GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:99
Tarih:07.06.2022

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle size dış politika bağlamında yaşananlara dair biraz bilgilendirme, Hükûmetin politikalarına dair birkaç tane de eleştirimizi sunmak istiyorum.

Kıymetli arkadaşlar, biliyorsunuz, Ukrayna savaşının yarattığı tahribat devam ediyor, şimdiye kadar on binlerce insan öldürüldü, milyonlarca insan yerinden edildi. Ukrayna'daki bu savaşın en büyük etkisi, tabii, doğu Avrupa'da, İskandinavya'da NATO'nun kendisini yeniden yapılandırma süreci var, biliyorsunuz, devam ediyor. Bu, Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir durum çünkü açıkçası Ukrayna savaşı bir taraftan tabii çok içler acısı bir manzara ortaya koymuşken -belki bu kavramı kullanmakta bile zorlanıyorum- ama Türkiye açısından da -tırnak içinde söylüyorum- kimi fırsatlar yaratmıştı. Bu fırsatlardan bir tanesi Türkiye'nin NATO içerisindeki rolü önem kazanmıştı; ikinci önemli tarafı da Avrupa'nın oluşan yeni güvenlik mimarisi içerisinde Türkiye'nin yeni bir rol alma imkânıydı. Fakat mal bulmuş Mağribi gibi "Fırsat bu fırsat." deyip bu NATO tartışmalarını bir şekilde İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini bloke etmeye -o anlamda veto hakkını kullanma şeklinde tehdit ederek- bu mevcut durumu bir fırsata çevirmeye çalışan bir Cumhurbaşkanının diplomatik söylemi var, Dışişleri Bakanlığı da aynı şekilde devam ediyor.

Şimdi, bakın, bu konuda şöyle birkaç şey... Bu arada Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'ya yönelik bu tavrını kimse ciddiye almıyor, başta onu söyleyelim. Geçen gün NATO Parlamentosunun Genel Kurulundaydık, şimdiden İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerini kutladılar, oradakiler yani katılımcılar... Türkiye delegasyonundan şu an burada kimse yok, göremiyorum ama hiç kimse de ağzını açıp Cumhurbaşkanının söylediğine destek olarak tek bir şey ifade etmedi. Kolay değil tabii, 29 üyenin birleştiği bir noktada Türkiye olarak hadi gidin oraya, orada savunun bu şeyleri. Savunmadılar, herkes sustu, söz de almadı; şimdi ne yapmaya çalışıyorlar, ben size söyleyeyim: Türkiye'nin asıl pazarlık yapmaya çalıştığı İsveç ve Finlandiya kesinlikle değil, Amerika'yla bir pazarlık yapılıyor, herkes bunu biliyor, NATO liderleriyle yapılıyor çünkü Cumhurbaşkanının argümanı ne? Diyor ki: "İsveç ve Finlandiya'yı NATO'ya almayacağız. Niye? Teröre 'terör' demiyorlar, terörü destekliyorlar." Öyle mi? Argüman bu. Peki, Suriye'de Suriye Demokratik Güçlerine en fazla desteği veren Amerika ile Fransa değil mi, dünya âlem bunu bilmiyor mu? Madem İsveç ve Finlandiya'ya "Evet." demiyorsunuz NATO'ya girmeleri için, en fazla desteği veren Amerika ile Fransa'yı da NATO'dan çıkarmaya çalışın, niye bunu yapmıyorsunuz? Komik geliyor, değil mi? Tabii ki komik. Niye? Çünkü şu an Hükûmetin yapmaya çalıştığı şey şu: İsveç, Finlandiya, İskandinav ülkeleri hazır elime de düşmüş, veto hakkım varken ne yapayım? "Bir, F-35 programına geri dönemesem de F-16'ların modernizasyonu; iki, CAATSA yaptırımlarını acaba kaldırtabilir miyim?" Mümkün değil, bu, Kongre kararıdır. "Halkbank davasını bir katakulliye getirebilir miyiz?" Yine "Suriye bağlamında Amerika'nın dış politikasını biraz değiştirebilir miyiz? Hatta Sayın Cumhurbaşkanı belki bir tane Washington ziyareti alırsa birçok konuda da fit olabilir." Biliyorsunuz, Miçotakis oraya gitti, Cumhurbaşkanı gerçekten bayağı öfkelenmiş, sinirlenmiş durumda.

Diğer taraftan, Türkiye, aslında Rusya'ya da göz kırpıyor, hâlâ NATO içerisinde oyun bozucu olabileceğini, "Belki bunu yaparak Suriye'ye olası bir müdahalenin zeminini Rusya üzerinden yakalayabilirim." bunun planını yapıyor fakat ortada şöyle bir durum var kıymetli arkadaşlar: Cumhurbaşkanı ve ittifakları son zamanlarda ısrarla bunun ulusal bir beka meselesi olduğunu söylüyor. Hepimiz biliyoruz ki Suriye'ye yapılacak saldırının devletin, ülkenin bekasıyla değil -uzaktan yakından bir alakası yok- iktidarın bekasıyla alakası vardır. İçerideki ekonomik krizi biraz perdelemek için milliyetçi duyguları kabartacak ve sahte de olsa, küçük de olsa Suriye'de yeniden bir zafer havası yaratarak seçimlere yüklenmek, hatta seçimin startını vermek isteyen, maalesef, bir Cumhurbaşkanı söz konusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Başkan, tamamlıyorum hemen.

Şimdi, kıymetli arkadaşlar, başta söylediğime döneyim ve sonra bağlayayım. Bakın, dedim ki: Ukrayna savaşı ve akabindeki NATO tartışmaları, gerçekten, Türkiye'nin önünde, uluslararası alanda muazzam bir alan açtı ama Türkiye bunu nasıl kullanmak istiyor? Dünyayla birlikte bütün Avrupa'yı yeniden yapılandırmakta, Karadeniz'i yeniden yapılandırmakta rol alacağına "Müsaade edin; gideceğim, biraz daha Kürtlere saldıracağım..." Bunun siyasetini yapıyor. Yani, dünya diyor ki: "Gelin, bütün Avrupa'nın güvenliğini yeniden oluşturalım." Bizimki diyor ki: "Yok, yok, ben gideceğim, Menbiç'te, Tel Rıfat'ta, şu köşede, orada burada yine Kürt görüp saldıracağım." Kafa bu, havsala bu; bu kadar küçük düşünebiliyor yani Menbiç kadar küçük düşünebiliyor, yani Tel Rıfat kadar küçük düşünebiliyor. Kürt meselesini çözemediğiniz zaman, işte, böyle önünüze devasa fırsatlar da çıkarsa bu Kürt karşıtlığı, Kürt düşmanlığı yüzünden geldiğiniz, sıkıştığınız nokta işte bu 30-40 kilometrekarelik bir alan.

Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)