| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 25.05.2022 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bankacılık Kanunu'yla ilgili düzenlemeler üzerine konuşuyoruz; geçen hafta konuşuldu, bu hafta devam ediyor. "Türkiye'de krizle beraber en çok kâr eden kurumlar nelerdir?" deseler; bankalar. Kazançlarına doymuyorlar, bu süreçte yoksulluk artarken, insanlar açlıkla baş başa iken bankalar para kazanmaya doymuyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi iki haftadır bankalarla ilgili düzenlemeyi konuşurken... Ve tekrar torba yasa şeklinde geliyor, içinde bir kısım düzenlemeler var.
Peki, milyonlarca aç olan, borcunu ödeyemeyen, birçok problem yaşayan insanlarla ilgili bir konuşma var mı? Hayır yok. Cezaevleriyle ilgili bir konuşma var mı? Yok. Özgürlüklerle ilgili bir konuşma var mı? Yok. Demokrasiyle ilgili var mı? Yok. Ya, her gün yasaklarla ilgili, Kürtçeyle ilgili yasaklarla ilgili bir parmak kalkmıyor, seçimler zamanı her şeyi konuşuyorsunuz ama bankalarla ilgili ve sermayeyle ilgili konuşmaların hepsine varsınız.
Peki, ülke ne hâlde? Bir fotoğrafa bakarsak; ülkenin fotoğrafına baktığımızda işsizlik artıyor, insanlar geçinemiyor ama geçinemeyenlerle beraber çok iyi geçinen bir kesim de var. Neden? Makas açıldı, orta sınıf diye bir şey kalmadı, giderek insanlar -yoksulluk demiyorum- dibe ulaşıyor, açlıkla karşı karşıya. Eşitsizlik had safhaya ulaştı, hayat pahalılığı sürekli artıyor ve en büyük şey umutsuzluk, gelecekle ilgili kaygı taşımak.
Çiftçiye gidin, öğrenciye gidin, kadınlara gidin, kimin yanına giderseniz gidin gelecekle ilgili kaygısı var. Ya, bindiğiniz taksi şoförü, sizin Parlamentoda olduğunuzu duyunca kaotik ortamdan, umutsuzluktan söz etmekte, "Bunlar ne yapıyorlar?" diye söylüyorlar ama bir taraftan da buraya çıkıldığında hep kendileriyle ilgili düzenlemeler geliyor. Meclisin asıl görevi bunları görmek, bunlarla ilgili düzenleme yapmak.
Şimdi, halkın geliri giderini karşılıyor mu? Bir araştırma grubu çalışma yapmış. Yüzde 59 küsuru yani yüzde 60'a yakını elde ettiği aylık gelirle geçimini sağlayamıyor. Peki, bunlar seçmenlere vurulduğunda, hangi partiye oy verdikleri sorulduğunda, Adalet ve Kalkınma Partisine oy verenlerin yüzde 40'ının gelecekle ilgili kaygısı olduğu gibi, geliri giderini karşılamıyor ama HDP'de yüzde 88 oranında... Biz, işte onların sesiyiz; biz, bu ülkede kendi emekleriyle geçinmek isteyen, kendi emekleriyle barışı inşa etmek isteyenlerin sesiyiz ve o nedenle burada her söylediğimizde, "Siz sermayeden yanasınız." dediğimizde kabul etmiyorsunuz ama biz bu ülkede en çok değer verenlerin, en çok değer üretenlerin sesiyiz. Ülkedeki yüzde 75, faturalarıyla ilgili kaygı yaşıyor; yüzde 80'e sormuşlar, "Enflasyon artacak." diyorlar. Peki, zam? Zamlar sürekli geliyor fakat siz zamlara "Fiyat güncelleme." diyorsunuz, "zam" demiyorsunuz ama asgari ücrete gelince -maaşla ilgili- "zam" diyorsunuz ama çayda artış olunca, kahvede artış olunca, şekerde artış olunca buna "zam" demiyorsunuz, ne diyorsunuz? "Fiyatı güncelleme." Bunun sorumlusunu da diyorsunuz ki: "KDV'yi 18'den 8'e düşürdüm, marketler vicdansızlık yapıyor." Asıl vicdansızlık, yirmi yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkeyi yönetirken Orta Vadeli Program, yeni ekonomik model, diğer programlar, bakanlar, Merkez Bankası yöneticileri, TÜİK yöneticileri değiştiği hâlde ekonomiyi yönetememenizdir. Burada sorumluluğu markette, yurttaşta değil, sizin beceriksizliğinizde aramanız lazım. Ne oldu? İşsizlik arttı ve yönetemiyorsunuz. Peki, bu işsizler kim? En çok da üniversite mezunları ve gençler. Gençler artık bu ülkeden gitmeye çalıştıklarında siz onları tehdit edecek dereceye geldiniz.
Türkiye İstatistik Kurumunun, TÜİK'in geçenlerde bir yöneticisi değiştirildi, fiyatları belirleme şeyi. Artık değiştiriyorsunuz ve bir taraftan bu yasakları öyle bir hâle getirdiniz ki fiyat belirlemek dışında Enflasyon Araştırma Grubunun vereceği verilere engel getirmeye çalıştınız, mahkemeler reddetti. Neydi 20 Aralıkta? Bir taraftan "Asgari ücrete zam." dediniz, bir taraftan da kur korumalı mevduat ve işte, "Dolar 18'den 11'e düştü." dediniz, 16,40. Peki, arkadaşlar, bu ülkede o günden bugüne ne oldu? Açlık sınırı arttı, yoksulluk sınırı arttı ve geldiğimiz süreçte, gıdada enflasyon yüzde 70'lere geldi. Hani, hep "Dünya lideriyiz." diyorsunuz, enflasyonda yüzde 70'e geldiniz, Arjantin'le beraber yarışıyorsunuz ama Meksika'da, Rusya'da -savaştan söz ediyorsunuz- yüzde 10'larda, yüzde 12'lerde enflasyon ve hep diğer ülkelerden de örnek veriyorsunuz. Niye diğer ülkelerin özgürlüklerinden, demokrasisinden, barışından örnek vermiyorsunuz? Hesabınıza gelen şeyleri örnek alıyorsunuz, hesabınıza gelmeyen şeyleri kapatmaya çalışıyorsunuz.
Ve şimdi ikinci bölüm... Arkadaşların bir kısmı birinci bölümde dedi, ikinci bölümdeki konuşulacak maddelerden -bir kısmına bu akşam devam edeceğiz, yarın da arkadaşlarımız devam edecek- biri, kur korumalı mevduat, Türk lirasıyla ilgili, diğeri TMSF'yle ilgili, bir kısmı Türkiye Varlık Fonuyla ilgili. Deseniz de demeseniz de sizin yarattığınız ve darbe dediğimiz, işgal dediğimiz, kayyumlarla ilgili, tekrar, burada da şirketlerle, kayyumlarla ilgili bir kısım yönetimler var ve tekrar yerel yönetimler sizin elinizden çıkınca onlarla ilgili. Bu, kur korumalı mevduatla ilgili, ya, bir müjde gibi duyuruldu ve şu anda burada, 11'inci maddede ne konuşulacak, biliyor musunuz arkadaşlar? Türkiye'de kimin parası var, kimin dolarları, dövizleri var, eurosu var, bunlara bir açıklama yapıldı. Sonra dediler ki: "Şirketler, bu parayı yatırmıyorlar çünkü güvenmiyorlar. Şirketlere bir özendirme yapalım." İşte, 11'inci madde o. Ne diyorlar şirketlere? "Sen bu parayı getirdiğin sürece, değerlendirdiğin kazançlardan, değerlerden bir kere, biz vergi almayacağız, artı, kâr payından da vergi almayacağız. Diğer kazançlardan aldığınız kurumlar vergisini de almayacağız." Kürtçe diyorlar ya "..."(x) Hem parasını kazanacak hem vergisini vermeyecek, bu işten nimet... İşte, bizim "rantçı" dediğimiz olay bu.
Peki, işçi ne yapacak? Vergisini verecek. Memur ne yapacak? Vergisini verecek. Emekli ne yapacak? Vergisini verecek. Peki, bu parayı, kur korumalı mevduatı siz 18'den 11'e getirdiniz, şimdi 16'ya getirdiniz, bu farkı kim verecek? Yine işçi, memur, emekli ve çiftçi verecek. Neydi, emekliye 1.100 lira yapmışsınız, bir zam veremediniz. Dolardaki her 1 kuruşluk artış... Az önce arkadaşlarla konuştuk, Türkiye'deki bütün döviz borcuna baktığımızda 475 milyar dolar, şu anda ödemesi gereken 140 küsur milyar dolar, 140 milyar dolar ödeniyor. 1 kuruş artış 1,4 milyar; 10 kuruş artış 14 milyar. 10 kuruş arttığında 14 milyarlık farkı verin emekliye, verin öğrenciye, verin elektrik faturasını veremeyenlere, verin doğal gazını veremeyenlere; yok. Rantçılara kapınız açık. Çiftçi mazot alamıyor, çiftçi gübre alamıyor, borcunu ödeyemiyor; yok. Bunlarla ilgili düzenleme yapın, yok ama her şeyden vergi almaya varsınız, onlara da vergi affı getiriyorsunuz.
Bu anlayışla beraber, siz kur korumalı mevduat sistemiyle beraber riski görmüyorsunuz; parası olanların parasını artırıyorsunuz, parası olmayanların emeklerinden o sömürüyü geliştiriyorsunuz ve sadece bu döviz, kur korumada değil, dövizin artışı köprüden geçişi, havaalanına inişi, tünelden geçişi, birçok yeri de etkiliyor. Bunu kim ödüyor? Hazine. Hazine kimden besleniyor Türkiye'de? Vergi sistemi adil olmadığı için daha çok dezavantajlı kesimlerden.
Diğer bir madde, 12'nci madde. Ya, ayıptır! Bir taraftan faize karşı çıkıyorsunuz, dinî ritüeller kullanıyorsunuz, şans oyunlarıyla ilgili bir düzenleme getiriyorsunuz. Ya, kalkıyorsunuz, şans oyunlarını Varlık Fonuna teslim ediyorsunuz. Varlık Fonu ne? Denetimsiz, denetlenmeyecek değerleri oraya alıyorsunuz. Kendinize risksiz, denetimsiz bir alan bulmuşsunuz. Hani, kumar, şans oyunlarında, kumarda denetime yetki sınırsız, ne oynuyorsanız oynayın ve bu parayı hiç kimse denetleyemeyecek; bir şirket kuruyorsunuz, o şirkete... Ya, at yarışları Tarım Bakanlığındaydı, onu da Varlık Fonuna alıyorsunuz, son şekliyle Plan ve Bütçe Komisyonuna getirdiler çünkü siz biliyorsunuz ki bu ülkede umutsuzlukla beraber, uyuşturucuyla beraber bir yığın problemi çıkarırken kumardan, şanstan insanları oraya gönderip oradan vergi almaya çalışıyorsunuz ve o da denetimsiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Arkadaşlar, az önce bir haber düştü, araştırma önergelerinde de vardı: Bursa'da limon tuzu gitmiş, savcılığa gitmiş şikâyet etmiş: "Ben uyuşturucu istedim, yerine limon tuzu geldi." Ülkeyi bu hâle getirdiniz.
Şimdi, diğeri, Varlık Fonu. Varlık Fonunda siz kendinize bir para ve servet olanağı yarattınız ve onunla beraber çifte maaşlı yöneticileri oraya atadınız. Cumhurbaşkanı buranın sorumlusu ama hiçbir zaman da bunlarla ilgili bir düzenlemeyi düşünmüyor.
Bir diğeri, TMSF'yle ilgili. Şimdi, kayyumlarla ilgili bir düzenleme getirmişsiniz, daha kayyumluk ne aşamada, ne olacak belli değil, değer kaybetmesin diye onların satışlarına, feshine, tasfiyesine karar veriyorsunuz. Ya, sabah arkadaşlarım söyledi, Grup Başkan Vekilimiz de söyledi; Cizre'deki kayyumun yaptığı ortada, dün Batman'ı söyledik. Ya, Batman'da kentin en işlek yerindeki caddeyi, seçilmemiş bir adam, makam işgal etmiş birisi oturup 635 milyon değer biçilen bir yeri -ki bu, arsa bedeli, belki de satış bedeli 1 milyara yakındır- 150 milyon...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Selamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Selamlayın.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - 150 milyon ve altı ay önce de aynı fiyat. Ya kayyum, sen oraya encümeni atamışsın, bunu yapıyorsun, Batman halkının yerini nasıl işgal edersin? Bismil Belediyesinde, Bismil Belediyesinin yaptığı belediye binasını emniyet müdürlüğüne... Belediyenin yeri yoktu, işte Cizre'deki de aynı. Kayyum iradesi gasptır.
Siz şimdi ne getirdiniz? En sonunda şu: Yerel yönetimlerin yetkisi daha önce vardı bu metrolar yapılırken altyapıyla ilgili, şimdi o parayı Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kestiniz, belediyenin şimdi gelirlerini alıyorsunuz, genel bütçeden yüzde 5'ini kesiyorsunuz; daha önce hasılattan alınıyordu, bunu da önlüyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, siz batıyorsunuz, çürüyorsunuz, çürütüyorsunuz. Bir an önce umuda, özgürlüğe gitmek lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)