| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin Milli Çıkarlarına Yönelik Her Türlü Tehdit ve Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Libya'daki Gayrimeşru Silahlı Gruplar ile Terör Örgütleri Tarafından Türkiye'nin Libya'daki Menfaatlerine Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek, Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Milli Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak, Libya Halkının İhtiyacı Olan İnsani Yardımları Ulaştırmak, Dönemin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Tarafından Talep Edilmiş Olan ve Bilahare Kurulan Milli Birlik Hükümetinin de Gerek Duyduğunu Bildirdiği Desteği Sürdürmek, Bu Süreç Sonrasında Meydana Gelebilecek Gelişmeler İstikametinde Türkiye'nin Yüksek Menfaatlerini Etkili Bir Şekilde Korumak ve Kollamak, Gelişmelerin Seyrine Göre İleride Telafisi Güç Bir Durumla Karşılaşmamak İçin Süratli ve Dinamik Bir Politika İzlenmesine Yardımcı Olmak Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 21.06.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti olarak, ulusal güvenliğimiz ve çıkarlarımız açısından yaşamsal gördüğümüz konularda yurt dışına asker gönderme girişimlerini, hukukiliği de göz önünde bulundurarak destekledik. Nitekim, son olarak, geçtiğimiz ekim ayında Suriye'ye asker gönderme tezkeresinin uzatılmasına, iktidarın Suriye politikasını külliyen yanlış bulmamıza rağmen, millî çıkar anlayışımız, görevi devam eden birliklerimizin güvenliği ve mevcut konjonktürün seyri nedeniyle olumlu oy kullanmıştık.
2020 yılının Ocak ayında, Libya'ya asker gönderme tezkeresinin görüşmelerinde, orada fiilen askerî birlik, muharip güç bulundurmamızın ve Mehmetçik'i riske atacak kadar hayati millî güvenlik çıkarımızın olmadığı görüşünü savunmuştuk. Ocak 2020'deki tezkereden bir süre önce, 2019 Kasımında, Libya'daki Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle 2 farklı metin, mutabakat imzalanmıştır. Bunlardan ilki, Türkiye ile Libya arasındaki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması metnidir. Bu mutabakat muhtırası, Doğu Akdeniz'deki haklarımızın korunması ve kayda geçirilmesi amacını taşıyordu.
İktidara geldiğiniz 2002 yılından bu yana, Doğu Akdeniz'deki haklarımızın hukuki güvence altına alınmasında ve hidrokarbon kaynaklarına ilişkin ciddi arama ve sondaj çalışmalarının başlatılmasında gecikilmiştir. Doğu Akdeniz'deki çıkarlarımızı ilgilendiren Libya'yla Deniz Yetki Alanları Mutabakatı'na gecikmenin kısmen de olsa telafi edilmesi temennisiyle İYİ Parti olarak destek vermiştik. Kasım 2019'da imzalanan diğer mutabakat muhtırası olan Güvenlik ve Askerî İş Birliği Metni'ni ise doğrudan millî güvenliğimizle ilişkili olmayan yüksek riskli bir girişim olarak değerlendirmiş ve yürürlüğe girmesine karşı çıkmıştık. Tezkerenin ve askerî iş birliğinin ülkemizin millî güvenliği için tehdit oluşturacağını, 2 bin kilometre uzaklıktaki bir iç savaş ortamına muharip güç göndermenin sakıncalı ve yanlış olduğunu, Mehmetçik'imizi riske atacağını değerlendirmiştik ancak Meclisteki Cumhur İttifakı çoğunluğu, Askerî İş Birliği Mutabakatı'na ve tezkereye olumlu oy kullanmış, iktidar Libya'ya kuvvet göndermiştir.
Değerli arkadaşlar, bir önceki Libya tezkeresinin kabul edilmesinden sadece birkaç hafta sonra Trablus Limanı'nda Cumhurbaşkanlığı sözcülüğü tarafından "isabetsiz bir atış" olarak nitelendirilen bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Saldırıda Sayın Cumhurbaşkanının "birkaç şehit" diye andığı acı kayıplarımızın olduğunu Sayın Cumhurbaşkanının bir miting konuşması sırasında öğrendik.
Libya'nın batısında bulunan Vatiyye Askerî Hava Üssü, mutabakat muhtırası kapsamında ülkemizin kullanımına tahsis edilmişti. Sayın Millî Savunma Bakanı, 3 Temmuz 2020 tarihinde Libya'ya bir ziyaret gerçekleştirmiş, hemen akabinde Vatiyye Üssü'ne yönelik bir hava saldırısı düzenlenmişti. Millî Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada saldırı sonucunda bazı hava savunma sistemlerinde hasar meydana geldiği belirtilmişti; ulusal ve uluslararası basına yansıyan bilgilere göre saldırıda ülkemize ait olan hava savunma sistemleri, radarlar ve komutanlara tahsis edilen yerleşkelerin imha edildiği ayrıntılı olarak aktarılmıştı. Saldırılara katılan uçakların milliyetini, birliklerimize ve mühimmatımıza verilen zararın niteliğini, 50'nin üzerinde can kaybı olduğu yönündeki iddiaların doğruluk payını Sayın Millî Savunma Bakanına müteaddit defalar sormama rağmen açıklayıcı bir yanıt alamadım.
Muhtelif kaynaklar, saldırılarda kullanılan uçakların Birleşik Arap Emirlikleri'ne ait olduğunu ve Mısır'daki bir askerî havalimanından havalandıklarını aktarmıştı. O dönemlerde iktidarın ulusal çıkarlarımızı hiçe sayan tutumları nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'la ilişkilerimiz son derece kötüydü, bugün ise 180 derecelik bir dönüşle BAE'yle ilişkilerimiz normalleşmektedir, bugün de buna benzer bir ziyaretçi kabul ediyoruz.
Libya sorununda her açıdan önemli bir aktör olan Mısır'la ilişkilerimizi düzeltmek için yoğun çaba gösteren iktidar, henüz beklediği sonucu alamamıştır. Libya'yla ilgili olarak arazide ve siyasette ülkemiz ile Rusya ve Mısır arasında karşıtlık sürmektedir.
Değerli arkadaşlar, bugün ülkemiz hem uluslararası gelişmeler sonucunda hem de iktidarın vahim yanlışları ve dış politikadan iç politika getirisi elde etme arayışları nedeniyle çok cepheli ve büyük bir risk ortamındadır. Dış ilişkilerimizde ciddi gerginlik düğümleri vardır. Biz İYİ Parti olarak uluslararası ilişkilerimizde dile getireceğimiz her fikirde bu genel tabloyu ve özellikle iktidarın hamlelerindeki sakarlıkları göz önünde bulundurmak zorunda olduğumuzu düşünüyoruz.
Libya'daki gelişmelere baktığımızda bugün şu hususlar dikkat çekmektedir: 2021 Aralık ayında yapılması gereken seçimler düzenlenememiştir. Bu, demokratik sürece katkı sağlayacağı iddiasıyla orada bulunan kuvvetimize rağmen mümkün olamamıştır. Ayrıca iktidarın Libya'da asker bulundurması, hem önceki tezkere gerekçesinde hem de şimdiki gerekçede vurgu yapılan Libya'da millî birliğin tesisine gözle görülür somut bir katkı sağlamış mıdır? Libya tezkeresinin kabul edildiği Ocak 2020'den bugüne Libya'da millî birliğin tesis edilmesi yönünde hangi gelişme sağlanmıştır? Libya'ya gönderilen birliklerimizin bu yöndeki katkısı ne olmuştur? Bu konuda iktidarın muhasebesi ne söylemektedir? Libya'da Türkiye'nin siyasi ağırlığı; evet, önemlidir. Madem oraya gittik, tarafımızı belli ettik, "Tanzim edici rol oynuyoruz." diyoruz. Bunun en önemli meyvesi Libya'da karşıtlıkların sona erdirilmesi ve ülkede birliğin bütünlüğün tesis edilmesidir. Oradaki güçlü varlığımız, bu hedefe varılmasına katkı sağlıyor mu? Libya hâlen en az 2 ayrı tarafa bölünmüş hâlini sürdürüyor. Libya'da diplomasi masasının neresindeyiz? Kamuoyu bu konuda da aydınlatılamıyor.
BM bünyesinde Libya meselesinin çözümüne yönelik sarf edilen çabalar kapsamında bizim nasıl bir tutum izlediğimize dair de kamuoyuna sarih ve tatmin edici bilgi verilmiyor. Bugün görüştüğümüz tezkerenin gerekçesinde Libya'da istikrarın sağlanmasındaki başarısızlık açıkça belirtilmiştir. Oysa Libya'da karşıtlık, dağınıklık, parçalanmışlık sürdüğü müddetçe çıkarlarımız risk altında kalacaktır. Libya'daki mevcudiyetimiz bizi bu ülkeye ilişkin her başarısızlığın da paydaşı hâline getirmektedir.
"Meşru hükûmet" olarak addedilen Libya Ulusal Birlik Hükûmeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe, yaşanan gelişmeler üzerine, net bir anayasa hazırlanmadan, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapılmadan ülkenin siyasi krizden çıkmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Seçimler belirlenen tarihte yapılamayınca Tobruk'taki Temsilciler Meclisi, Dibeybe Başbakanlığındaki Ulusal Birlik Hükûmetinin görev süresinin dolduğu gerekçesiyle 10 Şubat 2022'de Fethi Başağa'yı Başbakan seçmiştir. Tobruk'taki Başbakan Fethi Başağa "Vatandaşların güvenliğini sağlayamayan kanun kaçağı bir çetenin seçimlerin yapılmasını garanti etmesine güvenmek mümkün değil." ifadelerini kullanmıştır. Libya'da siyasi bölünmüşlük fiilen bu seviyededir.
Fethi Başağa, bir önceki tezkere tartışmaları sırasında iktidara en yakın Libyalı siyasetçiydi, Libya siyasetinize o, ilham veriyordu. Bugün ise bizi Libya'ya davet ettiği söylenen, uluslararası meşruiyeti bulunan Ulusal Birlik Hükûmetinin karşısındaki, hatta hasmı olan hükûmetin başbakanıdır. Fethi Başağa Hükûmetiyle, tarafıyla ilişkilerimiz ne noktadadır, ne düzeydedir? Sorduğum tüm bu sorular hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine gerekli açıklamalarda bulunulmadan bu süre uzatma tezkeresinin önümüze getirilmiş olması, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye kamuoyuna karşı tam anlamıyla saygısızlıktır, saygısızlık bir yana, iktidar adına sorumsuzluğun şahikasıdır.
Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde Libya'daki askerî desteğimizin dönemin Libya Ulusal Birlik Hükûmeti tarafından talep edildiği, bilahare kurulan Ulusal Birlik Hükûmetinin de askerî desteğimize gerek duyduğunu bildirdiği belirtilmiştir. Ulusal Birlik Hükûmeti bu talebi nasıl ve ne şekilde iletmiştir? Bu konuda da Meclisin bilgilendirilmesi gerekmektedir. Oysa siz ne Türkiye'den asker talep eden bir önceki yazıyı ne de bu son talebi bizlerle paylaştınız, bunları göremedik. Bizden izin istiyorsunuz, ilgili ülkenin meşru addedilen makamlarının talebini göstermiyorsunuz. Bu, nasıl bir devlet yönetme anlayışıdır?
Önceki muhtıra ve tezkere koşullarında yani 2020 şartlarında dile getirdiğimiz görüşler konusundaki haklılığımızdan eminiz. Buna mukabil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin başlattığı bir süreci yarıda, eksik hâlde bırakmasının yaratabileceği muhtelif sakıncaların da farkındayız. Evet, Mehmetçik'in savaş ortamına gönderilmesine karşı çıkmıştık ancak 2020 sonundan bu yana ateşkes nedeniyle Libya'da iç savaş durumu yaşanmamaktadır. Askerimiz, muharip güç konumunda değildir. Bu şartlarda, Libya'daki mevcudiyetimiz, Libya güvenlik güçlerinin kapasite gelişimine ve kendi ayakları üzerinde durmasına katkı sağlıyorsa zaman zaman yaşanan milisler arası çatışmalar bakımından caydırıcı bir rol oynuyorsa buna olumlu yaklaşırız. Keza Libya'daki kuvvet varlığımız, uluslararası camianın üzerinde iyi kötü uzlaştığı siyasi bir anlayışı, barış ve istikrar misyonunu esas alacaksa ve görevi "Libya'yı ileride dış saldırılardan ve iç çatışmalardan koruyacak bir ordunun eğitilmesi" olarak tanımlanıyorsa buna itirazımız olmaz.
Az önce de belirttiğim gibi uluslararası gelişmeler o kadar vahim ki bu risk ortamında Hükûmetin, Libya ve Doğu Akdeniz'de hareket alanının engellendiği izleniminin doğması, dış âlemde Türkiye'nin hayrına olmayan bazı soru işaretlerine yol açabilir. Libya'daki kuvvetlerimizin ve yurt dışında görevde bulunan Mehmetçik'in moral gücünün korunmasını da önemsiyoruz ve yeni bir savrulma yaşamanızdan endişe duyuyor olsak da Türkiye'nin Libya'da yatıştırıcı, makul ve iki tarafı yakınlaştırıcı bir rol oynaması, ulusal çıkarlarımıza halel gelmemesi kaydıyla bu süre uzatma tezkeresine "evet" diyoruz.
Önümüzdeki dönemde devletimizin, tek adam rejiminin çok öncesinde biriktirmiş olduğu ferasete ve hikmete galip gelme imkânı tanımak istiyoruz. Doğruyu söyleyeyim: Bugün iktidarı sizden devralmış olsaydık -ki bu yakındır- biz de mevcut koşullarda herhâlde bu süre uzatma tezkeresini Meclise sunardık. Öyle yurt dışına asker göndermeye veya yurt dışında asker bulundurmaya meraklı olduğumuz için değil, diplomasimizi askerîleştirmeyi tasvip ettiğimiz için değil, mademki orada şu anda askerimiz var ve belirli bir süreç içinde bir işlev görüyor, o hâlde Türkiye Cumhuriyeti devletine işi yarıda bırakıp apar topar geri dönmek yakışmayacağı için.
Türkiye'nin menfaatleri söz konusu olduğunda biz İYİ Parti olarak şunu düşünürüz: Şu anda iktidar olsaydık ne yapardık? Tüm iç siyasi mülahazaların ötesinde, o koşullarda Türkiye'nin millî çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre tutumuzu belirleriz yani derdimiz, hatalarla mahmul iktidarın yanlışlarını iç siyaset sahasında kolay bir istismara tabi tutmak değildir. Tezkere gerekçesinde, Libya'nın egemenliği ve toprak bütünlüğü vurgusu yapılmakta, siyasi birliğinin korunmasına ve kalıcı ateşkese verilen önem dile getirilmektedir, bununla tam olarak mutabıkız. İktidara yeniden söylüyorum: Bundan sapma olmamasını, bu konuda savrulmaya gidilmemesini bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, Libya'daki askerî varlığımız, mevcut hâliyle, Rusya'ya karşı bölgede bir denge ve koz unsuru olarak da değerlendirilebilir. Ayrıca, tezkereye "evet" dememiz, Yunanistan'la mevcut gerilimi göz önünde bulundurmamızın da bir neticesidir.
Yunanistan'la halledilmesi gereken birçok sorunumuz vardır, bunların bir kısmı deniz yetki alanlarıyla alakalıdır; kararımızda bunu da göz önünde bulunduruyoruz. Yunanistan'ın mütecaviz ve kabul edilemez talep ve çıkışlarında ham milliyetçilik hayalleri olduğu muhakkaktır. Yunanistan iç siyasetinde Türkiye karşıtlığının prim yaptığı da bir gerçektir ancak Türkiye'de de iktidar, uluslararası ilişkileri iç politikaya pervasızca alet edebilmektedir. Haklı olduğumuz davamızda, iktidarın bu pervasız tutumu sonucunda bir defa daha haksız duruma düşmekten kaygılıyız. Yunanistan'la mevcut çok sayıdaki karmaşık sorunlar o kadar derin, millî güvenliğimiz açısından ve ulusal çıkarlarımız bakımından o denli önemli ve hassas ki bunların iç politika arayışlarına indirgenmesi çok sakıncalıdır. Türkiye olsun Yunanistan olsun, hangi hükûmet bu sorunları ve gerginlikleri iç politikada istismar etmeye kalkışırsa sonuçta ülkesine kaybettirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Ayrıca, Türkiye ile Yunanistan arasında sorunların çözümünde acilen aklın, diplomatik aklın öne çıkartılması icap etmektedir. Bu çağrıyı öncelikle Atina'ya yapıyoruz. Türkiye'nin diplomasi tecrübesi ve performansı Yunanistan'ın fersah fersah ötesinde olmalıdır ama maalesef, Yunanistan'ın Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde yaptığı hatalar nedeniyle oluşan boşlukları doldurduğu, karşıtlıkları kullandığı ve avantaj sağladığı da bizdeki tek adam rejiminin vebal hanesine kayıtlı bir gerçektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Oysa cumhuriyetimizin dış politika geleneği farklıydı. Dış politika geleneği, bölgemizde ittifaklar ve uzlaşı yoluyla kurulan birliktelikler sayesinde ülkemize yönelik tehditleri izale etmek, çıkarlarımızı korumak ve istikrar üretmek anlayışına dayalıydı. Bu bağlamda, Sayın Millî Savunma Bakanının geçtiğimiz günlerde Yunanistan'la aramızdaki sorunları siyasi görüşmeler yoluyla aşmayı öneren açıklamasını olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim. Sayın Cumhurbaşkanının EFES-2022 Tatbikatı'nda Yunanistan'ına Ege'deki gayriaskerî statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye çağırması gecikmiş ama yerinde bir çağrıdır. Umuyorum, Sayın Cumhurbaşkanı bu konuşmasında yaptığı öğütleri, diplomatik akıl öğütlerini kendisi de uygular ve Türkiye yeniden makul bir yaklaşım içinde Yunanistan'la görüşmelerini sürdürebilir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)