GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:2
Tarih:04.10.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Bugün böyle bir kanun teklifiyle ilgili olarak Meclis kürsüsünde bulunmaktan ziyadesiyle muzdaripim. Dünyada eşi benzeri olmayan ve ülkemizi üçüncü dünya ülkeleriyle aynı skalaya sokacak bu yasal düzenleme girişimi tarih sayfalarında kara bir leke olarak yer alacaktır. Oysa 25 Temmuz 1908'de, Meşrutiyet ilan edildikten iki gün sonra tüm gazeteler sansürsüz olarak yayımlanmaya başlanmıştı. Bu tarihten itibaren farklı düşüncelerde yüzlerce gazete ve mecmua yayın hayatına yeniden girmişti. Aradan geçen yüz on dört yılda basın-yayım ve iletişim teknolojileri değişti, bilgi ve telekomünikasyon dijitalleşti, ayrıca istibdat döneminden bugüne tevarüs eden sansür ve baskıya dayalı yönetim anlayışı maalesef ve maatteessüf değişmedi.

Bugün tüm dünya kabul etmektedir ki 21'inci yüzyılın başlangıcında "web 2.0" olarak da ifade edilen sosyal medya mecrası, bireylerin kendilerini özgürce ifade ettikleri bir yer olma niteliği taşımaktadır. Bunun yanında, sosyal medya tüm nimet ve külfetleriyle yeni bir kavram ve vakıadır, tüm dünyanın yarısının kullandığı milyarlarca dolarlık da bir endüstridir. Bu geniş kullanım zemininde elbette bir kanuni düzenleme ihtiyacı da bulunmaktadır. Bize göre, yapılması gereken, sıhhatli bir çalışma, doğru bir müzakere, ortak akıl ve tüm paydaşların katılımıyla kişiye ve kamu barışına karşı Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenmiş somut suç tanımları üzerinden bir sosyal medya kanunudur. Nitekim, gelişmiş demokrasilerde ihdas edilmiş sosyal medya kanunları, hakaret, tehdit, nefret söylemi ve terör propagandası gibi konularda somut suç tanımlamalarını esas almıştır. Nitekim, her ne hikmetse, çok beğendiğiniz Alman sosyal medya yasası ırkçı Nazi söylemleriyle halkı düşmanlığa ve şiddete teşvik eden, barışçıl kamu düzenini hedef alan, çocuk pornografisi içeren ya da terör örgütü propagandası niteliği taşıyan içeriklere cezayı esas kılmıştır. Ancak iktidar partisi ortak akıl ve demokratik temayülleri nazarıdikkate almadan, iyi niyetli olmayan bu yasayı dayatmayı, sansür ve baskıyı dijital mecraya taşımayı tercih etmiştir.

Üzerine konuştuğumuz kanun teklifi Anayasa'mızın 2'nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesiyle de açıkça çelişmektedir. Çünkü kanun teklifinde kanunilik ilkesi karşılanmamakta, aksine, öngörülemez ve belirsiz unsurlar esas alınmaktadır. Bu noktada, nihai amacın sosyal medyayı kontrol altına alarak muhalif paylaşımların önüne geçmek olduğu, asıl niyetin bu olduğu bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Kanun teklifinin 29'uncu maddesiyle yalan haberin cezalandırılması girişimi, hakikati tanımlama yetkisini iktidarın kontrolüne devretmek anlamına geliyor. Hakikatin iktidar tarafından belirlendiği bir siyasal düzende yalan da iktidar tarafından belirlenecek ve şayet cezalandırılacaksa bunun adı demokrasi değil, istibdattır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bu kanun teklifinin yasalaşması hâlinde gerçeğin iktidarın hoşuna gitmeyen bir boyutunun dile getirilmesi kolaylıkla "gerçeğe aykırı bilginin yayılması" olarak nitelendirilebilecektir. "Dezenformasyona karşı mücadele" söylemi üzerinden ilk önce meşrulaştırılmaya, şimdi ise kanunlaştırılmaya çalışılan teklifin asıl hedefi -tırnak içinde söylüyorum- ak formasyondur. Bu kanun teklifi, atanmış idari kurumları yargıya mahsus yetkilerle donatma, geleneksel medya araçlarındaki sansür ve baskıyı dijital mecralara taşıma, muğlak ve soyut ifadeler üzerinden kanunlara göre suçlu belirlemek için değil, suçluya göre kanun yapma girişimidir. Türk Ceza Kanunu mevcut hâliyle kişiye, kamu barışına ve dezenformasyona karşı işlenen suçlara gerekli cezai yaptırımları uygulamaya elverişliyken tespiti oldukça güç, uygulamada zorluk çıkaracak mahiyette, çerçevesi belirsiz ve ziyadesiyle muğlak olan 217/A maddesini eklemek Türk Ceza Kanunu'nda var olan bir noksanlıktan değil, iktidarın siyasi ve sivil toplumu baskı altına alma arzusundan kaynaklanmaktadır. Kanun teklifinde "alenen yayma" kapsamının belirsizliği siyasi iktidarın niyet okuyarak cezalandırma yoluna tevessül ettiğinin de açık bir göstergesidir.

Sözüm iktidar partisinin milletvekillerinedir; adı "İletişim" görevi propaganda olan Başkanlıktan gelen bu tasarıyı Komisyonda istemeye istemeye savundunuz ve gördüğünüz hataları düzeltmek için herhangi bir gayret sarf etmeden de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıdınız. Nedir bu yasadan muradınız? Dezenformasyonun engellenmesi, öyle mi? Kusura bakmayın ama dezenformasyon AK PARTİ'nin engellemek istediği değil, tekelleştirmek istediği bir sahadır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının varlık sebebi ve varlığını idame ettirmesinin yegâne yolu ve yöntemi budur. Eski yol arkadaşlarınızdan öğrendiklerinizi ne güzel de uyguluyorsunuz. "Yeliz" nicknameli milletvekilinizden ve trol ordusu kuran bakanınızdan başlayıp adı "İletişim" görevi propaganda olan Başkanlığınıza kadar bu işi şu aşamaya getiren aslında sizlersiniz. Son kırk yıllık siyasi ve son yirmi yıllık iktidar mücadelenizi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesine ve kazanımlarına karşı dezenformasyon yaparak icra ettiniz. Partinizde en az 4 farklı sosyal medya trol ordusu var. Başta İçişleri Bakanınız olmak üzere, Goebbels Fahrettin Bey'e, belediye başkanlarının fonladığı trol çiftliklerine kadar kurulmuş çok sayıda dezenformasyon grubu var içinizde. Siz, siyasal gücünüz nispetinde cüret eden, cüreti nispetinde de cumhuriyetin kazanımlarına hasımlık eden bir iktidar olarak Türk siyasi tarihine geçeceksiniz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Geçmişten bugüne yürüttüğünüz dezenformasyon, ister konvansiyonel basın yollarıyla olsun ister sosyal medya trolleriyle ister açıktan olsun ister zımni yollarla ister pervasızca olsun ister korkakça, daima Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu ilkelerini hedef almıştır. Devletin kuruluş tapusu olan Lozan'dan devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e kadar hedef aldığınız her temel değer ve ilkeyle kayıp nesiller yetiştirdiniz; bu ideolojik duruşun tarafı ve temsilcisi olduğunuz için de iftihar edin, kendinizle istediğiniz kadar övünün ama Türk milleti sizi asla ve kata affetmeyecektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, geldiğimiz bu noktada, iktidarınızın son kertesinde, devlet olduğunuz zannı içinde olmanız ifade ettiğim siyasi gerçekleri görmenize engel teşkil etmektedir. Şunu anlayınız: Türk devlet geleneği kişilerle ve gruplarla müsemma bir yapı değildir ve asla olmamıştır. Size tavsiyem şudur: Beş bin yıllık Türk devlet geleneği ile yirmi yıllık iktidarınızı mukayese etmeye kalkışmayınız; iktidarınızı kaybettiğinizde, bugüne kadar icra ettiğiniz tarihsel çarpıtmaların tamamı unutulacak, kurtuluş ve kuruluşa dair yalan ve iftiralar hatırlanmayacak ancak Atatürk'ün kurduğu büyük Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet var olacaktır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu sansür ve baskı yasasının muhtevası yönüyle bir de ironik yanı var çünkü eğer mesele, memlekette endişe, korku ve paniği tetiklemekse hiç kimse bu konuda AK PARTİ'nin eline su dökemez. Soruyorum sizlere: Mesela "Camide içki içtiler." diye yalan söyleyerek toplumu provoke eden kimdi? Mesela, Kabataş manipülasyonunun arkasına sığınarak siyasi rant devşirmeye kalkışanlar kimlerdi? Mesela, teröristbaşı ve kardeşiyle iş birliği yaparak devletin basın organları üzerinden seçim propagandası yapanlar kimlerdi? Mesela, SPK Başkanının trilyonluk mal varlığını, kardeşinin ve eski eşinin servetini sormayıp kulağının üstüne yatanlar kimlerdi? Eğer yalan haber yasaklanacaksa ilk önce kamu kaynaklarıyla beslediğiniz trollerinizi tasfiye ediniz, bunu siz yapmazsanız başkaları yapıyor. İnanmazsanız Twitter'ın 2020 yılında AK PARTİ'yle ilişkili 7 binden fazla hesabı kapattığına dair haberlere bakabilirsiniz. Saray medyasının kara propaganda çarkını finanse etmekten lütfen artık vazgeçiniz. Eğer yalan bilgiyi yaymak yasaklanacaksa milletin değil, iktidarın enflasyon verilerini açıklayarak işçinin, memurun, emeklinin hakkını gasbeden TÜİK Başkanını görevden alın; dezenformasyonla mücadelede önemli bir adım atmış olursunuz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Görünen o dur ki Adalet ve Kalkınma Partisi azalan toplumsal desteğini tahkim etmek için cehaleti ödüllendirmekte, dezenformasyonu beslemekte, gerçekleri ifade eden siyasal ve sivil toplum mensuplarını cezalandırmaktadır. Bu kanun teklifi dezenformasyonun değil, dezenformasyonun ifşa edilmesinin engellenmesine yönelik olarak hazırlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, aziz milletim; iktidara göre Türkiye'de yoksulluk, yoksunluk, hayat pahalılığı yok; bunu söyleyenler yalancı. İktidara göre Türkiye'de örtülü bir istila yok, demografik tehdit yok, sığınmacı ve kaçak göçmen sorunu yok; bunu dile getirenler provokatörler. İktidara göre Türkiye'de adaletsizlik, hakkaniyetsizlik, liyakatsizlik yok; buna isyan edenler dış güçlerin maşası.

Yahu, milletin gerçekleriyle iyice bağınızı koparmışsınız. Bakın, biz milletimizle iç içeyiz, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in liderliğinde çiftçiyi dinliyoruz, sanayiciyi dinliyoruz, esnafı dinliyoruz, gençleri dinliyoruz ve bu kürsüden sessiz çoğunluğun sesi olmak için de gayret sarf ediyoruz; her geçen gün yoksullaşan, bugünü ve istikbali elinden çalınan, baskı ve sansürle susturulan, sindirilen, konuşturulmayan sessiz milyonların sesi olmaya çabalıyoruz. Peki, biz milletimizi dinlerken siz kimi dinliyorsunuz? Siz sadece birbirinizi dinliyorsunuz ve işte bu yüzden kaybetmeye mahkûmsunuz, bu yüzden ilk seçimden itibaren tarih yazan değil, tarih olan tarafta bulunacaksınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ve milletvekilleri simüle edilmiş bir gerçekliğin içinde kaybolmuş durumdadırlar. Bu yasaya gelene kadar birçok sorunumuz var ve keşke onları ele alsaydınız. Eğitim, sağlık, ekonomi, toplumsal ve... Her bir kurum sorun yaşamakta. Örneğin, eğitim alanında okul yöneticisinden öğretmene, velilerden öğrenciye her bir bileşen sistemden umutsuz ve dertli. Öğrenme eksiklikleri öğrenme yoksunluğuna dönüşmüş, binlerce öğrenci ortaöğretim çağında işe yaramayan liselere kayıt olmak mecburiyetinde bırakılmış. Üniversite kazanan çocuklar yurt bulamıyor, karnı aç derse giriyor. Binlerce üniversite mezunu üç harfli marketlerde günde on iki saat ayakta asgari ücret için çalışıyor. Önce bunlara çare bulun. Bunu yapamayanlar, bu sorunların dile getirildiği sosyal medyayı kontrol altına almaya çalışır, asıl yapmak istediğiniz budur.

Şimdi, bu kanun teklifiyle birlikte, yüzleşmediğiniz gerçeklerin çarpıtılması amacıyla o çok sevdiğiniz yönteme başvuruyorsunuz yani fiilî duruma hukuki çerçeve çiziyorsunuz. Türk milletini yönetme şerefine nail oldunuz ancak Türk milletinin hasletlerini hiçbir zaman tam ve kâmil bir şekilde tanıyamadınız, içselleştiremediniz. Türk milleti baskıya, zulme ve istibdada boyun eğmez, bunu görmediniz. Bu büyük millet, hiç merak etmeyin ki sizi gerçeklerle tanıştıracak. İşte sandık geliyor, biz de milletimize bu müjdeyi veriyoruz ve az kaldı diyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye'de her alanı siyasallaştırarak kutuplaştıran bir iktidardır ancak biz İYİ Parti olarak Türkiye'yi popülist siyasetin kutuplaştıran zehirli diline teslim etmeyeceğiz. Biz böldüğünüz, kutuplaştırdığınız, ayrıştırdığınız her mecrada milletin sesi olmaya devam edeceğiz çünkü biliyoruz ki bölerek idare etmek kolay, birleştirerek büyütmek zordur; çünkü yoksulluğu yönetmek kolay, refahı paylaştırmak zordur; biz sizin yapamadığınızı yapmak için buradayız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Biz devlet yönetmeye namzet bir siyasi parti olarak projelerimizle ve liyakatli kadrolarımızla gelecek yirmi yılın tasavvurunu ortaya koyarken siz dönüp son yirmi yılın muhasebesini yapmaktan korkuyorsunuz; sarayın yalanlarının milletin gerçeklerine yenilmesinden endişe ediyorsunuz; adaletin tecellisinden, rant düzeninin çökmesinden, ayrıcalıkların ve zenginliklerin yerini kolektif bir vicdan muhakemesine bırakmasından korkuyorsunuz. Ancak size kötü bir haberimiz var; "Kral çıplak!" diyenleri aforoz edip aynı çarpık yolda yola devam etmek mümkün değildir çünkü yapılacak ilk genel seçimle birlikte yolun sonuna gelinmiştir. Gücü geçici olarak elinde bulundurmanıza ya da yargı üzerindeki hâkimiyetinize güvenerek siyasallaştırdığınız her bir devlet kurumunu istikbaliniz üzerindeki muhtemel etkileri nazarından da dikkate alınız çünkü adaletin bir gün herkese lazım olacağı hakikati tecrübeye muhtaç bir husus değildir. AK PARTİ iktidarı gerçeklerin konuşulmadığı, hatalarının yazılmadığı, kusurlarının üzerinin örtüldüğü bir siyasal zeminde tüm sorunların ortadan kalkacağına inanıyor ancak işsizlik konuşulmadı diye istihdam artmaz, yanlış ekonomi politikaları eleştirilmediğinde döviz kuru düşmez, TÜİK'in manipüle edilmiş verileriyle milletimizi kuşatan enflasyon da asla azalmaz. Bu teklif iktidar tarafından "dezenformasyonla mücadele kanunu" olarak tanımlanmaktadır. Oysa bu teklif iktidarın kendi yöntemleriyle hiperenflasyonu, yolsuzlukları, liyakatsizlikleri saklama teklifidir.

Yirmi yıldır Türkiye'yi yöneten bu Hükûmet, enflasyonu, yolsuzluğu, liyakatsizliği, dış politikadaki aymazlıkları; kısaca sebep olduğu ancak çözmeye muktedir olamadığı tüm sorunları konuşturmama, sansürleme ve üstünü örtme yoluna tevessül etmektedir. İktidar partisinin en büyük alametifarikası geçmişte sebep olduğu kriz ve sorunlara kısmi çözümler getirmekle övünmektir. Sansür ve istibdat düzenine sarılma hevesinizin asıl sebebi de budur. Adalet ve Kalkınma Partisi basını kendi varlığını idame ettirebilmek için ikna siyasetinin bir aparatı olarak görmektedir. Sayın Erdoğan'ın "prompter"la katıldığı canlı yayınlar ve köşe yazarlarına verdiği aleni talimatlar iktidarın arzu ettiği medya düzeninin müşahhas delilleridir.

Komisyonda defaaten ihtar ettiğimiz hususları bir kere de buradan ifade ediyoruz. Türk Ceza Kanunu muğlak, net olmayan, subjektif değil, somut olgulara ve objektif tanımlara dayanarak ceza öngörüsünde bulunur çünkü demokratik hukuk devleti niyet okumaz; demokratik hukuk devleti mülahazalara göre değil, eylemlere göre karar verir. İktidarın bu kanun teklifiyle basın ve ifade özgürlüğü ortadan kaldırılacaktır, toplumda ağır bir sansür baskısı tahkim edilecektir, vatandaşlarımızın haber alma hakkı engellenecektir, milletimiz içinde yaşadığı gerçekleri ifade edemez hâle gelecektir. Bu kanun teklifiyle yargıyla müsemma görev ve yetkiler bürokrasiye devredilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Merak ediyoruz, 21'inci yüzyılda Türkiye'yi George Orwell'in "1984" adlı distopyasına sürükleme isteğinizin sebebi ve kaynağı nedir? Aziz milletimizi baskı ve sansürle sınayan, yoksulluğa ve yoksunluğa sürükleyen saray ve çeperindeki rant odakları şunu iyi bilsinler: Bu fetret dönemi er ya da geç sona erecektir. Unutulmamalıdır ki her şey zıddıyla kaimdir. Eğer çevresi rantçı yandaşlarla kuşatılmış bir tek adam rejimi varsa ve tüm karar ve kanunların meşruiyeti bu azınlıksa o hâlde tarihte olduğu gibi bugün de vasatın vesayetine "Dur!" diyecek bir millî irade tecelli edecektir. Türk milletine çektirilen ezanın ve cefanın karşısında toplumu baskıdan, sansürden ve yasaklardan; milletimizi içine hapsedilen derin yoksulluktan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bir dakika daha...

BAŞKAN - Selamlama cümlenizi alayım.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - ...kurumlarımızı liyakatsiz yönetim anlayışından, bürokrasimizi ciddiyetsizlikten ve partizanlıktan ve millî iradenin teveccühüyle Türkiye'yi bu ucube düzenden kurtaracak bir iktidar mutlaka işbaşına gelecektir. Bu kötü gidişatı seçimlere kadar uzatabilirsiniz ancak sonucu asla değiştiremeyeceksiniz, değiştiremezsiniz. İYİ Parti olarak Meclise dayatılan ve adı "deformasyon yasası" diye anlatılan bu ak formasyon yasasına sonuna kadar karşı olacak ve "ret" oyu kullanacağız.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)