GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:106
Tarih:22.06.2022

CHP GRUBU ADINA AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1982 yılında gazeteci olarak çalışmaya başladım. O günden bugüne bir insanın bir ömre sığdıramayacağı kadar çok şeyi basında yaşayarak gördüm. Türk demokrasi tarihiyle birlikte ilerledik. O günden bugüne geldiğim noktada gazetecinin tarifinin nasıl yapılacağı konusundan başlayarak "Sorunlarımız nelerdir?" noktasına kadar her yıl değişen, her iktidar döneminde değişen farklı farklı anlayışları burada gözlemledim. Gazeteci demokrasinin bekçisidir, demokrasi yoksa gazetecilik diye bir meslek yoktur. Sizler gazetecisiniz, demokrasinin olmadığı yerde gazetecinin var olması mümkün müdür? Elbette ki değildir. Bizim idare hukukumuz gazeteciyi "herkes uyurken uyanık olan adam" diye tanımlar. Ne demek o? Anayasa'mıza göre gazeteci toplum adına Parlamento dışı denetim işini yapan kişidir. Gazeteci çalıştığı iş kolu dışında herhangi bir iş yapamaz, gazetecinin başka bir gelir kaynağı olamaz, gazeteci işinin dışında başka işleri takip edemez, kendisini, düşüncesini, kalemini bir başka gücün emrine veremez, gazeteci sadece halk adına halkın haber alma hakkını demokrasiyi yaşatmak adına sürdürür. Büyük kentlerde gazetecilik, ulusal gazetecilik başkadır, yerelde daha başka boyutları vardır. Yereldeki demokrasiyi toplamazsanız yani sizi ziyaret eden Sakarya'dan, sizi ziyaret eden Erzurum'dan, Hakkâri'den, İstanbul'dan, Diyarbakır'dan, oradaki gazetecilerin yaşama olanağından ve oradaki demokrasinin varlığından eğer burada bir sonuç çıkaramazsak o zaman Türkiye'de demokrasi yoktur, konuşmaya da gerek yoktur. Sizin istediğiniz gibi yazar mı? Yazar ama gazetecilik faaliyeti değildir. Gazeteci taraf mıdır? Taraftır. Gazeteci savaşa karşı taraftır, hırsızlığa, mafyaya karşı taraftır, ekonomik talana karşı taraftır, gazeteci propagandaya karşı taraftır. Terörün karşısındadır, mağdurun yanındadır.

Ben çocukluk rüyasını gerçekleştiren gazetecilerden bir tanesiyim. Bugüne kadar geldiğimde gördüğüm o kadar çok şey var ki bunlardan bir tanesi: Gazeteci devletin gözünde illa ve illa dövülmesi gereken kişidir. Bugün, işte, bu "sansür yasası" diye nitelendirdiğimiz yasanın içinde hazırlayan arkadaşlarımla birlikte de gördüğümüz pek çok dövülme maddesi yer alıyor. Gazeteci, iktidarların sürekli elinde tutmak istediği kişidir ama gazetecinin asli görevi muhalefettir, toplumsal aydınlatmadır.

Bugün demokrasimizde büyük problem var, özgürlük alanlarımızda büyük problem var, medyanın çalışma sistematiğinde büyük problem var. Bugün patronlar kazanıyor ama gazeteciler kazanmıyor. Ve gazetecilik büyük bir aşkla büyümeye, gelişmeye devam ediyor.

Gazetecilerin sorunları konusunda elbette ki çok şey anlatılabilir, çok şey söylenebilir ama birinci sorun özgürlük eksikliğidir. İkinci sorun örgütlenme eksikliğidir. Üçüncü sorun, gazetecilerin bir meslek yasası oluşmadığı için görevleri ve bu görevle ilgili tanımlamalarda ortada bulunan boşluklardır. Beş dakikalık süre içerisinde size bütün bunları anlatmak isterim ama özetleyerek şunu söyleyeceğim: Gazeteci, siz uyurken uyanık olan kişidir. (CHP sıralarından alkışlar) Gazetecinin CHP'lisi, AK PARTİ'lisi, MHP'lisi, HDP'lisi, İYİ Partilisi, herhangi bir şey... Objektiflik gazetecilikte birinci kriterdir arkadaşlar. Eğer bugün biz gazeteciliği savunamıyorsak, onun sorunlarına ilişkin gerçekçi bir bakış açısı ortaya koyamıyorsak demokrasimiz kaybetmiş demektir.

Ben 82'den bu yana gazetecilik mesleğini yapan, bu uğurda çok bedeler ödemiş bir arkadaşınız olarak diyorum ki: Gelin, bu mesleğin sorunlarını meslek örgütleriyle, mensuplarla birlikte oturalım, hep beraber konuşalım, her şeye birlikte bakalım ve bunun sonunda geleceğimiz yer, demokrasimizin kazanacağı yerdir. Gazeteciyi dövmek, ona sövmek ya da onu bir şeyle yaftalamak yerine gelin, onun hepimiz adına özgürce bizim düşüncelerimizi ifade etmesine olanak sağlayalım çünkü dövdüğünüz şey gazeteci değil aslında. Dövdüğünüz şey onun temsil ettiği değerler. Türkiye o değerlerden yoksunlaşırsa çöl olur, o çöl en önce bizi yutar. Niye burada söylüyorum? Çünkü bu bina taştan, ahşaptan, koltuk derisinden ibaret bir şey değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Bu bina demokrasinin kıblesidir. Eğer siz bu binayı taştan, bu eşyalardan ibaret hâle getirirseniz o zaman geriye kalan şey hiçbir şeydir. O çölde yutulmamak için gelin, el ele, gönül gönüle, hep beraber, bu mesleğin sorunlarını ortadan kaldıracak, bu mesleği büyütecek, düşüncelerimizi daha da yayacak, yerel demokrasiyi güçlendirecek, böylece ulusal anlamda demokrasimize katkı sunacak bir çalışma yapalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)