GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:106
Tarih:22.06.2022

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 5'inci maddesi üzerine söz aldım ancak 5'inci maddenin ötesinde, teklif bir bütün olarak Türkiye'nin, ülkemizin şu anda içinde bulunduğu duruma herhangi bir çözüm, herhangi bir iyileştirme getirmediği gibi, çok fazla bir mana da ifade etmiyor, o nedenle Türkiye'de yaşananları anlatmaktan bıkmamak lazım ve Türkiye'de şimdiye kadar defalarca dile getirilmiş olan yoksulluk ve özellikle emeklilerin geçim standartlarıyla ilgili görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 13 milyon civarında emeklimiz var, 12 milyon emeklimiz asgari ücretin çok altında ücretlerle geçinmek zorunda kalıyor. Asgari ücretin bile yoksulluk sınırının altında olduğu bir yerde, daha doğrusu açlık sınırının altında olduğu bir yerde insanlar 2.500 lirayla geçinmek zorunda kalıyorlar. Daha önceleri bazı şeyleri tercih ederek alıyorlardı. Geçen gün bir markete gitmiştim, sıradan bir market, alışveriş yapıyordum; orada, tezgâhta çalışan görevli elindeki poşetleri market raflarına boşaltıyordu. Niye geri boşaltıyorsunuz dedim, "İnsanlar almaktan vazgeçtiler çünkü paraları yetmedi, kasada paraları yetmediği için almadılar, ben de market raflarına geri koyuyorum." dedi. Dolayısıyla da ülke bu durumdayken finans merkezi kursanız ne olur, kurmasanız ne olur. Her şey ateş pahası, her tarafta yoksulluk kaynıyor, insanlar evlerine ekmek götüremiyor, çocuklarını okutamıyor, kiralarını ödeyemiyor. Bir devletin asli görevi, dolayısıyla da iktidarın asli görevi vatandaşının öncelikle barınmasını sağlamak, bundan sonra sağlıklı bir ortamda yaşamasını sağlamak ve eğitim hizmetini tamamlamak. Bunların hiçbirini zamanında yapamayan bir iktidarın finans merkezi kurmuş olması bu ülkenin herhangi bir tarafına, herhangi bir kesimine bir yarar getirmeyecektir.

Şimdi, Tüketici Derneğinin yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de 25,5 milyon kişi açlık sınırında, 51 milyon kişi ise yoksulluk sınırının altında yaşıyor yani nüfusumuzun yüzde 94,8'i açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken bunların çözümü için bir çaba sarf edilmiyor, herhangi bir araştırma, bir soruşturma yapılıp buna göre bir düzenleme yapılmıyor, bunun yanına finans merkezi kurularak bunlar giderilmeye çalışılıyor; oysaki bunun bir çözüm olmadığını daha önce de defalarca ifade ettik ve söyledik.

Ayrıca, eşitsizlik de söz konusu. Bu kadar olumsuzluğa rağmen memur emeklileri de yoksulluk içerisinde yaşıyor ama en azından herhangi bir şey olduğunda memur emeklilerinin emekli maaşlarına zam yapılırken sadece enflasyon oranında yapılmıyor, kademe ilerlemesi de yapılabiliyor. Oysaki SSK emeklileri ve BAĞ-KUR emeklileri bundan da mahrumlar; bunlardan sadece enflasyon farkı kendilerine veriliyor, bu da zam olarak ifade ediliyor, oysaki zam değil, sadece enflasyon farkı verilmiş oluyor; zam olmuş olması için enflasyon farkının üzerinde bir getiri sağlanmış olması lazım.

Yılbaşında asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldı ama asgari ücret bir ay içerisinde erimeye başladı ve şu anda ekside, yüzde 20 eksilmiş durumda; yarın yüzde 20 zam yapıldığı zaman, öbür gün tekrar aynı şekilde eksilmeye devam edecek ve Türkiye'de insanlar evlerine ekmek götüremez durumda olmaya devam edecekler. Oysaki çözülmesi gereken sorunlar bunlar ama bunlar yapılmıyor; örnek olarak, işte, garanti ödemeleriyle ilgili herhangi bir girişimde bulunulmuyor. Garanti ödemeleriyle ilgili yapılan taahhütler günü gününe yerine getiriliyor, ayrıca, döviz kuru üzerinde yapıldığı için de onlar hem garantilerini alırken hem de döviz kurunun yükselmesi nedeniyle her gün biraz daha zenginleşirken diğer kesimdeki emekleriyle geçinenler, emekli durumda olanlar ya da asgari ücretle yaşayan insanlar ise yoksulluk içerisinde, sefalet içerisinde yaşamaya devam ediyorlar. Bu, böyle gidemez. Türkiye'de eğer gelenekler, törenler vesaireler olmamış olsa bugüne kadar herkes sokaklara dökülür ve olması istenmeyen şeyler çıkabilirdi ama insanlar eşle dostla, yardımla, dayanışmayla gününü götürmeye çalışıyor. Fakat bu nereye kadar gidebilir? Bunun bir an önce mutlaka ve mutlaka gözden geçirilmesi lazım ve bu insanların, dar gelirlilerin, özellikle emekleriyle geçinenlerin, emekli olanların, asgari ücretle geçinenlerin, küçük esnafın sorunlarının çözümü için Meclisin bir çalışma yürütmesi gerekir. Oysaki Meclis bu tür çalışmaları yapmaktansa sadece yeni bir bütçe ihdas ediyor. Yeni bütçe demek ya da yeni bütçeye ek demek aynı zamanda vergi demektir. Dolayısıyla da o, yine geniş kitlelerin cebinden çıkacak olan bir para anlamına gelir. Bununla Türkiye'yi kurtaramayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Bundan vazgeçilmesi ve sorunların çözümü için ek bütçeler yerine dar gelirlilerin sorunlarının çözümü için bir çaba içerisinde olunması lazım.

Sizleri saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)