GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:111
Tarih:01.07.2022

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda 7-8 kişi var; iyi, fena değil; 8 kişi dinliyor.

Değerli arkadaşlarım, bu Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hu?kmu?nde Kararnamede Deg?is?iklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 35 kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyor. Ana olarak, memurların, kamu personelinin emekli maaşlarını düzenlemeye çalışıyor, iddia o; "3600 ek gösterge" diye geçti literatüre ama bunun yanında çok önemli düzenlemeler, maddeler de var.

Değerli arkadaşlarım, "kamu görevlileri" derken sadece memurları kastediyoruz, memurların emekliliğiyle ilgili -tırnak içinde- bir iyileştirme bunun ne anlama geldiğini de biraz sonra söyleyeceğim- düzenleme yapılıyor, yoksa SGK, BAĞ-KUR'la ilgili falan değil. Yine, bu kanunun içinde, asgari emekli maaşı, en az emekli maaşı ne olacak, bununla ilgili de bir hüküm var, burada konuşacağız.

Türkiye'de bu kamu personel rejimi ile emeklilik sisteminde çok ciddi problemler olduğunu biliyoruz, yıllardan beri bu problemler devam ediyor. Bir taraftan işte "SGK, emeklilik kuruluşu, Sosyal Güvenlik Kurumu iflas ediyor, kara delik, bu nasıl bir şey, bu sürdürülemez." diye söylenir, öbür taraftan da sürekli olarak "Memurlar geçinemiyor, aldıkları emekli maaşı giderek azalıyor, küçülüyor." denir. Bu emeklilik sisteminde, kamu personel rejiminde defalarca değişiklikler yapılmış, her değişiklik olayı daha da kötü hâle getirmiş; işin içinden çıkılmaz, karmaşık -teşbihte hata olmasa meşhur bir laf vardır ya- Arap saçı -ayrılıkçı bir ifade olarak kullanmıyorum- hâline getirilmiş, işin içinden çıkamıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir emeklilik sisteminde yatırılan prim ve alınan emekli maaşları; bunlar birbirini tamamlayan şeylerdir yani insanlar yatırdıklarının karşılığını almak isterler ama o günkü parayla almak isterler. Türkiye'de böyle bir şey yok. Çalıştırdığı memur için devlet de emeklilik kuruluşlarına para yatırıyor olmasına rağmen prim olarak, sonunda yatırılanlar ile verilenler arasında verilenlerin aleyhine, primlerin aleyhine bir durum var. Yani devlet uzun yıllar çalıştırdığı memura sonunda borçlu kalıyor, buna rağmen "SGK sistemi batıyor, bu nedir, bu nasıl bir şey?" diyoruz değerli arkadaşlarım. Bu nasıl oluyor? Bu, bizim sistemden kaynaklanan bir problemdir.

Şimdi de bu konuda bir değişiklik yapıyoruz -biraz sonra bunları tartışacağız- bu değişiklik de önemli, sistemde kayda değer, bu sorunları ortadan kaldıracak herhangi bir değişiklik, bir çözüm getirmiyor değerli arkadaşlar. Göreceksiniz, bir süre sonra, çok kısa bir süre sonra bu enflasyonist ortamda hem "SGK batıyor, ne yapacağız?" filan denilmeye başlanacak, "Enflasyon arttı ne yapacağız?" denilmeye başlanacak hem de memurlar "Aldığımız bize yetmiyor." diye ağlamaya başlayacaklar.

Değerli arkadaşlarım, bu kötü sistemde, rejimde, kamu personeli rejiminde aylıkların az olması bir tarafa, emekliler ve çalışanlar için söylüyorum, aralarında büyük bir dengesizlik var değerli arkadaşlar, çok büyük farklar var. Bir taraftan gerçekten açlık sınırında kalan maaşlar var, öbür taraftan işte birkaç yerden maaş alan, yüz binler, iki yüz binler hatta bir ara 380 bin lira alan bir kişiden söz edilmişti; böyle bir durum var. Bunu da ortadan kaldıracak herhangi bir şey yok bu kanun teklifinde, bunu da ortadan kaldıracak herhangi bir düzenleme yok değerli arkadaşlar. Öyle garip bir sistem ki yani sağlıkçılar -geçen sağlıkçılarla ilgili bir iyileştirme yaptık güya- doktorlar "Geçinemiyorum, açlık sınırında çalışıyorum." diyor. Bir bakıyorsunuz, aynı sistemin içinde sağlık müdürü 40 bin lira maaş alıyor, doktor 7-8 bin lira; bunlar kabul edilebilir şeyler değil ve bunu düzeltecek hiçbir şey yok değerli arkadaşlarım.

Başka bir şey daha var, şimdi bunlar şöyle demişler: "Biz herkese 600 puan veriyoruz." Böyle bir şey yok. Niye herkese 600 puan veriyorsunuz, biliyor musunuz kardeşim? Bu kör olası hiyerarşi için çünkü eğer Cumhurbaşkanının söz verdiği ve muhalefet partilerinin de sürekli şekilde zorladığı... Ama biz bu şekilde zorlamadık, bambaşka sistemle yapacağız bunu. Cumhurbaşkanı söz vermiş 4 tane sınıfa: "Ben sağlıkçılara, eğitime, Diyanete ve Emniyete 3600 ek gösterge vereceğim." Bir bakmışlar, "A, polis memuru Emniyet müdürü kadar almaya başlıyor, olmaz." Hiyerarşi olması gerekir diye herkese 600 puan vermişler. Herkese bu 600 puan nasıl yansıyor, biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Aşağıdakine, diyelim ki bir hizmetlinin emekli maaşına para olarak 112 lira yansıyor ama yukarıdakine, ek gösterge 3600'e çıkacağından dolayı -3600 de sınırdır- ona da 1.500 lira civarında yansıyor. Bakın, bir sürü dengesizlik var, bizim yaptığımız bu değişiklikle bu dengesizliklerde herhangi bir düzelme olmuyor. Ha, hemen peşinen söyleyeyim; şöyle ya da böyle, biz bu düzenlemeyi destekliyoruz ama eksik diyoruz, ama hatalı diyoruz. Ne kadar bunun gibi onlarca düzenleme yapalım, biz bu kamu personeli rejimini de düzeltemeyiz, emeklilik sistemini de düzeltemeyiz ciddi bir reform yapmazsak değerli arkadaşlarım.

Şimdi, burada önemli konulardan bir tanesi, değerli arkadaşlarım, bu düzenleme sonrasında ortaya çıkacak yük. Yani kamuya, SGK'ye yük nasıl çözülecek? "Şu şekilde çözeceğiz." diye bununla ilgili herhangi bir ciddi teklif yok. Yani "kaynak" derler ya, kaynak nerede, kaynak nerede? Hep öyle derler: "Kaynak nerede, kaynak nerede?" Kaynak, Darphane; kaynak, Merkez Bankasının matbaaları; para basılacak, başka da yapılan bir şey yok, son zamanlarda sürekli şekilde para basılıyor. Dolayısıyla bu, zam filan değil değerli arkadaşlarım, bir taraftan gelecek, öbür taraftan gidecek; yapılan şey budur. Bunun için ciddi bir kamu personeli ve emeklilik sistemi reformuna ihtiyaç var. Basitleştireceksiniz bunu; bin tane gösterge, ne anlama geliyor, nedir, hiç belli olmayan şeyler. Çok basitleştireceksin; hiyerarşiyi de korursun ama hiyerarşiyi bir taraftan belli bir düzene göre korursun.

Bakın, arkadaşlar, "hiyerarşi" diye maaşlar üzerinde çalışılırken en alttaki insanın aldığı maaşın dikkate alınması gerekiyor; en alttaki adam ne alıyor? Çünkü en altta bulunan adamın aldığı para açlıkla ilgilidir, geçimle ilgilidir, çocuğunun sütüyle ilgilidir, ekmeğiyle ilgilidir değerli arkadaşlar. Fakirleştik, fakirleştik de işte 5 tane araban vardı da 1 tanesi gitti ama 5 tane ekmek alıyordun 2 tanesi gitti; dolayısıyla en alttakine bakılması gerekiyor, bu kahrolası hiyerarşinin en alta bakması lazım.

Arkadaşlar, bu teklif enflasyon vergisiyle karşılanacak ama sadece bu değil, primlerde de artma gelecek; nerede gelecek, biraz sonra söyleyeceğim. 2'nci maddede gelecek, 2'nci maddede diyor ki: "Şu ek göstergelerin şu kadarı emeklilik keseneğine ve kurum karşılığına tabi olur ve bu konuda artırmaya, eksiltmeye, 3 katına çıkarmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir." İki tane ciddi problem var burada; problemlerden bir tanesi, öyle görülüyor ki bu teklifle emeklilere gelen zamlar çalışanların primlerine zam yapılarak telafi edilecek, karşılanacak; bir tane problem bu. İkinci problem: Anayasa'nın 128'inci maddesi çok açık değerli arkadaşlarım, bu 128'inci maddede diyor ki: "Memurlar ve diğer kamu görevlileriyle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluş mensuplarıyla ilgili bütün atamaları, görev ve yetkileri, hakları, yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Sadece mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır." Burada Cumhurbaşkanına böyle bir yetki veremezsiniz ya, adamı yetkiyle doyuramadınız kardeşim, bütün yetkileri verdiniz, bir de burada yetki veriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Niye veriyorlar bu yetkiyi? Eğer birkaç ay sonra seçim yapmazlarsa göreceksiniz, primleri artıracaklar değerli arkadaşlarım.

Bakın, bu yasayla ilgili söylenecek şeylerden bir tanesi de bu yasa sizin dünyaya, olaya, devleti yönetmeye bakışınızı yansıtıyor, güvenlikçi politikaları yansıtıyor. Bakın, askere, polise, uzman çavuşa, ere falan zam yapılmasını eleştirmiyorum, diğerlerine yapılmamasını eleştiriyorum değerli arkadaşlarım. Diyorsunuz ki: "Eğer polisler üniversite mezunu değillerse bunlara 1.200 lira -1.200 lira da bir sene sonra para olmaktan çıkacak, niye katsayıya bağlamadınız, bu da ayrı bir şey- veriyoruz." Öyle getirmişlerdi, hep beraber itiraz ettik, bu sefer askerlere de jandarmaya da MİT mensuplarına da hepsine getirmeye, 3600 alamayan... Niye? Üniversite mezunu olmadığından dolayı.

Bir madde var ki arkadaşlar, 1'inci madde, valilere büyük zamlar getiriliyor, vali yardımcılarına yani büyük memurlara büyük şeyler getiriliyor. Niye bunlar böyle? Niye sivillere yok değerli arkadaşlarım? Niye Nüfusta çalışanlara yok? Mesela yani siz çok ilgilenirsiniz, Diyanet İşleri Başkanına 9000 vermişsiniz, niye üniversite mezunu olmayan imamlara vermediniz? Niye askerlere veriyorsunuz? Çünkü kafanız o şekilde. Yani siz bu ülkede bir olağanüstü hâl devleti inşa ediyorsunuz ve buna paralel olarak icraatlarınız var değerli arkadaşlarım. Başka bir şey getirildi son anda, bakan yardımcılarıyla ilgili bir şey getirildi. Yani adam bir sene, iki sene yapmış olsa bile, devlet memurluğundan gelmemiş olsa bile diğerlerinin almış olduğu hakların tamamını alacak. Yani otuz beş sene memuriyet yapmış, bütün makamlarda bulunmuş tamamını alacak. Kim bu bakan yardımcıları değerli arkadaşlarım? Siyasi memur bunların tamamı. Kim? Hatta ve hatta kaç seneden beri bakan yardımcılığı var, kaç kişi emekli oldu da böyle bir düzenleme yapıyorsunuz? Muhtemelen şahsa yapılıyor, hatta bana bir isim de geldi ama tabii, isim üzerinde konuşmuyoruz.

Değerli arkadaşlar, müjde, bundan sonra 1 numaralı devlet memuru kim, biliyor musunuz? Başbakanlık müsteşarı gitti tabii, o biz geldiğimizde olacak, parlamenter sistemde. Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı değil, Diyanet İşleri Başkanı. Ya, Diyanet İşleri Başkanının ve Genelkurmay Başkanının -2 memur- 9000 ek göstergeleri oluyor, Diyanet İşleri Başkanı da oraya çıktı değerli arkadaşlarım. Ya, verin tabii Diyanet İşleri Başkanına yani ona verin, minberlere kılıçla çıkarın falan da ne oluyor? Böyle olduğu zaman bu memlekette dindarlık daha mı iyi oluyor; gerçekten hak, hukuk, adalet daha mı gözetiliyor; hırsızlıkların, kötülüklerin, fenalıkların karşısında daha fazla mı duruluyor arkadaşlar? Yoksa... Neyse, nokta nokta, geçiyorum orayı.

Bir tane iyi, güzel bir şey var; avukatlarla ilgili bir düzenleme yapmışsınız. Kamu avukat bulamıyor değerli arkadaşlarım, hakikaten bulamıyor; kamuda avukat bulunamıyor, çok az para veriliyordu. Şimdi, onlara 3600 ve yukarı göstergeler verildi, daha da verilsin çünkü kamu bütün davaları kaybediyor. Kamu derken biz arkadaşlar, bizim paralar gidiyor yani biz kaybediyoruz, vergilerimizden dolayı gidiyor. Dolayısıyla, en azından, onlar, aynı sene mezun olmuş hâkimler, savcılar kadar maaş alacaklar ki gelsinler, kamuda çalışsınlar değerli arkadaşlarım.

Bakan yardımcılarını konuştuk, şimdi, değerli arkadaşlarım, en düşük emekli maaşına geliyorum. En düşük emekli maaşı 1.500'dü, 2.500 yaptınız, bu sefer 3 bin diye geldiniz, itirazlar yükselince 3.500 yaptınız. Değerli arkadaşlarım, bu ülkede, TÜRK-İŞ daha geçtiğimiz aylarda açıkladı, açlık sınırı 6.300 lira. Açlık sınırı ne demek arkadaşlar ya? Aç yani 6.300 lira yoksa aç, ekmek alamıyor demek arkadaşlar ya. Sayın Cumhurbaşkanı böyle simit-çay hesabı yapardı, simit-çayla bile kapatamıyor 3.500 lira. Kaç kişi var? İşte, tam bilmiyoruz ama 1 milyon 600-1 milyon 800... Bence daha fazla, 3 milyon civarında en alt sınırdan emeklilik maaşı alan; hatta dul ve yetimler var, onlar çok daha alt alıyor, 3.500 veriyorsunuz ya, 2'ye bölünüyor, 3'e bölünüyor, 1.000 lira, 1.500 lira alıyorlar. Sadece bunlarla geçinen insanlar var ya, ne biçim insaf bu, ne biçim vicdan bu! Nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz? En az 3.500 lira alsın.

Bir de övüneceksiniz şimdi. Ne diyor biliyor musunuz kanun teklifini getiren arkadaşımız Plan ve Bütçe Komisyonunda? "Bakın, yüzde 66 artırdık, ondan sonra yüzde 100 yaptık, şimdi de yüzde 125 yaptık." Allah'tan korkun ya, artık kulları mulları dinlemiyorsunuz, kibir göklere çıkmış sizin için, kullara yukarıdan bakıyorsunuz da Allah'tan korkun ya, böyle bir şeyi, böyle bir teklifi nasıl getirebilirsiniz? Önergemiz var değerli arkadaşlarım, asgari ücret tutarında olması gerekiyor en düşük emekli maaşının.

Arkadaşlar, başka maddeler de var maaşların dışında. Mesela, bir tane madde var, çok önemli bir şey. KÖİ'yi tartışıyoruz değil mi, kamu-özel iş birliğini. Millî Piyango İdaresi satılmıştı arkadaşlar, satıldıktan sonra da katma değer vergisi ortadan kaldırıldı. Dindarlar ya bunlar, piyango işiyle uğraşmak istemediler, sattılar bunu ama KDV'yi kaldırdılar. Kime sattılar? Demirören artı İtalyan bir firmanın ortaklığında Sisal Şans Oyunları'na sattılar. Nasıl ihale edildi biliyor musunuz arkadaşlar? İhale edilirken denildi ki: "İşte, bu sene 9 milyar hasılat var, gelecek sene bunun yüzde 20'si artı enflasyon, ondan sonraki sene de aynı şekilde artı enflasyon gidecek." Ama bir madde koymuşlar "Enflasyon yüzde 15'i geçerse yüzde 15'ten fazla veremeyiz." Tamam. Ne olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? Hasılatlar düşmüş. Bunu nereden öğreniyoruz? Bizde şeffaflık yok, bunu İtalya Milano borsasına kota olan Sisal'ın kayıtlarından, raporlarından öğreniyoruz. Diyor ki: "Biz taahhüdümüzü yerine getirmedik ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti -yani Varlık Fonu- bizim şeyimizi almadı." Niye? "Mücbir sebepten dolayı almadı." diyor arkadaşlar. Seviniyor, mücbir sebepten dolayı Sisal ve Demirören'den taahhüt ettikleri parayı almamışız. İstanbul Havalimanı'nın kirasını, 1 milyar 50 milyon euroyu nasıl ertelediysek ve sildiysek, almamışız bunu. Niye? Ziraat Bankası da Varlık Fonuna bağlı; peki, çiftçinin kredisini mücbir sebepten dolayı siliyor mu, faizini siliyor mu? Silmiyor. Peki, Halk Bankası, o da Varlık Fonuna bağlı; Halk Bankası siliyor mu? Esnafın borcunu, kredisini siliyor mu sevgili kardeşlerim? Silmiyor. Bunların hepsi oluyor ve siz buna parmak kaldırıyorsunuz, indiriyorsunuz arkadaşlar. Mücbir sebep vatandaş için yok ama Demirören için var, Sisal için var, şans oyunları için var, her şey için var. Kumar da haram, hâlâ haram değil mi kumar arkadaşlar? Değişmedi değil mi Kur'an? Ama oynatmaya devam ediyorsunuz. İnkâr etmiyorsunuz ya, oynatmaktan günah alıyorsunuz. İnkâr etseydiniz şeyden olurdunuz.

Otoyollar, kamu-özel ortaklı otoyollar... Otoyolları biliyorsunuz değerli arkadaşlarım. Yanlışlıkla bir problem olsa katlanarak önce 1'e 4, sonra 1'e 10 cezalar geliyor. Şimdi 1'e 4'ü azaltacaklar mı? Bir de meşrulaştırıyorlar değerli arkadaşlarım ve tebliğ şartını kaldırıyorlar, tebliğ edilmeden, size tebliğ edilsin, edilmesin... Ya, bu ne demek arkadaşlar? Yani, işte "Bir kuruş para harcamadan yapacağız." filan. Hayır, bu parayı biz ödeyeceğiz, hatta torunlarımız, çocuklarımız ödeyecek. Ödediğimiz şeylerde de dünyanın parasıyla geçiyoruz, yetmiyormuş gibi bir de oralara zorlanıyoruz. Bütün haritalar maritalar bizi sürekli şekilde paralı yollara zorluyor ve orada bir ceza olduğu zaman da katlanarak alıyor. Kim alıyor katlanan bu parayı? Otoyolu işleten. Nasıl oluyor? Ya, otoyolu işleten nasıl ceza kesiyor ya, bu devlet mi arkadaşlar ya? Ya, otoyolu işletenin adına kanun çıkarıyorsunuz siz, siz arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP'ye söylüyorum, otoyolu işletenlerin adına kanun çıkarıyorsunuz, siz büyükler adına kanun çıkarıyorsunuz da arkadaşlar, insanlar bu kadar büyük hata, suçu nasıl işler? Yani ben anlamıyorum, başkası için bu kadar büyük fedakârlıklar -tırnak içinde- nasıl yapılabilir ya? Ya, bunlara vermediğiniz şey kalmadı, hâlâ veriyorsunuz ya. Milleti soyduruyorsunuz ya, siz ne biçim devletsiniz ya? "Devlet" dediğimiz şey arkadaş; adaleti, hakkaniyeti ayağa kaldırır ve önemlisi zayıf olanı korur devlet. Ya, siz güçlünün devleti oldunuz ya. Evet, devlet her dönem güçlüye doğruya kaymıştır, etmiştir filan ama sizin kadar güçlünün yanında yer alan, zayıf olanları ezen, "Size din yeter." diyen başka bir heyet gelmedi buraya değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bir de -sürem bitiyor- bu kanun teklifinin sonunda birkaç tane madde var, güleceksiniz. Bu madde -iyi bir haber vereceğim şimdi- Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP ortaklığının, Cumhur İttifakı'nın gitmekte olduğunu gösteren maddedir değerli arkadaşlar yani kaçma maddesi. Bu maddeyle, Sayın Kılıçdaroğlu işte "Sürekli şekilde bürokratları tehdit ediyor." filan... Tehdit mehdit etmiyor yani. Kimse... Suç işlemeyen bir bürokrata biz karışmayacağız, bunun sözünü veriyor. Bu bürokratları korumak için özel güvence getiriyorlar. Daha evvel gene Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti, TMSF kayyumlarının sorumluluğunu ortadan kaldırdılar. Burada işte milletvekillerinin, onun bunun, AKP'deki yöneticilerin yakınlarından ismi geçenlere...

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Neredeyse dokunulmazlık getirecekler.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Evet, dokunulmazlık getirdiler. Şimdi bu bürokratlara getiriyorlar arkadaşlar; bunları görevden alınca hangi makamlara, nerelere yerleşecekler filan.

Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Genel Sekreter, yardımcıları ve başkanlar için enteresan bir şey getiriyorlar. Bunlara özel kadro koyuyorlar. Diyelim ki Genel Sekreter görevden alındı, özel kadro koyuyorlar bunlara; başmüşavirlik. Yetmiyor, başka bir şey daha yapıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Söz vermiyoruz, vermedik kimseye.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Eğer emekli olmak isterlerse -bu kayıtlara geçsin- yüzde 50 emekli ikramiyesini fazla alabiliyorlar, yüzde 50 fazla alacak emekli ikramiyesini arkadaşlar.