GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:96
Tarih:31.05.2022

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesiyle ilgili birkaç şey söyleyeceğim. Önce maddenin ne getirdiğini söyleyeyim. Adalet ve Kalkınma Partisi özellikle 31 Mart seçimlerinde büyükşehir belediyelerini kaybettikten sonra belediyelere yönelik özel bir politika yürütüyor. Bu politikalardan bir tanesi seçimlerden birkaç ay sonra, ağustos ayında büyükşehir belediyelerimizin belediye başkanlarını görevden uzaklaştırıp yerlerine kayyum atamaktı. Daha sonra 6'sı dışında bütün belediye başkanlarımız görevden uzaklaştırıldı, onların yerine de kayyum atandı ve büyükşehir belediyeleri de dâhil olmak üzere hiçbir belediyenin meclisi toplanmıyor yani belediyelerin yasama organları da feshedildi, sadece belediye başkanları görevden uzaklaştırılmadı. Bunun dışında belediyelerin üzerinde merkezî yönetimin vesayet yetkisini artırdınız, şimdi de bunlara bir yenisini ekliyorsunuz. Belediyelerin sınırlı sayıdaki kaynaklarından bir tanesini daha bu yasa teklifiyle sınırlıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? İlan ve reklam vergisinden muaf tutuyorsunuz. Hangi konuyla ilgili? Özellikle fuarlarla ilgili olarak belediyeler bundan herhangi bir gelir elde edemeyecek. Eğer belediyeler size aitse kaynakları sınırsız bir şekilde kullandırıyorsunuz, eğer belediyeler sizin dışınızda bir partinin denetimindeyse onları da iş yapamaz hâle getiriyorsunuz. Ben size sadece çarpıcı bir örnek vereceğim: Bakın, ilk kayyum atadığınız dönemde, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Dünya Bankasından finansman elde etmişti ve Diyarbakır'a metro yapacaktı. Hazinenin cebinden tek bir kuruş para çıkmayacaktı, belediye kendi öz kaynaklarıyla orada bir faaliyet yürütecekti fakat siz kefil olmadığınız için Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin bugün metrosu yok. Şimdi bunun bir benzerini yapıyorsunuz, elinizde olmayan belediyelere yönelik nefretinizi artırıyorsunuz.

Bu yasayla ilgili geneli üzerine arkadaşlarımız çok şey söyledi, bölüm üzerine arkadaşlarımız çok şey söyledi fakat söz almışken başka bir konuyla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Bakın, kim ne derse desin, özellikle politik, siyasi davalar başta olmak üzere, Türkiye'de ceza yasalarındaki ceza maddeleri çok yüksektir. Breivik'i hatırlarsınız, Kuzey Avrupa'da onlarca kişiyi katletmiş bir faşist katil. Onun ne kadar ceza aldığını hatırlıyor musunuz? Kimse ne onun adını hatırlıyor ne de aldığı hapis cezasını hatırlıyor? Yirmi yılın altında hapis cezası almıştı.

Bugün bu ülkede sadece düşüncelerini açıkladığı için, sadece Demokratik Toplum Kongresinin toplantılarına katıldığı için, sadece partinin aldığı eylem, etkinliklere katıldığı için altı yıl üç ay, yedi buçuk yıl, on yıl, on beş yıl, yirmi yıl hapis cezası veriyorsunuz. Diyarbakır'da genel cerrah olarak görev yapan, daha sonra milletvekili olan ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olan Selçuk Mızraklı'ya çok yüksek hapis cezaları verdiniz. Neden? Sadece konuştuğu için, düşüncelerini açıkladığı için.

Türkiye'de politik olarak mücadele yürüten insanlara çok yüksek cezalar veriyor Türkiye'deki ceza yasaları ama bu bile iktidarı kesmiyor. Bakın, otuz yıl hapis cezası almış olan insanlar var, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası. Otuz yıl cezaevinde kalmış insanlar var; otuz yıl arkadaşlar, otuz yıl! Otuzuncu yılın sonunda ne yapıyor biliyor musunuz Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü; bir heyet oluşturmuşsunuz, çağırıyor insanları, diyor ki: "Pişman oldum." deyin. Pişman olacak hiçbir şey yapmamış olan o insanları sadece "Pişman değilim, pişman olacak bir şey yapmadım." dediği için altı yıl daha hapiste yatırıyorsunuz. Onlarca kadın siyasetçi, bugün, Türkiye'de cezasının tamamı sona erdiği hâlde serbest bırakılmıyor; insanlara bunu dayatıyorsunuz. Kendi düşünceleri nedeniyle cezaevinde yatırdığınız yetmiyor, bu düşünceler nedeniyle "Pişmanım." dedirtiyorsunuz, demediği için serbest bırakmıyorsunuz.

Bakın, sadece elimizdeki liste, Grup Başkan Vekillerimiz de zaman zaman anlatıyor, Rojdan Erez, Hanım Yıldırım, Yiyan Ateş, Saadet Akın, Berrin Sarı; bu kadınlar bütün cezalarının tamamı infaz edildiği hâlde dört aydır serbest bırakılmıyor. Neden? Çünkü Türkiye'de artık hukuk devleti yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bir kişi hukukun egemen olduğu bir ülkede suç işleyebilir, cezaevine girebilir ama cezaevine girdiğinde eline bir müddetname verirler; o kişi, o cezaevinden ne zaman çıkacağını bilir, şartlı tahliyeyle ne zaman çıkacağını bilir, denetimli serbestliğe ne zaman tabi olacağını bilir ama Türkiye'de hiçbir mahkûm bunu bilmiyor. Neden? Çünkü oluşturduğunuz uyduruk heyetlerle insanların tahliyesine bile izin vermiyorsunuz, bütün cezasını çekmiş insanlara. Buradan bir kez daha söylüyorum: O politik mahkûmlar asla sizin dayattığınız bu düşüncelerin esiri olmayacaklar, direnmeye devam edecekler, onurlarıyla oraya girdiler ve onurlarıyla çıkacaklar diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)