cenazesine saldırıyı kınayan iktidarın suç işleri bakanının kolluk kuvvetleri barış elçisi, Kürt siyasetçi Aysel Doğan'ın cenazesine aynı şekilde saldırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - Üstelik, bu ilk de değil. Hacı Lokman Birlik, Ekin Van, Garibe Gezer, Agit İpek, Hatun anne ve daha birçok cenazeye ırkçı saldırılar yapıldı. Cenazelerden ne istiyorsunuz? Cenazelere saldırmak, işkence etmek nasıl bir ahlak, nasıl bir din anlayışıdır? Ahlakınız, vicdanınız, insanlığınız kalmamıştır, ölüye saygınız yok. İnsanım diyen böyle bir vahşet karşısında sessiz kalabilir mi? Umrede beyaz ihramlar giyerek suçlarınızı, günahlarınızı temizleyemezsiniz. Tarih boyunca tüm zalimler yaptıklarının hesabını verdi. Emin olun ki siz de her iki cihanda bu zulmünüzün hesabını vereceksiniz. "..."(x) (HDP sıralarından alkışlar)