| Konu: | Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 01.06.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kasım 2021'de, Genel Kurulumuzda Türkiye İhracatçılar Meclisi hakkında bir kanun teklifini hep beraber görüşmüştük. O gün hem Komisyon hem de Genel Kurul sürecinde bu teklifin eksik olduğunu, üzerinde hep birlikte çalışmamız gerektiğini de ifade etmiştik. Her zamanki gibi dinlemediniz. Şimdi, yalnızca altı ay sonra aynı kanunda değişiklik teklifi getiriyorsunuz; demek ki ya vizyonunuz yok ya da işi bilmiyorsunuz. Bari bu sefer uyarılarımıza kulak verin, önerilerimizi ciddiye alın ki seçim öncesi bu kanunu bir daha revize etmek zorunda kalmayın.
Teklifinizin gerekçesinde de "ihracatçılarımızı destekleme" vurgusu yapıyorsunuz ancak ihracatçıların kronikleşen sorunları hakkında tek bir çözüm sunmuyorsunuz; slogan var, icraat yok. "İhracat oranları uçuyor, rekor üstüne rekor kırılıyor." diyorsunuz ama hangi bedelle? İhracatçılarımız her türlü zorluğa rağmen mücadele ederek küresel rekabet gücünü korumaya çalışıyor; güzel ancak ithalata dayalı sanayi, üreticilerimizin belini büküyor. Nasıl mı? Geçen yılın ilk çeyreğinde 46 milyar dolarlık ara mal ithal ederken bu yılın ilk çeyreğinde ara malı ithalatımız 71,7 milyar dolara fırladı yani bir yandan ihracat artışı var ama diğer yandan da ithalat patlaması yaşıyoruz. Geçen yıl ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 82'ydi, bu sene yüzde 70'e geriledi. Şunu bilin ki ihracattaki artış başarısı üretenlerin, ithalattaki artış başarısızlığı Hükûmetindir, sizindir. Bu sebeple, iktidarı ihracat rakamlarıyla övünmeyi bırakıp ithalat rakamlarına da odaklanmaya davet ediyorum. Üretecek ortamı yarattığınız takdirde kimse ithal etmeyecek, dış ticaret açığı geçen yıla göre yüzde 130 artarak 14 milyar dolardan 32,5 milyar dolara çıkmayacak. Şimdi çıkıp "Ocak-Nisan 2022 döneminde gerçekleşen 33,2 milyar dolarlık ithalat artışının bir kısmı enerji maliyetinden." diyeceksiniz. Ne diyorsunuz yani, dünyanın başka hiçbir yerinde enerji maliyeti artmadı mı, sadece bizde mi arttı? Hayır, her yerde yükseldi. Peki, o zaman ihracattaki birim fiyatlarımız arttı mı? Hayır, artmadı çünkü sağlıksız ekonomi ve üretim politikaları yürütüyorsunuz. İthal ara malı alıp işliyor, onu ihraç ediyoruz. Bir de üstüne, dünyada girdiler de çıktılar da artarken bizim ihraç ettiğimiz ürünlerin kilogram fiyatları sabit kalınca nur topu gibi bir cari açığımız oluyor. Demek ki neymiş? İthalatın artması, yabancı hükûmetlerin kalkınma politikalarının başarısı, sizin başarısızlığınızmış. Mesela, Çinli sanayiciler bizim seçimlerde oy verse kesin size oy verirlerdi. Çinlilerin haberi olsun, siz iktidardan gidince onların işi bozulacak ancak milletimiz kazanacak.
Kıymetli milletvekilleri, ihracattan elde edilen geliri artırmak zorundayız. Sadece bu şekilde, kronik hâle gelen dış ticaret açığını kapatıp dış ticaret fazlası vereceğimiz günlere ulaşabiliriz. Ülkemizin ihraç ettiği ürünlerin kilogram fiyatı 1,3 dolardı; dünyada, gelişmiş ülkelerde 4 olan bu fiyatın -4 olmasını geçtik- en az 3 dolar civarına çıkarılması ekonomimizin gelişimi ve refah seviyemizin yükselmesi için çok elzem bir adım. Bunu sağlayabilmek için izlememiz gereken yol belli: Yüksek teknolojili ürün imal et ve pazar çeşitliliğini artır. Sizin göreviniz bunu sağlayacak ortamı yaratmak, bırakın ihracatla ihracatçı övünsün. TÜİK'in 2022 yılı Mart ayı verilerine göre, ülkemizin ihracatının yüzde 94,3'ünü oluşturan imalat sanayisinde biraz evvel bahsettiğim yüksek teknolojili ürün ihracatımız yalnızca yüzde 3 paya sahip. İşte, bahsettiğimiz de tam olarak bu. İhracatımızın içinde düşük teknolojili ürünlerin payı büyük, yüksek teknolojili ürünlerin payı küçük, hatta küçücük. Bu durum, ürünlerin kilogram fiyatlarını aşağıda tutarken ihracatta ürün çeşitlenmesinin de önüne geçiyor. Çeşitlendirilmiş bir dış ticaret portföyü bizlere istikrarlı kalkınmanın yolunu açar. Tekrar ediyorum: İleri teknoloji üretimi, yüksek gelir sağlayarak ülkemizin zenginler ligine çıkması demek. Gerçekten ihracata dayalı büyüme stratejisini benimsemiş ülkelerin izlediği yol tam da bu. Yalnızca yüzde 3'lük yüksek teknoloji ihracatıyla uçacağını sanmak değil doğru stratejilerle kalkınma sağlamak temel gaye olmalı.
İhracatta küresel oyuncu konumuna gelebilmek için izlememiz gereken bir diğer yol yeşil ve dijital dönüşüme ayak uydurmak. İlk olarak "Türk firmaları bu dönüşüm sürecine ne kadar hazır?" diye sormalıyız çünkü dünya bugün ikiz dönüşümün eşiğinde, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm eş zamanlı ve kol kola ilerliyor. Tüm sektörleri yatay kesen dijital ve yeşil dönüşüm, sadece çevreci değil aynı zamanda ekonomik bir dönüşümü de temsil ediyor. Artık "ya katıl ya atıl" dönemindeyiz; yeşil ve dijital dönüşüme katılmayan ülkeler dünya ticaretinden, teknoloji transferinden ve küresel finansmandan dışlanacak. Bu sebeple, kısa, dönemsel avantajlardan çok, uzun vadeli yatırımlara odaklanmak gerek. Küreselle uyumu yakalamak istiyorsak sürdürülebilir finans stratejilerine, doğal sermaye muhasebesine ve yeşil tahvillere yönelik çalışmalara da ivedilikle başlamalıyız. Geleceğin dünyasında yalnız yeni becerileri teşvik edip uygulayabilenler, yeni nesil iş imkânı yaratabilenler, yeşil dönüşüm trenini kaçırmayanlar ayakta kalacak. Eğer bunu gerçekten istiyorsak geleceği, yeşile boyanmış kahverenginizle değil çağımızın gerçeği yeşille hazırlanmalıyız. İşte, ancak o zaman gerçek bir kalkınmadan ve dönüşümden söz edebiliriz.
Diğer yandan, hemen yanımızda şekillenen bir Avrupa Yeşil Mutabakatı ve onun getirdiği sınırda karbon düzenlemesi var. Mutabakat çerçevesinde emisyonları yüzde 55 oranında azaltma hedefine uygun hâle getirmek için "Fit for 55" taslağı yayımlandı. Bu taslağa göre, 2023'ten itibaren mali sorumluluk getirmeyen geçiş, 2026'dan itibaren ise sınırda karbon düzenlemesi uygulamaya geçecek. Bu, ülkemizi çok yakından ilgilendiriyor çünkü Avrupa Birliği, ihracatımızda ilk sırada yer alıyor. Sertifikalandırma için ödenecek fiyat ürünlerdeki karbon emisyonu miktarlarına göre belirlendiğinden gecikmenin de faturası ağır olacak. Avrupa Birliği pazar büyüklüğünü ve alüminyum, demir çelik, çimento sektörlerinin ihracattaki payını düşündüğümüzde konuyla ilgili hızlı önlemler almalıyız. Bu konuda TEPAV tarafından bir rapor yayınlandı. Bu rapora göre her 4 şirketten yalnızca 1'i karbon ayak izini hesaplıyor, yalnızca yüzde 30'unun karbonsuzlaşma politikası var ve şirketlerin çok büyük çoğunluğunun Yeşil Mutabakat ve sınırda karbon düzenlemesi hakkında bilgisi çok sınırlı yani katetmemiz gereken yol çok uzun, vaktimizse çok kısa. Acil önlemler alınması ve harekete geçirilmesinin ülkemiz için krizden çok fırsat yarattığı bir dönemdeyiz. İklim değişikliğiyle mücadele, ekonomik kalkınma ve toplumsal refahı yükseltme hedefleriyle birleştiği müddetçe krizi fırsata çevirme kapımız hep açık kalacak her ne kadar siz kapatsanız da. Zararlardan ziyade kâra odaklanmalıyız, artık bize gelecek vergi yükünü konuşmanın ötesine geçmeliyiz. Ülke içinde kurulacak bir emisyon ticaret sistemini ivedilikle gündemimize almamız gerekiyor. Doğru politikalar aracılığıyla Avrupa Birliğine ödenecek karbon vergileri ülke içinde kalmalı. Ayrıca, ETS'den elde edilecek kaynakla sektörlerin karbonsuzlaşmasını hızlandırmalıyız.
Değerli milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in ifade ettiği gibi yapay zekânın, büyük verinin, blok zincirinin konuşulduğu büyük değişimlere gebe bir dönemdeyiz. Önceden üretimin odağı üründü, artık dünyada insan merkezli yeni bir anlayış var; üretim sistemleri tek bir odak değil birden fazla odağın oluşturduğu bir paydaşlar ağı oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Dijitalleşme iş dünyasında yeni bir yönetim anlayışını doğuruyor, dağıtık sistem; siz ise merkezîleştiriyorsunuz, bırakın merkezîleştirmeyi tekleştiriyorsunuz. Küresel ticarette rekabet gücünü artırmak isteyen ülkelere baktığımızda sürekli inovasyon stratejisi bezeli bir dağıtık sistem görüyoruz. Unutulmamalıdır ki rekabet, yalnızca rekabet edecek kaynakları olanlar için anlamlı. Bizim rekabet edecek kaynağımız var, insan gücümüz var, sanayi kapasitemiz var ama bunu anlayan bir Hükûmetimiz yok. Ülke olarak ihtiyacımız olan yagâne unsur, vizyon ve bunu uygulayacak liyakatli kadrolar. İşte İYİ Parti bunun için var, işte bunun için İYİ Parti iktidara gelmeli; sürdürülebilir kalkınmayı esas alan vizyonumuz ve liyakatli kadrolarımız hazır; az kaldı.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)