GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:2
Tarih:04.10.2022

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın "dezenformasyon yasası" diye adlandırdığı fakat özünde muhalefeti susturma ve sansür yasasını hep birlikte konuşuyoruz. Aylardır gündemimizi meşgul ediyor değerli arkadaşlar, aylardır "Dezenformasyonla, yalan haberle mücadele edeceğiz." diyorlar. Peki, bu işin özünde ne var biliyor musunuz? Bu işin özünde muhalif seslere sopa göstermek var.

Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifiyle Adalet Kalkınma Partisi bir şeyi tescil etmiştir, Türkiye tarihinin istibdat rejimi dönemlerini aratacak bir döneme girdiğimizi tescil etmiştir. Abdülhamit'in istibdat rejiminde "burun" demek yasaktı, Adalet Kalkınma Partisi döneminde de biliyorsunuz, en son "kel" demek suç teşkil eder oldu değerli arkadaşlar. Sizin döneminizde istifa etmek kalktı ortadan, artık ne var? Görevden affını istemek var. Görevden affını isteyen damat Bakan sesini duyuramıyor. Nerede duyuruyor sesini? Sosyal medyada duyuruyor. Ana akım medya maalesef Sayın Bakanın açıklamasını saatlerce yayınlamıyor. Adalet Kalkınma Partisi birkaç saatte "ak" dediğine "kara" demeye başladı değerli arkadaşlar, hemen birkaç saat içinde. Grup Başkan Vekilleri artık bu zikzaklara yetişemez oldu, yetişemez oldukları için birkaç tanesi yakın zamanda istifa etmek zorunda kaldı. Öyle bir atmosfer oluşturdunuz ki sabah uyandığınızda evden çıkarken "Acaba bir söz ederim de sarayın gözünden düşer miyim?" diye korkuyorsunuz. Bugün de görüyorum ki bu yasayı aslında isteyerek getirmemişsiniz, sırf sarayın ve ortağınızın gönlü olsun diye burada az bir katılımla bu yasayı geçirmeye çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifi için biz Dijital Mecralar Komisyonunda on dört saat çalıştık, sabah saat dört buçuğa kadar. Bütün itirazlarımızı tek tek her madde için muhalefet partileri olarak dile getirdik değerli arkadaşlar. Sadece biz değil, sivil toplumun temsilcileri, bununla birlikte sosyal medya platformlarının yöneticileri, meslek odaları; hepsi dile getirdi ama Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi temsilcileri dinlemedi. Bu yetmez, Adalet Komisyonunda üç gün görüşüldü. Yargıtay üyesini sizin çağırdığınız Yargıtay üyesini: "Boş hikâye anlatma." diyerek oradan kovaladınız. Tabii, bu arada bu mesele gündemde biraz yer bulmaya başladı, muhalefet bu işe itiraz etti "Yasayı erteleyelim." dediniz "Yeni yasama dönemine erteleyelim." dediniz.

Tabii, Fahrettin durur mu? Fahrettin dedi ki: "Ben niye üç ay bekleyeceğim?" Ağustos ayında Dezenformasyonla Mücadele Merkezini kurdu. Peki, Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin başına kimi getirdi? Ne beklenir Fahrettin'den? Pelikancılardan birisini getirdi. E, aslolan budur ama ben size sormak isterim: Bir iletişim başkanı, bir atanmış bürokrat "Ben yasayı masayı beklemem, tanımıyorum." diyor, bir dezenformasyonla mücadele merkezi kurmuş, Allah aşkına söyleyin, bu merkez ne iş yapıyor? Burada bilen birisi varsa bu kurulan merkez şu işi yapıyor desin, biz de bilelim.

Değerli milletvekilleri, Anadolu'da bir laf vardır, derler ki: "Bir suyla 2 defa yıkanılmaz." Vallahi bu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bunu öğrenemedi. İki yıl önce bu yasayı yapıyorlar, dedik ki: "Bakın, bu şekilde uygulamaya alırsanız sorun yaşarız." Dediler ki: "Temsilciler atansın, göreceksiniz her şey çözülecek." Neyse arka kapı diplomasisiyle temsilcileri atattılar, ne çıktı ortaya? Sorun falan çözülmüyor, tam tersi dediler ki: "Muhatap bulamıyoruz." Ya, iki yıl önce her sorunu çözmüştünüz. Ben size buradan küçük bir tavsiyede bulunayım: Bu zihniyetle devam ederseniz iki yılda, yılda bir değil her ay aynı yasaları tekrar tekrar gündeme getirmek zorunda kalırsınız.

Değerli milletvekilleri, bu yasada 40 madde var, 23 ayrı yasa maddesine etkisi var bunun ve ben de dilim döndüğünce, zamanım yettiğince size bu yasadaki tehlikeleri anlatmak isterim. Şimdi, yasanın özü ne diyor? "Dezenformasyonla mücadele" diyor. Biz de diyoruz ki: Bu, muhalefeti ve basını baskı altına alma, susturma yasasıdır. "Dezenformasyonla mücadele ediyoruz." diyorlar. Bu yasanın içinde dezenformasyonun tanımı yok. Peki, neden "dezenformasyon"un tanımı yok, biliyor musunuz? Bilerek muallak bırakılıyor. Biraz önce "İmkânsız." dediler ya, tam o imkânsızlık bir yargıcın elinde sağdan sola çekilecek. Ne olacak? Adalet ve Kalkınma Partisinin duymak istemedikleri, konuşulmasını istemedikleri bütün meseleler bu yasa çerçevesinde susturulacak. "Peki, neyi duymak istemiyor bu Adalet ve Kalkınma Partililer, bu Milliyetçi Hareket Partililer?" diye soruyorsanız ben size söyleyeyim: "128 milyar dolar nerede?" diye sorulmasını duymak istemiyorlar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Hazinede.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - "128 milyar dolar nerede?" demek suç mu?

Devam edelim: Diyelim ki, bir örnek vereyim size, ormanlarımız yanıyor, ciğerimiz yanıyor "Ormanlar yanıyor, uçaklar nerede?" diye bir "tweet" atıldı; bu suç mu olacak? Ama işgüzar bir hâkim diyebilir ki... İşgüzar bir savcı buna bir soruşturma açtı, dedi ki: "Bu suç, hatta bunu 'retweet'leyenler var, beğenenler var; bu organize bir suç." Ne yapacağız burada? Yargıtay üyesi işin içinden çıkamıyor. "Alenen yayma" diye bir mesele var, anlatamadı. "Ben bunun içinden nasıl çıkarım? 'Retweet' etmek alenen yaymak mı, beğenmek acaba alenen yaymak mı, paylaşmak acaba alenen yaymak mı?" dedi. Yani "retweet" etmek ve beğenmek suç mu değerli arkadaşlar?

Yine, bir TÜİK örneği vereyim size: Şimdi, TÜİK rakamları manipüle ediyor, karşısında "ENAG" diye bir kurum var, susturmaya çalışıyorsunuz. Şimdi, ENAG rakamları açıklıyor. ENAG rakamları açıkladığında, gerçek enflasyonu açıkladığında suç mu olacak? Bunu sormak isterim. Bu yasaya göre suç olabilir, toplumu infiale sevk ediyor olabilir.

Yani siz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz: "2+2=4" diyenlere ceza vermeye çalışıyorsunuz; "2+2"nin de "5" ettiğine toplumu ikna etmeye çalışıyorsunuz ama iş işten çoktan geçti, vatandaş gerçekleri net bir şekilde görüyor.

Bir de bu yasa oluşurken iki yıl önce de böyleydi. Hep Avrupa'yı, Avrupa Birliğini, ABD'yi, Almanya'yı örnek veriyor temsilciler. Gerekçede de var, bütün Komisyon konuşmalarında da buna atıfta bulundular. Tabii, 2020'de de diyorlardı ki: "Almanya'da var, bizde niye olmasın?" Biz de şunu söyledik defalarca: Almanya'da hukuk var, Almanya'da demokrasi var, Almanya'da yargı bağımsızlığı var, Almanya'da özgürlük var; siz Türkiye'de bunların hepsini yok ettiniz. "Yok etmedik." mi diyorsunuz? Ben size Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nden bahsetmek isterim. 139 ülke arasında Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye 117'nci sırada, Almanya ise 5'inci sırada değerli arkadaşlar ve Avrupa'da ve Amerika'da kesinlikle kişiye yönelik cezai bir yaptırım söz konusu değil yani siz özde Batı'ya, Avrupa'da hayata yeni geçen Dijital Hizmetler Yasası'na atıfta bulunuyorsunuz ama aslında sizin atıfta bulunmanız gereken neresi biliyor musunuz? Kazakistan, Bangladeş, Ruanda. Maalesef Türkiye'yi üçüncü dünya ülkeleri ligine soktunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, "ama"sı, "fakat"ı yok, bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin manipülasyon ve yalan haber bombardımanına karşı doğruyu söyleyenleri susturmak için ortaya çıkmış bir yasa tasarısıdır. Eğer "Böyle değil." diyorsanız, ben size şunu söylemek isterim: Örneğin Fahrettin Altun'a basın kartlarıyla ilgili yetkiler veriyorsunuz, eğer "Böyle değil." diyorsanız, hodri meydan, hadi alalım, meslek örgütlerine verelim bu yetkiyi. Var mısınız?

Yine teknik meselelere dönmek isterim.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Zaten var.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Bakın, teknik meselelere dönmek isterim. "BTK" diye bir kuruma keyfî yetkiler veriyorsunuz Sayın Başkanım, keyfî yetkiler veriyorsunuz ve BTK kim biliyor musunuz? 15 Temmuzda Cumhurbaşkanının "pislik yuvası" dediği TİB'in yeni uzantısı. Şu anda BTK zaten skandallara imza atacak bir sürü şaibeyle baş başayken şimdi siz ona bir de daha yeni, geniş ve güçlü yetkiler veriyorsunuz.

Yine, bu uygulamanızla firmaları değil, vatandaşı cezalandırıyorsunuz. BTK'ye yüzde 95 bant daraltma yetkisi veriyorsunuz. Nerede kaldı internete erişim özgürlüğü? Nerede kaldı ifade özgürlüğü? Yine vatandaş cezalandırılıyor.

Yine -ben çok önemsiyorum- reklam meselesine bir sınırlama getiriyorsunuz. Size istatistikle konuşayım. 210 milyon insan sadece bir sosyal medya platformunu Türkiye'deki şirketlere ulaşmak için kullanmış -çok önemli bir veri- ve maalesef bu firmaya eğer bir yasak gelirse Türkiye'deki KOBİ'ler cezalandırılmış olacak değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Başkanım, bir dakika daha...

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Tabii, madde madde itirazlarımızı uzun uzun yapacağız ama ben son sözlerimi şöyle anlatmak isterim. Tabii, güç kaybeden rejimler türlü seçim oyunlarıyla, düzenlemelerle ellerini tekrar güçlendireceklerini zannederler. Şimdi de önümüzde bir seçim var. İktidar mensupları, seçim öncesi oyunlarla muhalefeti, muhalif sesleri bastıracaklarını, korkutacaklarını zannediyorlar. Saray mutfağından çıkan bu yasalarınız ne iktidardan gitmenizi engeller ne de bu halkın sesini kısmanıza izin verir. (CHP sıralarından alkışlar) Çok uzağa gitmeyin, inin, kulak verin Kızılay'da bir esnafa. Çok uzağa gitmeyin, gidin, Ulus'ta bir gence kulak verin. Hepsi diyor ki: "Bıçak kemiğe dayandı, seçimi bekliyorum." (CHP sıralarından alkışlar)