| Konu: | Demokrasi ve hukukun üstünlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 09.06.2022 |
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken beş yıl önce bugün terör örgütü PKK'nın hain saldırısında şehit olan öğretmen Aybüke Yalçın'ı rahmetle yâd ediyorum. Dün vefat eden Tarhan Erdem'i de rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı birkaç gün önce yaptığı bir konuşmada "Bana saldırmak, Türkiye'ye saldırmaktır." ifadesini kullanmıştır. Bu "saldırma" ifadesinin fiziki anlam taşımadığı ama siyasi eleştiriyi ihtiva ettiği malumdur. Sayın Cumhurbaşkanı bu sözle kendisini, AK PARTİ'yi ve Cumhur İttifakı'nı Türkiye'yle özdeşleştirmektedir. Bu ifadeler aynı zamanda vatandaşa yönelik bir tahriki de ima etmektedir. "Bana ve AK PARTİ'ye" dediğine göre, bu ifadeyi AK PARTİ Genel Başkanı olarak kullanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanının iki yıl kadar önce de benzer ifadeleri olmuştu. Bu ifadeleri de eleştirmiş, iktidarın totaliter yapıya kaydığını vurgulamıştık. Siyasi rekabeti siyasi husumet zannedecek ölçüde demokrasiden uzak bir zihniyet benimsediğinizi biliyorduk ama yine de bu kadar sağduyu ve olgunluktan uzak, bu kadar totaliter anlam taşıyan bir beyana karşı duyarsız kalmamız mümkün değildir. Bu ifadeler otoriter rejimlere özgü bir yaklaşımın dışa vurulmasından ibarettir. Hürriyetçi demokrasilerin uzun süre önce tasfiye ettikleri bu yaklaşıma tarihte çok rastlanmıştır. Bunun kavramsallaştırılması ta Machiavelli'ye kadar gider; XIV. Louis'in "Devlet benim." "Ben devletim." sözleri geçmişteki önemli bir örnektir. İnsanlığın bu yapıya karşı haklı mücadelesi sayesinde bugün her çağdaş devletin benimsemiş olduğu kuvvetler ayrılığı ilkesi getirilmiştir. Bütün yetkilerin tek adamda toplanmasının bir ülkeyi çökerteceği geniş kabul görmüş bir gerçektir, Türkiye'ye özgü başkanlık sistemiyle bunu bir defa daha insanlığa ispat etmiş olduk. Geçmişte benzer ifadeleri Hitler, Mussolini, Franco bolca kullanmışlardır hem kendileri hem partileri için. Arjantin'de "Kirli Savaş" diye bilinen askerî diktatörlük yıllarında General Videla, keza Şili'de Pinochet benzer iddialarda bulunmuştur. Çin'deki Komünist Parti diktatörlüğünün lideri Xi Jinping vatanseverliğin Çin Komünist Partisi aşkından bağımsız olamayacağını ifade etmiştir, hatta Xi Jinping "En doğru demokrasi bizdedir." gibi gülünç bir iddiayı da ortaya atabilmektedir. Rusya Devlet Başkanı Putin Kremlin Sarayına itaat ile vatanseverliği bir tutan bir tavır sergilemektedir. Bunlar, gerçeklikten uzaklaşan, kopan ruh hâllerinin bir sonucudur. Tüm diktatörler veya yarı diktatörler bu yanılsamaya er veya geç düşerler. Temsil ettiğini iddia ettikleri halktan aslında öyle uzaklaşmışlardır ki vatandaşlarına da ağza alınmayacak hakaretleri savururlar, onları hor görürler. Sayın Cumhurbaşkanının geçtiğimiz günlerde, Gezi olaylarına katılanlar için kullandığı ifadeler de bu anlamda fevkalade acıklıdır. Oysa Türkiye, dünyada demokrasi ve hukukun üstünlüğü normlarını en olgun hâlleriyle barındıran Avrupa Konseyinin kurucu üyesi olarak, Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi'nin yazımına katkıda bulunmuş bir ülke olarak bu saydığım diktatörlüklerle aynı çizgide bir yaklaşımı hiç mi hiç hak etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Biz de Türkiye'yi ve Türkiye'nin büyüklüğünü her şeyin üstünde tuttuğumuz için AK PARTİ'ye karşı bu siyasi mücadeleyi veriyoruz, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü yeniden kurmayı azimle hedefliyoruz. Ancak siyasi mücadeleyi savaş hâli olarak değil, hukuka dayalı rekabet olarak görüyoruz; husumet değil, olgun rekabet diyoruz. Bu rekabetin mükemmel sonucunu da önümüzdeki seçimleri kazanarak elde edeceğimiz artık şüphe götürmez bir gerçekliktir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)