| Konu: | Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 01.07.2022 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir yasama döneminin daha sonuna geldik, bu dönem 4'üncü yılımız. Değerli arkadaşlar, dört yıldır tek bir yapısal reform yapmadı, yapmadı bu Meclis. Değerli arkadaşlar, milletin vekillerinin görevi milletin derdini çözmektir. Ancak değerli arkadaşlar, AKP-MHP iktidarı maalesef hep palyatif tedbirlerle, züccaciye dükkânına girmiş bir fil gibi bir oraya dönüyor, bir buraya dönüyor; her dönüşünde kırıyor, döküyor maalesef değerli arkadaşlar. Biz ne diyoruz? Gelin, yapısal tedbirler yapın. Ama hep torba yasa, hep torba yasa. Bu torba yasa da değerli arkadaşlar, bu yasama döneminin son torba yasası da maalesef, bir geçim torbası değil bir seçim torbası arkadaşlar, bir seçim torbası. O yüzden de palyatif tedbirler içeriyor. Toplumun temel dertleri burada yok, geçinemeyenlerin dertleri yok, aç, açıkta olanların dertleri yok. Sevgili vatandaşlar, sizin dertleriniz burada yok. Ne var değerli arkadaşlar? Maalesef, palyatif adımlar var. Mesela emeklilikte yaşa takılanlar var mı? Yok sevgili emeklilikte yaşa takılanlar. Kredi Yurtlar Kurumuna borçlu milyonlarca gencimizin derdini çözecek düzenleme var mı? Yok. Atanamayan öğretmenlerin derdini çözüyor mu bu torba? Maalesef, sevgili atanamayan öğretmenler, sizin de derdinizi çözecek hiçbir şey yok bu torbada.
Bugün sarayda asgari ücret görüşülüyor. Bu, milletin Meclisinin gündeminde mi? Maalesef değil. Saraydan gelen haberlere göre, asgari ücret 5 bin lira ile 6 bin lira arasında belirlenecek değerli arkadaşlar. Bu enflasyonist ortamda böyle bir rakamı yurttaşlarımıza müjde olarak sunacaklarmış. Ya, yılbaşında da Sayın Cumhurbaşkanı bir müjde vermişti, hatırlıyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı çıktı, törenle asgari ücret açıkladı. Vay, neymiş? "2.825 liradan 4.250 liraya yükselttik." diye müjde diye sundu. Ben de dedim ki: Bu verdiğiniz müjde daha işçinin cebine girmeden gidecek. Nitekim öyle oldu. Ocak ayının 1'i itibarıyla zam yağmuruna başladılar, doğal gaza, elektriğe, iğneden ipliğe her şeye zammı yağdırdılar; işçi 1 Şubatta 4.250 lirayı aldığında bir baktı, ya, bu 4.250 lira bir ay önceki 2.825 liradan daha değersiz bir para, para gitmiş, enflasyon canavarı yemiş, bitirmiş. Şimdi de Sayın Cumhurbaşkanı "Enflasyona ezdirmeyeceğiz." diyor. Ya, altı aydır yurttaşımız enflasyona ezildi be, ezildi. Şimdi yapacaklarmış yüzde 20-30 zam, yurttaşlarımızı enflasyona ezdirmeyeceklermiş! Neymiş? "TÜİK'in enflasyonuna göre zam yaptık." diyecekler, o da belli. TÜİK'in enflasyonu yüzde 73, halkın sokakta yaşadığı enflasyon yüzde 173, hatta yüzde 200; TÜİK'e göre zam yapıyorlar, yurttaşlarımızı enflasyona ezdirmeyeceklermiş!
Bakın, biz HDP olarak asgari ücretin net 10 bin lira olmasını öneriyoruz. Şimdi diyeceksiniz ki: "Burada patronlar var; çok, ödeyemeyiz, batarız, biteriz." Ya, patronlar aylardır kârlarına kâr katıyorlar be, şu kârlarını biraz emekçiyle paylaşsalar olmaz mı! Bir de şunu söyleyeyim: 10 bin lira bugün para Sayın Elitaş, bugün para; bu enflasyonist ortamda enflasyon daha da artacak, parasal genişlemeye devam ediyorsunuz; bir ay sonra o da para olmayacak. Tıpkı yılbaşındaki zammın bir ayda eridiği gibi 10 bin lira da bir iki ayda eriyecek ama yurttaşlarımız hiç yoksa bir iki ay nefes alırlar.
Değerli arkadaşlar, asgari ücret yok ama bu torbada emekli maaşları var; sevgili emekliler, 13 milyonun üzerindeki yurttaşımız; bakın, AKP ve MHP size neyi reva görüyor? En düşük emekli maaşı 2.500 liraydı değil mi? 2.500 lira, yazık; bu şartlarda 2.500 lira. Aylardır eziliyorsunuz, ekmek kuyruklarında bekliyorsunuz. Sizlerden bu ülkenin bir vekili olarak özür diliyorum, biz muhalefetteyiz ama ben yine de özür diliyorum bu durumu değiştiremediğimiz için ama bu vicdansızlar sizleri 2.500 liraya mahkûm ettiler, ekmek kuyruklarında beklettiler. Ne önerdiler biliyor musunuz torba yasada? "Efendim, en düşük emekli maaşına yüzde 20 zam yaptık -e- 3 bin liraya çıkardık." Ya, değerli arkadaşlar, işte böyle vicdansızlar. Bir emekli, çocuklarını ve torunlarını alsa, bir lokantaya gitse -orta hâlli ha, lüks lokanta değil; hatta gariban lokantasına gitse- "Hadi gelin bayramda size bir yemek yedireyim." dese bu 500 lira zamla rehin kalır be, rehin; rehin kalır, bir öğünde rehin kalır orada, hesabı ödeyemez. İşte, size bir öğünlük yemeği bile reva görmüyor bu vicdansızlar.
Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda itirazlarımızı yükselttik, itirazlarımızı ortaya koyduk "Bu, vicdansızlıktır." dedik, ne yaptılar biliyor musunuz? Bir 500 lira daha verdiler, 3.500 lira olacakmış en düşük emekli maaşı. Bu 3.500 lirayı reva görenleri ben bir ay 3.500 lirayla geçinmeye davet ediyorum. Hadi buyurun, hep beraber bir deneyelim, 3.500 lirayla geçinelim. Bunu reva gören herkesi davet ediyorum. İşte, yurttaşın derdiyle hemhâl olmak budur. Biz ne önerdik? "Yetmez ama 6 bin lira olsun." dedik en düşük emekli maaşı, bunun için Plan Bütçe Komisyonuna önerge verdik "En azından 6 bin lira olsun, emeklimiz bir nefes alsın." dedik, AKP ve MHP 6 bin lira önerimizi reddetti. Şimdi Genel Kurula da aynı önergeyi indireceğiz "En düşük emekli maaşı 6 bin lira olsun." diyeceğiz. Sayın Nebati veya Tayyip Bey ne diyecek biliyor musunuz? "Kaynak yok." diyecek, emin olun "Kaynak nerede?" diyecek. Ya, değerli arkadaşlar, gelin şu bütçe kalemlerine bakalım; saraylara, savaşlara, yandaşlara, faizciye, ranta akan kaynakları biraz kıssak, bakın, hepsini demiyorum, biraz kıssak en düşük emekli maaşını rahatlıkla 6 bin lira yaparız. Ama bu vicdansızlar yapar mı, göreceğiz, belki vicdanları sızlar ve bunu yaparlar ama eğer yapmazlarsa yaz boyu, kış boyu emekliler sizin ensenizde boza pişirecekler.
Değerli arkadaşlar, 3600 ek gösterge de bu torbada. Ya, 3600 diye yurttaşlarımız yıllardır talep ediyorlar, biliyorsunuz. AKP de 2018'de söz vermişti, sözünü tutmadı, seçim geldi -seçime doğru gidiyoruz- şimdi, diyor ki "Ben bu sözümü tutuyorum." E? "Yasayı şimdi çıkarıyorum ama uygulamasını ocak ayında yapacağım." diyor. Ya, Nebati Bey gözlerinden ışık saçarak diyor ki "Bütçem fazla veriyor." Bir kere, niye ocak ayına bırakıyorsunuz bunun uygulamasını ya! Nebati Bey diyor ki "Ya, kardeşim, bütçem fazla veriyor." ama yok, "Biz ocak ayına bırakacağız bunun uygulamasını." diyorlar.
İkincisi, arkadaşlar, 3600 diye mangalda kül bırakmadılar ya, ben de "Bu 3600 neymiş acaba ya?" dedim. Bir baktım ki 3600 ek göstergede dağ fare doğurmuş, fare doğurttular arkadaşlar. Ya, zannediyor ki kamu emekçileri 3600'le çok büyük müjdeler geliyor.
Değerli arkadaşlar, bir sefer, 3600 ek göstergeden kamu emekçilerinin yarısı hiç faydalanmıyor -2008 sonrası girenler- geriye kalanlar da nasıl faydalanıyor size söyleyeyim: Bir memur emeklisinin emekli maaşı yalnızca 118 TL artıyor, gene bir memurun maaşı 50 lira, 100 lira ya artıyor ya da düşüyor arkadaşlar, düşüyor! Düşen maaşlar da var. Bakın, maaşlarda düşüşle karşı karşıya kalacak kamu emekçileri. Ya, bu nasıl bir müjde ya! Siz "müjde" dediniz, maaşını düşürüyorsunuz kamu emekçilerinin.
Arkadaşlar, emeklilerde de gelen zammı söyleyeyim: Bir şefe 118 lira zam gelecek, bir memura 118 lira zam gelecek, efendim, bir daire başkanına 118 lira, mühendise 118 lira zam gelecek.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Yüzde 40 da gelecek.
GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunlar dar gelirli kamu emekçileri. Bakın, bunlara reva görülen emekli maaşındaki artış bu. Peki, yüz binlerce kamu emekçisi emekli olmak için bu 3600 göstergeyi bekliyordu müjde olarak biliyor musunuz? Müjde rakamını size söyleyeyim arkadaşlar: Emekli ikramiyelerinde bir memur emekli olduğunda emekli ikramiyesi 4 bin lira artacak, müjde(!) Bu mu sizin müjdeniz ya! Emekli ikramiyesi 197 bin liradan 201 bin liraya çıkacak. Ya, Allah'tan korkun be! Bizim büyüklerimiz emekli olduğunda emekli ikramiyesiyle 1 daire alırdı, sıfır daire alırdı. Siz 201 bin lirayla bugün, 1 daireyi bırakın, 1 dairenin balkonunu alamazsınız be! Bu mu sizin müjdeniz?
Değerli arkadaşlar, bir de şu çok önemli: Burada bir adalet sağlanmış değil, çok sayıda memur 3600'ün altında bırakılmış. Biz ne önerge verdik, biliyor musunuz? "Tüm kamu emekçileri için göstergenin tabanı 3600 olsun yani 3600'ün altında hiçbir kamu emekçisi bırakılmasın." dedik. Çünkü 3600'e çıktığında bir miktar nefes alabiliyor. Ama sayın emekçiler, dar gelirli kamu emekçileri; üst düzey kamu görevlilerine, valiye, kaymakama kıyaklar var bu torbada; maaşlarını 5 bin lira, 10 bin lira arttırıyor. Yazık be! Bir emekçinin 50 lira, 100 lira maaşı ya artıyor ya düşüyor; valiye, kaymakama özel kıyak. Bu olmaz, bu adalete sığmaz. O açıdan, bu düzenleme maalesef adaleti sağlamıyor değerli arkadaşlar. O açıdan, yapmamız gereken, bir kamu personel reformu yapıp kamuda adaleti sağlamak. Hiçbir kamu emekçisinin maaşı da yoksulluk sınırının altında olmamalı değerli arkadaşlar. 20.818 lira yoksulluk sınırı, hiçbir kamu emekçisinin maaşı da yoksulluk sınırı olan 20.818 liranın altında olmamalı.
Değerli arkadaşlar, öğrenci affı da var bu torbada. Seçim geliyor, öğrenci affı çıkacak. Peki, öğrenci affını nasıl çıkarıyorlar, biliyor musunuz? Hani bunlar güvenlik devleti ya, değerli arkadaşlar, "güvenlik hükûmeti" diyelim, "devleti" demeyelim. Bakın, eğitim bir haktır, biliyorsunuz, değil mi? Anayasa'mıza göre sağlık nasıl bir haksa eğitim de haktır yani bir yurttaşa sağlık hizmeti verirken "Sen hükümlüsün." "Sen değilsin." diye ayrımcılık yapamazsınız. Eğitim de aynı şekilde bir haktır, cezaevinde hükümlü bile olsanız eğitim alabilirsiniz, üniversite sınavına girebilirsiniz. Ama ne diyor biliyor musunuz yasa? "Efendim, Millî Güvenlik Kurulunca belirlenen örgütlere üyeysen, mensupluğun varsa -yeter mi, yetmez- iltisakın varsa -o da yetmez- irtibatın varsa yani birisi sana bir telefon açmışsa sen bu eğitim affından faydalanamazsın." diyor bu vicdansızlar. Hem vicdansızsınız hem Anayasa'ya aykırı işlem yapıyorsunuz. Bunu kabul etmiyoruz ve buna karşı, değerli arkadaşlar, hiçbirinizin de kabul etmemesi çağrısını yapıyoruz. Eğitim bir haktır, bu hakkı gasbetmeyin.
Değerli arkadaşlar, diğer bir mesele imar affı. Biliyorsunuz, 2018 seçimine giderken de imar affı çıkmıştı, şimdi de bir imar affı var. Arkadaşlar, imar affı şu: Eğer ki yapınız ruhsatsızsa veya ruhsatını alıp da işleme koymadıysanız veya iskânınız yoksa, yasa "Ben sana elektriği, suyu bundan sonra bağlayacağım." diyor. Biliyorsunuz, bundan önce ya elektrik, su bağlanmıyordu ya da şantiye suyu, şantiye elektriği bağlanıyordu, onlar da yüksek tarifeli oluyordu; yurttaşlarımız zaten yüksek olan faturaların altında ezilirken daha da yüksek faturalarla karşı karşıya kalıyordu. Şimdi, elektrik ve su bağlanacak, daire olarak bağlanıp düşük tarifeden bağlanacak. Bunun bu bölümünü destekleriz ama niçin bu yasayı çıkarmış Meclis? Caydırmak için çıkarmış değil mi? Yani kaçak yapılaşmayı caydırmak için çıkarmış. Siz şimdi yapılmış kaçak yapılara af getiriyorsunuz. Peki, şunu sorarım size. İstanbul bir deprem bekliyor, efendim, Van, Diyarbakır, pek çok şehrimiz deprem bekliyor, Malatya'sı, Elâzığ'ı; buralarda milyonlarca konut çürük. İmar affı yaptınız, yetti mi? Yetmedi. Şimdi su ve elektrik affı da getiriyorsunuz, bir imar affı daha. Bu yurttaşlarımıza "Tabut evlerde yaşamaya devam." diyorsunuz. Bu evlerde yaşayanların acaba deprem güvencesi olacak mı, bununla ilgili güvencesi var mı, bununla ilgili bir tedbir düşündü mü yürütme? Gerek yok. Ne? Varsa yoksa seçim, ben seçimde bu yurttaşlarımın oyunu alayım, yeter diye bakıyorlar ama bunun vebali var arkadaşlar. Bu düzenleme... Yani elektrik ve su haktır, elbette sağlanmalıdır ama bu yurttaşlarımızın depreme dayanıklı yaşanılabilir konutlarda yaşaması da bir haktır. Barınma bir haktır, bu açıdan da tedbirleri düşünmeliyiz.
Değerli arkadaşlar, Yükseköğretim Kurulu, biliyorsunuz, bir vesayet kuruluydu, AKP de güya YÖK'e karşıydı. Ben, "YÖK'e hayır!" eylemlerine gittiğimde, eskiden Saadet Partili pek çok arkadaşım da benimle birlikte o eylemlere giderdi, cop yerdik beraber, "YÖK'e hayır!" derdik, niye? Çünkü başörtüsü vesayetini de YÖK getirmişti, özgürlükleri kısıtlayan da YÖK'tü ve bir darbe ürünüydü YÖK. Özgür üniversite olsun diye "YÖK'e hayır!" eylemleri yaptık, birlikte yaptık ama AKP gücü ele geçirince vesayete sarıldı ve şimdi YÖK'le ilgili düzenlemeler var. Ne diyor biliyor musunuz? Efendim, araştırma görevlileriyle ilgili düzenleme var ama en ilgincini size söyleyeceğim. Bu yasayı çıkarırsak yurt dışından araştırma görevlileri gelecekmiş ve bunlar uluslararası tanınırlığı olanlar olacakmış. Ya, değerli arkadaşlar, komik olmayın be! Pek çok araştırma görevlimiz ülkeyi terk ediyor, bir barış bildirisine imza attı diye binlerce yurttaşımız şu anda yurt dışında üniversitelerde araştırma görevliliği yapıyorlar. Siz, özgürlükleri bitirdiğiniz bir ülkeye nasıl araştırma görevlisi çekeceksiniz? Bir de daha trajikomik olan durumu var. Bu araştırma görevlilerine 8-9 bin lira maaş vereceklermiş yani 400-500 dolar maaş vereceklermiş. Uluslararası tanınırlığı olan üniversitelerdeki araştırma görevlileri 400-500 dolar için buraya geleceklermiş, gerçekten trajikomik bir durum, neresinden tutarsanız dökülüyor değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, son dakika, Sayın Elitaş bir madde daha getirdi gece Plan Bütçe Komisyonuna, dedi ki: "Türkiye Otomobil Girişim Grubu araba yapıyor." değil mi? TOGG, meşhur. Tayyip Erdoğan seçim öncesi bunu sunacak değil mi? Çıkaracak, "Bak, çıkardım." diyecek. Hesabı bir yapmışlar ki TOGG'un fiyatı 1 milyon lirayı geçiyor. Allah Allah! Şimdi, "Biz 1 milyon liraya araba çıkarsak, bunu satıyoruz." desek, vallahi bunu sizler alırsınız ancak, sizin yandaşlarınız alır; halkın arabası olmaz. E, ne yapacağız? "Gelin vergiyi düşürelim." diyorlar; ÖTV'yi bir anda yüzde 10'a düşürüyor düzenleme. Ne olacakmış? TOGG'un fiyatı belki 800 bin liraya, belki 900 bin liraya düşecekmiş. Ya, 800 bin liralık bir arabayı bile kaç yurttaşımız alabilir, Türkiye nüfusunun yüzde 1'i alır değil mi? Geri kalanlar şimdi yollarda gezen lüks arabalara baktıkları gibi bakarlar. Bir devlet araba yapıyorsa halkın arabasını yapar, halkın arabasını; her devlet, giriştiği ilk araba projesinde önce halkçı araba yapmıştır, en garibanın alabileceği araba yapmıştır. Bunlar zenginleri seviyor ya, en zenginin bineceği arabayı yaptılar, şimdi onu da yandaşları alacak. Şimdi fiyatını biraz düşürmeye çalışıyorlar; utanma pazarı ama bunun sonucu olacak, ne olacak biliyor musunuz? Avrupa'da halkçı arabalar yapılıyor, Avrupa elektrikli araba teknolojisinde çok ileride yani çok daha ucuz fiyatlı arabalar yapılıyor. Siz ÖTV'yi yüzde 10'a düşürdüğünüzde Avrupa'dan buraya ucuz, halkçı arabalar gelecek, piyasamız yabancı arabalarla işgal olacak çünkü BMW'si, şusu busu, Audi'si, Volkswagen'i hepsi artık 2025'te içten patlamalı, benzinli, mazotlu araba yapmayı bırakıyorlar, hepsi elektrikli arabaya geçtiler. Biz orada nal topluyoruz. Ne olacak? Piyasa yabancı arabayla dolacak. Ama ne? Tayyip Erdoğan TOGG'un lansmanını yapacak; lansmanda da fiyatı 1,5 milyon yerine 800-900 bin açıklasın diye böyle bir düzenleme getiriliyor. Buna "hayır" demenizi hassaten rica ediyorum değerli arkadaşlar.
Son olarak bir şey daha söyleyeceğim. Kara para aklayan ülkelerde gri listedeyiz biliyorsunuz değil mi? Gri listedeyiz. Yani kara para aklayan ülkeler listesindeyiz arkadaşlar. Şimdi, bu listeden çıkmak için maliye bürokrasisi korkunç bir çaba gösteriyor, öyle değil mi? Bak, maddeler getirilmiş, bu listeden çıkmak için kadrolar veriyoruz, düzenlemeler yapıyoruz, bu torbada var inceleyin. Peki, arkadaşlar, bu çabayı önemsiyorum ama size bir örnek vereceğim. Şimdi, bu maddede "Rüşvet ve yolsuzluğu engellemek için bu düzenlemeyi yapıyoruz, bu kadroları atıyoruz." deniliyor.
Şimdi, Allah'ınızı severseniz, geçtiğimiz yıl, biliyorsunuz, bir suç örgütü lideri çıktı, dedi ki... Pardon, önce bir suç örgütü lideri söylemedi, önce "10 bin dolar alan bir siyasetçi var." iddiası ortaya konuldu; AKP'li bir siyasetçinin, AKP'nin yönetiminde olan bir siyasetçi, bunun 10 bin dolar aldığı iddiası vardı suç örgütü liderinden. Suç örgütü lideri dedi ki "10 bin dolar değil, bavulla para koydum arabasına, bavulla." Bavulla nedir? 500 bin dolar, 1 milyon dolar, her neyse, "Bavulla para koydum." dedi. Şimdi, buna karşı da şu anda hâlâ İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu "Ben bunu açıklayacağım." dedi bir buçuk yıl önce. Nereye? "Savcılığa açıklayacağım." dedi. Üzerinden bir buçuk yıl geçti değerli arkadaşlar, Süleyman Soylu savcılığa gitmedi ve bunun da -geçtiğimiz günlerde yine bir video çıktı- AKP MKYK üyesi yani yöneticisi Metin Külünk olduğu iddiası ortalıkta dolaşıyor ilk günden beri.
Değerli arkadaşlar, siz Merkez Karar Yürütme Kurulunuzda suç örgütü liderinden bavulla dolar aldığı iddia edilen bir kişiyi tutmaya devam ettiğiniz sürece Türkiye'yi gri listeden çıkaramazsınız. Bu yasal düzenlemelerle milletin Meclisini oyalamayın, önce uygulamaya bakın. Süleyman Soylu gitsin, kimse bu kişi, savcılığa versin; gitsin, yargıda hesabını versin; ondan sonra gelin, deyin ki: "Biz Türkiye'yi gri listeden çıkaracağız." Aksi takdirde bunlarla uğraştırmayın milleti.
Son olarak da değerli Müslüman kardeşlerim, Müslüman vatandaşlarım; Kurban Bayramı'nızı tebrik ederek sözlerimi tamamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)