GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:104
Tarih:16.06.2022

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Türkiye'de ekonomiden ekolojiye, tarımdan eğitime kadar birçok alanda çoklu krizler yaşanmaktadır. Tüm toplumu yakan en önemli sorunlardan biri de sağlık alanında yaşanan krizdir. Görüştüğümüz kanun teklifi sağlık sisteminde yaşanan bu sorunları çözmekten çok çok uzaktır. Hatta aralık ayında "Sağlık emekçilerinin özlük haklarının iyileştirilmesine dair daha kapsamlı bir yasa çıkartacağız." gerekçesiyle geri çektiğiniz yasanın bile gerisindedir. AKP'nin piyasacı, liyakatten uzak, özelleştirmeci yaklaşımı kamu hizmetlerini paralı hâle getirmişken tüm emekçileri de güvencesiz ve yoksul çalışan durumuna düşürmüştür. Bugün tüm kamu emekçilerinin ücret koşulları yoksulluk sınırının ve gerçek enflasyon rakamlarının altında kalmıştır. Sağlık hizmeti de dâhil nitelikli bir kamu hizmeti sunulması ancak insan onuruna yaraşır koşulların sağlanması ve en düşük maaşın yoksulluk sınırının üzerine çıkartılmasından geçer. KESK'in açıkladığı bir araştırmaya göre her 5 kamu emekçisinden 1'i geçinmek için ek iş yapıyor. Kamu emekçilerinin yüzde 60'ının hane geliri yoksulluk sınırının altındadır. Yüzde 75'inin kira ve barınma sorunu var ve mevcut enflasyon artışıyla bu sorun daha da ağırlaşmıştır. Enflasyon resmî verilerle yüzde 75 olarak açıklandığı hâlde memura reva görülen zam oranı ise yüzde 7'dir. Genel olarak emekçilerin sosyoekonomik koşulları her geçen gün kötüleşirken özel olarak da sağlık emekçileri mağdur edilmektedir. Her beş dakika da bir muayene dayatmasında ısrar ettiğiniz, sağlıkta şiddeti önleyen mekanizmaları kurmadığınız, Covid'i meslek hastalığı saymadığınız bu düzende sağlık emekçileri yetersiz ve yanlış sağlık politikalarınızın bedelini her gün içi şiddete maruz kalarak ödüyor. Önlemler alınmıyor, failler cezasız kalıyor.

Yoksulluğa ve güvencesizliğe mahkûm edilen sağlık emekçileri kamu hastanelerinden özel hastanelere ve âdeta yurt dışına kaçıyor. Mesele sadece yoksulluk sınırının altında kalan ücretlerin yetersizliği de değildir. 7 binden fazla sağlık emekçisini KHK'lerle ihraç ettiniz. OHAL hukuksuzluğunuz devam eden yeni ihraçlarla olağanlaştırılmış, KHK'ler emekçiler üzerinde bir baskı sopasına dönüştürülmüştür. Sağlık emekçileri, sağlık yüküne itiraz etmemeleri için mobbing, baskı ve sürgünlerle tehdit edilmekte, mesnetsiz, hukuk dışı iddialarla işten çıkartılmaktadır. Sağlık Bakanlığı bazı yeni atamalarda suç işleri bakanlığının fişlemelerini esas alarak işe almamaktadır. Atamalarda ve akademik kadrolarda yandaş hukuku değil liyakat esas alınmalıdır.

1 milyon 300 bin nüfusu olmasına rağmen Van'da tam teşekküllü bir kamu hastanesi hâlen yoktur. Sağlık emekçilerinin sorunlarını, sağlık alanındaki yetersizlikleri, hastanelerin durumunu defalarca dile getirdik. Hem bölge hastanesi hem de aslında 1992'de kurulan ancak Cumhurbaşkanının "Biz kurduk." dediği üniversite hastanesi de yeterli değildir. Hastanelerdeki yetersiz kadro ve yoğunluktan kaynaklı insanlar özel hastanelere gitmek zorunda kalıyor. Parası olan belli bir zümre özel sağlık hizmeti alabiliyorken çoğunluğu yoksul olan insanlar sağlık hizmetine erişememektedir. Birçok bölüm ve ana dalda ne yeterli sayıda uzman doktor vardır ne de yeterli düzeyde tıbbi teçhizat bulunmaktadır. Özellikle, çocuk metabolizması hastaları, kanser, böbrek, nöroloji hastaları büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Tüm ilçelerimizde uzman doktor sıkıntısı vardır. Anne çocuk sağlığı için çok önemli olan kadın doğum bölümü birçok ilçemizde yok, var olan yerlerde de tek doktor var. Tıbbi cihaz eksikliği yanlış teşhislere dolayısıyla yanlış tedavilere neden olmaktadır. Kadro, ilaç ve tıbbi cihaz yokluğu nedeniyle birçok ameliyat da bölgede yapılamamaktadır; bunlardan dolayı açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan halkımız fahiş uçak fiyatlarına ve uzun mesafelere rağmen tedavileri için Ankara, İstanbul gibi metropollerin yollarını aşındırmaktadır. Daha geçen cumartesi günü AKP Genel Başkanının Van'da büyük bir şovla "Çaldıran Devlet Hastanesini açtık." demesi bize Vizontele filmini hatırlattı. Filmde kütüphanesi olmayan Gevaş ilçesine kütüphane müdürü atanmıştı, Çaldıran'da da hastane binası açıldı ama içi boş, uzman doktoru yok, tıbbi cihazlar yok. AKP'nin hastane açmaktan anladığı şey inşaattır, onu da malzeme çalarak yapmaktadır. İşte, Çaldıran Devlet Hastanesinin durumu; radyoloji bölümü ve tavanı çöküyor. Yine, radyoloji bölümünün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - Evet, Çaldıran Devlet Hastanesinin durumu; burası radyoloji bölümü, alt kat tümden kanalizasyonu olmadığı için rögar suları altında ve vidanjörle bu rögar suları temizleniyor. Bina çökmek üzere ve dökülüyor. Bunu kamuoyuna tekrardan gösteriyorum. Tüm bu fiziki koşulların yanında asıl sorun geleneksel devlet aklının faşist, ırkçı yaklaşımı; bölge illerini, mahrumiyet bölgesi, zorunlu hizmet bölgesi, sürgün yeri olarak görmesidir. Bütün bu koşullardan dolayı sağlık emekçileri, hekimler de ilk fırsatta gitmeyi düşünüyor.

Sağlık hakkı, yaşam hakkıyla bağlantılıdır. Yaşamı korumak için doğru bir sağlık politikasıyla herkese eşit, parasız, ulaşılabilir ve ana dilinde sağlık hizmeti sunulmalıdır.

Tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)